“Şer şebekesinin hayatlarını çaldığı mazlum insanlara gelince onlar yaşadıkları her türlü sıkıntıya rağmen inandıkları değerlere saygının gereği iç dünyalarını kirletmedi, kötülüklere aynı yöntemlerle karşılık vermekten kaçındılar”
Kapasite yetersizliği olanlar tarafından yönetilen ülkelerde düşünce duruluğunu koruyamayanlar bir şekilde gücü ellerine geçirince rakipleri hakkında kirli komplolar kuruyor, ezerek, zulmederek hizaya getirip kendi sultasını kabul ettirmeyi planlıyor.
Böylelerinin düşünce kirliliği sözlerine de yansıyor.
-Yalan söylüyor,
-İftira atıyor,
-Küfür ve hakaretlerle aşağılıyor,
-Kendi fikirlerinin yetmediği yerde devlet çarklarını muhataplarına kötülük üretmede kullanıyor, mürekkep yüzü görmemiş kelimeler, şeytanın aklına gelmeyecek hile ve oyunlarla her gün bir diğer muhalifini siyaset sahnesinden silmeye gayret ediyor.
Ağızlarından çıkan sözler ne inandıkları değerlerle, ne de dünya genelinde geçerli kurallarla örtüşmüyor. İnsanlar karşısında utanma duygusunu kaybettikleri gibi, gelecekte yaptıklarının hesabını vereceklerini de unutup her türlü kötülüğü işleyebiliyor.
Konumlarının izzet ve onurunu ayaklar altına alıyor, sıradan bir insanın bile söylemekten hayâ edeceği en çirkin sözleri büyük kalabalıklar içinde sarf ediyor, en ahlaksız iş ve ilişkilere girmekten kaçınmıyor, tüm değerlere aykırı tavırlarıyla dünyaya rezil olduklarını da umursamıyorlar. Herkesin gözü önünde hiçbir ahlak sisteminin kabul etmeyeceği en kötü işleri yaptıkları halde büyük bir pişkinlik içinde dünyaya ahlak dersi veriyorlar.
Örnek olarak kabul ettikleri geleneğin mimarları karakterlerine saygının gereği olarak; zorlandıklarında tavır değiştirmemiş, çok ağır şartlarda bile hakaretlere benzer şekilde karşılık vermemiş, alay edip aşağılamaya çalışanlara kötü söz söylememiş, her problemi meşru sınırlar içinde çözmenin yollarını arayarak huzur ve sükûnun temsilcisi olduklarını göstermiş, bu davranışlarıyla bulundukları toplumun gönlünü kazanmışlar.
Bugün şanlı geçmişleriyle övündüklerini, onların temsilcisi olduklarını iddia edenler en basit bir problemi insana yakışır yöntemlerle çözme gibi bir zahmete katlanmıyorlar. Fırsatını buldukları anda hiçbir kurala uyma gereği duymadan hemen gayrı meşru yollara giriyorlar. Kötülük üretim merkezine dönüşerek hiç emek sarf etmeden istediklerini elde etmeye çalışıyorlar. Gücü ele geçirmişlerse farklı görüşten insanlara kirli tuzaklar kuruyor, haklarını ellerinden almaktan kaçınmıyor, ahlak dışı ilişkilere girip güvenenleri utandırıyorlar.
Günümüz Türkiye’si böyle bir girdaba yakalandı, her muhalifİ yok edip etkisizleştirmeye çalışanların kurdukları tuzaklar ortaya çıktı. Dindarlığı kimseye bırakmayan bir yönetici grubu dinle telifi imkânsız olan çok sayıda karanlık işe bulaştığı anlaşıldı. Deniz Baykal’ı şantaj kasetlerini seyredip piyasaya sürdükleri, Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopter kazası sonrası ölümünü izlemekle yetindikleri, Erbakan’ı marjinalleştirip mirasına kondukları, DYP-ANAP-SHP gibi partileri çalıntı paralarla yaptıkları kara propagandalarla baraj altına ittikleri, Bahçeli-Kurtulmuş-Soylu’yu hayatları boyunca göremeyecekleri vaatlerle kandırıp saflarına çektikleri, türlü suçlar ve sahtekârlıklarla alternatifleri yok edip tarihe gömdükleri partilerden oluşan koltuğa oturup, hiç güvenmeyen merkez sağ seçmeni kerhen kendilerine mecbur ettikleri artık bunlardan bazıları.
Aynı şekilde, geniş sivil toplum kesimlerini ya kendi yanında olmak zorunda bıraktı veya karşı duranları karanlık düzmece senaryolarla yok etmenin çarelerini aradılar. Devlet kadrolarını mafya elemanları gibi kullanarak darbe kurguladı, kontrolü kendilerinde olan planlı darbe ile yönetimi ele geçirdi, ülkedeki tüm kurulu düzeni bozdular.
Sahte işlemlerle aldıkları yetkiyi kullanarak devletin içini boşalttı, bütün denetim birimlerini keyiflerine göre değiştirdi, adalet sistemini tamamen şahsa bağımlı hale getirip hukuk sopasıyla herkesi biate zorladılar. Binleri aşkın büyük ticari kuruluşun mallarına el koydu. 3 bine yakın saygın eğitim kurumu 15 üniversiteyi kapatıp içini yandaşlarıyla yağmaladılar. Ülkenin en iyi yetişmiş kadrolarından oluşan yüz bini aşkın güvenilir STK temsilcisi-gazeteci-polis-asker-öğretmen-hukukçu ve devlet memurunu sonradan suç uydurmak üzere tutukladı, bazılarını yıllarca hapishane köşelerinde süründürdü, kimine işkence ile itiraf adı altına iftira metinleri imzalatıp masum insanlar hakkında sahte delil oluşturdular.
Açıktan seçimlere hile karıştırdı, muhalifler hakkında devlet birimlerinde suç üretti, istediğini tutuklayıp işkence ile kurgularının aparatı haline getirdiler. Ülkenin en köklü sanayi işletmelerini özelleştirme adı altında kendi çeteleriyle paylaştı, imar değişiklikleriyle arsa mafyası kurup ülkenin imar rantlarını bölüştüler.
İhale çetesi kurdu, ihale kanunda yüzlerce kez değişiklik yaparak bütün devlet ihalelerini dilediğine verip pay aldı, dev şehir hastaneleri, mahkemeler, köprüler, otoyollar vb benzeri inşaat imar ihalelerini fahiş bedellerle ortaklarına dağıtıp devlet işletmelerini kendi keselerine bağladı, halkın vergileriyle toplanan kaynakları bölüşürken hırsızlığı saklayabileceklerini zannettiler.
Hazinenin içini boşalttı, devlet kasasını tamamen soydu, ülkenin parasını pula çevirdiler. Fakir halkı zorunlu gıda olan ekmeğe süte una bile muhtaç hale getirdiler. Sadece başarılı görüntü oluşturup halkı bir kez daha kandırmak için devlete teslim edilen emanet dövizleri bozdurup adım adım ülkenin geleceğini de çalıyorlar.
Şimdilerde uyuşturucu ticareti yapıyor, tonlarca uyuşturucuyu devlet zırhını kullanarak getirtip iç piyasaya sürüyor ülkenin geleceği gençleri zehirliyorlar. Şans oyunlarına hile karıştırıyor, umudunu bu oyunlara bağlamış yüz binlerce insanı kandırıp, toplanan paraları üzerlerine geçiriyorlar. Federasyonların içine sızıp yönetimi gasp ediyor ve spordan kazanılan gelirlerin musluğunu kendi keselerine aktarıyorlar.
Kirli bir suç şebekesinin işlediği insanlık suçları göğe kadar yükseldi. İktidarlarını sürdürmek için yüz binlerce masum insanı hapishanede çürütüyorlar. Bu günlerde bir kısmı salıverilen Harbiyeli öğrencilerin gençliklerinden 7 yılı çaldı onları mesleksiz bıraktılar. Binlerce ticari işletmenin varlıklarını dondurdu, işletmeleri rekabet edemez hale getirip iflas sonrası çöktüler. Vahşi canavarlar gibi boğaz kesti, tedaviyi engelledi, suda boğdu, tank-topla öldürdü binlerce insanın kanına girdiler.
Onca kurgu ve senaryoya rağmen mızrak çuvala sığmadı, yıllardan beri dinle kandırdıkları geniş halk kitlelerinin önüne bir şey koyamadıkları için soygun düzenine ülkenin imkânları yetmedi ve topyekûn bir iflas gelip kapıya dayandı. Beceriksizliklerini itiraf edip yanlıştan dönmeyi gururlarına yediremiyorlar. Aynı hatada ısrar ediyor kendilerine verilmiş bütün kredileri sonuna kadar harcayıp kalan kaynakları tüketiyorlar.
İşledikleri cinayetlerden, hırsızlıklardan, erittikleri insan sermayesinden, bitirdikleri çiftçi esnaf ve sanatkârlardan utanmıyorlar. Mehil veren ama asla hiçbir şeyi ihmal etmeyen yüce yaratıcının hatadan dönmeleri için sunduğu fırsatları son sınırına kadar tepe tepe kullanıyor tam gaz zulüm ve yağmaya devam ediyorlar.
Artık maddi-manevi sermayeleri bitti, masum insanlara yaptıkları kötülükler karşısında büyük bir musibete liyakat kazandı, mafya örgütleriyle paylaştıkları kaynaklar sıfırlandı ve duvara tosladılar. İşledikleri suçlardan kurtulmak soygun düzenine devam ettirmek için kendilerini sorgulayabilecek tüm denetim mekanizmalarını yok ettiler. Hakaretler yağdırdıkları petrol ülkelerinden borç para bulup seçimlere kadar halkı kandırmanın, toplumun gözünün içine baka baka seçimleri çalıp iktidarda kalmanın yollarını arıyorlar.
Şer şebekesinin hayatlarını çaldığı mazlum insanlara gelince onlar yaşadıkları her türlü sıkıntıya rağmen inandıkları değerlere saygının gereği iç dünyalarını kirletmedi, zalimlere karşı intikam duygusu taşımaktan kötülüklere aynı yöntemlerle karşılık vermekten kaçındı, zulüm cenderesi altında kıvranırken bile sevgi ve saygı ilişkisini korudular.
Yaşadıklarından şikâyet edip oturma yerine, evrende her olayın bir irade ile geçekleştiği şuuruyla çok büyük imkânsızlıklar içinde kıvranıyor olsalar da, dayanışmaları kırıp ayrıştırarak yok etmeye çalışanların oyununa alet olmadı, karşılaştıkları engellerin kendilerine sunulmuş bir fırsat olabileceğini düşüncesiyle hareket ettiler.
Zulüm çemberi her geçen gün daralırken kendi içlerine kapanıp zaruri ihtiyaçlarına takılıp kalmaktan uzak durdu, aşılması zor engeller karşısında asla yılgınlık göstermedi, imkânları nispetinde üzerlerine düşen görevi yaptıktan darda kalmışlara el uzattıktan sonra muradı ilahiyi beklemeye koyuldular.
Zalimleri düştükleri günah çukurundan kurtarmak onları cehennemden uzaklaştırmak için çaba harcadı, ilahi yardımın imdada yetişeceği ana kadar başkalarına ait varlıkları gasp ederek bir yere varacağını sananların nedamet edip dönmesini umut ettiler.
*Fethullah Gülen’in herkül org. sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.
İsmail S. Gülümser