Salih Hoşoğlu, Fransa’daki olayları değerlendirdiği tr724’teki yazısında “Taşranın merkeze yürümesinde hizmetin geliştirdiği yöntemlerin yoğun göç kabul eden ülkeler açısında önemli çözümler içerdiğini” ifade ediyor.
15 Temmuz’un 7. yıl dönümüne girdiğimiz şu günlerde darbe senaryosunun;
-bu iyilik damarının kurutulması,
-taşradaki sıradan vatandaşların merkeze doğru yürümesinin önünün kesilmesi için yapıldığı,
-siyasi hedeflerine ulaşmak için her türlü angajmana açık bir kadronun taşeron olarak kullanıldığı,
-para, makam vb. zaaflarından yakalananlar eliyle demokratik normların ortadan kaldırıldığını ve bir şekilde rekabet fırsatı yakalamış Anadolu insanının yeniden kabuğuna çekilmesi için hazırlandığı daha net ortaya çıkıyor.
Geçen haftaki yazımızda kısaca temas ettiğimiz gibi gariban halkın çocuklarını yukarı taşımada adeta bir asansör görevi yapan hizmet hareketinin, gelişmesini önlemek için alınmış ilk karar Fen ve Anadolu liselerine giriş sınavlarını kaldırma girişimiydi. Çünkü bu sınavlar sayesinde, başarılı bir lisede okuma şansı yakalayan fakir vatandaşların çocukları için iyi bir üniversiteye giriş yolu açılmıştı.
Köy ve ilçelerden çıkıp gelen gençlerin en kaliteli üniversitelere girişini kendileri için tehlikeli gören kesimler, uzun yıllar buna mâni olmayı başardılar. Fen ve Anadolu lisesi sayısını çok sınırlı düzeyde tutarak, sadece çok geniş imkana sahip ek destek alabilen aile çocuklarının buralara girişine imkân tanıdılar. Kapasiteli ama katkı verilmediği için rekabette geri düşen fakir halkın çocuklarının büyük bölümünün öne çıkmasını engellediler.
Sağ iktidarlar döneminde kısmen blokaj kaldırılınca, büyük illerden bazı şehirlere doğru Fen ve Anadolu liseleri yayıldı, bu okullara girme imkânı olanların önündeki barajlar küçülmeye başladı. AKP ilk yıllarında toplumun geniş kesimlerine ülkede eşit vatandaşlık haklarından yararlanma vaadinde bulunuyordu. Bu dönemde Fen ve Anadolu liselerini refahın tabana yayılmasının bir aracı olarak gördü ve hızla sayısını artırdı. Hemen her ile bir fen lisesi açıldı büyük ilçeler dahil birçok yerleşim biriminde bazı okullar Anadolu lisesine çevrildi. Zeki kapasitesi olan on binlerce genç çaresizlik sendromundan kurtulup eğitimle ilerleme yoluna kavuştu.
Varoşlarda yaşayan her kapasiteli gence bir şekilde ulaşıldı, ülkenin en ücra köşelerinden bulunup çıkarılarak önlerine yükselme rampaları kuruldu. Bu topyekûn bir eğitim seferberliğiydi ve cumhuriyetin ilk yıllarında sadece köy enstitüsü örneğinde kısmen yaşanmıştı. Kırsal kalkınmanın aparatı olması planlanan köy enstitüsü projesi daha sonra ahlaki zaafı olanların elinde halkı yozlaştırma aracına dönüşünce toplum dokusuyla uyuşamadı. İlerleyen yıllarda az sayıdaki öğretmen okulları aynı misyonla hareket ederek ülkenin en geri kalmış kesimlerinden öğrenci topladı, bazılarına çok olumlu katkı sunsa da toplum genelini etkileyecek bir projeye dönüşmedi.
Gönüllülerin Türkiye’de başlatıp tüm dünyaya yaydığı eğitim hareketine gelince onlar, toplumun en geri kalmış bölgeleri dahil her yere ulaştı ve halka eğitim fırsatlarından eşit yararlanma şansı sundular.
Başarıyla üretilen hizmetlerin iki ayağı vardı,
-Kapasiteli insanlara sunulan fırsatlarla kendini geliştiren yetişmiş insan gücü,
-Bu insanlar için dar imkanlarından artırdıklarını harcamaktan kaçınmayan halk ve mali kaynaklarını kullanan Anadolu’nun özverili esnafları-iş adamları. Birincisi, mesai anlayışına takılmadan, bazen ailesine bile vakit ayırma fırsatı bulamadan tüm hayatını toplumsal diriliş için feda etti, zamanını ülkenin gurur kaynağı olacak gençleri yetiştirmek için kullandı. İkincisi bu fedakâr insanların işlerini kolaylaştırmak için mali imkanlarıyla seferber oldu.
Büyük bir heyecan ve coşku içinde yürütülen faaliyetler sonucu, ülkede elinden tutulması gereken her kapasiteli gencin aranıp bulunacağı birçok alternatif geliştirildi. Liselere giriş sınavlarının yaygınlaşmasıyla her il ve ilçede sınavlara hazırlık kaygısı taşıyan ailelerin çocuklarına eğitim yoluyla yükselme fırsatları sunuldu. Dışlanmış Anadolu halkında çocuklarının eğitimle önünün açılacağı konusunda yeniden ümit oluşturuldu. Bu heyecan yukarıdan aşağıya doğru dalga dalga yayıldı ve çocuklarını ezilmişlik duygusundan kurtarmak isteyenler eğitime yöneldi.
Toplumun alt katmanlarından yukarı doğru tırmanan gençlerin varlığı, ülke üzerinde kirli emelleri olan kesimleri rahatsız etti. Taşradan gelmiş gençlerin yükselmesinin engellemek için attıkları ilk adım, Fen ve Anadolu liselerine giriş sınavlarını kaldırıp bu sınavlara öğrenci hazırlayan dershaneleri kapatma girişimiydi. Farklı suçlardan yakaladıkları siyasal İslam iddiasındaki iktidar mensuplarını, aklanma karşılığı sınavları kaldırmaya zorladılar. Benzeri teklifi Ecevit’e de yapmışlardı, ancak o dine mesafeli siyasetten gelmesine rağmen yanlışa alet olmadı. Gariban halk çocuklarının bu yolla yukarı tırmandığını göremeyen basiretsiz AKP yöneticileri ise, kendi geleceklerini garanti altına almak için ülke gençliğinin önünü tıkayacak bir adıma izin verdiler. Dar gelirlilerin çocuklarını yarışa ortak etmede tek alternatifleri olan dershaneleri kapatıp onları desteksiz bırakmaya kalktılar. İHL ye öğrenci akışını engellediği bahanesiyle fen ve Anadolu liselerine giriş sınavlarını kaldırmaya bu okulları kapatmaya yeltendiler. Suçlardan kıskıvrak yakalanmış bir siyasi kadro büyük ekseriyeti kendi iktidarları döneminde açılmış okulları kapatıp sınavları kaldırarak kendi destekçilerinin geçiş yollarını tıkamaya çalıştı.
Cemaatin, suni gündemlerle oluşmak istenen tüm tartışma konularını küçülme gayretline rağmen, önce bir şekilde partiyi cemaatle kavgalı hale getirdiler. His ve heyecanına yenik düşmüş siyasilere boks eldivenleri verip cemaati dostlarına dövdürdüler. Cemaatin eleman kaynağını kesme bahanesiyle halka yükselme yolu açan dershaneleri yasaklatma teşebbüsü başarısız olunca, AKP üst yönetimiyle darbe senaryosu kurgulayıp kirli emellerine ulaştılar.
-Şu anda gariban halkın çocuklarının, zeki bile olsalar iyi okullarda okuma şansı neredeyse kayboldu.
-Taşradan yukarı tırmanma yolu kapandığı için toplum katmanlar arasında geçişler engellendi.
Siyasal İslam iddiasında bulunan parti ülkenin her yerine İHL açarak halka hizmet edebileceğini onlara kendi değerlerini kazandırabileceğini zannediyor, yanıldığını anladığında iş işten geçmiş olacak.
Varlıklı kesimlerin demografik yapısını değiştirdikleri için, belki iktidar nimetlerinden yararlananlar yüksek ücret ödeyerek özel okullarda çocuklarını ayrıcalıklı hale getirecek, ancak hassas cemaatlerin kontrolündeki birkaçı hariç, hiçbir eğitim kurumu (İHL’leri dahil) gençlere olumlu davranış kazandırma kaygısı taşımıyor. İktidar partisi ulufe dağıtır gibi kapasitesi sınırlı yandaşlara kadro yağdırdığı için şimdilik yetişmiş insan gücünün öneminin farkında değiller. Halkın yukarı tırmanma yollarını tıkadıklarını göremiyorlar. Ancak bu kadrolar ileride içeride ya da dışarıda bir şekilde akranlarıyla yarışmak zorunda kalacak ve siyasi destek kesildiğinde hepsi tel tel dökülecek.
Ayrıca gerçekten kapasiteli insanlarla, çalışmaktan korktukları için kadroları liyakatsiz yandaşlara dağıtarak ülke yönetmeyi tercih ediyorlar. Sadece yanlışlarına ortak olmayı kabul edenlerden para karşılığı yararlanmakla yetiniyorlar. Bunun sonucu olarak istikbal umudunu yitiren çok sayıda yetenekli genç kaçmanın yollarını arıyor ve ülke kan kaybediyor, kapasitesi sınırlı insanlarla ürettikleri hizmetler de yüz güldürmüyor.
-İnşaat yapıyorlar daha ilk depremde yerle bir oluyor.
-Yanlış planlamalardan dolayı araç geçmeyen otoyollara yolcusuz havaalanlarına milyarları bulan paralar ödeniyor.
-Rasyonellikten uzak mali politikaları çöküyor, kur garantili mevduat formülleri soyguna dönüşüyor.
-Zaafına düşkün kadrolar eline geçen her fırsatı değerlendirip ülke kaynaklarını soyma yarışına giriyor.
Yandaşları, birkaç yerden ödenen ballı maaşlarla besleyip lüks ve debdebe içinde bir hayat sürmeleri için devletin yılların birikimiyle oluşturduğu varlıkları ve büyükşehirlerin rantını satıyor, ülkenin geleceğini ipotek ediyorlar.
Yetersizliğinin farkında olmayan, eğitilmiş bir toplumun başarısına inanmayan, cehaletiyle övünen kadrolar vatandaşları soyarak erişilmez servetler edinmeye haklarının olduğunu sanıyor ve ülkenin tüm değerli birimlerini aralarında pay ederek zevk içinde bir hayat sürüyorlar. Yaptıkları onca kötülüğe rağmen, çalıntı paralarla ele geçirdikleri medya aracılığıyla her şeyin çok iyi gittiği yalanıyla halkı kandırıp uyuşturuyorlar.
Gizledikleri herhangi bir kusur kazara ortaya çıkınca,
Büyük bir telaş içinde merkezden direktiflerle adalet ve güvenlik birimlerini kullanarak üstünü örtmeye, gerektiğinde şiddetle bastırıp susturmaya, mahkemeler uğraştırıp yıldırarak itiraz seslerini kesmeye çalışıyorlar.
Onlar ülke kaynaklarını yağmalamanın dayanılmaz cazibesine kendilerini kaptırmış sürüklenip giderken,
-Devletten Anadolu insanını temizlemek isteyenler, taşranın yükselme yolunu engellemenin keyfini sürüyor.
-Toplumun gönül dünyasını kendi değerleriyle buluşturanların önünü tıkadıkları için zevkten dört köşe oluyor.
-Anadolu’nun kılcallarına kadar ulaşıp onlara gelişme fırsatı sunanlara elini kire bulaştırmadan soykırım uyguluyor.
Dini değerlere bağlılığı ile bilinenler, yapılan propagandaların büyüsü altında ülkenin en özverili insanlarından oluşan bir diğer dindar topluğa hiç vicdanları sızlamadan hınçla zulüm yapıyor.
Yıllardır halkın çocuklarının önünü tıkamak için farklı yolları kullanmak zorunda kalmış olanlar, bu kez köşeye çekilmiş olaya doğrudan müdahale gereği duymadan aynı toplumdan çıkanları kullanıp onları birbirine kırdırıyor.
-Camide birlikte saf tutmuş insanlar, şer odaklarının hedef gösterdiği dostlarına nefret kusuyor.
-Akrabalar, çok yakından tanıdıkları yıllarca iyiliğini gördükleri aile üyelerine sırt çeviriyor.
-Partililer, çocuklarına ahlaki değerler kazandıran eğitim gönüllülerinin ezilmesine çanak tutuyor.
-Devlet görevlileri, dürüstlüğünden en küçük bir endişe taşımadıkları mesai arkadaşlarının yuvasını yıkıyor.
İyiler, toplumdan çekilirken yerini halka her türlü kötülüğü reva görecek suça bulaşmış kadrolar dolduruyor.
Büyük resmi görmekten aciz siyasetçiler, halkın serveti üstünde tepinme karşılığında zulme aracılık ediyor.
Ülkeye hizmetleri engellenen gönüllüler ise, farklı ülke vatandaşlarına olumlu katkı sunmak için kolları sıvıyor.
İsmail S. Gülümser