Rejimin Şırnak’ta yaptıklarına ilişkin İHD ve TİHV’in raporu yayınlandı..
“240 Günlük Sokağa Çıkma Yasağının Ardından Şırnak: Tespit ve Gözlem Raporu” başlıklı raporda, mekân ve kişi isimlerinin güvenlik gerekçesiyle ve kişilerin talebi doğrultusunda gizli tutulduğu belirtildi.
Raporun, 5-8 Aralık 2016 tarihleri arasında yapılan gözlem, görüşme ve tespitlerden oluşturulduğu belirtildi.
Raporda, “OHAL ve OHAL KHK’ları nedeni ile hukuk güvenliği olmadığından ve savunucuların korunması için heyette yer alan kişilerin isimlerine yer verilmemiştir” denildi.
Raporda, yerel halktan insan hakları kurumlarına yapılan başvurular olduğu, güvenlik uygulamalarının halkı mağdur ettiği belirtildi. 9 kişilik heyetin amacına dair raporda, “Şırnak’ta 14 Mart 2016 – 14 Kasım 2016 arasında uygulanan sokağa çıkma yasağı süresince yaşananlara ilişkin ihlal iddialarının tespiti ve belgelenmesi, beyanların alınması, ihtiyaçların tespiti ve ileride yapılması planlanan uzun vadeli çalışmalara esas teşkil edecek bir ön rapor çalışması gerçekleştirmektir” ifadeleri kullanıldı.
‘EVLERİN YERİ TESPİT EDİLEMİYOR’
Heyetin 5 Aralık günü Şırnak’a ulaştığı, 6 Aralık günü ise kent merkezinde gözlemler yapmaya başladığı belirtilen raporda, şu gözlemlere yer verildi:
“6 Aralık 2016 günü sabahın erken saatlerinde şehir merkezinden başlayarak kent dolaşılmaya başlandı. Kentte ayakta kalan bina görmek zor. Her yerde yıkıntı ve moloz yığınları var. Bazı caddeler hala işlek. Ancak cadde etrafında yıkımdan önceki duruma işaret eden neredeyse hiç bir işaret yok. Camiler ve devlet kurumlarına ait kimi binalar da olmasa, eski halinden eser yok bile denilebilir. Pek çok mahallede evlerin yerini kesin olarak tespite yarar hiç bir işaret kalmamış. Etrafta az sayıda insan var. Kimileri yıkıntıların üzerinde dolaşıyor, kimileri hasarlı da olsa geri dönerek yerleştiği ev civarında bekliyor.
Ömer Kabak Meydanı: Sağlı sollu evler yıkılmış. Eskiden ev olduğu belli olan alanlar tamamen dümdüz hale getirilmiş. Camiler de silah ve top atışlarından etkilenmiş, duvarlarında halen çatışma izleri var. Nuh Camii tamamen tahrip olmuş fakat yıkılmamış, tamir ediliyor.
TARİHİ AĞA KASRI YIKILMIŞ
Genel olarak tüm evlerin ve binaların yıkıldığı görülüyor. Eskiden mahalle olan alanlarda camiler ve resmi binalar hasarlı da olsalar ayaktalar ve onarım faaliyetleri sürüyor. Her yerde iş makineleri çalışıyor, bir yandan binaları yıkmaya devam ediyorlar bir yandan molozları kaldırıyorlar. Mahalleler yok edilmiş, dümdüz edilmiş. Artık ne bir ev ne de bir sokak kalmamış.
Gazi Paşa Mahallesi: Evler gibi Abdurrahman Ağa Kasrı da tamamen yıkılmış. 360 odalı bu tarihi Kasr’ın yerinde bir moloz yığını var. ‘Mirasçıları gelip alacak’ diyor bilgi sorduğumuz kişi. Gazipaşa İlkokulu’nun çatısı delik deşik edilmiş.
Cumhuriyet Mahallesi: Belediye Başkanı Serhat Kadırhan’ın evi tamamen yakılmış. Aynı yerde çok katlı bir evin üst katları simsiyah gözüküyor ve kullanılmayacak durumda.
Vakıf Kent Mahallesi, İsmet Paşa ve Cumhuriyet Mahallesi yıkılmış.
Okul halen var. TEDAŞ binası yıkılmış, yanmış, Sağlık Meslek Lisesi tamamen yıkılmış, İl Özel İdaresi yıkılmış, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü yıkılmış. Dayrülselam Camii tamamen tahrip olmuş, yanındaki Sema Cingilli İlkokulu karakol yapılmış ve sokakla arasına duvar örülmüş. Hacı Lokman Birlik’in defnedildiği mezarlık da burada. Civarda bulunanlar, mezarın tahrip edildiğini; ancak yasak nedeniyle mezarlığa girişin mümkün olmadığını söyledi.
YIKILAN ALANLARA BAYRAK ASILMIŞ
İsmet Paşa Mahallesi’ndeki Maliye Lojmanları sağlam, buranın aşağısında kalan bölümler ise tamamen yıkılmış. Yıkım alanlarına bayrak asılmış.
KORUCULARIN BİNALARI SAĞLAM
Korucuların oturduğu bildirilen sokaklar ve binalar sağlam duruyor. Evlerin duvarlarına kırmızı boya ile ‘Y’ ve ‘YK’ harfleri ile işaret konulmuş. ‘Y’nin araması biten evleri, ‘YK’nın ise yıkılacak evleri belirten işaret olduğu bildirildi. Okulların önünde akrep olarak tabir edilen polis aracı duruyor ve bu araçlar zaman zaman da okulun bahçesine giriyorlar. Orhan Ünsal Ortaokulu önünden geçildi. İçeride öğrenciler var.
Yeşilyurt Mahallesi tamamen yıkılmış. Şehirde kalan ailelerden bazıları sular kesilince şehri terk etmişler. Yasak kalkınca geri dönenler ev bulmakta zorlandıkları için, evlerde iki üç aile birlikte yaşamaya çalışıyor.
Bir duvarda; ‘İt çakal nerede? Şırnak zaferi bizim, zafer Allah’ın’ yazısı var.
Bahçelievler Mahallesi Şırnak’ın en büyük mahallesiymiş. Mahalle adına hiçbir şey kalmamış. Karakolu yüksek beton bariyerlerle korumaya almışlar. Adliyeye yakın bir binanın üzerine dev bir bayrak asılmış. Esnaf ve Sanatkar Odaları Birliği binası yoğun hasar görmüş.
7 MAHALLE TAMAMEN YOK EDİLDİ, YIKIM DEVAM EDİYOR
Gezi sırasında anlatılanlara göre, şehrin 7 mahallesi tamamen yok edilmiş. Yıkım büyük bir hızla devam ediyor. Her yerde çok sayıda iş makinesi çalışıyor. Ortalıkta dolaşan az sayıda insan var ve onlar da tedirgin. Zırhlı araçlar ve güvenlik güçlerini her yerde görmek mümkün. Lokantada yemek yemeye gelirken bile ellerinde büyük otomatik silahlarıyla geliyorlar. Tedirgin edici bir atmosfer var. Bu tedirgin edici atmosfere rağmen, bir kaç parça eşyası ile kente geri dönenlerle karşılaşıldı gezi sırasında.”
KENT SAKİNLERİ İLE YAPILAN GÖRÜŞMELER
Raporda, kent sakinleriyle yapılan görüşmelere de yer verildi. Raporda yer alan ve yurttaşların isimlerin verilmediği görüşmelerin bir kısmı şöyle:
“1. Görüşme: Şırnak’ta sokağa çıkma yasağı 8 ay sürdü. Valilik resmi internet sitesinde sokağa çıkma yasağını ilan etti. İlan üzerine kentte yaşayan insanların çoğu kenti terk etti. Şehri top ve obüslerle vurmaya başladılar. Şehri terk edenler köylerine, başka şehirlerdeki tanıdıklarına gitti. Gidecek yeri olmayanlar çadır kurdular. Mahallelerin bazılarında hendek vardı. Hendek olan mahalleler tamamen yıkıldı. Hendek olmayan mahalleler de yıkıldı. Devlete ait olmayan tüm binalar hasarlı. Hasarlı olmayan binaların da kapıları kırılmış.
KENTTEKİ TÜM EVLERE GİRİLMİŞ EŞYALAR ÇALINMIŞ
Gündoğdu ve Yenimahalle’de yıkım yok. Bu mahallelerde de kapılar kırılmış, camlar top ve obüs atışlarından kırılmış. Yıkılmayan bu mahalleye güvenlik güçleri yerleşmiş. Eşya çalınması ve kaybı fazla. Şehirdeki tüm evlere girilmiş, kapılar kırılmış ve arama yapılmış. Avukat bürolarına ve tüm iş yerlerine ve her yere girilmiş.
ÖZELLİKLE KÜRTÇE KİTAPLAR PARÇALANMIŞ
Avukat bürolarında tabelalar kırılmış, dava dosyaları parçalanmış, ruhsatlar yırtılmış, kitaplar parçalanmış. Özellikle Kürtçe kitaplar parçalanmış.
HASTANE KARARGAH OLDU
Diş Hastanesi’ne güvenlik güçleri yerleşti ve tamamen karargâh oldu. Halen bu şekilde. Devlet Hastanesi boşaltıldı. Polisler ve diğer güvenlik güçleri için özel tedavi ekibi getirildi. Şehirde sağlık personeli kalmadı. Aile hekimlerini ve sağlık memurlarını Cizre’ye yolladılar.
TOKİ BİNALARINDA YURTTAŞLAR TUTUKLANDI
Adliye TOKİ binalarının oraya getirildi. Hakim ve savcılar cüppe giymiyorlardı. Bir katta mahkeme gözaltına alınanların tutuklanması işlemini yapıyordu. Avukatlık hizmeti çok yetersizdi. CMK avukatlarını zırhlı araçla getirip götürdüler. Gözaltına alınan herkes istisnasız tutuklandı. Hiç kimse sağlık hizmeti alamadı. Okullar karargâh haline getirildi. Öğrenim durdu.
8 AY BOYUNCA NE SU NE ELEKTRİK
Yasak ilan edilmeden iki gün önce sağlıkçıların tamamını Cizre’ye gönderdiler. 8 ay boyunca elektrik sadece güvenlik güçlerinin kullandığı yerlerde vardı. Su da öyle.
KENTTEN ÇIKMAK İSTEYENLER TUTUKLANDI
Önce evleri vuruyorlar sonra gözaltı yapıyorlar. Mahallelerden çıkamayan kişiler gözaltına alındı. Çıkmak isteyen aileler 155’e telefon açıyor, ‘biz çıkmak istiyoruz’ diye bilgi veriyorlar, 155’ten ‘araban varsa kontrol noktasına gel’ deniliyor, sonra GBT kontrolü tüm aileye yapılıyor, orada da gözaltılar oluyordu. İlk 40 gün mahallelerde gözaltı yok. Çıkmak isteyenler gözaltına alınıyor. Bu süreçte toplam 90’ı aşkın tutuklama yapıldı.”
BASKILAR ARTINCA HENDEKLER BAŞLADI
“2. Görüşme: Yasaktan önce, baskılar arttıkça hendekler başladı. Eğitimciler olarak çok zorlandık. Öğrencilerimizi eve yolluyorduk. Silah sesleri geliyordu. Yasaklara bir iki ay kala Vali, Milli Eğitim’in zoruyla okulları kapattı.
YIKIM KARARINI GÖSTERMEDİLER
Yasak bittikten iki gün sonra, ayın 16’sında kente döndük. Döndüğümüzde evimiz ağır hasarlıydı. Psikolojik sorunlar yaşadık. Ev yok, kalacak yer yok, eşya yok. Kiralık bir yer olsa bile eşya yok. Evimden eşyamı çıkarmak istedim. Bir iki tane ücretli genç buldum, eşyaların çıkartılmasına izin vermediler. Gençleri tartakladılar, hiç bir şey alamadık. Yıkım kararını görmek istedik annemle, ağabeyimi zor bela polislerin elinden aldık. Yıkım kararını görmek istediğimizde ‘dilekçe ver bakanlığa yollayacağız, yanıt gelirse adrese yollarız’ dendi. Çocuklarımız çok etkilendi.
BEN 90’LI YILLARI ÇOCUKLARIM 2016’YI YAŞADI
8 yaşındaki çocuğum dudağını ısırıyor. Küçüğü tırnağını kanatacak kadar yırtıyor. Resim çizerlerken tank, top, mermi, silah resmi çiziyorlar. Ben çocukken 90’lı yılları yaşadım. Çocuklarım da bunu yaşadı. Bunları yaşamalarını hiç istemezdim. Ben 90’ları yaşarken 12 yaşındaydım. O zaman da samanlıkta kaldık, saklandık aç susuz… O psikoloji ile büyüdüm. Çocuklarımız bunları yaşamasın istedik. Şimdi çocuklarımız da ağır travma yaşıyorlar.”
ÇOCUKLAR TRAVMA YAŞIYOR
Çocuklarımız ağır toplumsal travma altındalar. 3 yaşındaki kızım dışarı çıkmak istemiyor. ‘Polis alır götürür’ diyor. Atlatabilmesi kolay değil. Onlara umut vermek istiyorum; ama tek düşüncem onları korumak. Bundan daha büyük şey yaşayabiliriz korkusuyla eşya almıyor iş kuramıyoruz.“
2 BİN BİNA 6 BİN HANE YIKILDI
“5. Görüşme: Sokağa çıkma yasağının 84. günü operasyonlar sonlandırıldı. Sonraki 6 ayda kimsenin dönmesine izin verilmedi, yıkım çalışmaları yapıldı. 14 Mart’tan 14 Kasım’a kadar yaklaşık 2 bin bina 6 bin hane tamamıyla yıkıldı. Yaklaşık 700 ile bin arası iş yeri yıkıldı ya da kullanılamaz hale geldi.
ÇADIRLAR YIKILDI İNSANİ YARDIM ENGELLENDİ
Bine yakın aile çadırlar, derme çatma evlerde barınma sorunlarını gidermeye çalıştılar. Özellikle çadırlarda yaşamını sürdüren halk uzun süre sağlık sorunu yaşadı. Devlet çadırları da yıktı bir süre sonra. Yıkım öncesi gıdaların halka ulaşmasına engel olundu. Belediye ve Rojava Derneği adı duyulunca engel oldular. Zor yollarla yardım girebildi.
POLİSLER ÖNCE SUYA MÜDAHALE ETTİ
Polisler ilk geldiklerinde sulara müdahale etti. Zırhlı kepçelerle yıktılar her şeyi. Hayati noktaları önce yıktılar; su, elektrik, tuvalet gibi temel yaşam ihtiyaçlarına saldırdılar ve yok ettiler. İnsanlar evlerine dönmek istiyordu ama dönecek evleri yoktu.
GÖÇE ZORLANILIYOR
Savaş ortamında en büyük zarar, sosyal yapının yıkılması oldu. Maddi sorunlar yaşayan bölgede bu durum derinleşti, yoksulluk arttı. Sonuç itibariyle bunlarla baş edemeyenler göçe zorlanıyorlar. Bine yakın esnaf yok oldu.
ENKAZLARIN ALTINDA CENAZELER ÇIKIYOR
Bazı enkazların altından cenazeler çıkıyor, 6 kişi çıkarıldı. Hala cenazeler olduğu düşünülüyor. Tespitli ölü sayısı, gidip cenazelerini alan ailelerin bilgisi, 115 kişi öldürülmüş. Fakat henüz kesin bir sayı vermek mümkün değil.
YAKINLARI ÖLDÜRÜLENLERLE YAPILAN GÖRÜŞMELER
Raporda, sokağa çıkma yasağı sırasında katledilenlerin aileleriyle yapılan görüşmelere yer verildi.
‘TOPRAĞIMI TERK ETMEYECEĞİM’
Katledilen Cemal Oğurlu adlı 31 yaşındaki sağlık memurunun ailesi ve yakınlarıyla yapılan görüşme şöyle: “Yasak başlayıp da insanlar kenti terk etmeye başladığında ‘toprağımı terk etmeyeceğim’ demiş Celal. Yasaktan bir gün sonra aile şehirden çıkmış. 73 gün Cemal’in yaşadığını biliyorlar. Şehirden ilk çıkışlarından sonra bir kez aramış, haber alabilmişler. Bu arada yaşadığını biliyorlar. Ancak sonradan onun da şehirden çıktığını zannediyorlar.
OĞLUNUN ÖLDÜĞÜNÜ RÜYASINDA GÖRDÜ
Bir gün annesi rüyasında oğlu Cemal’i görmüş. Rüyada annesini gelip almış ve morga götürmüş, soldan üçüncü cenazenin yüzünü açmış ve kendi cenazesini annesine göstermiş. Annesi sabah uyanınca aileden birilerini alarak Devlet Hastanesi morguna gitmiş. Rüyasında gördüğü gibi aynı yerde Cemal’in cenazesini bulmuş ve teşhis etmişler.
ONLARCA KURŞUN SIKILMIŞ
Kurşunlanmak suretiyle öldürülmüş. 3 mermi kalbine sıkılmış 3 mermi sol koluna, bir mermi sağ koluna isabet etmiş. Belden aşağısında 10-15 mermi. Temmuz – Ağustos gibi gerçekleştiğini düşünüyorlar olayın. 15 gün cenazesi hastanede morgda kalmış.
Kendilerine verilen bilgiye göre; Cemal 11 kişi ile birlikte öldürülmüş. Hepsini görmüşler morgda. Biri hariç 10 kişiye bakmışlar. Bir tanesi kadın olduğu için bakmamışlar. Cenazelerin hemen hemen hepsi kurşunlanmış. Birisi kafasının arkasından tek kurşun ile öldürülmüş, 16 yaşlarında bir genç olduğunu düşünüyorlar.
OTOPSİ ŞARTLARINA UYULMADI
Cemal’e otopsi yapılmış. Ölüm kâğıdı verilmiş. Ama cenazelere otopsi yapılırken otopsi şartlarına uyulmamış. Kayıtlara göre 27 Mayıs 2016’da morga getirilmiş. 12 Haziran 2016’da teşhis etmiş aile.
9 CENAZE KİMSESİZLER MEZARLIĞINA DEFNEDİLMİŞ
Cenazeler 15 gün morgda bekletilip alan olmazsa kimsesizler mezarlığına gömülüyormuş devlet tarafından. O gün 15’inci gün dolduğu için Cemal’i almışlar. Biri Uludere’ye götürülmüş ve biri kadın 9 kişi kimsesizler mezarlığına gömülmüş. Ailenin cenazelerini almalarını izin verilmiş fakat istedikleri yere gömmelerine izin verilmemiş. Bu cenazeler son cenazelermiş ve Aydınlıkevler mahallesinden getirilmişler.
Ailenin evi yakılmış, hiç bir şeyleri kalmamış. Evleri yakarken bir madde kullanılmış. Her şey yanmış, eşyaların yanmayan kısımlarının iskeletleri kalmış. Hendek, barikat olmayan evler de yakılmış. ‘Normal bir yangın değil, her şey yanmış, her şeyin iskeleti yanmış, buzdolabı dahi erimiş. Cemal öldükten sonra kurşunlanmış diye düşündük. Evin içerisine roket atar düşmüş. Roket atar mermisinin biri damda diğeri evin içinde. Cemal’in ayakkabısı ve kemeri verildi. Cemal’in telefonu 27 Şubat 2016’da kapalı idi. İki telefonu vardı diğeri açıktı ama yanıtlamıyordu. Morgda telefon verilmedi. ‘Savcılıktan sonra verilir’ dediler.”
‘DİRENİŞE KATILACAĞIM’
Kentte katledilen, 20 yaşındaki kömür işçisi Mehmet Bayık’ın annesi ile yapılan görüşme de şu şekilde: “Ailesi yasağın olduğu ilk gün çıkmış kentten. Kumçatı’da bir tanıdığın evine yerleşmişler. Mehmet kentten ayrılmamış. ‘Direnişe katılacağım’ demiş öncesinde. Yasaktan 3 gün önce de yaralanmış, parmağı kopmuş. Ailesi kendileriyle şehrin dışına çıkmasını istemiş, gitmemiş. Ölü muayene tutanağında, yasaktan sonra iki ay yaşadığı yazılıymış. Ramazan’a 4 gün kala cenazeyi teşhis etmişler.
Şehirden çıktıktan sonra sürekli morga bakıyorlarmış zaten. DNA için kan örneği vermişler. Bir gün, yetkililer tarafından aranmış aile. ‘Sizin oğlunuz Silopi’de Habur’da morgda’ demişler. Orada TIR’lardan oluşturulan soğuk hava deposunda cenazeleri tutuyorlarmış. Vücudunda mermi yok. Şarapnel parçası gelmiş, o parça öldürmüş.
Otopsi raporu var mı bilinmiyor, yapıldığı tahmin ediliyor. Defin izni 02.06.2016’da verilmiş. Dağtepe köyüne gömülmüş. Cenaze aracıyla götürüp gömmüşler. İstedikleri yere gömmelerine izin verilmemiş. Aile yasak bitince kente dönmüş. ‘Ne diyebilirim ki gençlerimiz vatan toprağı için öldü, Şırnaklılar gençlere sahip çıkmadı. Hafriyatların altındaki gençlerimizin çıkartılmasını ve gömülmesini istiyorum.”
ŞIRNAK CEZAEVİNDE YAPILAN GÖRÜŞMELER
Raporda, Şırnak Cezaevi’ndeki tutuklularla da görüşümelere yer verildi. Sokağa çıkma yasakları sonrası kentten çıkarken gözaltına alınan ve daha sonra tutuklanan bir kişiyle yapılan görüşme raporda şöyle yer aldı: “Gözaltında bize çok dayak attılar. Gizli tanık var dediler. Teröristsiniz dediler, ekmek su vermediler. Mahkemeye çıkarılmadan önce Şırnak Devlet Hastanesi’ne götürdüler. Hastaneye varmadan yolda arabayı durdurup kelepçemi açtılar ve bana sen hapiste uzun kalırsın, sana şans veriyoruz, kaç kendini kurtar dediler ama ben kaçarken beni vururlar diye kaçmadım. Hastaneden sonra da cezaevine teslim etmeden son bir kere daha dövelim deyip dövdüler, küfür ettiler. Ben jandarma karakolunda tutuldum. Hastaneye çıkarıldığımda dayaktan dolayı yüzüm mosmordu. Doktor vücudumu da gördü ama temiz raporu verdi. Tutuklandığımı aileme bildirmemişler. Tutuklandıktan sonra 3 ay kimseyle görüşmedim.”
RESMİ KURUMLARLA YAPILAN GÖRÜŞMELER
Raporda, heyetin Şırnak Valiliği’nden randevu talebi ettiği; ancak yanıt verilmediği, ısrar edilince “vali yerinde yok” cevabı verdiği belirtildi. Raporda, vali yardımcısı ile görüşme talebine de cevap verilmediği ifade edildi.
‘SAVCI SORULARA CEVAP VERMEDİ’
Öte yandan heyetin Cumhuriyet Başsavcısı ile görüştüğü belirtildi. Başsavcı ile yapılan görüşmeye dair şu ifadeler yer aldı:
“Sokağa çıkma yasakları boyunca kaç kişi sivil, güvenlik görevlisi, militanlar yaşamını yitirmiş, yaşamını yitirenlerin yaşları ve cinsiyetlerine ilişkin bilgiler, halen teşhis edilemeyenler, kimsesizler mezarlığında gömülü olanların sayısı, yasak boyunca gözaltına alınanların sayısı, kötü muamele ve işkence olup olmadığı, yasak boyunca adliyenin işleyişi, yaşanan ihlallerle ilgili soruşturmaların olup olmadığı, meydana gelen zararlar, avukat bürolarının tahrip edilmesi ile ilgili soruşturma açılıp açılmadığı, ölen ve yaralananlar ile ilgili soruşturma açılıp açılmadığı soruldu.
Savcı, bu sorulara cevap veremeyeceklerini, darbe girişiminden sonra bunun mümkün olamayacağını, kendilerine resmi bir yazı yazılması durumunda soruların değerlendirileceğini, gerekirse cevaplandıracağını belirtti.”
HEYETİMİZİN TESPİT VE İZLENİMLERİ
Raporda, heyetin tespit ve izlemleri de şöyle sıralandı:
“* Sokağa çıkma yasağı duyuruları sonrası şehir askerler tarafından obüs, top ve ağır silah atışları ile sürekli vurulmuş.
* Şehrin bazı mahallelerinde yasak öncesi kurulan hendek veya barikatlar varmış ancak bazı mahallelerinde hendek ve barikat hiç olmamış.
* Sokağa çıkma yasakları ilan edilmeden önce, şehirde görev yapan sağlık personeli, doktor, hemşire, psikolog vb. geçici görevle çevre illere gönderilmişler. Sadece kolluk kuvvetlerinin tedavisi için özel bir sağlık ekibi getirilmiş.
* Savaş ve çatışma ortamı 80 – 85 gün kadar sürmüş sonrasında yıkım çalışmaları yürütülmüş.
* Bu süreç içerisinde aileler son derece zor koşullar altında büyük bir yoksulluk ve yoksunluk içinde yaşamışlar. Başta yaşam hakkı olmak üzere, sağlığa erişim hakkı, eğitim hakkı, barınma hakları ihlal edilmiş. Asgari insani koşulların dahi çok altında koşullarda yaşamaya mecbur edilmişler.
* Başta yaşlılar, kadınlar, çocuklar, hastalar, hamileler olmak üzere tüm halk ağır bir toplumsal travma yaşamış. Bu travmanın etkileri halen kolaylıkla hissedilmektedir. Bazıları konuşmaya dahi çekinmektedir. Baskı ve şiddetle, yoksulluk ve yoksunlukla baş edemeyenler tamamen göç etmek zorunda kalmışlar.
* Riskli alan, kentsel dönüşüm ve kamulaştırma adı altında kentin 7 mahallesinde ağır yıkım gerçekleştirilmiş. 7 mahalle adeta silinmiştir. Diğer mahallelerde de yıkım devam ediyor. Yıkımın yasalara ve insan haklarına uygun yapılmadığı iddiaları yoğun. Yıkım yapılacak evlerin sahiplerine bilgi verilmediği, haklarını arayacak ya da itiraz edecek veya bununla ilgili talepte bulunacakları bir merci bulamadıkları, yıkımlar yapılırken evlerin içerisinden eşyalarını almalarının dahi engellendiği, sıkça duyduğumuz yakınmalar arasında.
* Acarlar isimli bir şirket tarafından yürütülen yıkımlar hemen hemen bitmek üzere görünmektedir.
* Sokağa çıkma yasağı süresince ve sonrası halkın hakkı, hukuku yok sayılmış, adalete erişim engellenmiştir. Yasak süresince özellikle kontrol noktalarından çok sayıda gözaltı işlemi yapılmış ve bu kişilerin pek çoğu tutuklanmış.
* Hukuki süreci takip eden avukatlar kontrol noktalarında saatlerce bekletilmişler ve ciddi tehdit ve tehlike altında mesleklerini icra edebilmişler. Avukat büroları tahrip edilmiş ve yağmalanmış. Dosyalarının ve kitaplarının yırtıldığı, ofis kapılarının kırıldığı görülmüştür.
* Bazı evlerin, büroların balkonlarında odalarında kullanılmış ve bırakılmış prezervatiflerin bulunduğunun bildirilmesi, daha önceki sokağa çıkma yasaklarında da rastlanıldığı gibi yatak odalarına girilmesi, özel hayatın gizliliğine ve halkın kültürel değer yargılarına dönük bir saldırı olarak algılanmaktadır.
* Kültürel dokuyu, sosyal ve kültürel alışkanlıkları, inançları hedef alan saldırılar ve yıkım faaliyeti, mağdurlar nezdinde unutulması ya da telafisi mümkün olmayacak travmatik bir süreçtir.
* Eğitim kurumlarının, hastanelerin karargaha dönüştürülmesi, öğrencilerin 8 ay boyunca öğrenim görememelerinin yanı sıra, yaşadıkları travmanın etkisiyle eğitimden ve sosyal hayattan uzaklaşmaları ve içe kapanmaları devam etmektedir. Sokaklarda çok az sayıda çocuğa ve insana rastlanmıştır.
* Cenazelerin çıkartılması, kaldırılması, korunması, otopsi işlemlerinin yapılması ve gömülmelerinde halen protokollere uyulmamaktadır. BM otopsi protokolü ihlal edilmektedir.
* Sokağa çıkma yasakları sürerken cenazelerin büyük bir kısmı kimsesizler mezarlığına gömülmekte ve DNA tespiti ile kimliklendirilenlerin ailelerine sonradan bilgi verilmekte, ancak öncesinde kimsesiz olarak defnedilmiş cenazelerin aile tarafından usulünce defin edilmesine imkan sağlanmamaktadır.
* Teşhis edilen cenazeler ölüm kâğıdı ile ailelerine teslim edilmiş, otopsi süreçlerinde aile ya da avukat bulunmamış, cenazeler ailelerin istedikleri yerlere gömülememiştir.
* Şehrin giriş ve çıkışlarındaki adeta bir işkence haline getirilen GBT kontrolü, araç kontrolü vb. ile halk bezdirilmektedir. İnsanlar kış koşullarında, araç içinde saatlerce beklemek zorunda kalmaktadır.
* Kısmen sokağa çıkma yasağının devam etmesi halkın özgürce yaşamasını engellemekte, korkunun kaygının süreklileşmesine neden olmaktadır.
* Seçilmiş Belediye Başkanının görevden alınması ve yerine kayyum atanması, halkın yerel yönetimle ilişkisinin kopmasına neden olmuştur.
* Şehrin sokaklarında evcil hayvanlara hiç rastlanmamıştır.
* Şehirde çok az sayıda esnaf işyerini açabilmiştir. Birçok iş yerinin yakıldığı, tahrip edildiği görülmüştür.
* Şehrin doğal yapısı, doğası, bitki örtüsü, tarihsel dokusu, mimarisi tamamen bozulmuştur.”
SONUÇ VE ÖNERİLER: YIKIM DURDULMALI, SORUMLULAR YARGILANMALI
Raporun, sonuç ve öneriler bölümü ise şöyle:
* Öncelikle, zarar daha fazla büyütülmemeli yıkım derhal durdurularak halkın evlerine dönebilmeleri ve insani yaşam koşullarına kavuşabilmelerine olanak yaratılmalı, maddi ve manevi zararları telafi edilmelidir.
* Henüz olaylar devam ederken, halkın onca hakkı ihlal edilmiş onca suç işlenmişken, onca can kaybı varken, henüz enkaz altında cenazeler olduğu iddiaları cevaplanmamışken; iş makinaları ile ve aceleyle evlerin, mahallelerin yıkılması, molozlarının aceleyle taşınması; gerçeklerin gizlendiği, delillerin karartıldığı, hatta yok edildiği kanaatine varmamıza neden olmuştur. Bu yanlıştan bir yerde dönülmeli, zaruri yıkım dahil yıkım ve molozların taşınması derhal durdurulmalı, bu işlemler savcılık incelemesinden sonraya bırakılmalıdır.
* Okul ve hastaneler derhal kullanılır hale getirilmeli, halkın ihtiyacına cevap verebilir şekilde faaliyete sokulmalıdır.
* Sokağa çıkma yasakları ve çatışma ortamının kentin fiziki yapısına ve halka verdiği zarar ortadadır. Bu tutuma ve uygulamalara derhal son verilmelidir.
* Sokağa çıkma yasağı kararlarının ve uygulamasının kabul edilebilir bir gerekçesi ve hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Yaşam hakkı, işkence yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği ve pek çok temel hakkın ağır ihlali karşısında heyetimiz; başta Anayasa’da güvence altına alınan temel haklar, AİHS ve Cenevre Sözleşmeleri ortak 3. maddesi olmak üzere tüm uluslararası sözleşmelerde ve BM Minneseto Otopsi protokolüyle devlete yüklenen sorumluluklar gözetilerek adli ve idari işlemlerin yapılması, olayların araştırılması, etkin soruşturma yürütülerek sorumluların yargı önüne çıkartılması ve cezalandırılmalarının sağlanması için bir bütün olarak sorumluluk makamında bulunanları göreve çağırmaktadır.
* Yasadışı infazlar ve işkence dahil hak ihlallerinin tespiti için TBMM’de inceleme ve araştırma komisyonları kurulmasını, bölgenin gerek ulusal gerek uluslararası bağımsız sivil izleme ve denetimine açılmasına olanak sağlanması gerekmektedir.
* Kentin tarihi ve doğal yapısına, kültürel değerlerine zarar veren riskli alan, kentsel dönüşüm ve kamulaştırma kararları geri çekilmeli. Kent halkının da kabul edeceği bir inşa süreci başlatılmalı, kentin tarihi dokusu aslına uygun olarak yeniden yapılmalıdır.
* Devletin sorumlulukları yanında, bu yıkıcı süreçlerin yol açtığı yaraları sarmada ve tekrarının engellenmesinde toplumsal duyarlılık ve dayanışma da önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle toplumsal bilincin, duyarlılığın ve dayanışmanın geliştirilmesi için de çalışmalar yürütülmelidir.”
Rejimin Şırnak’ta yaptıklarına ilişkin İHD ve TİHV’in raporu yayınlandı..
“240 Günlük Sokağa Çıkma Yasağının Ardından Şırnak: Tespit ve Gözlem Raporu” başlıklı raporda, mekân ve kişi isimlerinin güvenlik gerekçesiyle ve kişilerin talebi doğrultusunda gizli tutulduğu belirtildi.
Raporun, 5-8 Aralık 2016 tarihleri arasında yapılan gözlem, görüşme ve tespitlerden oluşturulduğu belirtildi.
Raporda, “OHAL ve OHAL KHK’ları nedeni ile hukuk güvenliği olmadığından ve savunucuların korunması için heyette yer alan kişilerin isimlerine yer verilmemiştir” denildi.
Raporda, yerel halktan insan hakları kurumlarına yapılan başvurular olduğu, güvenlik uygulamalarının halkı mağdur ettiği belirtildi. 9 kişilik heyetin amacına dair raporda, “Şırnak’ta 14 Mart 2016 – 14 Kasım 2016 arasında uygulanan sokağa çıkma yasağı süresince yaşananlara ilişkin ihlal iddialarının tespiti ve belgelenmesi, beyanların alınması, ihtiyaçların tespiti ve ileride yapılması planlanan uzun vadeli çalışmalara esas teşkil edecek bir ön rapor çalışması gerçekleştirmektir” ifadeleri kullanıldı.
‘EVLERİN YERİ TESPİT EDİLEMİYOR’
Heyetin 5 Aralık günü Şırnak’a ulaştığı, 6 Aralık günü ise kent merkezinde gözlemler yapmaya başladığı belirtilen raporda, şu gözlemlere yer verildi:
“6 Aralık 2016 günü sabahın erken saatlerinde şehir merkezinden başlayarak kent dolaşılmaya başlandı. Kentte ayakta kalan bina görmek zor. Her yerde yıkıntı ve moloz yığınları var. Bazı caddeler hala işlek. Ancak cadde etrafında yıkımdan önceki duruma işaret eden neredeyse hiç bir işaret yok. Camiler ve devlet kurumlarına ait kimi binalar da olmasa, eski halinden eser yok bile denilebilir. Pek çok mahallede evlerin yerini kesin olarak tespite yarar hiç bir işaret kalmamış. Etrafta az sayıda insan var. Kimileri yıkıntıların üzerinde dolaşıyor, kimileri hasarlı da olsa geri dönerek yerleştiği ev civarında bekliyor.
Ömer Kabak Meydanı: Sağlı sollu evler yıkılmış. Eskiden ev olduğu belli olan alanlar tamamen dümdüz hale getirilmiş. Camiler de silah ve top atışlarından etkilenmiş, duvarlarında halen çatışma izleri var. Nuh Camii tamamen tahrip olmuş fakat yıkılmamış, tamir ediliyor.
TARİHİ AĞA KASRI YIKILMIŞ
Genel olarak tüm evlerin ve binaların yıkıldığı görülüyor. Eskiden mahalle olan alanlarda camiler ve resmi binalar hasarlı da olsalar ayaktalar ve onarım faaliyetleri sürüyor. Her yerde iş makineleri çalışıyor, bir yandan binaları yıkmaya devam ediyorlar bir yandan molozları kaldırıyorlar. Mahalleler yok edilmiş, dümdüz edilmiş. Artık ne bir ev ne de bir sokak kalmamış.
Gazi Paşa Mahallesi: Evler gibi Abdurrahman Ağa Kasrı da tamamen yıkılmış. 360 odalı bu tarihi Kasr’ın yerinde bir moloz yığını var. ‘Mirasçıları gelip alacak’ diyor bilgi sorduğumuz kişi. Gazipaşa İlkokulu’nun çatısı delik deşik edilmiş.
Cumhuriyet Mahallesi: Belediye Başkanı Serhat Kadırhan’ın evi tamamen yakılmış. Aynı yerde çok katlı bir evin üst katları simsiyah gözüküyor ve kullanılmayacak durumda.
Vakıf Kent Mahallesi, İsmet Paşa ve Cumhuriyet Mahallesi yıkılmış.
Okul halen var. TEDAŞ binası yıkılmış, yanmış, Sağlık Meslek Lisesi tamamen yıkılmış, İl Özel İdaresi yıkılmış, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü yıkılmış. Dayrülselam Camii tamamen tahrip olmuş, yanındaki Sema Cingilli İlkokulu karakol yapılmış ve sokakla arasına duvar örülmüş. Hacı Lokman Birlik’in defnedildiği mezarlık da burada. Civarda bulunanlar, mezarın tahrip edildiğini; ancak yasak nedeniyle mezarlığa girişin mümkün olmadığını söyledi.
YIKILAN ALANLARA BAYRAK ASILMIŞ
İsmet Paşa Mahallesi’ndeki Maliye Lojmanları sağlam, buranın aşağısında kalan bölümler ise tamamen yıkılmış. Yıkım alanlarına bayrak asılmış.
KORUCULARIN BİNALARI SAĞLAM
Korucuların oturduğu bildirilen sokaklar ve binalar sağlam duruyor. Evlerin duvarlarına kırmızı boya ile ‘Y’ ve ‘YK’ harfleri ile işaret konulmuş. ‘Y’nin araması biten evleri, ‘YK’nın ise yıkılacak evleri belirten işaret olduğu bildirildi. Okulların önünde akrep olarak tabir edilen polis aracı duruyor ve bu araçlar zaman zaman da okulun bahçesine giriyorlar. Orhan Ünsal Ortaokulu önünden geçildi. İçeride öğrenciler var.
Yeşilyurt Mahallesi tamamen yıkılmış. Şehirde kalan ailelerden bazıları sular kesilince şehri terk etmişler. Yasak kalkınca geri dönenler ev bulmakta zorlandıkları için, evlerde iki üç aile birlikte yaşamaya çalışıyor.
Bir duvarda; ‘İt çakal nerede? Şırnak zaferi bizim, zafer Allah’ın’ yazısı var.
Bahçelievler Mahallesi Şırnak’ın en büyük mahallesiymiş. Mahalle adına hiçbir şey kalmamış. Karakolu yüksek beton bariyerlerle korumaya almışlar. Adliyeye yakın bir binanın üzerine dev bir bayrak asılmış. Esnaf ve Sanatkar Odaları Birliği binası yoğun hasar görmüş.
7 MAHALLE TAMAMEN YOK EDİLDİ, YIKIM DEVAM EDİYOR
Gezi sırasında anlatılanlara göre, şehrin 7 mahallesi tamamen yok edilmiş. Yıkım büyük bir hızla devam ediyor. Her yerde çok sayıda iş makinesi çalışıyor. Ortalıkta dolaşan az sayıda insan var ve onlar da tedirgin. Zırhlı araçlar ve güvenlik güçlerini her yerde görmek mümkün. Lokantada yemek yemeye gelirken bile ellerinde büyük otomatik silahlarıyla geliyorlar. Tedirgin edici bir atmosfer var. Bu tedirgin edici atmosfere rağmen, bir kaç parça eşyası ile kente geri dönenlerle karşılaşıldı gezi sırasında.”
KENT SAKİNLERİ İLE YAPILAN GÖRÜŞMELER
Raporda, kent sakinleriyle yapılan görüşmelere de yer verildi. Raporda yer alan ve yurttaşların isimlerin verilmediği görüşmelerin bir kısmı şöyle:
“1. Görüşme: Şırnak’ta sokağa çıkma yasağı 8 ay sürdü. Valilik resmi internet sitesinde sokağa çıkma yasağını ilan etti. İlan üzerine kentte yaşayan insanların çoğu kenti terk etti. Şehri top ve obüslerle vurmaya başladılar. Şehri terk edenler köylerine, başka şehirlerdeki tanıdıklarına gitti. Gidecek yeri olmayanlar çadır kurdular. Mahallelerin bazılarında hendek vardı. Hendek olan mahalleler tamamen yıkıldı. Hendek olmayan mahalleler de yıkıldı. Devlete ait olmayan tüm binalar hasarlı. Hasarlı olmayan binaların da kapıları kırılmış.
KENTTEKİ TÜM EVLERE GİRİLMİŞ EŞYALAR ÇALINMIŞ
Gündoğdu ve Yenimahalle’de yıkım yok. Bu mahallelerde de kapılar kırılmış, camlar top ve obüs atışlarından kırılmış. Yıkılmayan bu mahalleye güvenlik güçleri yerleşmiş. Eşya çalınması ve kaybı fazla. Şehirdeki tüm evlere girilmiş, kapılar kırılmış ve arama yapılmış. Avukat bürolarına ve tüm iş yerlerine ve her yere girilmiş.
ÖZELLİKLE KÜRTÇE KİTAPLAR PARÇALANMIŞ
Avukat bürolarında tabelalar kırılmış, dava dosyaları parçalanmış, ruhsatlar yırtılmış, kitaplar parçalanmış. Özellikle Kürtçe kitaplar parçalanmış.
HASTANE KARARGAH OLDU
Diş Hastanesi’ne güvenlik güçleri yerleşti ve tamamen karargâh oldu. Halen bu şekilde. Devlet Hastanesi boşaltıldı. Polisler ve diğer güvenlik güçleri için özel tedavi ekibi getirildi. Şehirde sağlık personeli kalmadı. Aile hekimlerini ve sağlık memurlarını Cizre’ye yolladılar.
TOKİ BİNALARINDA YURTTAŞLAR TUTUKLANDI
Adliye TOKİ binalarının oraya getirildi. Hakim ve savcılar cüppe giymiyorlardı. Bir katta mahkeme gözaltına alınanların tutuklanması işlemini yapıyordu. Avukatlık hizmeti çok yetersizdi. CMK avukatlarını zırhlı araçla getirip götürdüler. Gözaltına alınan herkes istisnasız tutuklandı. Hiç kimse sağlık hizmeti alamadı. Okullar karargâh haline getirildi. Öğrenim durdu.
8 AY BOYUNCA NE SU NE ELEKTRİK
Yasak ilan edilmeden iki gün önce sağlıkçıların tamamını Cizre’ye gönderdiler. 8 ay boyunca elektrik sadece güvenlik güçlerinin kullandığı yerlerde vardı. Su da öyle.
KENTTEN ÇIKMAK İSTEYENLER TUTUKLANDI
Önce evleri vuruyorlar sonra gözaltı yapıyorlar. Mahallelerden çıkamayan kişiler gözaltına alındı. Çıkmak isteyen aileler 155’e telefon açıyor, ‘biz çıkmak istiyoruz’ diye bilgi veriyorlar, 155’ten ‘araban varsa kontrol noktasına gel’ deniliyor, sonra GBT kontrolü tüm aileye yapılıyor, orada da gözaltılar oluyordu. İlk 40 gün mahallelerde gözaltı yok. Çıkmak isteyenler gözaltına alınıyor. Bu süreçte toplam 90’ı aşkın tutuklama yapıldı.”
BASKILAR ARTINCA HENDEKLER BAŞLADI
“2. Görüşme: Yasaktan önce, baskılar arttıkça hendekler başladı. Eğitimciler olarak çok zorlandık. Öğrencilerimizi eve yolluyorduk. Silah sesleri geliyordu. Yasaklara bir iki ay kala Vali, Milli Eğitim’in zoruyla okulları kapattı.
YIKIM KARARINI GÖSTERMEDİLER
Yasak bittikten iki gün sonra, ayın 16’sında kente döndük. Döndüğümüzde evimiz ağır hasarlıydı. Psikolojik sorunlar yaşadık. Ev yok, kalacak yer yok, eşya yok. Kiralık bir yer olsa bile eşya yok. Evimden eşyamı çıkarmak istedim. Bir iki tane ücretli genç buldum, eşyaların çıkartılmasına izin vermediler. Gençleri tartakladılar, hiç bir şey alamadık. Yıkım kararını görmek istedik annemle, ağabeyimi zor bela polislerin elinden aldık. Yıkım kararını görmek istediğimizde ‘dilekçe ver bakanlığa yollayacağız, yanıt gelirse adrese yollarız’ dendi. Çocuklarımız çok etkilendi.
BEN 90’LI YILLARI ÇOCUKLARIM 2016’YI YAŞADI
8 yaşındaki çocuğum dudağını ısırıyor. Küçüğü tırnağını kanatacak kadar yırtıyor. Resim çizerlerken tank, top, mermi, silah resmi çiziyorlar. Ben çocukken 90’lı yılları yaşadım. Çocuklarım da bunu yaşadı. Bunları yaşamalarını hiç istemezdim. Ben 90’ları yaşarken 12 yaşındaydım. O zaman da samanlıkta kaldık, saklandık aç susuz… O psikoloji ile büyüdüm. Çocuklarımız bunları yaşamasın istedik. Şimdi çocuklarımız da ağır travma yaşıyorlar.”
ÇOCUKLAR TRAVMA YAŞIYOR
Çocuklarımız ağır toplumsal travma altındalar. 3 yaşındaki kızım dışarı çıkmak istemiyor. ‘Polis alır götürür’ diyor. Atlatabilmesi kolay değil. Onlara umut vermek istiyorum; ama tek düşüncem onları korumak. Bundan daha büyük şey yaşayabiliriz korkusuyla eşya almıyor iş kuramıyoruz.“
2 BİN BİNA 6 BİN HANE YIKILDI
“5. Görüşme: Sokağa çıkma yasağının 84. günü operasyonlar sonlandırıldı. Sonraki 6 ayda kimsenin dönmesine izin verilmedi, yıkım çalışmaları yapıldı. 14 Mart’tan 14 Kasım’a kadar yaklaşık 2 bin bina 6 bin hane tamamıyla yıkıldı. Yaklaşık 700 ile bin arası iş yeri yıkıldı ya da kullanılamaz hale geldi.
ÇADIRLAR YIKILDI İNSANİ YARDIM ENGELLENDİ
Bine yakın aile çadırlar, derme çatma evlerde barınma sorunlarını gidermeye çalıştılar. Özellikle çadırlarda yaşamını sürdüren halk uzun süre sağlık sorunu yaşadı. Devlet çadırları da yıktı bir süre sonra. Yıkım öncesi gıdaların halka ulaşmasına engel olundu. Belediye ve Rojava Derneği adı duyulunca engel oldular. Zor yollarla yardım girebildi.
POLİSLER ÖNCE SUYA MÜDAHALE ETTİ
Polisler ilk geldiklerinde sulara müdahale etti. Zırhlı kepçelerle yıktılar her şeyi. Hayati noktaları önce yıktılar; su, elektrik, tuvalet gibi temel yaşam ihtiyaçlarına saldırdılar ve yok ettiler. İnsanlar evlerine dönmek istiyordu ama dönecek evleri yoktu.
GÖÇE ZORLANILIYOR
Savaş ortamında en büyük zarar, sosyal yapının yıkılması oldu. Maddi sorunlar yaşayan bölgede bu durum derinleşti, yoksulluk arttı. Sonuç itibariyle bunlarla baş edemeyenler göçe zorlanıyorlar. Bine yakın esnaf yok oldu.
ENKAZLARIN ALTINDA CENAZELER ÇIKIYOR
Bazı enkazların altından cenazeler çıkıyor, 6 kişi çıkarıldı. Hala cenazeler olduğu düşünülüyor. Tespitli ölü sayısı, gidip cenazelerini alan ailelerin bilgisi, 115 kişi öldürülmüş. Fakat henüz kesin bir sayı vermek mümkün değil.
YAKINLARI ÖLDÜRÜLENLERLE YAPILAN GÖRÜŞMELER
Raporda, sokağa çıkma yasağı sırasında katledilenlerin aileleriyle yapılan görüşmelere yer verildi.
‘TOPRAĞIMI TERK ETMEYECEĞİM’
Katledilen Cemal Oğurlu adlı 31 yaşındaki sağlık memurunun ailesi ve yakınlarıyla yapılan görüşme şöyle: “Yasak başlayıp da insanlar kenti terk etmeye başladığında ‘toprağımı terk etmeyeceğim’ demiş Celal. Yasaktan bir gün sonra aile şehirden çıkmış. 73 gün Cemal’in yaşadığını biliyorlar. Şehirden ilk çıkışlarından sonra bir kez aramış, haber alabilmişler. Bu arada yaşadığını biliyorlar. Ancak sonradan onun da şehirden çıktığını zannediyorlar.
OĞLUNUN ÖLDÜĞÜNÜ RÜYASINDA GÖRDÜ
Bir gün annesi rüyasında oğlu Cemal’i görmüş. Rüyada annesini gelip almış ve morga götürmüş, soldan üçüncü cenazenin yüzünü açmış ve kendi cenazesini annesine göstermiş. Annesi sabah uyanınca aileden birilerini alarak Devlet Hastanesi morguna gitmiş. Rüyasında gördüğü gibi aynı yerde Cemal’in cenazesini bulmuş ve teşhis etmişler.
ONLARCA KURŞUN SIKILMIŞ
Kurşunlanmak suretiyle öldürülmüş. 3 mermi kalbine sıkılmış 3 mermi sol koluna, bir mermi sağ koluna isabet etmiş. Belden aşağısında 10-15 mermi. Temmuz – Ağustos gibi gerçekleştiğini düşünüyorlar olayın. 15 gün cenazesi hastanede morgda kalmış.
Kendilerine verilen bilgiye göre; Cemal 11 kişi ile birlikte öldürülmüş. Hepsini görmüşler morgda. Biri hariç 10 kişiye bakmışlar. Bir tanesi kadın olduğu için bakmamışlar. Cenazelerin hemen hemen hepsi kurşunlanmış. Birisi kafasının arkasından tek kurşun ile öldürülmüş, 16 yaşlarında bir genç olduğunu düşünüyorlar.
OTOPSİ ŞARTLARINA UYULMADI
Cemal’e otopsi yapılmış. Ölüm kâğıdı verilmiş. Ama cenazelere otopsi yapılırken otopsi şartlarına uyulmamış. Kayıtlara göre 27 Mayıs 2016’da morga getirilmiş. 12 Haziran 2016’da teşhis etmiş aile.
9 CENAZE KİMSESİZLER MEZARLIĞINA DEFNEDİLMİŞ
Cenazeler 15 gün morgda bekletilip alan olmazsa kimsesizler mezarlığına gömülüyormuş devlet tarafından. O gün 15’inci gün dolduğu için Cemal’i almışlar. Biri Uludere’ye götürülmüş ve biri kadın 9 kişi kimsesizler mezarlığına gömülmüş. Ailenin cenazelerini almalarını izin verilmiş fakat istedikleri yere gömmelerine izin verilmemiş. Bu cenazeler son cenazelermiş ve Aydınlıkevler mahallesinden getirilmişler.
Ailenin evi yakılmış, hiç bir şeyleri kalmamış. Evleri yakarken bir madde kullanılmış. Her şey yanmış, eşyaların yanmayan kısımlarının iskeletleri kalmış. Hendek, barikat olmayan evler de yakılmış. ‘Normal bir yangın değil, her şey yanmış, her şeyin iskeleti yanmış, buzdolabı dahi erimiş. Cemal öldükten sonra kurşunlanmış diye düşündük. Evin içerisine roket atar düşmüş. Roket atar mermisinin biri damda diğeri evin içinde. Cemal’in ayakkabısı ve kemeri verildi. Cemal’in telefonu 27 Şubat 2016’da kapalı idi. İki telefonu vardı diğeri açıktı ama yanıtlamıyordu. Morgda telefon verilmedi. ‘Savcılıktan sonra verilir’ dediler.”
‘DİRENİŞE KATILACAĞIM’
Kentte katledilen, 20 yaşındaki kömür işçisi Mehmet Bayık’ın annesi ile yapılan görüşme de şu şekilde: “Ailesi yasağın olduğu ilk gün çıkmış kentten. Kumçatı’da bir tanıdığın evine yerleşmişler. Mehmet kentten ayrılmamış. ‘Direnişe katılacağım’ demiş öncesinde. Yasaktan 3 gün önce de yaralanmış, parmağı kopmuş. Ailesi kendileriyle şehrin dışına çıkmasını istemiş, gitmemiş. Ölü muayene tutanağında, yasaktan sonra iki ay yaşadığı yazılıymış. Ramazan’a 4 gün kala cenazeyi teşhis etmişler.
Şehirden çıktıktan sonra sürekli morga bakıyorlarmış zaten. DNA için kan örneği vermişler. Bir gün, yetkililer tarafından aranmış aile. ‘Sizin oğlunuz Silopi’de Habur’da morgda’ demişler. Orada TIR’lardan oluşturulan soğuk hava deposunda cenazeleri tutuyorlarmış. Vücudunda mermi yok. Şarapnel parçası gelmiş, o parça öldürmüş.
Otopsi raporu var mı bilinmiyor, yapıldığı tahmin ediliyor. Defin izni 02.06.2016’da verilmiş. Dağtepe köyüne gömülmüş. Cenaze aracıyla götürüp gömmüşler. İstedikleri yere gömmelerine izin verilmemiş. Aile yasak bitince kente dönmüş. ‘Ne diyebilirim ki gençlerimiz vatan toprağı için öldü, Şırnaklılar gençlere sahip çıkmadı. Hafriyatların altındaki gençlerimizin çıkartılmasını ve gömülmesini istiyorum.”
ŞIRNAK CEZAEVİNDE YAPILAN GÖRÜŞMELER
Raporda, Şırnak Cezaevi’ndeki tutuklularla da görüşümelere yer verildi. Sokağa çıkma yasakları sonrası kentten çıkarken gözaltına alınan ve daha sonra tutuklanan bir kişiyle yapılan görüşme raporda şöyle yer aldı: “Gözaltında bize çok dayak attılar. Gizli tanık var dediler. Teröristsiniz dediler, ekmek su vermediler. Mahkemeye çıkarılmadan önce Şırnak Devlet Hastanesi’ne götürdüler. Hastaneye varmadan yolda arabayı durdurup kelepçemi açtılar ve bana sen hapiste uzun kalırsın, sana şans veriyoruz, kaç kendini kurtar dediler ama ben kaçarken beni vururlar diye kaçmadım. Hastaneden sonra da cezaevine teslim etmeden son bir kere daha dövelim deyip dövdüler, küfür ettiler. Ben jandarma karakolunda tutuldum. Hastaneye çıkarıldığımda dayaktan dolayı yüzüm mosmordu. Doktor vücudumu da gördü ama temiz raporu verdi. Tutuklandığımı aileme bildirmemişler. Tutuklandıktan sonra 3 ay kimseyle görüşmedim.”
RESMİ KURUMLARLA YAPILAN GÖRÜŞMELER
Raporda, heyetin Şırnak Valiliği’nden randevu talebi ettiği; ancak yanıt verilmediği, ısrar edilince “vali yerinde yok” cevabı verdiği belirtildi. Raporda, vali yardımcısı ile görüşme talebine de cevap verilmediği ifade edildi.
‘SAVCI SORULARA CEVAP VERMEDİ’
Öte yandan heyetin Cumhuriyet Başsavcısı ile görüştüğü belirtildi. Başsavcı ile yapılan görüşmeye dair şu ifadeler yer aldı:
“Sokağa çıkma yasakları boyunca kaç kişi sivil, güvenlik görevlisi, militanlar yaşamını yitirmiş, yaşamını yitirenlerin yaşları ve cinsiyetlerine ilişkin bilgiler, halen teşhis edilemeyenler, kimsesizler mezarlığında gömülü olanların sayısı, yasak boyunca gözaltına alınanların sayısı, kötü muamele ve işkence olup olmadığı, yasak boyunca adliyenin işleyişi, yaşanan ihlallerle ilgili soruşturmaların olup olmadığı, meydana gelen zararlar, avukat bürolarının tahrip edilmesi ile ilgili soruşturma açılıp açılmadığı, ölen ve yaralananlar ile ilgili soruşturma açılıp açılmadığı soruldu.
Savcı, bu sorulara cevap veremeyeceklerini, darbe girişiminden sonra bunun mümkün olamayacağını, kendilerine resmi bir yazı yazılması durumunda soruların değerlendirileceğini, gerekirse cevaplandıracağını belirtti.”
HEYETİMİZİN TESPİT VE İZLENİMLERİ
Raporda, heyetin tespit ve izlemleri de şöyle sıralandı:
“* Sokağa çıkma yasağı duyuruları sonrası şehir askerler tarafından obüs, top ve ağır silah atışları ile sürekli vurulmuş.
* Şehrin bazı mahallelerinde yasak öncesi kurulan hendek veya barikatlar varmış ancak bazı mahallelerinde hendek ve barikat hiç olmamış.
* Sokağa çıkma yasakları ilan edilmeden önce, şehirde görev yapan sağlık personeli, doktor, hemşire, psikolog vb. geçici görevle çevre illere gönderilmişler. Sadece kolluk kuvvetlerinin tedavisi için özel bir sağlık ekibi getirilmiş.
* Savaş ve çatışma ortamı 80 – 85 gün kadar sürmüş sonrasında yıkım çalışmaları yürütülmüş.
* Bu süreç içerisinde aileler son derece zor koşullar altında büyük bir yoksulluk ve yoksunluk içinde yaşamışlar. Başta yaşam hakkı olmak üzere, sağlığa erişim hakkı, eğitim hakkı, barınma hakları ihlal edilmiş. Asgari insani koşulların dahi çok altında koşullarda yaşamaya mecbur edilmişler.
* Başta yaşlılar, kadınlar, çocuklar, hastalar, hamileler olmak üzere tüm halk ağır bir toplumsal travma yaşamış. Bu travmanın etkileri halen kolaylıkla hissedilmektedir. Bazıları konuşmaya dahi çekinmektedir. Baskı ve şiddetle, yoksulluk ve yoksunlukla baş edemeyenler tamamen göç etmek zorunda kalmışlar.
* Riskli alan, kentsel dönüşüm ve kamulaştırma adı altında kentin 7 mahallesinde ağır yıkım gerçekleştirilmiş. 7 mahalle adeta silinmiştir. Diğer mahallelerde de yıkım devam ediyor. Yıkımın yasalara ve insan haklarına uygun yapılmadığı iddiaları yoğun. Yıkım yapılacak evlerin sahiplerine bilgi verilmediği, haklarını arayacak ya da itiraz edecek veya bununla ilgili talepte bulunacakları bir merci bulamadıkları, yıkımlar yapılırken evlerin içerisinden eşyalarını almalarının dahi engellendiği, sıkça duyduğumuz yakınmalar arasında.
* Acarlar isimli bir şirket tarafından yürütülen yıkımlar hemen hemen bitmek üzere görünmektedir.
* Sokağa çıkma yasağı süresince ve sonrası halkın hakkı, hukuku yok sayılmış, adalete erişim engellenmiştir. Yasak süresince özellikle kontrol noktalarından çok sayıda gözaltı işlemi yapılmış ve bu kişilerin pek çoğu tutuklanmış.
* Hukuki süreci takip eden avukatlar kontrol noktalarında saatlerce bekletilmişler ve ciddi tehdit ve tehlike altında mesleklerini icra edebilmişler. Avukat büroları tahrip edilmiş ve yağmalanmış. Dosyalarının ve kitaplarının yırtıldığı, ofis kapılarının kırıldığı görülmüştür.
* Bazı evlerin, büroların balkonlarında odalarında kullanılmış ve bırakılmış prezervatiflerin bulunduğunun bildirilmesi, daha önceki sokağa çıkma yasaklarında da rastlanıldığı gibi yatak odalarına girilmesi, özel hayatın gizliliğine ve halkın kültürel değer yargılarına dönük bir saldırı olarak algılanmaktadır.
* Kültürel dokuyu, sosyal ve kültürel alışkanlıkları, inançları hedef alan saldırılar ve yıkım faaliyeti, mağdurlar nezdinde unutulması ya da telafisi mümkün olmayacak travmatik bir süreçtir.
* Eğitim kurumlarının, hastanelerin karargaha dönüştürülmesi, öğrencilerin 8 ay boyunca öğrenim görememelerinin yanı sıra, yaşadıkları travmanın etkisiyle eğitimden ve sosyal hayattan uzaklaşmaları ve içe kapanmaları devam etmektedir. Sokaklarda çok az sayıda çocuğa ve insana rastlanmıştır.
* Cenazelerin çıkartılması, kaldırılması, korunması, otopsi işlemlerinin yapılması ve gömülmelerinde halen protokollere uyulmamaktadır. BM otopsi protokolü ihlal edilmektedir.
* Sokağa çıkma yasakları sürerken cenazelerin büyük bir kısmı kimsesizler mezarlığına gömülmekte ve DNA tespiti ile kimliklendirilenlerin ailelerine sonradan bilgi verilmekte, ancak öncesinde kimsesiz olarak defnedilmiş cenazelerin aile tarafından usulünce defin edilmesine imkan sağlanmamaktadır.
* Teşhis edilen cenazeler ölüm kâğıdı ile ailelerine teslim edilmiş, otopsi süreçlerinde aile ya da avukat bulunmamış, cenazeler ailelerin istedikleri yerlere gömülememiştir.
* Şehrin giriş ve çıkışlarındaki adeta bir işkence haline getirilen GBT kontrolü, araç kontrolü vb. ile halk bezdirilmektedir. İnsanlar kış koşullarında, araç içinde saatlerce beklemek zorunda kalmaktadır.
* Kısmen sokağa çıkma yasağının devam etmesi halkın özgürce yaşamasını engellemekte, korkunun kaygının süreklileşmesine neden olmaktadır.
* Seçilmiş Belediye Başkanının görevden alınması ve yerine kayyum atanması, halkın yerel yönetimle ilişkisinin kopmasına neden olmuştur.
* Şehrin sokaklarında evcil hayvanlara hiç rastlanmamıştır.
* Şehirde çok az sayıda esnaf işyerini açabilmiştir. Birçok iş yerinin yakıldığı, tahrip edildiği görülmüştür.
* Şehrin doğal yapısı, doğası, bitki örtüsü, tarihsel dokusu, mimarisi tamamen bozulmuştur.”
SONUÇ VE ÖNERİLER: YIKIM DURDULMALI, SORUMLULAR YARGILANMALI
Raporun, sonuç ve öneriler bölümü ise şöyle:
* Öncelikle, zarar daha fazla büyütülmemeli yıkım derhal durdurularak halkın evlerine dönebilmeleri ve insani yaşam koşullarına kavuşabilmelerine olanak yaratılmalı, maddi ve manevi zararları telafi edilmelidir.
* Henüz olaylar devam ederken, halkın onca hakkı ihlal edilmiş onca suç işlenmişken, onca can kaybı varken, henüz enkaz altında cenazeler olduğu iddiaları cevaplanmamışken; iş makinaları ile ve aceleyle evlerin, mahallelerin yıkılması, molozlarının aceleyle taşınması; gerçeklerin gizlendiği, delillerin karartıldığı, hatta yok edildiği kanaatine varmamıza neden olmuştur. Bu yanlıştan bir yerde dönülmeli, zaruri yıkım dahil yıkım ve molozların taşınması derhal durdurulmalı, bu işlemler savcılık incelemesinden sonraya bırakılmalıdır.
* Okul ve hastaneler derhal kullanılır hale getirilmeli, halkın ihtiyacına cevap verebilir şekilde faaliyete sokulmalıdır.
* Sokağa çıkma yasakları ve çatışma ortamının kentin fiziki yapısına ve halka verdiği zarar ortadadır. Bu tutuma ve uygulamalara derhal son verilmelidir.
* Sokağa çıkma yasağı kararlarının ve uygulamasının kabul edilebilir bir gerekçesi ve hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Yaşam hakkı, işkence yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği ve pek çok temel hakkın ağır ihlali karşısında heyetimiz; başta Anayasa’da güvence altına alınan temel haklar, AİHS ve Cenevre Sözleşmeleri ortak 3. maddesi olmak üzere tüm uluslararası sözleşmelerde ve BM Minneseto Otopsi protokolüyle devlete yüklenen sorumluluklar gözetilerek adli ve idari işlemlerin yapılması, olayların araştırılması, etkin soruşturma yürütülerek sorumluların yargı önüne çıkartılması ve cezalandırılmalarının sağlanması için bir bütün olarak sorumluluk makamında bulunanları göreve çağırmaktadır.
* Yasadışı infazlar ve işkence dahil hak ihlallerinin tespiti için TBMM’de inceleme ve araştırma komisyonları kurulmasını, bölgenin gerek ulusal gerek uluslararası bağımsız sivil izleme ve denetimine açılmasına olanak sağlanması gerekmektedir.
* Kentin tarihi ve doğal yapısına, kültürel değerlerine zarar veren riskli alan, kentsel dönüşüm ve kamulaştırma kararları geri çekilmeli. Kent halkının da kabul edeceği bir inşa süreci başlatılmalı, kentin tarihi dokusu aslına uygun olarak yeniden yapılmalıdır.
* Devletin sorumlulukları yanında, bu yıkıcı süreçlerin yol açtığı yaraları sarmada ve tekrarının engellenmesinde toplumsal duyarlılık ve dayanışma da önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle toplumsal bilincin, duyarlılığın ve dayanışmanın geliştirilmesi için de çalışmalar yürütülmelidir.”
Rejimin Şırnak’ta yaptıklarına ilişkin İHD ve TİHV’in raporu yayınlandı..
“240 Günlük Sokağa Çıkma Yasağının Ardından Şırnak: Tespit ve Gözlem Raporu” başlıklı raporda, mekân ve kişi isimlerinin güvenlik gerekçesiyle ve kişilerin talebi doğrultusunda gizli tutulduğu belirtildi.
Raporun, 5-8 Aralık 2016 tarihleri arasında yapılan gözlem, görüşme ve tespitlerden oluşturulduğu belirtildi.
Raporda, “OHAL ve OHAL KHK’ları nedeni ile hukuk güvenliği olmadığından ve savunucuların korunması için heyette yer alan kişilerin isimlerine yer verilmemiştir” denildi.
Raporda, yerel halktan insan hakları kurumlarına yapılan başvurular olduğu, güvenlik uygulamalarının halkı mağdur ettiği belirtildi. 9 kişilik heyetin amacına dair raporda, “Şırnak’ta 14 Mart 2016 – 14 Kasım 2016 arasında uygulanan sokağa çıkma yasağı süresince yaşananlara ilişkin ihlal iddialarının tespiti ve belgelenmesi, beyanların alınması, ihtiyaçların tespiti ve ileride yapılması planlanan uzun vadeli çalışmalara esas teşkil edecek bir ön rapor çalışması gerçekleştirmektir” ifadeleri kullanıldı.
‘EVLERİN YERİ TESPİT EDİLEMİYOR’
Heyetin 5 Aralık günü Şırnak’a ulaştığı, 6 Aralık günü ise kent merkezinde gözlemler yapmaya başladığı belirtilen raporda, şu gözlemlere yer verildi:
“6 Aralık 2016 günü sabahın erken saatlerinde şehir merkezinden başlayarak kent dolaşılmaya başlandı. Kentte ayakta kalan bina görmek zor. Her yerde yıkıntı ve moloz yığınları var. Bazı caddeler hala işlek. Ancak cadde etrafında yıkımdan önceki duruma işaret eden neredeyse hiç bir işaret yok. Camiler ve devlet kurumlarına ait kimi binalar da olmasa, eski halinden eser yok bile denilebilir. Pek çok mahallede evlerin yerini kesin olarak tespite yarar hiç bir işaret kalmamış. Etrafta az sayıda insan var. Kimileri yıkıntıların üzerinde dolaşıyor, kimileri hasarlı da olsa geri dönerek yerleştiği ev civarında bekliyor.
Ömer Kabak Meydanı: Sağlı sollu evler yıkılmış. Eskiden ev olduğu belli olan alanlar tamamen dümdüz hale getirilmiş. Camiler de silah ve top atışlarından etkilenmiş, duvarlarında halen çatışma izleri var. Nuh Camii tamamen tahrip olmuş fakat yıkılmamış, tamir ediliyor.
TARİHİ AĞA KASRI YIKILMIŞ
Genel olarak tüm evlerin ve binaların yıkıldığı görülüyor. Eskiden mahalle olan alanlarda camiler ve resmi binalar hasarlı da olsalar ayaktalar ve onarım faaliyetleri sürüyor. Her yerde iş makineleri çalışıyor, bir yandan binaları yıkmaya devam ediyorlar bir yandan molozları kaldırıyorlar. Mahalleler yok edilmiş, dümdüz edilmiş. Artık ne bir ev ne de bir sokak kalmamış.
Gazi Paşa Mahallesi: Evler gibi Abdurrahman Ağa Kasrı da tamamen yıkılmış. 360 odalı bu tarihi Kasr’ın yerinde bir moloz yığını var. ‘Mirasçıları gelip alacak’ diyor bilgi sorduğumuz kişi. Gazipaşa İlkokulu’nun çatısı delik deşik edilmiş.
Cumhuriyet Mahallesi: Belediye Başkanı Serhat Kadırhan’ın evi tamamen yakılmış. Aynı yerde çok katlı bir evin üst katları simsiyah gözüküyor ve kullanılmayacak durumda.
Vakıf Kent Mahallesi, İsmet Paşa ve Cumhuriyet Mahallesi yıkılmış.
Okul halen var. TEDAŞ binası yıkılmış, yanmış, Sağlık Meslek Lisesi tamamen yıkılmış, İl Özel İdaresi yıkılmış, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü yıkılmış. Dayrülselam Camii tamamen tahrip olmuş, yanındaki Sema Cingilli İlkokulu karakol yapılmış ve sokakla arasına duvar örülmüş. Hacı Lokman Birlik’in defnedildiği mezarlık da burada. Civarda bulunanlar, mezarın tahrip edildiğini; ancak yasak nedeniyle mezarlığa girişin mümkün olmadığını söyledi.
YIKILAN ALANLARA BAYRAK ASILMIŞ
İsmet Paşa Mahallesi’ndeki Maliye Lojmanları sağlam, buranın aşağısında kalan bölümler ise tamamen yıkılmış. Yıkım alanlarına bayrak asılmış.
KORUCULARIN BİNALARI SAĞLAM
Korucuların oturduğu bildirilen sokaklar ve binalar sağlam duruyor. Evlerin duvarlarına kırmızı boya ile ‘Y’ ve ‘YK’ harfleri ile işaret konulmuş. ‘Y’nin araması biten evleri, ‘YK’nın ise yıkılacak evleri belirten işaret olduğu bildirildi. Okulların önünde akrep olarak tabir edilen polis aracı duruyor ve bu araçlar zaman zaman da okulun bahçesine giriyorlar. Orhan Ünsal Ortaokulu önünden geçildi. İçeride öğrenciler var.
Yeşilyurt Mahallesi tamamen yıkılmış. Şehirde kalan ailelerden bazıları sular kesilince şehri terk etmişler. Yasak kalkınca geri dönenler ev bulmakta zorlandıkları için, evlerde iki üç aile birlikte yaşamaya çalışıyor.
Bir duvarda; ‘İt çakal nerede? Şırnak zaferi bizim, zafer Allah’ın’ yazısı var.
Bahçelievler Mahallesi Şırnak’ın en büyük mahallesiymiş. Mahalle adına hiçbir şey kalmamış. Karakolu yüksek beton bariyerlerle korumaya almışlar. Adliyeye yakın bir binanın üzerine dev bir bayrak asılmış. Esnaf ve Sanatkar Odaları Birliği binası yoğun hasar görmüş.
7 MAHALLE TAMAMEN YOK EDİLDİ, YIKIM DEVAM EDİYOR
Gezi sırasında anlatılanlara göre, şehrin 7 mahallesi tamamen yok edilmiş. Yıkım büyük bir hızla devam ediyor. Her yerde çok sayıda iş makinesi çalışıyor. Ortalıkta dolaşan az sayıda insan var ve onlar da tedirgin. Zırhlı araçlar ve güvenlik güçlerini her yerde görmek mümkün. Lokantada yemek yemeye gelirken bile ellerinde büyük otomatik silahlarıyla geliyorlar. Tedirgin edici bir atmosfer var. Bu tedirgin edici atmosfere rağmen, bir kaç parça eşyası ile kente geri dönenlerle karşılaşıldı gezi sırasında.”
KENT SAKİNLERİ İLE YAPILAN GÖRÜŞMELER
Raporda, kent sakinleriyle yapılan görüşmelere de yer verildi. Raporda yer alan ve yurttaşların isimlerin verilmediği görüşmelerin bir kısmı şöyle:
“1. Görüşme: Şırnak’ta sokağa çıkma yasağı 8 ay sürdü. Valilik resmi internet sitesinde sokağa çıkma yasağını ilan etti. İlan üzerine kentte yaşayan insanların çoğu kenti terk etti. Şehri top ve obüslerle vurmaya başladılar. Şehri terk edenler köylerine, başka şehirlerdeki tanıdıklarına gitti. Gidecek yeri olmayanlar çadır kurdular. Mahallelerin bazılarında hendek vardı. Hendek olan mahalleler tamamen yıkıldı. Hendek olmayan mahalleler de yıkıldı. Devlete ait olmayan tüm binalar hasarlı. Hasarlı olmayan binaların da kapıları kırılmış.
KENTTEKİ TÜM EVLERE GİRİLMİŞ EŞYALAR ÇALINMIŞ
Gündoğdu ve Yenimahalle’de yıkım yok. Bu mahallelerde de kapılar kırılmış, camlar top ve obüs atışlarından kırılmış. Yıkılmayan bu mahalleye güvenlik güçleri yerleşmiş. Eşya çalınması ve kaybı fazla. Şehirdeki tüm evlere girilmiş, kapılar kırılmış ve arama yapılmış. Avukat bürolarına ve tüm iş yerlerine ve her yere girilmiş.
ÖZELLİKLE KÜRTÇE KİTAPLAR PARÇALANMIŞ
Avukat bürolarında tabelalar kırılmış, dava dosyaları parçalanmış, ruhsatlar yırtılmış, kitaplar parçalanmış. Özellikle Kürtçe kitaplar parçalanmış.
HASTANE KARARGAH OLDU
Diş Hastanesi’ne güvenlik güçleri yerleşti ve tamamen karargâh oldu. Halen bu şekilde. Devlet Hastanesi boşaltıldı. Polisler ve diğer güvenlik güçleri için özel tedavi ekibi getirildi. Şehirde sağlık personeli kalmadı. Aile hekimlerini ve sağlık memurlarını Cizre’ye yolladılar.
TOKİ BİNALARINDA YURTTAŞLAR TUTUKLANDI
Adliye TOKİ binalarının oraya getirildi. Hakim ve savcılar cüppe giymiyorlardı. Bir katta mahkeme gözaltına alınanların tutuklanması işlemini yapıyordu. Avukatlık hizmeti çok yetersizdi. CMK avukatlarını zırhlı araçla getirip götürdüler. Gözaltına alınan herkes istisnasız tutuklandı. Hiç kimse sağlık hizmeti alamadı. Okullar karargâh haline getirildi. Öğrenim durdu.
8 AY BOYUNCA NE SU NE ELEKTRİK
Yasak ilan edilmeden iki gün önce sağlıkçıların tamamını Cizre’ye gönderdiler. 8 ay boyunca elektrik sadece güvenlik güçlerinin kullandığı yerlerde vardı. Su da öyle.
KENTTEN ÇIKMAK İSTEYENLER TUTUKLANDI
Önce evleri vuruyorlar sonra gözaltı yapıyorlar. Mahallelerden çıkamayan kişiler gözaltına alındı. Çıkmak isteyen aileler 155’e telefon açıyor, ‘biz çıkmak istiyoruz’ diye bilgi veriyorlar, 155’ten ‘araban varsa kontrol noktasına gel’ deniliyor, sonra GBT kontrolü tüm aileye yapılıyor, orada da gözaltılar oluyordu. İlk 40 gün mahallelerde gözaltı yok. Çıkmak isteyenler gözaltına alınıyor. Bu süreçte toplam 90’ı aşkın tutuklama yapıldı.”
BASKILAR ARTINCA HENDEKLER BAŞLADI
“2. Görüşme: Yasaktan önce, baskılar arttıkça hendekler başladı. Eğitimciler olarak çok zorlandık. Öğrencilerimizi eve yolluyorduk. Silah sesleri geliyordu. Yasaklara bir iki ay kala Vali, Milli Eğitim’in zoruyla okulları kapattı.
YIKIM KARARINI GÖSTERMEDİLER
Yasak bittikten iki gün sonra, ayın 16’sında kente döndük. Döndüğümüzde evimiz ağır hasarlıydı. Psikolojik sorunlar yaşadık. Ev yok, kalacak yer yok, eşya yok. Kiralık bir yer olsa bile eşya yok. Evimden eşyamı çıkarmak istedim. Bir iki tane ücretli genç buldum, eşyaların çıkartılmasına izin vermediler. Gençleri tartakladılar, hiç bir şey alamadık. Yıkım kararını görmek istedik annemle, ağabeyimi zor bela polislerin elinden aldık. Yıkım kararını görmek istediğimizde ‘dilekçe ver bakanlığa yollayacağız, yanıt gelirse adrese yollarız’ dendi. Çocuklarımız çok etkilendi.
BEN 90’LI YILLARI ÇOCUKLARIM 2016’YI YAŞADI
8 yaşındaki çocuğum dudağını ısırıyor. Küçüğü tırnağını kanatacak kadar yırtıyor. Resim çizerlerken tank, top, mermi, silah resmi çiziyorlar. Ben çocukken 90’lı yılları yaşadım. Çocuklarım da bunu yaşadı. Bunları yaşamalarını hiç istemezdim. Ben 90’ları yaşarken 12 yaşındaydım. O zaman da samanlıkta kaldık, saklandık aç susuz… O psikoloji ile büyüdüm. Çocuklarımız bunları yaşamasın istedik. Şimdi çocuklarımız da ağır travma yaşıyorlar.”
ÇOCUKLAR TRAVMA YAŞIYOR
Çocuklarımız ağır toplumsal travma altındalar. 3 yaşındaki kızım dışarı çıkmak istemiyor. ‘Polis alır götürür’ diyor. Atlatabilmesi kolay değil. Onlara umut vermek istiyorum; ama tek düşüncem onları korumak. Bundan daha büyük şey yaşayabiliriz korkusuyla eşya almıyor iş kuramıyoruz.“
2 BİN BİNA 6 BİN HANE YIKILDI
“5. Görüşme: Sokağa çıkma yasağının 84. günü operasyonlar sonlandırıldı. Sonraki 6 ayda kimsenin dönmesine izin verilmedi, yıkım çalışmaları yapıldı. 14 Mart’tan 14 Kasım’a kadar yaklaşık 2 bin bina 6 bin hane tamamıyla yıkıldı. Yaklaşık 700 ile bin arası iş yeri yıkıldı ya da kullanılamaz hale geldi.
ÇADIRLAR YIKILDI İNSANİ YARDIM ENGELLENDİ
Bine yakın aile çadırlar, derme çatma evlerde barınma sorunlarını gidermeye çalıştılar. Özellikle çadırlarda yaşamını sürdüren halk uzun süre sağlık sorunu yaşadı. Devlet çadırları da yıktı bir süre sonra. Yıkım öncesi gıdaların halka ulaşmasına engel olundu. Belediye ve Rojava Derneği adı duyulunca engel oldular. Zor yollarla yardım girebildi.
POLİSLER ÖNCE SUYA MÜDAHALE ETTİ
Polisler ilk geldiklerinde sulara müdahale etti. Zırhlı kepçelerle yıktılar her şeyi. Hayati noktaları önce yıktılar; su, elektrik, tuvalet gibi temel yaşam ihtiyaçlarına saldırdılar ve yok ettiler. İnsanlar evlerine dönmek istiyordu ama dönecek evleri yoktu.
GÖÇE ZORLANILIYOR
Savaş ortamında en büyük zarar, sosyal yapının yıkılması oldu. Maddi sorunlar yaşayan bölgede bu durum derinleşti, yoksulluk arttı. Sonuç itibariyle bunlarla baş edemeyenler göçe zorlanıyorlar. Bine yakın esnaf yok oldu.
ENKAZLARIN ALTINDA CENAZELER ÇIKIYOR
Bazı enkazların altından cenazeler çıkıyor, 6 kişi çıkarıldı. Hala cenazeler olduğu düşünülüyor. Tespitli ölü sayısı, gidip cenazelerini alan ailelerin bilgisi, 115 kişi öldürülmüş. Fakat henüz kesin bir sayı vermek mümkün değil.
YAKINLARI ÖLDÜRÜLENLERLE YAPILAN GÖRÜŞMELER
Raporda, sokağa çıkma yasağı sırasında katledilenlerin aileleriyle yapılan görüşmelere yer verildi.
‘TOPRAĞIMI TERK ETMEYECEĞİM’
Katledilen Cemal Oğurlu adlı 31 yaşındaki sağlık memurunun ailesi ve yakınlarıyla yapılan görüşme şöyle: “Yasak başlayıp da insanlar kenti terk etmeye başladığında ‘toprağımı terk etmeyeceğim’ demiş Celal. Yasaktan bir gün sonra aile şehirden çıkmış. 73 gün Cemal’in yaşadığını biliyorlar. Şehirden ilk çıkışlarından sonra bir kez aramış, haber alabilmişler. Bu arada yaşadığını biliyorlar. Ancak sonradan onun da şehirden çıktığını zannediyorlar.
OĞLUNUN ÖLDÜĞÜNÜ RÜYASINDA GÖRDÜ
Bir gün annesi rüyasında oğlu Cemal’i görmüş. Rüyada annesini gelip almış ve morga götürmüş, soldan üçüncü cenazenin yüzünü açmış ve kendi cenazesini annesine göstermiş. Annesi sabah uyanınca aileden birilerini alarak Devlet Hastanesi morguna gitmiş. Rüyasında gördüğü gibi aynı yerde Cemal’in cenazesini bulmuş ve teşhis etmişler.
ONLARCA KURŞUN SIKILMIŞ
Kurşunlanmak suretiyle öldürülmüş. 3 mermi kalbine sıkılmış 3 mermi sol koluna, bir mermi sağ koluna isabet etmiş. Belden aşağısında 10-15 mermi. Temmuz – Ağustos gibi gerçekleştiğini düşünüyorlar olayın. 15 gün cenazesi hastanede morgda kalmış.
Kendilerine verilen bilgiye göre; Cemal 11 kişi ile birlikte öldürülmüş. Hepsini görmüşler morgda. Biri hariç 10 kişiye bakmışlar. Bir tanesi kadın olduğu için bakmamışlar. Cenazelerin hemen hemen hepsi kurşunlanmış. Birisi kafasının arkasından tek kurşun ile öldürülmüş, 16 yaşlarında bir genç olduğunu düşünüyorlar.
OTOPSİ ŞARTLARINA UYULMADI
Cemal’e otopsi yapılmış. Ölüm kâğıdı verilmiş. Ama cenazelere otopsi yapılırken otopsi şartlarına uyulmamış. Kayıtlara göre 27 Mayıs 2016’da morga getirilmiş. 12 Haziran 2016’da teşhis etmiş aile.
9 CENAZE KİMSESİZLER MEZARLIĞINA DEFNEDİLMİŞ
Cenazeler 15 gün morgda bekletilip alan olmazsa kimsesizler mezarlığına gömülüyormuş devlet tarafından. O gün 15’inci gün dolduğu için Cemal’i almışlar. Biri Uludere’ye götürülmüş ve biri kadın 9 kişi kimsesizler mezarlığına gömülmüş. Ailenin cenazelerini almalarını izin verilmiş fakat istedikleri yere gömmelerine izin verilmemiş. Bu cenazeler son cenazelermiş ve Aydınlıkevler mahallesinden getirilmişler.
Ailenin evi yakılmış, hiç bir şeyleri kalmamış. Evleri yakarken bir madde kullanılmış. Her şey yanmış, eşyaların yanmayan kısımlarının iskeletleri kalmış. Hendek, barikat olmayan evler de yakılmış. ‘Normal bir yangın değil, her şey yanmış, her şeyin iskeleti yanmış, buzdolabı dahi erimiş. Cemal öldükten sonra kurşunlanmış diye düşündük. Evin içerisine roket atar düşmüş. Roket atar mermisinin biri damda diğeri evin içinde. Cemal’in ayakkabısı ve kemeri verildi. Cemal’in telefonu 27 Şubat 2016’da kapalı idi. İki telefonu vardı diğeri açıktı ama yanıtlamıyordu. Morgda telefon verilmedi. ‘Savcılıktan sonra verilir’ dediler.”
‘DİRENİŞE KATILACAĞIM’
Kentte katledilen, 20 yaşındaki kömür işçisi Mehmet Bayık’ın annesi ile yapılan görüşme de şu şekilde: “Ailesi yasağın olduğu ilk gün çıkmış kentten. Kumçatı’da bir tanıdığın evine yerleşmişler. Mehmet kentten ayrılmamış. ‘Direnişe katılacağım’ demiş öncesinde. Yasaktan 3 gün önce de yaralanmış, parmağı kopmuş. Ailesi kendileriyle şehrin dışına çıkmasını istemiş, gitmemiş. Ölü muayene tutanağında, yasaktan sonra iki ay yaşadığı yazılıymış. Ramazan’a 4 gün kala cenazeyi teşhis etmişler.
Şehirden çıktıktan sonra sürekli morga bakıyorlarmış zaten. DNA için kan örneği vermişler. Bir gün, yetkililer tarafından aranmış aile. ‘Sizin oğlunuz Silopi’de Habur’da morgda’ demişler. Orada TIR’lardan oluşturulan soğuk hava deposunda cenazeleri tutuyorlarmış. Vücudunda mermi yok. Şarapnel parçası gelmiş, o parça öldürmüş.
Otopsi raporu var mı bilinmiyor, yapıldığı tahmin ediliyor. Defin izni 02.06.2016’da verilmiş. Dağtepe köyüne gömülmüş. Cenaze aracıyla götürüp gömmüşler. İstedikleri yere gömmelerine izin verilmemiş. Aile yasak bitince kente dönmüş. ‘Ne diyebilirim ki gençlerimiz vatan toprağı için öldü, Şırnaklılar gençlere sahip çıkmadı. Hafriyatların altındaki gençlerimizin çıkartılmasını ve gömülmesini istiyorum.”
ŞIRNAK CEZAEVİNDE YAPILAN GÖRÜŞMELER
Raporda, Şırnak Cezaevi’ndeki tutuklularla da görüşümelere yer verildi. Sokağa çıkma yasakları sonrası kentten çıkarken gözaltına alınan ve daha sonra tutuklanan bir kişiyle yapılan görüşme raporda şöyle yer aldı: “Gözaltında bize çok dayak attılar. Gizli tanık var dediler. Teröristsiniz dediler, ekmek su vermediler. Mahkemeye çıkarılmadan önce Şırnak Devlet Hastanesi’ne götürdüler. Hastaneye varmadan yolda arabayı durdurup kelepçemi açtılar ve bana sen hapiste uzun kalırsın, sana şans veriyoruz, kaç kendini kurtar dediler ama ben kaçarken beni vururlar diye kaçmadım. Hastaneden sonra da cezaevine teslim etmeden son bir kere daha dövelim deyip dövdüler, küfür ettiler. Ben jandarma karakolunda tutuldum. Hastaneye çıkarıldığımda dayaktan dolayı yüzüm mosmordu. Doktor vücudumu da gördü ama temiz raporu verdi. Tutuklandığımı aileme bildirmemişler. Tutuklandıktan sonra 3 ay kimseyle görüşmedim.”
RESMİ KURUMLARLA YAPILAN GÖRÜŞMELER
Raporda, heyetin Şırnak Valiliği’nden randevu talebi ettiği; ancak yanıt verilmediği, ısrar edilince “vali yerinde yok” cevabı verdiği belirtildi. Raporda, vali yardımcısı ile görüşme talebine de cevap verilmediği ifade edildi.
‘SAVCI SORULARA CEVAP VERMEDİ’
Öte yandan heyetin Cumhuriyet Başsavcısı ile görüştüğü belirtildi. Başsavcı ile yapılan görüşmeye dair şu ifadeler yer aldı:
“Sokağa çıkma yasakları boyunca kaç kişi sivil, güvenlik görevlisi, militanlar yaşamını yitirmiş, yaşamını yitirenlerin yaşları ve cinsiyetlerine ilişkin bilgiler, halen teşhis edilemeyenler, kimsesizler mezarlığında gömülü olanların sayısı, yasak boyunca gözaltına alınanların sayısı, kötü muamele ve işkence olup olmadığı, yasak boyunca adliyenin işleyişi, yaşanan ihlallerle ilgili soruşturmaların olup olmadığı, meydana gelen zararlar, avukat bürolarının tahrip edilmesi ile ilgili soruşturma açılıp açılmadığı, ölen ve yaralananlar ile ilgili soruşturma açılıp açılmadığı soruldu.
Savcı, bu sorulara cevap veremeyeceklerini, darbe girişiminden sonra bunun mümkün olamayacağını, kendilerine resmi bir yazı yazılması durumunda soruların değerlendirileceğini, gerekirse cevaplandıracağını belirtti.”
HEYETİMİZİN TESPİT VE İZLENİMLERİ
Raporda, heyetin tespit ve izlemleri de şöyle sıralandı:
“* Sokağa çıkma yasağı duyuruları sonrası şehir askerler tarafından obüs, top ve ağır silah atışları ile sürekli vurulmuş.
* Şehrin bazı mahallelerinde yasak öncesi kurulan hendek veya barikatlar varmış ancak bazı mahallelerinde hendek ve barikat hiç olmamış.
* Sokağa çıkma yasakları ilan edilmeden önce, şehirde görev yapan sağlık personeli, doktor, hemşire, psikolog vb. geçici görevle çevre illere gönderilmişler. Sadece kolluk kuvvetlerinin tedavisi için özel bir sağlık ekibi getirilmiş.
* Savaş ve çatışma ortamı 80 – 85 gün kadar sürmüş sonrasında yıkım çalışmaları yürütülmüş.
* Bu süreç içerisinde aileler son derece zor koşullar altında büyük bir yoksulluk ve yoksunluk içinde yaşamışlar. Başta yaşam hakkı olmak üzere, sağlığa erişim hakkı, eğitim hakkı, barınma hakları ihlal edilmiş. Asgari insani koşulların dahi çok altında koşullarda yaşamaya mecbur edilmişler.
* Başta yaşlılar, kadınlar, çocuklar, hastalar, hamileler olmak üzere tüm halk ağır bir toplumsal travma yaşamış. Bu travmanın etkileri halen kolaylıkla hissedilmektedir. Bazıları konuşmaya dahi çekinmektedir. Baskı ve şiddetle, yoksulluk ve yoksunlukla baş edemeyenler tamamen göç etmek zorunda kalmışlar.
* Riskli alan, kentsel dönüşüm ve kamulaştırma adı altında kentin 7 mahallesinde ağır yıkım gerçekleştirilmiş. 7 mahalle adeta silinmiştir. Diğer mahallelerde de yıkım devam ediyor. Yıkımın yasalara ve insan haklarına uygun yapılmadığı iddiaları yoğun. Yıkım yapılacak evlerin sahiplerine bilgi verilmediği, haklarını arayacak ya da itiraz edecek veya bununla ilgili talepte bulunacakları bir merci bulamadıkları, yıkımlar yapılırken evlerin içerisinden eşyalarını almalarının dahi engellendiği, sıkça duyduğumuz yakınmalar arasında.
* Acarlar isimli bir şirket tarafından yürütülen yıkımlar hemen hemen bitmek üzere görünmektedir.
* Sokağa çıkma yasağı süresince ve sonrası halkın hakkı, hukuku yok sayılmış, adalete erişim engellenmiştir. Yasak süresince özellikle kontrol noktalarından çok sayıda gözaltı işlemi yapılmış ve bu kişilerin pek çoğu tutuklanmış.
* Hukuki süreci takip eden avukatlar kontrol noktalarında saatlerce bekletilmişler ve ciddi tehdit ve tehlike altında mesleklerini icra edebilmişler. Avukat büroları tahrip edilmiş ve yağmalanmış. Dosyalarının ve kitaplarının yırtıldığı, ofis kapılarının kırıldığı görülmüştür.
* Bazı evlerin, büroların balkonlarında odalarında kullanılmış ve bırakılmış prezervatiflerin bulunduğunun bildirilmesi, daha önceki sokağa çıkma yasaklarında da rastlanıldığı gibi yatak odalarına girilmesi, özel hayatın gizliliğine ve halkın kültürel değer yargılarına dönük bir saldırı olarak algılanmaktadır.
* Kültürel dokuyu, sosyal ve kültürel alışkanlıkları, inançları hedef alan saldırılar ve yıkım faaliyeti, mağdurlar nezdinde unutulması ya da telafisi mümkün olmayacak travmatik bir süreçtir.
* Eğitim kurumlarının, hastanelerin karargaha dönüştürülmesi, öğrencilerin 8 ay boyunca öğrenim görememelerinin yanı sıra, yaşadıkları travmanın etkisiyle eğitimden ve sosyal hayattan uzaklaşmaları ve içe kapanmaları devam etmektedir. Sokaklarda çok az sayıda çocuğa ve insana rastlanmıştır.
* Cenazelerin çıkartılması, kaldırılması, korunması, otopsi işlemlerinin yapılması ve gömülmelerinde halen protokollere uyulmamaktadır. BM otopsi protokolü ihlal edilmektedir.
* Sokağa çıkma yasakları sürerken cenazelerin büyük bir kısmı kimsesizler mezarlığına gömülmekte ve DNA tespiti ile kimliklendirilenlerin ailelerine sonradan bilgi verilmekte, ancak öncesinde kimsesiz olarak defnedilmiş cenazelerin aile tarafından usulünce defin edilmesine imkan sağlanmamaktadır.
* Teşhis edilen cenazeler ölüm kâğıdı ile ailelerine teslim edilmiş, otopsi süreçlerinde aile ya da avukat bulunmamış, cenazeler ailelerin istedikleri yerlere gömülememiştir.
* Şehrin giriş ve çıkışlarındaki adeta bir işkence haline getirilen GBT kontrolü, araç kontrolü vb. ile halk bezdirilmektedir. İnsanlar kış koşullarında, araç içinde saatlerce beklemek zorunda kalmaktadır.
* Kısmen sokağa çıkma yasağının devam etmesi halkın özgürce yaşamasını engellemekte, korkunun kaygının süreklileşmesine neden olmaktadır.
* Seçilmiş Belediye Başkanının görevden alınması ve yerine kayyum atanması, halkın yerel yönetimle ilişkisinin kopmasına neden olmuştur.
* Şehrin sokaklarında evcil hayvanlara hiç rastlanmamıştır.
* Şehirde çok az sayıda esnaf işyerini açabilmiştir. Birçok iş yerinin yakıldığı, tahrip edildiği görülmüştür.
* Şehrin doğal yapısı, doğası, bitki örtüsü, tarihsel dokusu, mimarisi tamamen bozulmuştur.”
SONUÇ VE ÖNERİLER: YIKIM DURDULMALI, SORUMLULAR YARGILANMALI
Raporun, sonuç ve öneriler bölümü ise şöyle:
* Öncelikle, zarar daha fazla büyütülmemeli yıkım derhal durdurularak halkın evlerine dönebilmeleri ve insani yaşam koşullarına kavuşabilmelerine olanak yaratılmalı, maddi ve manevi zararları telafi edilmelidir.
* Henüz olaylar devam ederken, halkın onca hakkı ihlal edilmiş onca suç işlenmişken, onca can kaybı varken, henüz enkaz altında cenazeler olduğu iddiaları cevaplanmamışken; iş makinaları ile ve aceleyle evlerin, mahallelerin yıkılması, molozlarının aceleyle taşınması; gerçeklerin gizlendiği, delillerin karartıldığı, hatta yok edildiği kanaatine varmamıza neden olmuştur. Bu yanlıştan bir yerde dönülmeli, zaruri yıkım dahil yıkım ve molozların taşınması derhal durdurulmalı, bu işlemler savcılık incelemesinden sonraya bırakılmalıdır.
* Okul ve hastaneler derhal kullanılır hale getirilmeli, halkın ihtiyacına cevap verebilir şekilde faaliyete sokulmalıdır.
* Sokağa çıkma yasakları ve çatışma ortamının kentin fiziki yapısına ve halka verdiği zarar ortadadır. Bu tutuma ve uygulamalara derhal son verilmelidir.
* Sokağa çıkma yasağı kararlarının ve uygulamasının kabul edilebilir bir gerekçesi ve hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Yaşam hakkı, işkence yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği ve pek çok temel hakkın ağır ihlali karşısında heyetimiz; başta Anayasa’da güvence altına alınan temel haklar, AİHS ve Cenevre Sözleşmeleri ortak 3. maddesi olmak üzere tüm uluslararası sözleşmelerde ve BM Minneseto Otopsi protokolüyle devlete yüklenen sorumluluklar gözetilerek adli ve idari işlemlerin yapılması, olayların araştırılması, etkin soruşturma yürütülerek sorumluların yargı önüne çıkartılması ve cezalandırılmalarının sağlanması için bir bütün olarak sorumluluk makamında bulunanları göreve çağırmaktadır.
* Yasadışı infazlar ve işkence dahil hak ihlallerinin tespiti için TBMM’de inceleme ve araştırma komisyonları kurulmasını, bölgenin gerek ulusal gerek uluslararası bağımsız sivil izleme ve denetimine açılmasına olanak sağlanması gerekmektedir.
* Kentin tarihi ve doğal yapısına, kültürel değerlerine zarar veren riskli alan, kentsel dönüşüm ve kamulaştırma kararları geri çekilmeli. Kent halkının da kabul edeceği bir inşa süreci başlatılmalı, kentin tarihi dokusu aslına uygun olarak yeniden yapılmalıdır.
* Devletin sorumlulukları yanında, bu yıkıcı süreçlerin yol açtığı yaraları sarmada ve tekrarının engellenmesinde toplumsal duyarlılık ve dayanışma da önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle toplumsal bilincin, duyarlılığın ve dayanışmanın geliştirilmesi için de çalışmalar yürütülmelidir.”
Rejimin Şırnak’ta yaptıklarına ilişkin İHD ve TİHV’in raporu yayınlandı..
“240 Günlük Sokağa Çıkma Yasağının Ardından Şırnak: Tespit ve Gözlem Raporu” başlıklı raporda, mekân ve kişi isimlerinin güvenlik gerekçesiyle ve kişilerin talebi doğrultusunda gizli tutulduğu belirtildi.
Raporun, 5-8 Aralık 2016 tarihleri arasında yapılan gözlem, görüşme ve tespitlerden oluşturulduğu belirtildi.
Raporda, “OHAL ve OHAL KHK’ları nedeni ile hukuk güvenliği olmadığından ve savunucuların korunması için heyette yer alan kişilerin isimlerine yer verilmemiştir” denildi.
Raporda, yerel halktan insan hakları kurumlarına yapılan başvurular olduğu, güvenlik uygulamalarının halkı mağdur ettiği belirtildi. 9 kişilik heyetin amacına dair raporda, “Şırnak’ta 14 Mart 2016 – 14 Kasım 2016 arasında uygulanan sokağa çıkma yasağı süresince yaşananlara ilişkin ihlal iddialarının tespiti ve belgelenmesi, beyanların alınması, ihtiyaçların tespiti ve ileride yapılması planlanan uzun vadeli çalışmalara esas teşkil edecek bir ön rapor çalışması gerçekleştirmektir” ifadeleri kullanıldı.
‘EVLERİN YERİ TESPİT EDİLEMİYOR’
Heyetin 5 Aralık günü Şırnak’a ulaştığı, 6 Aralık günü ise kent merkezinde gözlemler yapmaya başladığı belirtilen raporda, şu gözlemlere yer verildi:
“6 Aralık 2016 günü sabahın erken saatlerinde şehir merkezinden başlayarak kent dolaşılmaya başlandı. Kentte ayakta kalan bina görmek zor. Her yerde yıkıntı ve moloz yığınları var. Bazı caddeler hala işlek. Ancak cadde etrafında yıkımdan önceki duruma işaret eden neredeyse hiç bir işaret yok. Camiler ve devlet kurumlarına ait kimi binalar da olmasa, eski halinden eser yok bile denilebilir. Pek çok mahallede evlerin yerini kesin olarak tespite yarar hiç bir işaret kalmamış. Etrafta az sayıda insan var. Kimileri yıkıntıların üzerinde dolaşıyor, kimileri hasarlı da olsa geri dönerek yerleştiği ev civarında bekliyor.
Ömer Kabak Meydanı: Sağlı sollu evler yıkılmış. Eskiden ev olduğu belli olan alanlar tamamen dümdüz hale getirilmiş. Camiler de silah ve top atışlarından etkilenmiş, duvarlarında halen çatışma izleri var. Nuh Camii tamamen tahrip olmuş fakat yıkılmamış, tamir ediliyor.
TARİHİ AĞA KASRI YIKILMIŞ
Genel olarak tüm evlerin ve binaların yıkıldığı görülüyor. Eskiden mahalle olan alanlarda camiler ve resmi binalar hasarlı da olsalar ayaktalar ve onarım faaliyetleri sürüyor. Her yerde iş makineleri çalışıyor, bir yandan binaları yıkmaya devam ediyorlar bir yandan molozları kaldırıyorlar. Mahalleler yok edilmiş, dümdüz edilmiş. Artık ne bir ev ne de bir sokak kalmamış.
Gazi Paşa Mahallesi: Evler gibi Abdurrahman Ağa Kasrı da tamamen yıkılmış. 360 odalı bu tarihi Kasr’ın yerinde bir moloz yığını var. ‘Mirasçıları gelip alacak’ diyor bilgi sorduğumuz kişi. Gazipaşa İlkokulu’nun çatısı delik deşik edilmiş.
Cumhuriyet Mahallesi: Belediye Başkanı Serhat Kadırhan’ın evi tamamen yakılmış. Aynı yerde çok katlı bir evin üst katları simsiyah gözüküyor ve kullanılmayacak durumda.
Vakıf Kent Mahallesi, İsmet Paşa ve Cumhuriyet Mahallesi yıkılmış.
Okul halen var. TEDAŞ binası yıkılmış, yanmış, Sağlık Meslek Lisesi tamamen yıkılmış, İl Özel İdaresi yıkılmış, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü yıkılmış. Dayrülselam Camii tamamen tahrip olmuş, yanındaki Sema Cingilli İlkokulu karakol yapılmış ve sokakla arasına duvar örülmüş. Hacı Lokman Birlik’in defnedildiği mezarlık da burada. Civarda bulunanlar, mezarın tahrip edildiğini; ancak yasak nedeniyle mezarlığa girişin mümkün olmadığını söyledi.
YIKILAN ALANLARA BAYRAK ASILMIŞ
İsmet Paşa Mahallesi’ndeki Maliye Lojmanları sağlam, buranın aşağısında kalan bölümler ise tamamen yıkılmış. Yıkım alanlarına bayrak asılmış.
KORUCULARIN BİNALARI SAĞLAM
Korucuların oturduğu bildirilen sokaklar ve binalar sağlam duruyor. Evlerin duvarlarına kırmızı boya ile ‘Y’ ve ‘YK’ harfleri ile işaret konulmuş. ‘Y’nin araması biten evleri, ‘YK’nın ise yıkılacak evleri belirten işaret olduğu bildirildi. Okulların önünde akrep olarak tabir edilen polis aracı duruyor ve bu araçlar zaman zaman da okulun bahçesine giriyorlar. Orhan Ünsal Ortaokulu önünden geçildi. İçeride öğrenciler var.
Yeşilyurt Mahallesi tamamen yıkılmış. Şehirde kalan ailelerden bazıları sular kesilince şehri terk etmişler. Yasak kalkınca geri dönenler ev bulmakta zorlandıkları için, evlerde iki üç aile birlikte yaşamaya çalışıyor.
Bir duvarda; ‘İt çakal nerede? Şırnak zaferi bizim, zafer Allah’ın’ yazısı var.
Bahçelievler Mahallesi Şırnak’ın en büyük mahallesiymiş. Mahalle adına hiçbir şey kalmamış. Karakolu yüksek beton bariyerlerle korumaya almışlar. Adliyeye yakın bir binanın üzerine dev bir bayrak asılmış. Esnaf ve Sanatkar Odaları Birliği binası yoğun hasar görmüş.
7 MAHALLE TAMAMEN YOK EDİLDİ, YIKIM DEVAM EDİYOR
Gezi sırasında anlatılanlara göre, şehrin 7 mahallesi tamamen yok edilmiş. Yıkım büyük bir hızla devam ediyor. Her yerde çok sayıda iş makinesi çalışıyor. Ortalıkta dolaşan az sayıda insan var ve onlar da tedirgin. Zırhlı araçlar ve güvenlik güçlerini her yerde görmek mümkün. Lokantada yemek yemeye gelirken bile ellerinde büyük otomatik silahlarıyla geliyorlar. Tedirgin edici bir atmosfer var. Bu tedirgin edici atmosfere rağmen, bir kaç parça eşyası ile kente geri dönenlerle karşılaşıldı gezi sırasında.”
KENT SAKİNLERİ İLE YAPILAN GÖRÜŞMELER
Raporda, kent sakinleriyle yapılan görüşmelere de yer verildi. Raporda yer alan ve yurttaşların isimlerin verilmediği görüşmelerin bir kısmı şöyle:
“1. Görüşme: Şırnak’ta sokağa çıkma yasağı 8 ay sürdü. Valilik resmi internet sitesinde sokağa çıkma yasağını ilan etti. İlan üzerine kentte yaşayan insanların çoğu kenti terk etti. Şehri top ve obüslerle vurmaya başladılar. Şehri terk edenler köylerine, başka şehirlerdeki tanıdıklarına gitti. Gidecek yeri olmayanlar çadır kurdular. Mahallelerin bazılarında hendek vardı. Hendek olan mahalleler tamamen yıkıldı. Hendek olmayan mahalleler de yıkıldı. Devlete ait olmayan tüm binalar hasarlı. Hasarlı olmayan binaların da kapıları kırılmış.
KENTTEKİ TÜM EVLERE GİRİLMİŞ EŞYALAR ÇALINMIŞ
Gündoğdu ve Yenimahalle’de yıkım yok. Bu mahallelerde de kapılar kırılmış, camlar top ve obüs atışlarından kırılmış. Yıkılmayan bu mahalleye güvenlik güçleri yerleşmiş. Eşya çalınması ve kaybı fazla. Şehirdeki tüm evlere girilmiş, kapılar kırılmış ve arama yapılmış. Avukat bürolarına ve tüm iş yerlerine ve her yere girilmiş.
ÖZELLİKLE KÜRTÇE KİTAPLAR PARÇALANMIŞ
Avukat bürolarında tabelalar kırılmış, dava dosyaları parçalanmış, ruhsatlar yırtılmış, kitaplar parçalanmış. Özellikle Kürtçe kitaplar parçalanmış.
HASTANE KARARGAH OLDU
Diş Hastanesi’ne güvenlik güçleri yerleşti ve tamamen karargâh oldu. Halen bu şekilde. Devlet Hastanesi boşaltıldı. Polisler ve diğer güvenlik güçleri için özel tedavi ekibi getirildi. Şehirde sağlık personeli kalmadı. Aile hekimlerini ve sağlık memurlarını Cizre’ye yolladılar.
TOKİ BİNALARINDA YURTTAŞLAR TUTUKLANDI
Adliye TOKİ binalarının oraya getirildi. Hakim ve savcılar cüppe giymiyorlardı. Bir katta mahkeme gözaltına alınanların tutuklanması işlemini yapıyordu. Avukatlık hizmeti çok yetersizdi. CMK avukatlarını zırhlı araçla getirip götürdüler. Gözaltına alınan herkes istisnasız tutuklandı. Hiç kimse sağlık hizmeti alamadı. Okullar karargâh haline getirildi. Öğrenim durdu.
8 AY BOYUNCA NE SU NE ELEKTRİK
Yasak ilan edilmeden iki gün önce sağlıkçıların tamamını Cizre’ye gönderdiler. 8 ay boyunca elektrik sadece güvenlik güçlerinin kullandığı yerlerde vardı. Su da öyle.
KENTTEN ÇIKMAK İSTEYENLER TUTUKLANDI
Önce evleri vuruyorlar sonra gözaltı yapıyorlar. Mahallelerden çıkamayan kişiler gözaltına alındı. Çıkmak isteyen aileler 155’e telefon açıyor, ‘biz çıkmak istiyoruz’ diye bilgi veriyorlar, 155’ten ‘araban varsa kontrol noktasına gel’ deniliyor, sonra GBT kontrolü tüm aileye yapılıyor, orada da gözaltılar oluyordu. İlk 40 gün mahallelerde gözaltı yok. Çıkmak isteyenler gözaltına alınıyor. Bu süreçte toplam 90’ı aşkın tutuklama yapıldı.”
BASKILAR ARTINCA HENDEKLER BAŞLADI
“2. Görüşme: Yasaktan önce, baskılar arttıkça hendekler başladı. Eğitimciler olarak çok zorlandık. Öğrencilerimizi eve yolluyorduk. Silah sesleri geliyordu. Yasaklara bir iki ay kala Vali, Milli Eğitim’in zoruyla okulları kapattı.
YIKIM KARARINI GÖSTERMEDİLER
Yasak bittikten iki gün sonra, ayın 16’sında kente döndük. Döndüğümüzde evimiz ağır hasarlıydı. Psikolojik sorunlar yaşadık. Ev yok, kalacak yer yok, eşya yok. Kiralık bir yer olsa bile eşya yok. Evimden eşyamı çıkarmak istedim. Bir iki tane ücretli genç buldum, eşyaların çıkartılmasına izin vermediler. Gençleri tartakladılar, hiç bir şey alamadık. Yıkım kararını görmek istedik annemle, ağabeyimi zor bela polislerin elinden aldık. Yıkım kararını görmek istediğimizde ‘dilekçe ver bakanlığa yollayacağız, yanıt gelirse adrese yollarız’ dendi. Çocuklarımız çok etkilendi.
BEN 90’LI YILLARI ÇOCUKLARIM 2016’YI YAŞADI
8 yaşındaki çocuğum dudağını ısırıyor. Küçüğü tırnağını kanatacak kadar yırtıyor. Resim çizerlerken tank, top, mermi, silah resmi çiziyorlar. Ben çocukken 90’lı yılları yaşadım. Çocuklarım da bunu yaşadı. Bunları yaşamalarını hiç istemezdim. Ben 90’ları yaşarken 12 yaşındaydım. O zaman da samanlıkta kaldık, saklandık aç susuz… O psikoloji ile büyüdüm. Çocuklarımız bunları yaşamasın istedik. Şimdi çocuklarımız da ağır travma yaşıyorlar.”
ÇOCUKLAR TRAVMA YAŞIYOR
Çocuklarımız ağır toplumsal travma altındalar. 3 yaşındaki kızım dışarı çıkmak istemiyor. ‘Polis alır götürür’ diyor. Atlatabilmesi kolay değil. Onlara umut vermek istiyorum; ama tek düşüncem onları korumak. Bundan daha büyük şey yaşayabiliriz korkusuyla eşya almıyor iş kuramıyoruz.“
2 BİN BİNA 6 BİN HANE YIKILDI
“5. Görüşme: Sokağa çıkma yasağının 84. günü operasyonlar sonlandırıldı. Sonraki 6 ayda kimsenin dönmesine izin verilmedi, yıkım çalışmaları yapıldı. 14 Mart’tan 14 Kasım’a kadar yaklaşık 2 bin bina 6 bin hane tamamıyla yıkıldı. Yaklaşık 700 ile bin arası iş yeri yıkıldı ya da kullanılamaz hale geldi.
ÇADIRLAR YIKILDI İNSANİ YARDIM ENGELLENDİ
Bine yakın aile çadırlar, derme çatma evlerde barınma sorunlarını gidermeye çalıştılar. Özellikle çadırlarda yaşamını sürdüren halk uzun süre sağlık sorunu yaşadı. Devlet çadırları da yıktı bir süre sonra. Yıkım öncesi gıdaların halka ulaşmasına engel olundu. Belediye ve Rojava Derneği adı duyulunca engel oldular. Zor yollarla yardım girebildi.
POLİSLER ÖNCE SUYA MÜDAHALE ETTİ
Polisler ilk geldiklerinde sulara müdahale etti. Zırhlı kepçelerle yıktılar her şeyi. Hayati noktaları önce yıktılar; su, elektrik, tuvalet gibi temel yaşam ihtiyaçlarına saldırdılar ve yok ettiler. İnsanlar evlerine dönmek istiyordu ama dönecek evleri yoktu.
GÖÇE ZORLANILIYOR
Savaş ortamında en büyük zarar, sosyal yapının yıkılması oldu. Maddi sorunlar yaşayan bölgede bu durum derinleşti, yoksulluk arttı. Sonuç itibariyle bunlarla baş edemeyenler göçe zorlanıyorlar. Bine yakın esnaf yok oldu.
ENKAZLARIN ALTINDA CENAZELER ÇIKIYOR
Bazı enkazların altından cenazeler çıkıyor, 6 kişi çıkarıldı. Hala cenazeler olduğu düşünülüyor. Tespitli ölü sayısı, gidip cenazelerini alan ailelerin bilgisi, 115 kişi öldürülmüş. Fakat henüz kesin bir sayı vermek mümkün değil.
YAKINLARI ÖLDÜRÜLENLERLE YAPILAN GÖRÜŞMELER
Raporda, sokağa çıkma yasağı sırasında katledilenlerin aileleriyle yapılan görüşmelere yer verildi.
‘TOPRAĞIMI TERK ETMEYECEĞİM’
Katledilen Cemal Oğurlu adlı 31 yaşındaki sağlık memurunun ailesi ve yakınlarıyla yapılan görüşme şöyle: “Yasak başlayıp da insanlar kenti terk etmeye başladığında ‘toprağımı terk etmeyeceğim’ demiş Celal. Yasaktan bir gün sonra aile şehirden çıkmış. 73 gün Cemal’in yaşadığını biliyorlar. Şehirden ilk çıkışlarından sonra bir kez aramış, haber alabilmişler. Bu arada yaşadığını biliyorlar. Ancak sonradan onun da şehirden çıktığını zannediyorlar.
OĞLUNUN ÖLDÜĞÜNÜ RÜYASINDA GÖRDÜ
Bir gün annesi rüyasında oğlu Cemal’i görmüş. Rüyada annesini gelip almış ve morga götürmüş, soldan üçüncü cenazenin yüzünü açmış ve kendi cenazesini annesine göstermiş. Annesi sabah uyanınca aileden birilerini alarak Devlet Hastanesi morguna gitmiş. Rüyasında gördüğü gibi aynı yerde Cemal’in cenazesini bulmuş ve teşhis etmişler.
ONLARCA KURŞUN SIKILMIŞ
Kurşunlanmak suretiyle öldürülmüş. 3 mermi kalbine sıkılmış 3 mermi sol koluna, bir mermi sağ koluna isabet etmiş. Belden aşağısında 10-15 mermi. Temmuz – Ağustos gibi gerçekleştiğini düşünüyorlar olayın. 15 gün cenazesi hastanede morgda kalmış.
Kendilerine verilen bilgiye göre; Cemal 11 kişi ile birlikte öldürülmüş. Hepsini görmüşler morgda. Biri hariç 10 kişiye bakmışlar. Bir tanesi kadın olduğu için bakmamışlar. Cenazelerin hemen hemen hepsi kurşunlanmış. Birisi kafasının arkasından tek kurşun ile öldürülmüş, 16 yaşlarında bir genç olduğunu düşünüyorlar.
OTOPSİ ŞARTLARINA UYULMADI
Cemal’e otopsi yapılmış. Ölüm kâğıdı verilmiş. Ama cenazelere otopsi yapılırken otopsi şartlarına uyulmamış. Kayıtlara göre 27 Mayıs 2016’da morga getirilmiş. 12 Haziran 2016’da teşhis etmiş aile.
9 CENAZE KİMSESİZLER MEZARLIĞINA DEFNEDİLMİŞ
Cenazeler 15 gün morgda bekletilip alan olmazsa kimsesizler mezarlığına gömülüyormuş devlet tarafından. O gün 15’inci gün dolduğu için Cemal’i almışlar. Biri Uludere’ye götürülmüş ve biri kadın 9 kişi kimsesizler mezarlığına gömülmüş. Ailenin cenazelerini almalarını izin verilmiş fakat istedikleri yere gömmelerine izin verilmemiş. Bu cenazeler son cenazelermiş ve Aydınlıkevler mahallesinden getirilmişler.
Ailenin evi yakılmış, hiç bir şeyleri kalmamış. Evleri yakarken bir madde kullanılmış. Her şey yanmış, eşyaların yanmayan kısımlarının iskeletleri kalmış. Hendek, barikat olmayan evler de yakılmış. ‘Normal bir yangın değil, her şey yanmış, her şeyin iskeleti yanmış, buzdolabı dahi erimiş. Cemal öldükten sonra kurşunlanmış diye düşündük. Evin içerisine roket atar düşmüş. Roket atar mermisinin biri damda diğeri evin içinde. Cemal’in ayakkabısı ve kemeri verildi. Cemal’in telefonu 27 Şubat 2016’da kapalı idi. İki telefonu vardı diğeri açıktı ama yanıtlamıyordu. Morgda telefon verilmedi. ‘Savcılıktan sonra verilir’ dediler.”
‘DİRENİŞE KATILACAĞIM’
Kentte katledilen, 20 yaşındaki kömür işçisi Mehmet Bayık’ın annesi ile yapılan görüşme de şu şekilde: “Ailesi yasağın olduğu ilk gün çıkmış kentten. Kumçatı’da bir tanıdığın evine yerleşmişler. Mehmet kentten ayrılmamış. ‘Direnişe katılacağım’ demiş öncesinde. Yasaktan 3 gün önce de yaralanmış, parmağı kopmuş. Ailesi kendileriyle şehrin dışına çıkmasını istemiş, gitmemiş. Ölü muayene tutanağında, yasaktan sonra iki ay yaşadığı yazılıymış. Ramazan’a 4 gün kala cenazeyi teşhis etmişler.
Şehirden çıktıktan sonra sürekli morga bakıyorlarmış zaten. DNA için kan örneği vermişler. Bir gün, yetkililer tarafından aranmış aile. ‘Sizin oğlunuz Silopi’de Habur’da morgda’ demişler. Orada TIR’lardan oluşturulan soğuk hava deposunda cenazeleri tutuyorlarmış. Vücudunda mermi yok. Şarapnel parçası gelmiş, o parça öldürmüş.
Otopsi raporu var mı bilinmiyor, yapıldığı tahmin ediliyor. Defin izni 02.06.2016’da verilmiş. Dağtepe köyüne gömülmüş. Cenaze aracıyla götürüp gömmüşler. İstedikleri yere gömmelerine izin verilmemiş. Aile yasak bitince kente dönmüş. ‘Ne diyebilirim ki gençlerimiz vatan toprağı için öldü, Şırnaklılar gençlere sahip çıkmadı. Hafriyatların altındaki gençlerimizin çıkartılmasını ve gömülmesini istiyorum.”
ŞIRNAK CEZAEVİNDE YAPILAN GÖRÜŞMELER
Raporda, Şırnak Cezaevi’ndeki tutuklularla da görüşümelere yer verildi. Sokağa çıkma yasakları sonrası kentten çıkarken gözaltına alınan ve daha sonra tutuklanan bir kişiyle yapılan görüşme raporda şöyle yer aldı: “Gözaltında bize çok dayak attılar. Gizli tanık var dediler. Teröristsiniz dediler, ekmek su vermediler. Mahkemeye çıkarılmadan önce Şırnak Devlet Hastanesi’ne götürdüler. Hastaneye varmadan yolda arabayı durdurup kelepçemi açtılar ve bana sen hapiste uzun kalırsın, sana şans veriyoruz, kaç kendini kurtar dediler ama ben kaçarken beni vururlar diye kaçmadım. Hastaneden sonra da cezaevine teslim etmeden son bir kere daha dövelim deyip dövdüler, küfür ettiler. Ben jandarma karakolunda tutuldum. Hastaneye çıkarıldığımda dayaktan dolayı yüzüm mosmordu. Doktor vücudumu da gördü ama temiz raporu verdi. Tutuklandığımı aileme bildirmemişler. Tutuklandıktan sonra 3 ay kimseyle görüşmedim.”
RESMİ KURUMLARLA YAPILAN GÖRÜŞMELER
Raporda, heyetin Şırnak Valiliği’nden randevu talebi ettiği; ancak yanıt verilmediği, ısrar edilince “vali yerinde yok” cevabı verdiği belirtildi. Raporda, vali yardımcısı ile görüşme talebine de cevap verilmediği ifade edildi.
‘SAVCI SORULARA CEVAP VERMEDİ’
Öte yandan heyetin Cumhuriyet Başsavcısı ile görüştüğü belirtildi. Başsavcı ile yapılan görüşmeye dair şu ifadeler yer aldı:
“Sokağa çıkma yasakları boyunca kaç kişi sivil, güvenlik görevlisi, militanlar yaşamını yitirmiş, yaşamını yitirenlerin yaşları ve cinsiyetlerine ilişkin bilgiler, halen teşhis edilemeyenler, kimsesizler mezarlığında gömülü olanların sayısı, yasak boyunca gözaltına alınanların sayısı, kötü muamele ve işkence olup olmadığı, yasak boyunca adliyenin işleyişi, yaşanan ihlallerle ilgili soruşturmaların olup olmadığı, meydana gelen zararlar, avukat bürolarının tahrip edilmesi ile ilgili soruşturma açılıp açılmadığı, ölen ve yaralananlar ile ilgili soruşturma açılıp açılmadığı soruldu.
Savcı, bu sorulara cevap veremeyeceklerini, darbe girişiminden sonra bunun mümkün olamayacağını, kendilerine resmi bir yazı yazılması durumunda soruların değerlendirileceğini, gerekirse cevaplandıracağını belirtti.”
HEYETİMİZİN TESPİT VE İZLENİMLERİ
Raporda, heyetin tespit ve izlemleri de şöyle sıralandı:
“* Sokağa çıkma yasağı duyuruları sonrası şehir askerler tarafından obüs, top ve ağır silah atışları ile sürekli vurulmuş.
* Şehrin bazı mahallelerinde yasak öncesi kurulan hendek veya barikatlar varmış ancak bazı mahallelerinde hendek ve barikat hiç olmamış.
* Sokağa çıkma yasakları ilan edilmeden önce, şehirde görev yapan sağlık personeli, doktor, hemşire, psikolog vb. geçici görevle çevre illere gönderilmişler. Sadece kolluk kuvvetlerinin tedavisi için özel bir sağlık ekibi getirilmiş.
* Savaş ve çatışma ortamı 80 – 85 gün kadar sürmüş sonrasında yıkım çalışmaları yürütülmüş.
* Bu süreç içerisinde aileler son derece zor koşullar altında büyük bir yoksulluk ve yoksunluk içinde yaşamışlar. Başta yaşam hakkı olmak üzere, sağlığa erişim hakkı, eğitim hakkı, barınma hakları ihlal edilmiş. Asgari insani koşulların dahi çok altında koşullarda yaşamaya mecbur edilmişler.
* Başta yaşlılar, kadınlar, çocuklar, hastalar, hamileler olmak üzere tüm halk ağır bir toplumsal travma yaşamış. Bu travmanın etkileri halen kolaylıkla hissedilmektedir. Bazıları konuşmaya dahi çekinmektedir. Baskı ve şiddetle, yoksulluk ve yoksunlukla baş edemeyenler tamamen göç etmek zorunda kalmışlar.
* Riskli alan, kentsel dönüşüm ve kamulaştırma adı altında kentin 7 mahallesinde ağır yıkım gerçekleştirilmiş. 7 mahalle adeta silinmiştir. Diğer mahallelerde de yıkım devam ediyor. Yıkımın yasalara ve insan haklarına uygun yapılmadığı iddiaları yoğun. Yıkım yapılacak evlerin sahiplerine bilgi verilmediği, haklarını arayacak ya da itiraz edecek veya bununla ilgili talepte bulunacakları bir merci bulamadıkları, yıkımlar yapılırken evlerin içerisinden eşyalarını almalarının dahi engellendiği, sıkça duyduğumuz yakınmalar arasında.
* Acarlar isimli bir şirket tarafından yürütülen yıkımlar hemen hemen bitmek üzere görünmektedir.
* Sokağa çıkma yasağı süresince ve sonrası halkın hakkı, hukuku yok sayılmış, adalete erişim engellenmiştir. Yasak süresince özellikle kontrol noktalarından çok sayıda gözaltı işlemi yapılmış ve bu kişilerin pek çoğu tutuklanmış.
* Hukuki süreci takip eden avukatlar kontrol noktalarında saatlerce bekletilmişler ve ciddi tehdit ve tehlike altında mesleklerini icra edebilmişler. Avukat büroları tahrip edilmiş ve yağmalanmış. Dosyalarının ve kitaplarının yırtıldığı, ofis kapılarının kırıldığı görülmüştür.
* Bazı evlerin, büroların balkonlarında odalarında kullanılmış ve bırakılmış prezervatiflerin bulunduğunun bildirilmesi, daha önceki sokağa çıkma yasaklarında da rastlanıldığı gibi yatak odalarına girilmesi, özel hayatın gizliliğine ve halkın kültürel değer yargılarına dönük bir saldırı olarak algılanmaktadır.
* Kültürel dokuyu, sosyal ve kültürel alışkanlıkları, inançları hedef alan saldırılar ve yıkım faaliyeti, mağdurlar nezdinde unutulması ya da telafisi mümkün olmayacak travmatik bir süreçtir.
* Eğitim kurumlarının, hastanelerin karargaha dönüştürülmesi, öğrencilerin 8 ay boyunca öğrenim görememelerinin yanı sıra, yaşadıkları travmanın etkisiyle eğitimden ve sosyal hayattan uzaklaşmaları ve içe kapanmaları devam etmektedir. Sokaklarda çok az sayıda çocuğa ve insana rastlanmıştır.
* Cenazelerin çıkartılması, kaldırılması, korunması, otopsi işlemlerinin yapılması ve gömülmelerinde halen protokollere uyulmamaktadır. BM otopsi protokolü ihlal edilmektedir.
* Sokağa çıkma yasakları sürerken cenazelerin büyük bir kısmı kimsesizler mezarlığına gömülmekte ve DNA tespiti ile kimliklendirilenlerin ailelerine sonradan bilgi verilmekte, ancak öncesinde kimsesiz olarak defnedilmiş cenazelerin aile tarafından usulünce defin edilmesine imkan sağlanmamaktadır.
* Teşhis edilen cenazeler ölüm kâğıdı ile ailelerine teslim edilmiş, otopsi süreçlerinde aile ya da avukat bulunmamış, cenazeler ailelerin istedikleri yerlere gömülememiştir.
* Şehrin giriş ve çıkışlarındaki adeta bir işkence haline getirilen GBT kontrolü, araç kontrolü vb. ile halk bezdirilmektedir. İnsanlar kış koşullarında, araç içinde saatlerce beklemek zorunda kalmaktadır.
* Kısmen sokağa çıkma yasağının devam etmesi halkın özgürce yaşamasını engellemekte, korkunun kaygının süreklileşmesine neden olmaktadır.
* Seçilmiş Belediye Başkanının görevden alınması ve yerine kayyum atanması, halkın yerel yönetimle ilişkisinin kopmasına neden olmuştur.
* Şehrin sokaklarında evcil hayvanlara hiç rastlanmamıştır.
* Şehirde çok az sayıda esnaf işyerini açabilmiştir. Birçok iş yerinin yakıldığı, tahrip edildiği görülmüştür.
* Şehrin doğal yapısı, doğası, bitki örtüsü, tarihsel dokusu, mimarisi tamamen bozulmuştur.”
SONUÇ VE ÖNERİLER: YIKIM DURDULMALI, SORUMLULAR YARGILANMALI
Raporun, sonuç ve öneriler bölümü ise şöyle:
* Öncelikle, zarar daha fazla büyütülmemeli yıkım derhal durdurularak halkın evlerine dönebilmeleri ve insani yaşam koşullarına kavuşabilmelerine olanak yaratılmalı, maddi ve manevi zararları telafi edilmelidir.
* Henüz olaylar devam ederken, halkın onca hakkı ihlal edilmiş onca suç işlenmişken, onca can kaybı varken, henüz enkaz altında cenazeler olduğu iddiaları cevaplanmamışken; iş makinaları ile ve aceleyle evlerin, mahallelerin yıkılması, molozlarının aceleyle taşınması; gerçeklerin gizlendiği, delillerin karartıldığı, hatta yok edildiği kanaatine varmamıza neden olmuştur. Bu yanlıştan bir yerde dönülmeli, zaruri yıkım dahil yıkım ve molozların taşınması derhal durdurulmalı, bu işlemler savcılık incelemesinden sonraya bırakılmalıdır.
* Okul ve hastaneler derhal kullanılır hale getirilmeli, halkın ihtiyacına cevap verebilir şekilde faaliyete sokulmalıdır.
* Sokağa çıkma yasakları ve çatışma ortamının kentin fiziki yapısına ve halka verdiği zarar ortadadır. Bu tutuma ve uygulamalara derhal son verilmelidir.
* Sokağa çıkma yasağı kararlarının ve uygulamasının kabul edilebilir bir gerekçesi ve hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Yaşam hakkı, işkence yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği ve pek çok temel hakkın ağır ihlali karşısında heyetimiz; başta Anayasa’da güvence altına alınan temel haklar, AİHS ve Cenevre Sözleşmeleri ortak 3. maddesi olmak üzere tüm uluslararası sözleşmelerde ve BM Minneseto Otopsi protokolüyle devlete yüklenen sorumluluklar gözetilerek adli ve idari işlemlerin yapılması, olayların araştırılması, etkin soruşturma yürütülerek sorumluların yargı önüne çıkartılması ve cezalandırılmalarının sağlanması için bir bütün olarak sorumluluk makamında bulunanları göreve çağırmaktadır.
* Yasadışı infazlar ve işkence dahil hak ihlallerinin tespiti için TBMM’de inceleme ve araştırma komisyonları kurulmasını, bölgenin gerek ulusal gerek uluslararası bağımsız sivil izleme ve denetimine açılmasına olanak sağlanması gerekmektedir.
* Kentin tarihi ve doğal yapısına, kültürel değerlerine zarar veren riskli alan, kentsel dönüşüm ve kamulaştırma kararları geri çekilmeli. Kent halkının da kabul edeceği bir inşa süreci başlatılmalı, kentin tarihi dokusu aslına uygun olarak yeniden yapılmalıdır.
* Devletin sorumlulukları yanında, bu yıkıcı süreçlerin yol açtığı yaraları sarmada ve tekrarının engellenmesinde toplumsal duyarlılık ve dayanışma da önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle toplumsal bilincin, duyarlılığın ve dayanışmanın geliştirilmesi için de çalışmalar yürütülmelidir.”