AK Parti’de en uzun süre Millî Eğitim Bakanlığı, ardından parti sözcülüğü yapan Çelik, “Eğer Türkiye’de hukuksuzluklar, adaletsizlikler varsa bunları dile getirmek ‘kral çıplak’ demekse kral çıplak.” dedi.
Gazete Duvar’dan Serkan Alan’a konuşan Hüseyin Çelik, gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. AK Parti’nin MHP ile ittifakının muhafazakâr Kürt seçmeni küstürdüğünü, yargının ‘muhalifete’ karşı sopa olarak kullanılmaması gerektiğini söyleyen Çelik, ‘altılı masa’daki beş partinin CHP’yle ittifak kurmasının ardından AK Partililerin ‘şapkasını önüne alıp düşünmesi’ gerektiğini vurguladı.
Hüseyin Çelik’in açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
Ben AK Parti iktidarının ikinci Milli Eğitim Bakanı’ydım. Benden önce 5,5 ay kadar Sayın Erkan Mumcu bu görevi yapmıştı. 59’uncu Hükümet kurulunca Millî Eğitim Bakanlığı’na getirildim. Benden sonra da altı arkadaş geldi. Dolayısıyla AK Parti döneminde sekiz Milli Eğitim Bakanı oldu. Türkiye’deki eğitim alanı bir yazboz tahtasına dönüştü. Yazboz olunca da olumlu sonuç alamazsınız.
Eğer Millî Eğitim’de istikrar istiyorsanız, yapılan reformların sonucunu almak istiyorsanız bu sürenin daha uzun olması gerekiyor. En büyük kurumsal hafıza kaybı Sayın Ömer Dinçer zamanında yapıldı. Millî Eğitim Bakanlığı’nda ne kadar üst düzey yönetici varsa, bakanlığın kurumsal hafızası diyebileceğimiz ne kadar tecrübeli eğitim yöneticisi varsa hepsi havuza atıldı. Şimdi eski tanıdığım bürokratlara soruyorum. “Ne yapıyorsunuz” diyorum, “Sayın bakanım havuzdayız” diyorlar. Bu, çok büyük bir hatadır.
BİZ YARGIYI MUHALİFLERİMİZE KARŞI SOPA OLARAK KULLANMAMALIYIZ
Yargı o gün başka bir grup tarafından bizim hükümetimize ve iktidarımıza karşı sopa olarak kullanılıyordu. Ama bizim bugün böyle bir şey yapmamamız gerekiyor. Mademki güç kuvvet bizde, o zaman biz yargıyı başkasına karşı, siyasilere karşı, muhaliflerimize karşı sopa olarak kullanmamalıyız. Bunu Enis Berberoğlu’na haksızlık yapıldığını söylerken de vurguladım, Osman Kavala’yla ilgili olarak da söyledim. Canan Kaftancıoğlu’na verilen cezada da söyledim. İlk defa söylemiyorum. Yargı, hukuk terazisi, asla şaşmamalıdır. Kiminle ilgili olursa olsun gerçek manada hukuk uygulanmalıdır.
TÜSİAD’IN BAZI EKONOMİK GELİŞMELERE İTİRAZ ETMESİNİ NORMAL BULUYORUM
Bugün ekonomik zorluklar, ekonomi politikaları fakir fukarayı da ilgilendirir fakat iş dünyasını daha fazla etkiler. TÜSİAD üyesi dediğimiz insanlar büyük yatırımları, sermayeleri olan insanlardır. Hükümet politikaları eğer onları sıkıntıya sokacak türdense onlar da zaman zaman hükümete tepkiler gösteriyorlar. Bu çerçevede TÜSİAD’ın bazı ekonomik gelişmelere itiraz etmesini normal buluyorum. Bunu yadırgamıyorum. Buna tepki gösterilmesini yadırgıyorum. O günkü ile bugünkü çok farklıydı.
DEVLETİMİZİN KÜRTLERE UYGULADIĞI POLİTİKALAR GAYRİ İNSANİ
Cumhuriyet dönemi boyunca oldum olası bizim devletimizin Kürtlere uyguladığı politikaları gayri insanı buluyorum. Bu politikaları üç kelimeyle ifade ederseniz, inkâr, asimilasyon ve yeri geldiği zaman imhadır. …
ÇÖZÜM SÜRECİ: MASAYI MAALESEF PARAMPARÇA ETTİLER
Gelelim çözüm sürecine. Bu işin çözülmesini esasında PKK da HDP de istemiyordu. Çözüm sürecinde iki madde vardı. Bütün parmaklar tetikten çekilecek, bütün silahlı unsurlar Türkiye’yi terk edecekti. Suruç’taki iki polisimizin şehit edilmesinden sonra masa devrildi. Ama bu masayı bir taraf devirmedi. Bu masayı maalesef paramparça ettiler. Şimdi hele hele AK Parti’yle MHP’nin müttefik olmasıyla bu işler daha da çıkılmaz bir hale geldi. MHP’yle bu işlerin yapılmayacağını hepimiz biliyoruz. Türkçü ve etnisite üzerinden siyaset yapan bir partinin herhalde bu işlerde olumlu bir gelişmeye katkı sağlamasını kimse beklemez.
BAHÇELİ, AĞIZ DOLUSU HAKARETLER EDİYORDU
(MHP’yle partinizin yol yürüyebileceğini düşünüyor muydunuz?) Aksine. Benim bakanlığım döneminde de parti sözcüsü olduğum dönemde de Sayın Bahçeli her toplantıda AK Parti’ye, AK Partililere ve Sayın Cumhurbaşkanına ağız dolusu hakaretler ediyordu. Sayın Erdoğan’ın, AK Parti’nin MHP’ye yönelik tutumu belliydi. Ama sonra tabii MHP gelip işin içine girdi. Durum ortada.
YARGI ŞARTLARA GÖRE, İKTİDARLARA GÖRE KARAR VERMEMELİ
Yargının dönemsel karar vermesi çok doğru değil. Biz iktidardık ama yargı başka telden çalıyordu. Şu anda durum farklı. Yargı, şartlara göre, kişilere göre, iktidarlara göre karar vermemeli. Hukukun temel mantığı neyi gerektiriyorsa ona göre karar vermeli.
GÖRDÜĞÜM EKSİKLİKLERİ SÖYLEDİM
Ben Fatih projesinin bir cinnet olduğunu Sayın Cumhurbaşkanı’na anlattım. Nabi Bey (Avcı) o zaman Milli Eğitim Bakanıydı, çağırdı. “Bak Hüseyin Bey böyle diyor” dedi. Nabi Bey, “Ben de aynı görüşteyim” dedi. Bunun üzerine “Peki sen neden Milli Eğitim Bakanı olarak bunu söylemedin” sorusu üzerine Nabi Bey de, “Bakan arkadaşlarımın icraatlarını kötüleyen bir duruma düşmek istemedim. Devr-i sabık oluşturan bir Bakan olmak istemedim” dedi. Gördüğüm eksiklikleri, aksaklıkları tabii ki her vesileyle söyledim. Onların kaçı yerine geldi, gelmedi kamuoyu karar verecek.
KEŞKE YÖK’Ü DEĞİŞTİRİP, DÖNÜŞTÜREBİLSEYDİK
Keşke mesela askerler hiç bildiri yayınlamasaydı ben de keşke onlara hiç cevap vermeseydim. Keşke muhalefet ve bize muhalif olan gazeteler yaptığımız her iyi hamleyi imam hatiplere endekslemeselerdi, keşke biz de savunmak durumunda kalmasaydık. Keşke YÖK’ü değiştirip dönüştürebilseydik.
Ben YÖK’ün bir Gestapo şefliği olduğuna inanıyorum. YÖK bizim YÖK’ümüz olunca kaldırma içinden vazgeçtik! Benim eleştirdiğim budur. Yarın başka bir güç gelirse, başka bir iktidar gelirse YÖK onlara hizmet edecek. Bu yanlış. Ülkeye yapılacak iyilik YÖK’ün kaldırılmasıdır. Üniversiteler Arası Kurul bu iş için yeter.
‘HDP’NİN KAPATILMAYA ÇALIŞILMASI AKLA ZİYAN BİR ŞEYDİR’
HDP’nin kapatılmaya çalışılması akla ziyan bir şeydir. Bu kabul edilebilir bir şey midir? Türkiye’de 5-6 milyon oy alan bir partiyi kapatmak istiyorsunuz. Kapatınca ne olacak? Ben AK Parti Sözcüsü iken de o zaman DTP’nin kapatılması gündemdeydi. Ben o zaman da “Ne olacak. Alfabede harf mi yok? P sabit diğerleri değişken” dedim. Aynı bina tabela iniyor tabela kalkıyor. Bakın kurumlar suç işlemez. AK Parti’nin geçmişten bu yana duruşu buydu. Kurumlar suç işlemez şahıslar suç işler. Refah Partisi’ni kapattınız ne oldu? Fazilet oldu, SAADET oldu, yarın onu kapatın başka bir isimle çıkar karşımıza. Parti kapatmanın Türkiye’nin gündeminden çıkması lazım.
KRAL ÇIPLAK
“Kral çıplak” ifadesinin tarihi arka planını biliyorsunuz. Burada ukalalık edip tekrar onu söylememe gerek yok. Türkiye’de hayat pahalılığı var. Ben iktidar mensubu olduğum için, “Yok canım her şey güllük gülistanlık, ne hayat pahalılığı” dersem ben saygınlığımı kaybederim. “Hayat pahalılığı var, enflasyon yüksektir” demek eğer “kral çıplak” demekse, eyvallah kral çıplak. Eğer Türkiye’de hukuksuzluklar, adaletsizlikler varsa bunları dile getirmek “kral çıplak” demekse kral çıplak.
Sayın Arınç’ın kastettiği bu. Türkiye’de bütün siyaset şahısların etrafında yapılır. Bugün de siyasetin ve muhalefetin Sayın Erdoğan’ın etrafında dönmesini doğru bulmuyorum. Sayın Erdoğan bir fanidir ya. Bence ilkeler üzerinden, prensipler üzerinden siyaset yapılması gerekiyor. İşi sadece şahıslar üzerinden ele almak çok doğru sonuçlara bizi götürmez.
İNSANLAR ROBOT DEĞİL
Ben şuna da katılmıyorum. İnsanlar, “Türkiye hukuk devleti olmaktan çıkıyor” dediği zaman bizim AK Partililer, “Yaptığımız havalimanlarını görmüyor musunuz” diyor. “Türkiye gerçek manada demokratik neden olamıyor” itirazını yükseltenlere karşı “İnsaf edin yaptığımız otoyolları görmüyor musunuz” deniyor. “Türkiye’de insan hakları konusunda ciddi sıkıntılar var” diyenlere karşı, “Yapmayın yaptığımız köprüleri görmüyor musunuz” deniyor.
Bunları dillendirmek siyaseten doğru değil. Dünyanın en büyük barajlarını, köprülerini yapan Çinlilerdir. Biz altyapı üst yapıda Çinlilerin eline su dökemeyiz. Bütün bunları yapıyor diye biz Çin’e rahmet mi okuyacağız? Çin dünyanın en iğrenç ülkesidir. Hele hele Uygur Türkleri’ne yaptıklarından sonra biz Çinlilere rahmet mi okuyalım kardeşim? İnsanlar robot değil.
AK PARTİNİN PROGRAMININ UYGULANMASI TÜRKİYE’NİN HUKUK DEVLETİ OLMASI DEMEK’
Ben bugün AK Parti şunu yapmalı ya da yapmamalı dediğim zaman aslında AK Parti’nin programı aynen uygulansın diyorum. Ben AK Parti’nin programını ezbere bilenlerden biri olarak bunu söylüyorum. AK Parti’nin programının uygulaması Türkiye’nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olması, demokrasinin her alanda hayata geçirilmesi demek.
ŞAPKAMIZI ÖNÜMÜZE ALIP DÜŞÜNMEMİZ LAZIM
AK Parti’nin ve AK Partililerin oturup bu durumun (oy kaybının) muhasebesini yapması lazım. Bizimkilerin anlamadığı ya da anlamak istemediği bir şey daha var. Otoriterleşme zıtları birleştirir. Birbiriyle bir araya gelmesi mümkün olmayanları otoriterleşme bir araya getirir. Şimdi, Sayın Ali Babacan, Sayın Ahmet Davutoğlu, Sayın Temel Karamollaoğlu, Sayın Gültekin Uysal ve Sayın Meral Akşener. Beş isim sayıyorum. İnançları, dünya görüşleri, hayatlarını tanzim etme biçimleri bakımından AK Parti’ye mi daha yakın CHP’ye mi? AK Parti’ye ama CHP’yle ittifak kuruyorlar. AK Partililerin bunu oturup düşünmesi lazım. Şapkamızı önümüze alıp düşünmemiz lazım.
ABDÜLHAMİT HERKESE BASKI UYGULUYORDU
Sultan Abdülhamit’e kimler karşıydı? Jön Türkler dediğimiz Yeni Osmanlılar gibi homojen bir grup değildi. Jön Türklerin içinde İslamcı, liberal, Türkçü ve ateist kanatlar vardı. Gayrimüslimler vardı. Tepe noktasında İslamcı aydınlar var. Abdülhmait’e kim karşıydı? Elmalılı Ahmet Hamdi Yazır, Eşref Edip, Mehmet Akif Ersoy karşıydı.
Bugün bazı Millî Görüşçülerin Mehmet Akif’e ağız dolusu küfretmesinin sebebi Abdülhamit’e karşı olmasıydı. Mehmet Akif Safahat kitabında, bugün AK Partili belediyeler tarafından basılan ve dağıtılan kitapta, “Orada 33 yıl bir baykuş oturdu” diyor. Niye? Çünkü Abdülhamit müstebitti. Abdülhamit herkese baskı uyguluyordu. Kendini mazlum ve mağdur hissedenler, din, inanç, siyasi görüşü bir tarafı bırakır bir araya gelirler.
‘DIŞ GÜÇLER BUGÜN İCAT EDİLMEDİ’
Komplo teorilerine gelince… Bizim bütün Müslüman dünyasının şöyle bir çıkmazı var. Başımıza ne kadar musibet, olumsuzluk gelse bunu kendi dışımızdaki olaylara havale ederek kendimizi sorumluluktan kurtarmak gibi kolaycılık tercih ediyoruz. Maalesef. Bu doğru değil. Dış güçler bugün icat edilmedi. Oldum olası vardı. Ülkeler arasında ebedi dostluk ve düşmanlık yoktur, ülkelerin menfaatleri vardır.
AK Parti’de en uzun süre Millî Eğitim Bakanlığı, ardından parti sözcülüğü yapan Çelik, “Eğer Türkiye’de hukuksuzluklar, adaletsizlikler varsa bunları dile getirmek ‘kral çıplak’ demekse kral çıplak.” dedi.
Gazete Duvar’dan Serkan Alan’a konuşan Hüseyin Çelik, gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. AK Parti’nin MHP ile ittifakının muhafazakâr Kürt seçmeni küstürdüğünü, yargının ‘muhalifete’ karşı sopa olarak kullanılmaması gerektiğini söyleyen Çelik, ‘altılı masa’daki beş partinin CHP’yle ittifak kurmasının ardından AK Partililerin ‘şapkasını önüne alıp düşünmesi’ gerektiğini vurguladı.
Hüseyin Çelik’in açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
Ben AK Parti iktidarının ikinci Milli Eğitim Bakanı’ydım. Benden önce 5,5 ay kadar Sayın Erkan Mumcu bu görevi yapmıştı. 59’uncu Hükümet kurulunca Millî Eğitim Bakanlığı’na getirildim. Benden sonra da altı arkadaş geldi. Dolayısıyla AK Parti döneminde sekiz Milli Eğitim Bakanı oldu. Türkiye’deki eğitim alanı bir yazboz tahtasına dönüştü. Yazboz olunca da olumlu sonuç alamazsınız.
Eğer Millî Eğitim’de istikrar istiyorsanız, yapılan reformların sonucunu almak istiyorsanız bu sürenin daha uzun olması gerekiyor. En büyük kurumsal hafıza kaybı Sayın Ömer Dinçer zamanında yapıldı. Millî Eğitim Bakanlığı’nda ne kadar üst düzey yönetici varsa, bakanlığın kurumsal hafızası diyebileceğimiz ne kadar tecrübeli eğitim yöneticisi varsa hepsi havuza atıldı. Şimdi eski tanıdığım bürokratlara soruyorum. “Ne yapıyorsunuz” diyorum, “Sayın bakanım havuzdayız” diyorlar. Bu, çok büyük bir hatadır.
BİZ YARGIYI MUHALİFLERİMİZE KARŞI SOPA OLARAK KULLANMAMALIYIZ
Yargı o gün başka bir grup tarafından bizim hükümetimize ve iktidarımıza karşı sopa olarak kullanılıyordu. Ama bizim bugün böyle bir şey yapmamamız gerekiyor. Mademki güç kuvvet bizde, o zaman biz yargıyı başkasına karşı, siyasilere karşı, muhaliflerimize karşı sopa olarak kullanmamalıyız. Bunu Enis Berberoğlu’na haksızlık yapıldığını söylerken de vurguladım, Osman Kavala’yla ilgili olarak da söyledim. Canan Kaftancıoğlu’na verilen cezada da söyledim. İlk defa söylemiyorum. Yargı, hukuk terazisi, asla şaşmamalıdır. Kiminle ilgili olursa olsun gerçek manada hukuk uygulanmalıdır.
TÜSİAD’IN BAZI EKONOMİK GELİŞMELERE İTİRAZ ETMESİNİ NORMAL BULUYORUM
Bugün ekonomik zorluklar, ekonomi politikaları fakir fukarayı da ilgilendirir fakat iş dünyasını daha fazla etkiler. TÜSİAD üyesi dediğimiz insanlar büyük yatırımları, sermayeleri olan insanlardır. Hükümet politikaları eğer onları sıkıntıya sokacak türdense onlar da zaman zaman hükümete tepkiler gösteriyorlar. Bu çerçevede TÜSİAD’ın bazı ekonomik gelişmelere itiraz etmesini normal buluyorum. Bunu yadırgamıyorum. Buna tepki gösterilmesini yadırgıyorum. O günkü ile bugünkü çok farklıydı.
DEVLETİMİZİN KÜRTLERE UYGULADIĞI POLİTİKALAR GAYRİ İNSANİ
Cumhuriyet dönemi boyunca oldum olası bizim devletimizin Kürtlere uyguladığı politikaları gayri insanı buluyorum. Bu politikaları üç kelimeyle ifade ederseniz, inkâr, asimilasyon ve yeri geldiği zaman imhadır. …
ÇÖZÜM SÜRECİ: MASAYI MAALESEF PARAMPARÇA ETTİLER
Gelelim çözüm sürecine. Bu işin çözülmesini esasında PKK da HDP de istemiyordu. Çözüm sürecinde iki madde vardı. Bütün parmaklar tetikten çekilecek, bütün silahlı unsurlar Türkiye’yi terk edecekti. Suruç’taki iki polisimizin şehit edilmesinden sonra masa devrildi. Ama bu masayı bir taraf devirmedi. Bu masayı maalesef paramparça ettiler. Şimdi hele hele AK Parti’yle MHP’nin müttefik olmasıyla bu işler daha da çıkılmaz bir hale geldi. MHP’yle bu işlerin yapılmayacağını hepimiz biliyoruz. Türkçü ve etnisite üzerinden siyaset yapan bir partinin herhalde bu işlerde olumlu bir gelişmeye katkı sağlamasını kimse beklemez.
BAHÇELİ, AĞIZ DOLUSU HAKARETLER EDİYORDU
(MHP’yle partinizin yol yürüyebileceğini düşünüyor muydunuz?) Aksine. Benim bakanlığım döneminde de parti sözcüsü olduğum dönemde de Sayın Bahçeli her toplantıda AK Parti’ye, AK Partililere ve Sayın Cumhurbaşkanına ağız dolusu hakaretler ediyordu. Sayın Erdoğan’ın, AK Parti’nin MHP’ye yönelik tutumu belliydi. Ama sonra tabii MHP gelip işin içine girdi. Durum ortada.
YARGI ŞARTLARA GÖRE, İKTİDARLARA GÖRE KARAR VERMEMELİ
Yargının dönemsel karar vermesi çok doğru değil. Biz iktidardık ama yargı başka telden çalıyordu. Şu anda durum farklı. Yargı, şartlara göre, kişilere göre, iktidarlara göre karar vermemeli. Hukukun temel mantığı neyi gerektiriyorsa ona göre karar vermeli.
GÖRDÜĞÜM EKSİKLİKLERİ SÖYLEDİM
Ben Fatih projesinin bir cinnet olduğunu Sayın Cumhurbaşkanı’na anlattım. Nabi Bey (Avcı) o zaman Milli Eğitim Bakanıydı, çağırdı. “Bak Hüseyin Bey böyle diyor” dedi. Nabi Bey, “Ben de aynı görüşteyim” dedi. Bunun üzerine “Peki sen neden Milli Eğitim Bakanı olarak bunu söylemedin” sorusu üzerine Nabi Bey de, “Bakan arkadaşlarımın icraatlarını kötüleyen bir duruma düşmek istemedim. Devr-i sabık oluşturan bir Bakan olmak istemedim” dedi. Gördüğüm eksiklikleri, aksaklıkları tabii ki her vesileyle söyledim. Onların kaçı yerine geldi, gelmedi kamuoyu karar verecek.
KEŞKE YÖK’Ü DEĞİŞTİRİP, DÖNÜŞTÜREBİLSEYDİK
Keşke mesela askerler hiç bildiri yayınlamasaydı ben de keşke onlara hiç cevap vermeseydim. Keşke muhalefet ve bize muhalif olan gazeteler yaptığımız her iyi hamleyi imam hatiplere endekslemeselerdi, keşke biz de savunmak durumunda kalmasaydık. Keşke YÖK’ü değiştirip dönüştürebilseydik.
Ben YÖK’ün bir Gestapo şefliği olduğuna inanıyorum. YÖK bizim YÖK’ümüz olunca kaldırma içinden vazgeçtik! Benim eleştirdiğim budur. Yarın başka bir güç gelirse, başka bir iktidar gelirse YÖK onlara hizmet edecek. Bu yanlış. Ülkeye yapılacak iyilik YÖK’ün kaldırılmasıdır. Üniversiteler Arası Kurul bu iş için yeter.
‘HDP’NİN KAPATILMAYA ÇALIŞILMASI AKLA ZİYAN BİR ŞEYDİR’
HDP’nin kapatılmaya çalışılması akla ziyan bir şeydir. Bu kabul edilebilir bir şey midir? Türkiye’de 5-6 milyon oy alan bir partiyi kapatmak istiyorsunuz. Kapatınca ne olacak? Ben AK Parti Sözcüsü iken de o zaman DTP’nin kapatılması gündemdeydi. Ben o zaman da “Ne olacak. Alfabede harf mi yok? P sabit diğerleri değişken” dedim. Aynı bina tabela iniyor tabela kalkıyor. Bakın kurumlar suç işlemez. AK Parti’nin geçmişten bu yana duruşu buydu. Kurumlar suç işlemez şahıslar suç işler. Refah Partisi’ni kapattınız ne oldu? Fazilet oldu, SAADET oldu, yarın onu kapatın başka bir isimle çıkar karşımıza. Parti kapatmanın Türkiye’nin gündeminden çıkması lazım.
KRAL ÇIPLAK
“Kral çıplak” ifadesinin tarihi arka planını biliyorsunuz. Burada ukalalık edip tekrar onu söylememe gerek yok. Türkiye’de hayat pahalılığı var. Ben iktidar mensubu olduğum için, “Yok canım her şey güllük gülistanlık, ne hayat pahalılığı” dersem ben saygınlığımı kaybederim. “Hayat pahalılığı var, enflasyon yüksektir” demek eğer “kral çıplak” demekse, eyvallah kral çıplak. Eğer Türkiye’de hukuksuzluklar, adaletsizlikler varsa bunları dile getirmek “kral çıplak” demekse kral çıplak.
Sayın Arınç’ın kastettiği bu. Türkiye’de bütün siyaset şahısların etrafında yapılır. Bugün de siyasetin ve muhalefetin Sayın Erdoğan’ın etrafında dönmesini doğru bulmuyorum. Sayın Erdoğan bir fanidir ya. Bence ilkeler üzerinden, prensipler üzerinden siyaset yapılması gerekiyor. İşi sadece şahıslar üzerinden ele almak çok doğru sonuçlara bizi götürmez.
İNSANLAR ROBOT DEĞİL
Ben şuna da katılmıyorum. İnsanlar, “Türkiye hukuk devleti olmaktan çıkıyor” dediği zaman bizim AK Partililer, “Yaptığımız havalimanlarını görmüyor musunuz” diyor. “Türkiye gerçek manada demokratik neden olamıyor” itirazını yükseltenlere karşı “İnsaf edin yaptığımız otoyolları görmüyor musunuz” deniyor. “Türkiye’de insan hakları konusunda ciddi sıkıntılar var” diyenlere karşı, “Yapmayın yaptığımız köprüleri görmüyor musunuz” deniyor.
Bunları dillendirmek siyaseten doğru değil. Dünyanın en büyük barajlarını, köprülerini yapan Çinlilerdir. Biz altyapı üst yapıda Çinlilerin eline su dökemeyiz. Bütün bunları yapıyor diye biz Çin’e rahmet mi okuyacağız? Çin dünyanın en iğrenç ülkesidir. Hele hele Uygur Türkleri’ne yaptıklarından sonra biz Çinlilere rahmet mi okuyalım kardeşim? İnsanlar robot değil.
AK PARTİNİN PROGRAMININ UYGULANMASI TÜRKİYE’NİN HUKUK DEVLETİ OLMASI DEMEK’
Ben bugün AK Parti şunu yapmalı ya da yapmamalı dediğim zaman aslında AK Parti’nin programı aynen uygulansın diyorum. Ben AK Parti’nin programını ezbere bilenlerden biri olarak bunu söylüyorum. AK Parti’nin programının uygulaması Türkiye’nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olması, demokrasinin her alanda hayata geçirilmesi demek.
ŞAPKAMIZI ÖNÜMÜZE ALIP DÜŞÜNMEMİZ LAZIM
AK Parti’nin ve AK Partililerin oturup bu durumun (oy kaybının) muhasebesini yapması lazım. Bizimkilerin anlamadığı ya da anlamak istemediği bir şey daha var. Otoriterleşme zıtları birleştirir. Birbiriyle bir araya gelmesi mümkün olmayanları otoriterleşme bir araya getirir. Şimdi, Sayın Ali Babacan, Sayın Ahmet Davutoğlu, Sayın Temel Karamollaoğlu, Sayın Gültekin Uysal ve Sayın Meral Akşener. Beş isim sayıyorum. İnançları, dünya görüşleri, hayatlarını tanzim etme biçimleri bakımından AK Parti’ye mi daha yakın CHP’ye mi? AK Parti’ye ama CHP’yle ittifak kuruyorlar. AK Partililerin bunu oturup düşünmesi lazım. Şapkamızı önümüze alıp düşünmemiz lazım.
ABDÜLHAMİT HERKESE BASKI UYGULUYORDU
Sultan Abdülhamit’e kimler karşıydı? Jön Türkler dediğimiz Yeni Osmanlılar gibi homojen bir grup değildi. Jön Türklerin içinde İslamcı, liberal, Türkçü ve ateist kanatlar vardı. Gayrimüslimler vardı. Tepe noktasında İslamcı aydınlar var. Abdülhmait’e kim karşıydı? Elmalılı Ahmet Hamdi Yazır, Eşref Edip, Mehmet Akif Ersoy karşıydı.
Bugün bazı Millî Görüşçülerin Mehmet Akif’e ağız dolusu küfretmesinin sebebi Abdülhamit’e karşı olmasıydı. Mehmet Akif Safahat kitabında, bugün AK Partili belediyeler tarafından basılan ve dağıtılan kitapta, “Orada 33 yıl bir baykuş oturdu” diyor. Niye? Çünkü Abdülhamit müstebitti. Abdülhamit herkese baskı uyguluyordu. Kendini mazlum ve mağdur hissedenler, din, inanç, siyasi görüşü bir tarafı bırakır bir araya gelirler.
‘DIŞ GÜÇLER BUGÜN İCAT EDİLMEDİ’
Komplo teorilerine gelince… Bizim bütün Müslüman dünyasının şöyle bir çıkmazı var. Başımıza ne kadar musibet, olumsuzluk gelse bunu kendi dışımızdaki olaylara havale ederek kendimizi sorumluluktan kurtarmak gibi kolaycılık tercih ediyoruz. Maalesef. Bu doğru değil. Dış güçler bugün icat edilmedi. Oldum olası vardı. Ülkeler arasında ebedi dostluk ve düşmanlık yoktur, ülkelerin menfaatleri vardır.
AK Parti’de en uzun süre Millî Eğitim Bakanlığı, ardından parti sözcülüğü yapan Çelik, “Eğer Türkiye’de hukuksuzluklar, adaletsizlikler varsa bunları dile getirmek ‘kral çıplak’ demekse kral çıplak.” dedi.
Gazete Duvar’dan Serkan Alan’a konuşan Hüseyin Çelik, gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. AK Parti’nin MHP ile ittifakının muhafazakâr Kürt seçmeni küstürdüğünü, yargının ‘muhalifete’ karşı sopa olarak kullanılmaması gerektiğini söyleyen Çelik, ‘altılı masa’daki beş partinin CHP’yle ittifak kurmasının ardından AK Partililerin ‘şapkasını önüne alıp düşünmesi’ gerektiğini vurguladı.
Hüseyin Çelik’in açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
Ben AK Parti iktidarının ikinci Milli Eğitim Bakanı’ydım. Benden önce 5,5 ay kadar Sayın Erkan Mumcu bu görevi yapmıştı. 59’uncu Hükümet kurulunca Millî Eğitim Bakanlığı’na getirildim. Benden sonra da altı arkadaş geldi. Dolayısıyla AK Parti döneminde sekiz Milli Eğitim Bakanı oldu. Türkiye’deki eğitim alanı bir yazboz tahtasına dönüştü. Yazboz olunca da olumlu sonuç alamazsınız.
Eğer Millî Eğitim’de istikrar istiyorsanız, yapılan reformların sonucunu almak istiyorsanız bu sürenin daha uzun olması gerekiyor. En büyük kurumsal hafıza kaybı Sayın Ömer Dinçer zamanında yapıldı. Millî Eğitim Bakanlığı’nda ne kadar üst düzey yönetici varsa, bakanlığın kurumsal hafızası diyebileceğimiz ne kadar tecrübeli eğitim yöneticisi varsa hepsi havuza atıldı. Şimdi eski tanıdığım bürokratlara soruyorum. “Ne yapıyorsunuz” diyorum, “Sayın bakanım havuzdayız” diyorlar. Bu, çok büyük bir hatadır.
BİZ YARGIYI MUHALİFLERİMİZE KARŞI SOPA OLARAK KULLANMAMALIYIZ
Yargı o gün başka bir grup tarafından bizim hükümetimize ve iktidarımıza karşı sopa olarak kullanılıyordu. Ama bizim bugün böyle bir şey yapmamamız gerekiyor. Mademki güç kuvvet bizde, o zaman biz yargıyı başkasına karşı, siyasilere karşı, muhaliflerimize karşı sopa olarak kullanmamalıyız. Bunu Enis Berberoğlu’na haksızlık yapıldığını söylerken de vurguladım, Osman Kavala’yla ilgili olarak da söyledim. Canan Kaftancıoğlu’na verilen cezada da söyledim. İlk defa söylemiyorum. Yargı, hukuk terazisi, asla şaşmamalıdır. Kiminle ilgili olursa olsun gerçek manada hukuk uygulanmalıdır.
TÜSİAD’IN BAZI EKONOMİK GELİŞMELERE İTİRAZ ETMESİNİ NORMAL BULUYORUM
Bugün ekonomik zorluklar, ekonomi politikaları fakir fukarayı da ilgilendirir fakat iş dünyasını daha fazla etkiler. TÜSİAD üyesi dediğimiz insanlar büyük yatırımları, sermayeleri olan insanlardır. Hükümet politikaları eğer onları sıkıntıya sokacak türdense onlar da zaman zaman hükümete tepkiler gösteriyorlar. Bu çerçevede TÜSİAD’ın bazı ekonomik gelişmelere itiraz etmesini normal buluyorum. Bunu yadırgamıyorum. Buna tepki gösterilmesini yadırgıyorum. O günkü ile bugünkü çok farklıydı.
DEVLETİMİZİN KÜRTLERE UYGULADIĞI POLİTİKALAR GAYRİ İNSANİ
Cumhuriyet dönemi boyunca oldum olası bizim devletimizin Kürtlere uyguladığı politikaları gayri insanı buluyorum. Bu politikaları üç kelimeyle ifade ederseniz, inkâr, asimilasyon ve yeri geldiği zaman imhadır. …
ÇÖZÜM SÜRECİ: MASAYI MAALESEF PARAMPARÇA ETTİLER
Gelelim çözüm sürecine. Bu işin çözülmesini esasında PKK da HDP de istemiyordu. Çözüm sürecinde iki madde vardı. Bütün parmaklar tetikten çekilecek, bütün silahlı unsurlar Türkiye’yi terk edecekti. Suruç’taki iki polisimizin şehit edilmesinden sonra masa devrildi. Ama bu masayı bir taraf devirmedi. Bu masayı maalesef paramparça ettiler. Şimdi hele hele AK Parti’yle MHP’nin müttefik olmasıyla bu işler daha da çıkılmaz bir hale geldi. MHP’yle bu işlerin yapılmayacağını hepimiz biliyoruz. Türkçü ve etnisite üzerinden siyaset yapan bir partinin herhalde bu işlerde olumlu bir gelişmeye katkı sağlamasını kimse beklemez.
BAHÇELİ, AĞIZ DOLUSU HAKARETLER EDİYORDU
(MHP’yle partinizin yol yürüyebileceğini düşünüyor muydunuz?) Aksine. Benim bakanlığım döneminde de parti sözcüsü olduğum dönemde de Sayın Bahçeli her toplantıda AK Parti’ye, AK Partililere ve Sayın Cumhurbaşkanına ağız dolusu hakaretler ediyordu. Sayın Erdoğan’ın, AK Parti’nin MHP’ye yönelik tutumu belliydi. Ama sonra tabii MHP gelip işin içine girdi. Durum ortada.
YARGI ŞARTLARA GÖRE, İKTİDARLARA GÖRE KARAR VERMEMELİ
Yargının dönemsel karar vermesi çok doğru değil. Biz iktidardık ama yargı başka telden çalıyordu. Şu anda durum farklı. Yargı, şartlara göre, kişilere göre, iktidarlara göre karar vermemeli. Hukukun temel mantığı neyi gerektiriyorsa ona göre karar vermeli.
GÖRDÜĞÜM EKSİKLİKLERİ SÖYLEDİM
Ben Fatih projesinin bir cinnet olduğunu Sayın Cumhurbaşkanı’na anlattım. Nabi Bey (Avcı) o zaman Milli Eğitim Bakanıydı, çağırdı. “Bak Hüseyin Bey böyle diyor” dedi. Nabi Bey, “Ben de aynı görüşteyim” dedi. Bunun üzerine “Peki sen neden Milli Eğitim Bakanı olarak bunu söylemedin” sorusu üzerine Nabi Bey de, “Bakan arkadaşlarımın icraatlarını kötüleyen bir duruma düşmek istemedim. Devr-i sabık oluşturan bir Bakan olmak istemedim” dedi. Gördüğüm eksiklikleri, aksaklıkları tabii ki her vesileyle söyledim. Onların kaçı yerine geldi, gelmedi kamuoyu karar verecek.
KEŞKE YÖK’Ü DEĞİŞTİRİP, DÖNÜŞTÜREBİLSEYDİK
Keşke mesela askerler hiç bildiri yayınlamasaydı ben de keşke onlara hiç cevap vermeseydim. Keşke muhalefet ve bize muhalif olan gazeteler yaptığımız her iyi hamleyi imam hatiplere endekslemeselerdi, keşke biz de savunmak durumunda kalmasaydık. Keşke YÖK’ü değiştirip dönüştürebilseydik.
Ben YÖK’ün bir Gestapo şefliği olduğuna inanıyorum. YÖK bizim YÖK’ümüz olunca kaldırma içinden vazgeçtik! Benim eleştirdiğim budur. Yarın başka bir güç gelirse, başka bir iktidar gelirse YÖK onlara hizmet edecek. Bu yanlış. Ülkeye yapılacak iyilik YÖK’ün kaldırılmasıdır. Üniversiteler Arası Kurul bu iş için yeter.
‘HDP’NİN KAPATILMAYA ÇALIŞILMASI AKLA ZİYAN BİR ŞEYDİR’
HDP’nin kapatılmaya çalışılması akla ziyan bir şeydir. Bu kabul edilebilir bir şey midir? Türkiye’de 5-6 milyon oy alan bir partiyi kapatmak istiyorsunuz. Kapatınca ne olacak? Ben AK Parti Sözcüsü iken de o zaman DTP’nin kapatılması gündemdeydi. Ben o zaman da “Ne olacak. Alfabede harf mi yok? P sabit diğerleri değişken” dedim. Aynı bina tabela iniyor tabela kalkıyor. Bakın kurumlar suç işlemez. AK Parti’nin geçmişten bu yana duruşu buydu. Kurumlar suç işlemez şahıslar suç işler. Refah Partisi’ni kapattınız ne oldu? Fazilet oldu, SAADET oldu, yarın onu kapatın başka bir isimle çıkar karşımıza. Parti kapatmanın Türkiye’nin gündeminden çıkması lazım.
KRAL ÇIPLAK
“Kral çıplak” ifadesinin tarihi arka planını biliyorsunuz. Burada ukalalık edip tekrar onu söylememe gerek yok. Türkiye’de hayat pahalılığı var. Ben iktidar mensubu olduğum için, “Yok canım her şey güllük gülistanlık, ne hayat pahalılığı” dersem ben saygınlığımı kaybederim. “Hayat pahalılığı var, enflasyon yüksektir” demek eğer “kral çıplak” demekse, eyvallah kral çıplak. Eğer Türkiye’de hukuksuzluklar, adaletsizlikler varsa bunları dile getirmek “kral çıplak” demekse kral çıplak.
Sayın Arınç’ın kastettiği bu. Türkiye’de bütün siyaset şahısların etrafında yapılır. Bugün de siyasetin ve muhalefetin Sayın Erdoğan’ın etrafında dönmesini doğru bulmuyorum. Sayın Erdoğan bir fanidir ya. Bence ilkeler üzerinden, prensipler üzerinden siyaset yapılması gerekiyor. İşi sadece şahıslar üzerinden ele almak çok doğru sonuçlara bizi götürmez.
İNSANLAR ROBOT DEĞİL
Ben şuna da katılmıyorum. İnsanlar, “Türkiye hukuk devleti olmaktan çıkıyor” dediği zaman bizim AK Partililer, “Yaptığımız havalimanlarını görmüyor musunuz” diyor. “Türkiye gerçek manada demokratik neden olamıyor” itirazını yükseltenlere karşı “İnsaf edin yaptığımız otoyolları görmüyor musunuz” deniyor. “Türkiye’de insan hakları konusunda ciddi sıkıntılar var” diyenlere karşı, “Yapmayın yaptığımız köprüleri görmüyor musunuz” deniyor.
Bunları dillendirmek siyaseten doğru değil. Dünyanın en büyük barajlarını, köprülerini yapan Çinlilerdir. Biz altyapı üst yapıda Çinlilerin eline su dökemeyiz. Bütün bunları yapıyor diye biz Çin’e rahmet mi okuyacağız? Çin dünyanın en iğrenç ülkesidir. Hele hele Uygur Türkleri’ne yaptıklarından sonra biz Çinlilere rahmet mi okuyalım kardeşim? İnsanlar robot değil.
AK PARTİNİN PROGRAMININ UYGULANMASI TÜRKİYE’NİN HUKUK DEVLETİ OLMASI DEMEK’
Ben bugün AK Parti şunu yapmalı ya da yapmamalı dediğim zaman aslında AK Parti’nin programı aynen uygulansın diyorum. Ben AK Parti’nin programını ezbere bilenlerden biri olarak bunu söylüyorum. AK Parti’nin programının uygulaması Türkiye’nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olması, demokrasinin her alanda hayata geçirilmesi demek.
ŞAPKAMIZI ÖNÜMÜZE ALIP DÜŞÜNMEMİZ LAZIM
AK Parti’nin ve AK Partililerin oturup bu durumun (oy kaybının) muhasebesini yapması lazım. Bizimkilerin anlamadığı ya da anlamak istemediği bir şey daha var. Otoriterleşme zıtları birleştirir. Birbiriyle bir araya gelmesi mümkün olmayanları otoriterleşme bir araya getirir. Şimdi, Sayın Ali Babacan, Sayın Ahmet Davutoğlu, Sayın Temel Karamollaoğlu, Sayın Gültekin Uysal ve Sayın Meral Akşener. Beş isim sayıyorum. İnançları, dünya görüşleri, hayatlarını tanzim etme biçimleri bakımından AK Parti’ye mi daha yakın CHP’ye mi? AK Parti’ye ama CHP’yle ittifak kuruyorlar. AK Partililerin bunu oturup düşünmesi lazım. Şapkamızı önümüze alıp düşünmemiz lazım.
ABDÜLHAMİT HERKESE BASKI UYGULUYORDU
Sultan Abdülhamit’e kimler karşıydı? Jön Türkler dediğimiz Yeni Osmanlılar gibi homojen bir grup değildi. Jön Türklerin içinde İslamcı, liberal, Türkçü ve ateist kanatlar vardı. Gayrimüslimler vardı. Tepe noktasında İslamcı aydınlar var. Abdülhmait’e kim karşıydı? Elmalılı Ahmet Hamdi Yazır, Eşref Edip, Mehmet Akif Ersoy karşıydı.
Bugün bazı Millî Görüşçülerin Mehmet Akif’e ağız dolusu küfretmesinin sebebi Abdülhamit’e karşı olmasıydı. Mehmet Akif Safahat kitabında, bugün AK Partili belediyeler tarafından basılan ve dağıtılan kitapta, “Orada 33 yıl bir baykuş oturdu” diyor. Niye? Çünkü Abdülhamit müstebitti. Abdülhamit herkese baskı uyguluyordu. Kendini mazlum ve mağdur hissedenler, din, inanç, siyasi görüşü bir tarafı bırakır bir araya gelirler.
‘DIŞ GÜÇLER BUGÜN İCAT EDİLMEDİ’
Komplo teorilerine gelince… Bizim bütün Müslüman dünyasının şöyle bir çıkmazı var. Başımıza ne kadar musibet, olumsuzluk gelse bunu kendi dışımızdaki olaylara havale ederek kendimizi sorumluluktan kurtarmak gibi kolaycılık tercih ediyoruz. Maalesef. Bu doğru değil. Dış güçler bugün icat edilmedi. Oldum olası vardı. Ülkeler arasında ebedi dostluk ve düşmanlık yoktur, ülkelerin menfaatleri vardır.
AK Parti’de en uzun süre Millî Eğitim Bakanlığı, ardından parti sözcülüğü yapan Çelik, “Eğer Türkiye’de hukuksuzluklar, adaletsizlikler varsa bunları dile getirmek ‘kral çıplak’ demekse kral çıplak.” dedi.
Gazete Duvar’dan Serkan Alan’a konuşan Hüseyin Çelik, gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. AK Parti’nin MHP ile ittifakının muhafazakâr Kürt seçmeni küstürdüğünü, yargının ‘muhalifete’ karşı sopa olarak kullanılmaması gerektiğini söyleyen Çelik, ‘altılı masa’daki beş partinin CHP’yle ittifak kurmasının ardından AK Partililerin ‘şapkasını önüne alıp düşünmesi’ gerektiğini vurguladı.
Hüseyin Çelik’in açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
Ben AK Parti iktidarının ikinci Milli Eğitim Bakanı’ydım. Benden önce 5,5 ay kadar Sayın Erkan Mumcu bu görevi yapmıştı. 59’uncu Hükümet kurulunca Millî Eğitim Bakanlığı’na getirildim. Benden sonra da altı arkadaş geldi. Dolayısıyla AK Parti döneminde sekiz Milli Eğitim Bakanı oldu. Türkiye’deki eğitim alanı bir yazboz tahtasına dönüştü. Yazboz olunca da olumlu sonuç alamazsınız.
Eğer Millî Eğitim’de istikrar istiyorsanız, yapılan reformların sonucunu almak istiyorsanız bu sürenin daha uzun olması gerekiyor. En büyük kurumsal hafıza kaybı Sayın Ömer Dinçer zamanında yapıldı. Millî Eğitim Bakanlığı’nda ne kadar üst düzey yönetici varsa, bakanlığın kurumsal hafızası diyebileceğimiz ne kadar tecrübeli eğitim yöneticisi varsa hepsi havuza atıldı. Şimdi eski tanıdığım bürokratlara soruyorum. “Ne yapıyorsunuz” diyorum, “Sayın bakanım havuzdayız” diyorlar. Bu, çok büyük bir hatadır.
BİZ YARGIYI MUHALİFLERİMİZE KARŞI SOPA OLARAK KULLANMAMALIYIZ
Yargı o gün başka bir grup tarafından bizim hükümetimize ve iktidarımıza karşı sopa olarak kullanılıyordu. Ama bizim bugün böyle bir şey yapmamamız gerekiyor. Mademki güç kuvvet bizde, o zaman biz yargıyı başkasına karşı, siyasilere karşı, muhaliflerimize karşı sopa olarak kullanmamalıyız. Bunu Enis Berberoğlu’na haksızlık yapıldığını söylerken de vurguladım, Osman Kavala’yla ilgili olarak da söyledim. Canan Kaftancıoğlu’na verilen cezada da söyledim. İlk defa söylemiyorum. Yargı, hukuk terazisi, asla şaşmamalıdır. Kiminle ilgili olursa olsun gerçek manada hukuk uygulanmalıdır.
TÜSİAD’IN BAZI EKONOMİK GELİŞMELERE İTİRAZ ETMESİNİ NORMAL BULUYORUM
Bugün ekonomik zorluklar, ekonomi politikaları fakir fukarayı da ilgilendirir fakat iş dünyasını daha fazla etkiler. TÜSİAD üyesi dediğimiz insanlar büyük yatırımları, sermayeleri olan insanlardır. Hükümet politikaları eğer onları sıkıntıya sokacak türdense onlar da zaman zaman hükümete tepkiler gösteriyorlar. Bu çerçevede TÜSİAD’ın bazı ekonomik gelişmelere itiraz etmesini normal buluyorum. Bunu yadırgamıyorum. Buna tepki gösterilmesini yadırgıyorum. O günkü ile bugünkü çok farklıydı.
DEVLETİMİZİN KÜRTLERE UYGULADIĞI POLİTİKALAR GAYRİ İNSANİ
Cumhuriyet dönemi boyunca oldum olası bizim devletimizin Kürtlere uyguladığı politikaları gayri insanı buluyorum. Bu politikaları üç kelimeyle ifade ederseniz, inkâr, asimilasyon ve yeri geldiği zaman imhadır. …
ÇÖZÜM SÜRECİ: MASAYI MAALESEF PARAMPARÇA ETTİLER
Gelelim çözüm sürecine. Bu işin çözülmesini esasında PKK da HDP de istemiyordu. Çözüm sürecinde iki madde vardı. Bütün parmaklar tetikten çekilecek, bütün silahlı unsurlar Türkiye’yi terk edecekti. Suruç’taki iki polisimizin şehit edilmesinden sonra masa devrildi. Ama bu masayı bir taraf devirmedi. Bu masayı maalesef paramparça ettiler. Şimdi hele hele AK Parti’yle MHP’nin müttefik olmasıyla bu işler daha da çıkılmaz bir hale geldi. MHP’yle bu işlerin yapılmayacağını hepimiz biliyoruz. Türkçü ve etnisite üzerinden siyaset yapan bir partinin herhalde bu işlerde olumlu bir gelişmeye katkı sağlamasını kimse beklemez.
BAHÇELİ, AĞIZ DOLUSU HAKARETLER EDİYORDU
(MHP’yle partinizin yol yürüyebileceğini düşünüyor muydunuz?) Aksine. Benim bakanlığım döneminde de parti sözcüsü olduğum dönemde de Sayın Bahçeli her toplantıda AK Parti’ye, AK Partililere ve Sayın Cumhurbaşkanına ağız dolusu hakaretler ediyordu. Sayın Erdoğan’ın, AK Parti’nin MHP’ye yönelik tutumu belliydi. Ama sonra tabii MHP gelip işin içine girdi. Durum ortada.
YARGI ŞARTLARA GÖRE, İKTİDARLARA GÖRE KARAR VERMEMELİ
Yargının dönemsel karar vermesi çok doğru değil. Biz iktidardık ama yargı başka telden çalıyordu. Şu anda durum farklı. Yargı, şartlara göre, kişilere göre, iktidarlara göre karar vermemeli. Hukukun temel mantığı neyi gerektiriyorsa ona göre karar vermeli.
GÖRDÜĞÜM EKSİKLİKLERİ SÖYLEDİM
Ben Fatih projesinin bir cinnet olduğunu Sayın Cumhurbaşkanı’na anlattım. Nabi Bey (Avcı) o zaman Milli Eğitim Bakanıydı, çağırdı. “Bak Hüseyin Bey böyle diyor” dedi. Nabi Bey, “Ben de aynı görüşteyim” dedi. Bunun üzerine “Peki sen neden Milli Eğitim Bakanı olarak bunu söylemedin” sorusu üzerine Nabi Bey de, “Bakan arkadaşlarımın icraatlarını kötüleyen bir duruma düşmek istemedim. Devr-i sabık oluşturan bir Bakan olmak istemedim” dedi. Gördüğüm eksiklikleri, aksaklıkları tabii ki her vesileyle söyledim. Onların kaçı yerine geldi, gelmedi kamuoyu karar verecek.
KEŞKE YÖK’Ü DEĞİŞTİRİP, DÖNÜŞTÜREBİLSEYDİK
Keşke mesela askerler hiç bildiri yayınlamasaydı ben de keşke onlara hiç cevap vermeseydim. Keşke muhalefet ve bize muhalif olan gazeteler yaptığımız her iyi hamleyi imam hatiplere endekslemeselerdi, keşke biz de savunmak durumunda kalmasaydık. Keşke YÖK’ü değiştirip dönüştürebilseydik.
Ben YÖK’ün bir Gestapo şefliği olduğuna inanıyorum. YÖK bizim YÖK’ümüz olunca kaldırma içinden vazgeçtik! Benim eleştirdiğim budur. Yarın başka bir güç gelirse, başka bir iktidar gelirse YÖK onlara hizmet edecek. Bu yanlış. Ülkeye yapılacak iyilik YÖK’ün kaldırılmasıdır. Üniversiteler Arası Kurul bu iş için yeter.
‘HDP’NİN KAPATILMAYA ÇALIŞILMASI AKLA ZİYAN BİR ŞEYDİR’
HDP’nin kapatılmaya çalışılması akla ziyan bir şeydir. Bu kabul edilebilir bir şey midir? Türkiye’de 5-6 milyon oy alan bir partiyi kapatmak istiyorsunuz. Kapatınca ne olacak? Ben AK Parti Sözcüsü iken de o zaman DTP’nin kapatılması gündemdeydi. Ben o zaman da “Ne olacak. Alfabede harf mi yok? P sabit diğerleri değişken” dedim. Aynı bina tabela iniyor tabela kalkıyor. Bakın kurumlar suç işlemez. AK Parti’nin geçmişten bu yana duruşu buydu. Kurumlar suç işlemez şahıslar suç işler. Refah Partisi’ni kapattınız ne oldu? Fazilet oldu, SAADET oldu, yarın onu kapatın başka bir isimle çıkar karşımıza. Parti kapatmanın Türkiye’nin gündeminden çıkması lazım.
KRAL ÇIPLAK
“Kral çıplak” ifadesinin tarihi arka planını biliyorsunuz. Burada ukalalık edip tekrar onu söylememe gerek yok. Türkiye’de hayat pahalılığı var. Ben iktidar mensubu olduğum için, “Yok canım her şey güllük gülistanlık, ne hayat pahalılığı” dersem ben saygınlığımı kaybederim. “Hayat pahalılığı var, enflasyon yüksektir” demek eğer “kral çıplak” demekse, eyvallah kral çıplak. Eğer Türkiye’de hukuksuzluklar, adaletsizlikler varsa bunları dile getirmek “kral çıplak” demekse kral çıplak.
Sayın Arınç’ın kastettiği bu. Türkiye’de bütün siyaset şahısların etrafında yapılır. Bugün de siyasetin ve muhalefetin Sayın Erdoğan’ın etrafında dönmesini doğru bulmuyorum. Sayın Erdoğan bir fanidir ya. Bence ilkeler üzerinden, prensipler üzerinden siyaset yapılması gerekiyor. İşi sadece şahıslar üzerinden ele almak çok doğru sonuçlara bizi götürmez.
İNSANLAR ROBOT DEĞİL
Ben şuna da katılmıyorum. İnsanlar, “Türkiye hukuk devleti olmaktan çıkıyor” dediği zaman bizim AK Partililer, “Yaptığımız havalimanlarını görmüyor musunuz” diyor. “Türkiye gerçek manada demokratik neden olamıyor” itirazını yükseltenlere karşı “İnsaf edin yaptığımız otoyolları görmüyor musunuz” deniyor. “Türkiye’de insan hakları konusunda ciddi sıkıntılar var” diyenlere karşı, “Yapmayın yaptığımız köprüleri görmüyor musunuz” deniyor.
Bunları dillendirmek siyaseten doğru değil. Dünyanın en büyük barajlarını, köprülerini yapan Çinlilerdir. Biz altyapı üst yapıda Çinlilerin eline su dökemeyiz. Bütün bunları yapıyor diye biz Çin’e rahmet mi okuyacağız? Çin dünyanın en iğrenç ülkesidir. Hele hele Uygur Türkleri’ne yaptıklarından sonra biz Çinlilere rahmet mi okuyalım kardeşim? İnsanlar robot değil.
AK PARTİNİN PROGRAMININ UYGULANMASI TÜRKİYE’NİN HUKUK DEVLETİ OLMASI DEMEK’
Ben bugün AK Parti şunu yapmalı ya da yapmamalı dediğim zaman aslında AK Parti’nin programı aynen uygulansın diyorum. Ben AK Parti’nin programını ezbere bilenlerden biri olarak bunu söylüyorum. AK Parti’nin programının uygulaması Türkiye’nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olması, demokrasinin her alanda hayata geçirilmesi demek.
ŞAPKAMIZI ÖNÜMÜZE ALIP DÜŞÜNMEMİZ LAZIM
AK Parti’nin ve AK Partililerin oturup bu durumun (oy kaybının) muhasebesini yapması lazım. Bizimkilerin anlamadığı ya da anlamak istemediği bir şey daha var. Otoriterleşme zıtları birleştirir. Birbiriyle bir araya gelmesi mümkün olmayanları otoriterleşme bir araya getirir. Şimdi, Sayın Ali Babacan, Sayın Ahmet Davutoğlu, Sayın Temel Karamollaoğlu, Sayın Gültekin Uysal ve Sayın Meral Akşener. Beş isim sayıyorum. İnançları, dünya görüşleri, hayatlarını tanzim etme biçimleri bakımından AK Parti’ye mi daha yakın CHP’ye mi? AK Parti’ye ama CHP’yle ittifak kuruyorlar. AK Partililerin bunu oturup düşünmesi lazım. Şapkamızı önümüze alıp düşünmemiz lazım.
ABDÜLHAMİT HERKESE BASKI UYGULUYORDU
Sultan Abdülhamit’e kimler karşıydı? Jön Türkler dediğimiz Yeni Osmanlılar gibi homojen bir grup değildi. Jön Türklerin içinde İslamcı, liberal, Türkçü ve ateist kanatlar vardı. Gayrimüslimler vardı. Tepe noktasında İslamcı aydınlar var. Abdülhmait’e kim karşıydı? Elmalılı Ahmet Hamdi Yazır, Eşref Edip, Mehmet Akif Ersoy karşıydı.
Bugün bazı Millî Görüşçülerin Mehmet Akif’e ağız dolusu küfretmesinin sebebi Abdülhamit’e karşı olmasıydı. Mehmet Akif Safahat kitabında, bugün AK Partili belediyeler tarafından basılan ve dağıtılan kitapta, “Orada 33 yıl bir baykuş oturdu” diyor. Niye? Çünkü Abdülhamit müstebitti. Abdülhamit herkese baskı uyguluyordu. Kendini mazlum ve mağdur hissedenler, din, inanç, siyasi görüşü bir tarafı bırakır bir araya gelirler.
‘DIŞ GÜÇLER BUGÜN İCAT EDİLMEDİ’
Komplo teorilerine gelince… Bizim bütün Müslüman dünyasının şöyle bir çıkmazı var. Başımıza ne kadar musibet, olumsuzluk gelse bunu kendi dışımızdaki olaylara havale ederek kendimizi sorumluluktan kurtarmak gibi kolaycılık tercih ediyoruz. Maalesef. Bu doğru değil. Dış güçler bugün icat edilmedi. Oldum olası vardı. Ülkeler arasında ebedi dostluk ve düşmanlık yoktur, ülkelerin menfaatleri vardır.