Yenilerin bilmesi belki zor ama AKP;
-Yolsuzluk,
-Yoksulluk,
-Yasaklarla mücadele sözleri vererek vitrine çıkmış, 3Y ile ifade edilen sloganı çok beğenilmiş ve bu vaatlerin de yer aldığı demokratikleşme paketleriyle iktidara giden yolun önü açılmıştı.
Mücadele görüntüsü verdikleri yıllarda ülkeden ve dünyadan alkış aldı, İslam ülkelerine model olarak gösterildi.
Ancak Erdoğan ve yakın çevresi, siyasi hayatlarının hiçbir döneminde gerçekten bu değerlerin önemine inanmadı.
Siyasal İslamcı reflekslerin yeniden hortladığı 2010-12 yıllarından itibaren, demokrasi ve eşit vatandaşlık vaat etmekten tamamen vazgeçti, kendi saltanatlarını kurma derdine düştüler. O tarihten sonra bütün önceliklerini kaybetti, değer yargılarını bir kenara bırakıp siyasi hedeflerine ulaşmak için kirli odaklarla ortak oldular.
-2013’te ortaya çıkan yolsuzluk dosyalarından kurtulmak isterken ülkeyi yasaklarla yönetenlerin kucağına düştü,
-Onların desteği olmadan saltanat kuramayacakları telkinlerine kendilerini kaptırdı ve bütün dünyada başarılı hizmetleriyle bilinen, onların soykırım hedeflerindeki bir grubu, onlar adına bitirme taşeronluğunu üstlendiler.
Sırf suçlardan aklanma vaatlerine kanarak ülkenin en karanlık kesimlerinin oyuncağı oldu onların, ellerine tutuşturdukları listeler üzerinden Anadolu’nun temiz ve güvenilir evlatlarına hayatı zindan ettiler.
Aynı değerlere inanan partililer bu suça ortak olmak istemedi, Erdoğan “Kimseye acımayacaksınız, acırsanız acınacak hale düşersiniz” telkinleriyle partililer dahil geniş kesimleri acıma duygularını terk etmeye zorladı.
Peşine takılanlar bütün insani değerleri bir kenara bırakarak, masumlara suç üretmek için kolları sıvadılar.
-Mahkemeler, verilen emre uyup yasal izinle yapılmış faaliyetleri suç kapsamında değerlendirdi.
-Güvenlik görevlileri, suç olmayan eylemleriyle bireylerin tutuklanmasına ve zulmüne alet oldu.
-Partililer, kabuk değiştirdi en yakın dost, can ciğer arkadaşlarının kıyımına aracılık etti.
Üretilen faydalı hizmetlerden yararlanmış olanlar, korkup kenara çekildi ve toplumun göz bebeği insanlar, 28 Şubat’ta bile yeterince zarar verememenin hıncıyla dolmuş kin kusan zalimlerin önüne yem olarak atıldı.
Ülkeyi görünüşte dini hassasiyetleri olanlar yönetiyor ama dindarlar en çok bu dönem zulüm görüyor, yıllardır.
-Başörtülü kadınlar, eğitim hizmetlerine verdikleri katkılar yüzünde bebekleriyle birlikte tutuklanıyor.
-Dindar avına çıkmışların hazırladığı listedekiler, suçları olmasa bile hapiste çürütülüyor.
-Ülkenin en saygın iş adamlarının, işleri elinden alınıp mafya örgütleriyle pay ediliyor.
Devletin kadro ve imkanları az çok dini kaygısı olanlardan alınıp, her türlü suça bulaşabilecek insanlara aktarılıyor, ülke kaynakları küçük bir rüşvet karşılığı kirli eller tarafından bölüşülüyor.
Şimdi,
-Saltanat kurma hayalleriyle kandırılıp yolsuzluğa bulaştırılan partililer, girdikleri yanlış yoldan geri dönemiyor.
-Makam ve para tutkusundan yakalanmış devlet görevlileri, ballı imkân ve konumlarını kaybetmekten korkuyor.
-Her itiraz ettiğinde başına tokmak indirilen geniş halk kesimleri, kötülüğe engel olma cesareti gösteremiyor.
Partililer dahil sağduyu sahibi herkesin, ülkenin istikametinin hangi yönde ilerlediğine dönüp bakması lazım.
-Yolsuzlukla mücadele edenler nereye gitti, saltanat kurma derdine düşünce yolsuzluk yasak olmaktan çıktımı ki, birçok partili tatlı gelir karşılığı tüm ahlak ilkelerini çiğnedi. Peki pay alamayanların ne düşündüğü önemli mi?
-Yasaklarla mücadele sözü verilmişti, kimse düşüncesinden ve inancından dolayı engelle karşılaşmayacak herkes ülkede eşit vatandaşlık haklarından yaranacaktı. Nasıl oldu da kendileri de yasak mağduru partililer ülkeyi sopayla yönetenlerin en keskin kılıcı haline geldi, yüzbinlerce insan sadece mensubiyetinden dolayı suçlandı?
-Yoksullukla mücadele iddiasına ne oldu, ülke kaynakları keselerine akmaya başlayınca halkın yoksullaşmasının önemi kalmadı mı? Geniş kesimler çaresizlikten kıvranırken yüzleri kızamadan nasıl yoksulluk yok diyebiliyorlar?
Bütün savundukları değerleri terk ettikten sonra ülkenin nereye savrulduğunu göremiyorlar. Saltanat kurma vaadiyle uyutan karanlık odakların önlerine koyduğu her projenin tetikçiliğini yapıyorlar.
20 yıldan beri yönettikleri ülkede sanki yoksulluk-yasaklar-yolsuzluğu uzaylılar yapmış gibi çözme vaat ediyorlar.
Ülkenin normal vatandaşları geçim sıkıntısından kıvranmıyor mu?
Bütün engelleri aşıp bir yere gelmiş tertemiz Anadolu evlatları, art niyetlilerin fişlemesiyle devletten atılmıyor mu?
Düşünce suçları hapisteki mağdurların ailelerine destek olanları kapsayacak kadar genişletilmiyor mu?
Saltanat kurma nasıl bir hedeftir ki, ülkenin her gün daha fazla korku imparatorluğuna dönüşmesinden rahatsız olmuyor, şiddet ve tehditle herkesi sindirenlerin yaptıkları insanlık dışı vahşet görmezden geliniyor.
Ülkenin bütün kaynaklarının beşli çete tarafından pay edilmesi normal mi?
Domuz bağı ile emniyet amiri öldüren, gözü dönmüş katillerin iktidara ortak olmasından endişe duyulmuyor mu?
Yetişmiş insan gücünün ülkeyi terk etmesi, toplumun giderek fakirliğe mahkûm olmasına karşı çıkılmayacak mı?
Partililer, doğal gaz bulduk, uçak yaptık, ülke gelişiyor yalanına inanmadığı halde neden savunma gereği duyuyor?
Eğer kurulan bu kirli çarktan bir şekilde nemalanlardan değillerse, ülkenin altının oyulduğunu fark etmiyorlar mı?
Çalıntı paralarla ele geçirilmiş medya ve satılık kalemlerle üretilen onca yalan ve karalama kampanyasına rağmen sistemin çürüdüğünü ve tel tel döküldüğünü parti destekçilerinin görmemesi imkânsız. Sürekli karşıt gruplar oluşturarak düşmanlaştırılanlar bir araya geldiler ve toplumun neredeyse yüzde 60’ından fazlasını oluşturdular.
AKP üst yönetimi, azınlıkta kalmalarına rağmen zorla yönetimden gitmemek için halkı sahaya kalkan olarak sürüp çatıştırmak istiyor. Eğer bu dönemde tercihinizi evlatlarınızdan yana kullanmazsanız ülkeyi karanlık günler bekliyor.
Toplumu kendi saltanat oyunlarının tarafı olup birbiriyle savaşa hazırlıyorlar.
-Parti merkezlerine silahlı saldırı düzenleyenlerin ülkeyi bir uçuruma doğru sürüklediğinin farkında mıyız?
-Ellerinde silah toplumu tehditlerle korkutup tercihlerini yönlendirmek isteyenler ülkeyi nereye götürüyor?
-70’li yıllardaki çatışmalardan ders almadık mı ki, çatışmayla iktidarda kalmayı planlayanlara arka çıkılacak?
Sağduyu sahibi, çocuklarının geleceğini düşünen bütün vatandaşların, ellerini vicdanlarına koyup yaşananları yeniden değerlendirme zamanı geldi de geçiyor.
Dar gelirli bir aileden gelen Erdoğan ve yakın çevresinin; gemilerinin olması Irak petrollerini kaçak olarak pazarlaması, İran’ın parasını aklama karşılığı milyon dolarlarla rüşvet alması, mafya örgütleriyle ortaklık kurup orta doğuya uyuşturucu sevkiyatı yaparak gençliği zehirlemesi, kupon arazileri, ihaleleri paylaşması, çalıntı paralarla bütün medyayı üstüne geçirmesi, devlet kaynaklarıyla üretilecek dronların gelirlerini damatlarına aktarmasına daha fazla göz yumulursa ülke elden uçup gidecek.
-Birileri, bütün imkanları alıp kendi çevresiyle pay ederken toplum seyretmenin bedelini ödeyecek.
-Geçmişte suça bulaşmışların, devlet kadrolarını aralarında bölüşmelerine arka çıkılmış olacak.
-Mafya örgütlerinin, devleti desteğiyle palazlanıp halkı soymalarının önü açılacak.
Arap baharı ile yıkılmaya yüz tutulmuş despotik rejimlerin çok kötü bir kopyası Türkiye’de kurulacak.
Vatandaşlar önümüzdeki günlerde çok önemli bir tercihle karşı karşıya.
-Gelecek bayramda birilerinin saltanat kurup korku imparatorluğu oluşturmasından yana mıyız?
-Televizyonda her gün tehditler yağdıran katillerin sıkıştığında bize silah doğrultmayacağından emin miyiz?
-Yöneticiler varlıkları üzerlerine geçirirken çocuklarımızın geleceklerinin yok olup gitmesini seyredecek miyiz?
Propagandaların büyüsü altında bize sanal bir dünya sunulduğunu ve bütün gerçeklerin üstünün örtüldüğünü görmezden mi geleceğiz? Medyanın yalanlarına kanıp ülkede her şeyin güllük gülistanlık olduğunu sadece kedimizin sıkıntı içinde olduğunu sanacak kadar gerçeklerden kopmuş olamayız.
Saltanat hayalleriyle kandırıp kendi korku imparatorluklarını kurmak isteyenlerin yaptıklarına dikkatle bakmak lazım. Zaten her şeyi ele geçirmiş, devleti kendilerine bağlamış durumdalar, hak ve hukuk kavramını tamamen unuttular, halkı tebaa, hatta ırgat olarak görüyor ve tüm varlıklarında hakları olduğunu düşünüyorlar. Eğer bu dönemde de ‘güvenilir’ bir görüntü çizip bir şekilde toplumu kandırarak yönetimde kalmayı becerirlerse halkın bütün umutlarını söndürecekler.
-Kendi geleceklerinin garanti alma dışında bir kaygıları olmayanlara, bir toplumun varlıkları peşkeş çekilecek.
-Çok başarılı gençler iş beklerken onlar, kapasitesiz yakınlarıyla ülkeyi paylaşacak.
-Arap ülkelerinde olduğu gibi onlar, her şeyin sahibi olacak ve tüm kazançlardan pay alarak saraylar kuracaklar.
Ramazan Bayramı’nı idrak ettiğimiz şu günlerde ülke önemli bir virajdan geçiyor, halk çok hassas bir seçim yapacak
Tercihinizi saltanat ve korku vadedenlerden yana mı, insanca yaşanacak bir ortama dönmeyi vadedenlerden yana mı? kullanacaksınız.
Işığın karanlığa galip gelmesini isteyen herkesin, gelecek beklentilerini gözden geçirme zamanı hızla yaklaşıyor. AK Partililer dahil her fert bir sonraki bayramı nasıl geçirmek istediğine karar verecek, oylamada hileye izin vermeden geleceği emin ellere teslim etmenin çaresi aranacak.
İsmail S. Gülümser