İslam âlemi, uzun bir dönemden beri dinin getirdiği mükemmel değerleri anlayıp zamanın ihtiyaçlarına göre yorumlamada büyük problemler yaşadı. Ancak bu coğrafyaların son dönemdeki tavır ve davranışlarının dinle izah imkânı kalmadı. Önde görünenden ona tabi olana kadar, birileri dinin getirdiği en temel değerleri yok ederken, diğerleri sanki hiçbir problem yokmuş gibi seyrediyor; hata büyük bir bölümü, dünyevi çıkar uğruna destek veriyor ve dinin ruhundan uzak zalimlerin arkasından yığınlar sürükleniyor.
Geçmişte de toplum, temel değerlerin tahribiyle karşılaştı ama sözü dinlenenler, güçleri nispetinde yanlışa dur demek için harekete geçti. Milli devletlerin kurulmasıyla sonuçlanan Osmanlı’nın parçalanması sürecinde, inanmış insanlar düşünce dünyalarını muhafaza etti; ümitleri bugünkü kadar sarsılmadı ve yeniden doğrulup kalktı.
Komünizm rüzgârının toplumu derinden etkilediği dönemlerde aklı erenler, gelişmelere karşı koyacak yolları arayıp buldu. Toplumun inanç dünyasını felç eden dinsizlik yorumlarına karşı ümitsizliğe düşmeden mücadelenin çaresi arandı. Gençlerin sağ-sol kavgalarıyla birbirine düştüğü zor dönemlerde de kendi değerlerine bağlı bir avuç insan, çocuklarını kötülükten uzak tutmak için çaba harcadı.
Halkı düşman kamplara bölüp onlar üzerinden güç devşirme hesabı yapanların, ektiği ayrılık tohumlarını inanmışlar, dinin temel kaynaklarından çıkardıkları yorumlarla etkisiz hale getirdi. Toplum dokusunu bozmak için ortaya atılan hileli tuzaklar, toplum önderlerinin nasihatleriyle boşa çıkarıldı.
Geçmişten günümüze kadar gelen hak dostlarının rehberliğine güvenen insanlar, yanlıştan uzak durdular. Bugün din savaşı başlatma planıyla oturup kalkanların karanlık düşünceleri etki alanını genişletiyor. Tahrike kapılanlar, tüm mahlukata şefkat ve merhamet öneren dini kavramları merhametsizlik için kullanıyor.
Dinin ruhundan uzaklaşmış insanlar, din adına insanları şiddete davet ediyor. İnancın getirdiği ahlaki donanımın farkında olmayanlar, din deyip halktan, dinin tüm temel disiplinlerine başkaldırı istiyor. Din yüksek değerleri esas aldığı halde, onlar din adına halkın sahip olduğu değerleri yıkmakta mahzur görmüyor.
Kendi değerlerinin farkında olmayan kadrolar, insani yücelten uygulamaları tahrip ederek kötülüğe zemin hazırladıkları halde, dini kurtaran kahraman edasıyla ortada dolaşıyor. Makam ve mali imkânı her şeyden çok sevenler, elindekini kaybetmekten korkuyor ve her gün farklı bir oyun kurguluyor. Bir gün dini grupları bölüp parçalamaya, diğer gün siyasi partilerin defterini dürmeye yöneliyor; önlerinde engel gibi gördükleri bütün birliktelikleri dağıtmak için insan kanının donduracak aşamalı planlar yapıyor.
Bugün İslam coğrafyasında önemli makam ve mevkilerin çoğu harama açık insanlarca tutulmuş durumda. Ülke kaynaklarına göz diktikleri gibi, bunun için ahlaki değerleri törpülemenin gerekli olduğuna inanıyorlar. Menfaatlerine ters herkesi karalıyor ve onların sahip olduğu değerleri yaşayıp yaymasına izin vermiyorlar.
Engel gördüklerinin kimine makam verip yanına çekiyor, kimine ayrıştırıp birbirine düşürüyor; bazılarını baskı ve şiddetle yıldırmaya çalışıyor ve hedefe koydukları insanların hayatını karartıp sindiriyorlar. Büyük bir paranoya içindeler, halkın yarısından fazlasından kuşku duyuyor ve ileride tehdit oluşturur vehmiyle milyonlarca insan hakkında kirli planlar hazırlıyorlar. Her söz ve hareketten korkuyor, yanlışa itiraz eden her topluluğu ortadan kaldırma hesabı yapıyorlar. Hırsızlığa engel olmayacak ölçüde dini hayata izin verirken, insanlığın geleceğine katkı sunacak dünya çapında hizmetlerin bile önünü tıkamaktan kaçınmıyorlar.
Kötülerin dizgini ele aldığı bu tür ortamlarda, mağdur ve mazlumların inilti sesleri yükseliyor. Zulüm altında kıvrananlar için kurulmuş gönüllü kuruluşların, din ve mezhep ayırmadan herkese sunduğu hizmeti kıskanıyorlar. Yerine hiçbir şey koymadan kurak bölgelere su kuyusu, kıtlığın olduğu yerlere gıda yardımı, afet bölgelerine prefabrik barınak hizmeti götüren her faaliyeti engelliyor, mağdurları desteksiz bırakıyorlar.
Her yerden yardım çığlıkları yükseliyor. Dünya lideri olma sevdasına kendini kaptırmışlar; hiçbir mağdurun imdadına koşmadıkları gibi, birçok bölgede mağdur yerine zalime destek veriyorlar. Doğu Türkistan’a soykırım uygulayan Çin yönetimine arka çıkıyor. Filistin halkından yana kahramanlık gösterisi yaparken bile, zalim dediği İsrail’le savaş mühimmatı dahil her türlü ballı ticareti sürdürüyor.
En antidemokratik dönemlerde yaşanmamış zulüm, bugünkü iktidar tarafından uygulanıyor. Yanlışa ortaklığı reddedenlerin ekmeği alınıyor, açlıkla terbiye ediliyor. İşini kaybedenler izleniyor, başka bir yerde çalışması engelleniyor; gönüllü faaliyetlere katılmış on binleri yaşam mücadelesiyle tehdit edip sindirmeye çalışıyorlar. Şantaja boyun eğmeyenin gelir kaynağını kesiyor, malına el koyuyor ve tutukluyorlar.
Zalimin tehditlerinden korkan ya da önlerine attığı küçük yemlerden nemalanma karşılığında ahlaki değerlerini kaybeden şakşakçı yazar çizerler, bugüne kadar savunduklarını terk edip her türlü vahşete arka çıkıyor. Toplumu kötülükten uzak tutma mücadelesi verdiği sanılanlar, parti taraftarlığı yüzünden hata ve kusurların üstünü örtüyor, yanlışın arkasından sürüklenip gidiyor. Direnmesi beklenenler, aldıkları din emanetinin içinin boşaltılmasını seyrederken, gelecek nesillere aktarılması gereken değerler, haramla beslenen bir siyasi ekip tarafından eritilip yok ediliyor.
Din deyip öne geçmişlerin tahrikiyle harekete geçen toplumlar, hiçbir dini kritere uyma gereği duymayanların elinde bir cinnet hali yaşıyor. Eski çağlardaki gibi kız çocukları diri diri toprağa gömülüyor. Adalet sistemi sadece güçlünün çıkarını korumaya hizmet ediyor; güçsüzlerin tüm itiraz yolları tıkanıyor. Güvenlikten sorumlu memurlar, elitlerin uyuşturucu ticaretine, halkın malını çalmasına hizmet ederse makbul görülüyor; hırsızlığa göz yummayan hem işini hem hürriyetini kaybediyor. Bunalıma sürüklenen toplumu uyaran olmazsa, değer yargılarını yitirmiş halkı çok kötü günler bekliyor.
Ağasın, paşanın dünya lideri olacaksın gibi hülyalarla avutularak kendinde güç vehmeden zayıf iradelilerin bu kazandıklarından vazgeçip halkı korumaya yönelmesi çok zor. Onlar, önlerine konan basit makam ve imkânlara aldanıp kolayca yön değiştirdi. Hz. Ömer adaleti, vaatleriyle yola çıktıkları halde, zalimlerin en pespaye adalet anlayışlarını bile aratacak uygulamaların aparatı oldu.
Din-ırk savaşıyla menfaat devşirme hesaplarının öne çıktığı günümüz dünyasında, iyiliği yeniden diriltmek için çile ve ızdıraba rağmen sarsılmadan yola devam edenlere ihtiyaç var. Yüce yaratıcının izni olmadan bir yaprağın bile kıpırdamayacağını bilenler, ona güvenmeli; günübirlik hadiselerin etkisinde kalarak tepkisel davranıştan kaçınmalı ve enine boyuna her şeyi hesap ederek, bütün insanlık yararına adımlar atmalı.
Bunun farkında olan ve devletin varlık aktarma aparatına dönüştüğü gören ülkenin en verimli insanlarının çoğu bütün birikimini arkada bırakıp kaçtı. Yurt dışında kendi yağıyla kavrulacak hale gelenler, Ensar-muhacir kardeşliğini esas alıp yenilerin elinden tuttu. Herkese yetişme imkânı olmasa bile, bir şekilde ayakta kalma yolları öğretildi. Kıt kaynakların bir bölümü ayırıldı; öncelikler belirlendikten sonra zaruri ihtiyaçları karşılayacak yollar bulundu. Bazıları boyundan büyük yük alıp kahramanlığını gösterdi. İmkânlar sınırlı, ihtiyaçlar fazla olunca belki her yere yetişilemedi; bazılarının problemleri zamanında çözülemedi ama onlar zalime boyun eğmektense dişini sıkıp sabretmeyi seçti.
Şimdilerde hakkı çiğnenmiş, hapiste hayatı karartılmış, işkenceye uğramış, itibarı yok edilmiş, en temel insan hakları ellerinden alınmış insanları unutmadıklarını göstermek için yeniden kollar sıvanıyor. Yıllarca bize düşman olarak tanıtılan Yunan ailelerin evlerini açarak gösterdiği cömertlik gibi, zulümden kaçanlara kucak açan ülke yönetimlerinin karşılık beklemeden yaptıkları yardımlar gibi, onlar da imkân nispetinde başkasına yardımcı olma yolu arıyorlar. Onlar da yurt içine sıkışıp kalmış ailelerin ihtiyaçlarını karşılamak için, küçük gelirlerinin bir bölümünü ayırıyor, merhamet ve şefkatlerini ortaya koyarak Ensar-muhacir kol kola yardıma koşuyorlar.
Geçmişte üç beş fedakâr insanın omzunda yükselen hizmetler, gelişerek tüm dünyaya yayılmıştı. Bunu bilenler, her beldede samimi birkaç insanla başlayan küçük katkıların, yüce yaratıcının desteğiyle dalga dalga büyüyüp her yere yetişecek hale geleceğinden kuşku duymuyorlar.
*Fethullah Gülen’in “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.
İsmail S. Gülümser