#21RehinGazeteci olayında HSYK Başkanvekilinin madde madde hukuku katledişi..
HSYK Başkanvekili Mehmet Yılmaz, “Hakimlerin kararlarını didikliyor değiliz. Bir ay önce ‘tahliye taleplerinin reddine’ diyorsun, bir ay sonra ByLock kullanıp kullanmadığı cevabı bile gelmeden, sanıkların üzerinde çıkan dijital delillerle ilgili cevap gelmeden, tanıkların yarısı dinlenmeden, değişen bir delil durumu olmadan sen çıkıyorsun tahliye diyorsun. Yani çok şüpheli hale getiriyorsun, bu çok şüpheli hal araştırılmalı.” diye konuştu.
MADDE MADDE HSYK BAŞKANININ İTİRAFLARI
1- “Delillerin henüz toplanmamış olması ve dosyanın tekemmül etmemiş olması nedeniyle hakimin takdir yetkisi kapsamında değerlendirilebilecek bir durumun söz konusu olmadığı” gerekçesi..
Burada dosyanın tekemmül etmemiş, yani delil değerlendirmesi yapılmadan mahkeme önüne getirilmiş olduğu ve sanıkların cezalandırılmalarının istendiği açıkça itiraf edilmiş..
Dosya kapsamına bakıldığında da sanıkların ifadeleri alınmış, delil bağlamında ev aramaları v.s.yapılmış, irtibatları olan kişilerle ilgili HTS kayıtları dosyaya girmiş durumdadır. Sanık ifadelerinin alınmış olması durumu ceza yargılamalarında tahliye edilme gerekçelerinden en önemlisi olarak karşımıza çıkıyor ve bu konuda hakime takdir yetkisi tanınmıştır.
Tutuklamanın başvurulacak en son çare olması ve başkaca verilecek adli kontrol kararıyla amaca ulaşılabileceği aşikarken emir komuta zinciri ile çalışmıyorsa!! mahkemeye “bırakamazsın” demek mümkün değildir.
Tutuklama nedenlerinin var olması halinde dahi tutuklamanın gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceği kanun koyucu tarafından hakimin takdirine bırakılmıştır.
Türk Hukukunda kanun koyucu tutuklama nedenlerinin var olması halini mutlak tutuklamayı gerektirecek şekilde vurgulamaktan özenle kaçınarak, tutuklamanın
gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceğini yine de hakimin takdirine bırakmıştır.
2- “verilen tahliye kararının makul, mantıklı ve geçerli nedenlere dayanmadığı, tutarsız ve hukukilikten uzak olduğu, haklarında eş değer deliller bulunan sanıklar arasında farklı işlemi gerektiren sebebi ikna edici, adil ve tutarlı bir şekilde izahtan uzak olduğu,” gerekçesi:
Süreçte görüldüğü kadarıyla maalesef mahkemelerin birçoğunun tahliye, tutuklama v.s gibi kararları gerekçe içermiyor,sadece TCK, CMK gibi kanunlardaki maddelerin tekrarıyla yetiniliyor. Bu bir eksiklik ve istenildiğinde aleyhe kullanılabilecek bir donedir.
Ama bir dava açıldıysa her şeyiyle bu dosya artık o mahkeme hakimine aittir ve onun dosyası ile ilgili yapacağı değerlendirmelere hukuk devletlerinde müdahale edilemez. Hatalı ve eksik kararlar verilmiş olabilir ancak bu mahkeme ve hakimce verilen kararların iptali, temyizi v.s. mümkündür. Ancak kararın gereğini yerine getirmeme, kanunu dolanmak suretiyle uygulanabilirliğini engelleme suçtur.
3- “sanıklara isnat edilen suçların ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütü kurma ve yönetme’ suçları olduğu, 15 Temmuz kanlı darbe girişimi esnasında verilen şehit ve yaralı sayısı, kalkışmanın meydana getirdiği toplumsal travmanın izlerinin halen devam etmesi gibi realiteler göz önünde bulundurulduğunda, deliller tamamıyla toplanmadan ve kuvvetli suç şüphesini gösteren mevcut somut deliller de yeterli derecede incelenmeden, işin önemi, tutuklu sanıklara atılı suçlar için Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen ceza miktarları ile ölçülülük ilkesi gözetilmeden verilen tahliye kararının toplumda infial uyandırdığı ve kamuoyu vicdanını yaraladığı”
Sanıkların üzerine atılı suçlamayı belirtirken dahi manipülasyona başvuruluyor. Zira bu dosyadaki kişilerin büyük bölümüne örgüt üyeliği suçlaması var, ama açıklamada HSYK Başkanvekili dosyada olmayan yöneticilik suçlamasından bahsediyor.
Yine bu dosyadaki sanıkların hepsi gazeteci olmasına rağmen ve darbe girişiminde herhangi bir görev icra etmemelerine rağmen suçlu oldukları ön kabulüyle yapılmış masumiyet karinesini yerle bir eden ve mahkemeye adeta cezalandırma emri veren bir açıklama yapılmış.
Darbe girişiminde görev icra edip etmediğine dair herhangi bir bulgu yokken bu sanıkların bu kalkışmanın hangi aşamasında dahli olmuş ki şehit ve yaralı sayısının çokluğu tutuklu kalmalarına gerekçe yapılabilsin.
Ceza hukukunun en önemli prensibi masuniyet karinesi iken ve bu sanıkların kalkışma hareketi içerisinde yer aldıklarına ilişkin bir suçüstü hali de yokken toplumda travma yaşanmış olması gerekçesiyle tutukluluğun devam ettirilmesi hukuki olmadığı gibi vicdani de olmayacaktır.
Türk Ceza Kanununda öngörülen ceza miktarlarını esas alarak tutukluluğu devam ettirmek suçüstü halleri dışında vicdani olmadığı gibi kanuni de olmayacaktır. Mahkeme ve hakim önüne gelen dosyadaki sanığın beraat etme olasılığını da göz önüne alarak tutukluluğun devam edip etmeyeceğini takdir yetkisi kapsamında değerlendirebilecektir.
4- “Hakimlerin kararlarını didikliyor değiliz. Bir ay önce ‘tahliye taleplerinin reddine’ diyorsun, bir ay sonra ByLock kullanıp kullanmadığı cevabı bile gelmeden, sanıkların üzerinde çıkan dijital delillerle ilgili cevap gelmeden, tanıkların yarısı dinlenmeden, değişen bir delil durumu olmadan sen çıkıyorsun tahliye diyorsun. Yani çok şüpheli hale getiriyorsun, bu çok şüpheli hal araştırılmalı.”
Bylock’un tek başına bir delil değeri taşımayacağı son MİT açıklamasıyla da pekişmiş oldu. MİT bu bilgilerin istihbari çalışmalar sırasında elde edildiğini basın açıklamasıyla da ortaya koymuştur.
Bu dosyada sanık dinlenmişken tanıkların çoğunluğunun dinlenmemiş olması gerekçesiyle tutukluğa devam edilmesi, adeta tanığın duruşmalara gelmeyerek sanığı cezalandırması anlamını da taşıyacaktır.
#21RehinGazeteci olayında HSYK Başkanvekilinin madde madde hukuku katledişi..
HSYK Başkanvekili Mehmet Yılmaz, “Hakimlerin kararlarını didikliyor değiliz. Bir ay önce ‘tahliye taleplerinin reddine’ diyorsun, bir ay sonra ByLock kullanıp kullanmadığı cevabı bile gelmeden, sanıkların üzerinde çıkan dijital delillerle ilgili cevap gelmeden, tanıkların yarısı dinlenmeden, değişen bir delil durumu olmadan sen çıkıyorsun tahliye diyorsun. Yani çok şüpheli hale getiriyorsun, bu çok şüpheli hal araştırılmalı.” diye konuştu.
MADDE MADDE HSYK BAŞKANININ İTİRAFLARI
1- “Delillerin henüz toplanmamış olması ve dosyanın tekemmül etmemiş olması nedeniyle hakimin takdir yetkisi kapsamında değerlendirilebilecek bir durumun söz konusu olmadığı” gerekçesi..
Burada dosyanın tekemmül etmemiş, yani delil değerlendirmesi yapılmadan mahkeme önüne getirilmiş olduğu ve sanıkların cezalandırılmalarının istendiği açıkça itiraf edilmiş..
Dosya kapsamına bakıldığında da sanıkların ifadeleri alınmış, delil bağlamında ev aramaları v.s.yapılmış, irtibatları olan kişilerle ilgili HTS kayıtları dosyaya girmiş durumdadır. Sanık ifadelerinin alınmış olması durumu ceza yargılamalarında tahliye edilme gerekçelerinden en önemlisi olarak karşımıza çıkıyor ve bu konuda hakime takdir yetkisi tanınmıştır.
Tutuklamanın başvurulacak en son çare olması ve başkaca verilecek adli kontrol kararıyla amaca ulaşılabileceği aşikarken emir komuta zinciri ile çalışmıyorsa!! mahkemeye “bırakamazsın” demek mümkün değildir.
Tutuklama nedenlerinin var olması halinde dahi tutuklamanın gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceği kanun koyucu tarafından hakimin takdirine bırakılmıştır.
Türk Hukukunda kanun koyucu tutuklama nedenlerinin var olması halini mutlak tutuklamayı gerektirecek şekilde vurgulamaktan özenle kaçınarak, tutuklamanın
gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceğini yine de hakimin takdirine bırakmıştır.
2- “verilen tahliye kararının makul, mantıklı ve geçerli nedenlere dayanmadığı, tutarsız ve hukukilikten uzak olduğu, haklarında eş değer deliller bulunan sanıklar arasında farklı işlemi gerektiren sebebi ikna edici, adil ve tutarlı bir şekilde izahtan uzak olduğu,” gerekçesi:
Süreçte görüldüğü kadarıyla maalesef mahkemelerin birçoğunun tahliye, tutuklama v.s gibi kararları gerekçe içermiyor,sadece TCK, CMK gibi kanunlardaki maddelerin tekrarıyla yetiniliyor. Bu bir eksiklik ve istenildiğinde aleyhe kullanılabilecek bir donedir.
Ama bir dava açıldıysa her şeyiyle bu dosya artık o mahkeme hakimine aittir ve onun dosyası ile ilgili yapacağı değerlendirmelere hukuk devletlerinde müdahale edilemez. Hatalı ve eksik kararlar verilmiş olabilir ancak bu mahkeme ve hakimce verilen kararların iptali, temyizi v.s. mümkündür. Ancak kararın gereğini yerine getirmeme, kanunu dolanmak suretiyle uygulanabilirliğini engelleme suçtur.
3- “sanıklara isnat edilen suçların ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütü kurma ve yönetme’ suçları olduğu, 15 Temmuz kanlı darbe girişimi esnasında verilen şehit ve yaralı sayısı, kalkışmanın meydana getirdiği toplumsal travmanın izlerinin halen devam etmesi gibi realiteler göz önünde bulundurulduğunda, deliller tamamıyla toplanmadan ve kuvvetli suç şüphesini gösteren mevcut somut deliller de yeterli derecede incelenmeden, işin önemi, tutuklu sanıklara atılı suçlar için Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen ceza miktarları ile ölçülülük ilkesi gözetilmeden verilen tahliye kararının toplumda infial uyandırdığı ve kamuoyu vicdanını yaraladığı”
Sanıkların üzerine atılı suçlamayı belirtirken dahi manipülasyona başvuruluyor. Zira bu dosyadaki kişilerin büyük bölümüne örgüt üyeliği suçlaması var, ama açıklamada HSYK Başkanvekili dosyada olmayan yöneticilik suçlamasından bahsediyor.
Yine bu dosyadaki sanıkların hepsi gazeteci olmasına rağmen ve darbe girişiminde herhangi bir görev icra etmemelerine rağmen suçlu oldukları ön kabulüyle yapılmış masumiyet karinesini yerle bir eden ve mahkemeye adeta cezalandırma emri veren bir açıklama yapılmış.
Darbe girişiminde görev icra edip etmediğine dair herhangi bir bulgu yokken bu sanıkların bu kalkışmanın hangi aşamasında dahli olmuş ki şehit ve yaralı sayısının çokluğu tutuklu kalmalarına gerekçe yapılabilsin.
Ceza hukukunun en önemli prensibi masuniyet karinesi iken ve bu sanıkların kalkışma hareketi içerisinde yer aldıklarına ilişkin bir suçüstü hali de yokken toplumda travma yaşanmış olması gerekçesiyle tutukluluğun devam ettirilmesi hukuki olmadığı gibi vicdani de olmayacaktır.
Türk Ceza Kanununda öngörülen ceza miktarlarını esas alarak tutukluluğu devam ettirmek suçüstü halleri dışında vicdani olmadığı gibi kanuni de olmayacaktır. Mahkeme ve hakim önüne gelen dosyadaki sanığın beraat etme olasılığını da göz önüne alarak tutukluluğun devam edip etmeyeceğini takdir yetkisi kapsamında değerlendirebilecektir.
4- “Hakimlerin kararlarını didikliyor değiliz. Bir ay önce ‘tahliye taleplerinin reddine’ diyorsun, bir ay sonra ByLock kullanıp kullanmadığı cevabı bile gelmeden, sanıkların üzerinde çıkan dijital delillerle ilgili cevap gelmeden, tanıkların yarısı dinlenmeden, değişen bir delil durumu olmadan sen çıkıyorsun tahliye diyorsun. Yani çok şüpheli hale getiriyorsun, bu çok şüpheli hal araştırılmalı.”
Bylock’un tek başına bir delil değeri taşımayacağı son MİT açıklamasıyla da pekişmiş oldu. MİT bu bilgilerin istihbari çalışmalar sırasında elde edildiğini basın açıklamasıyla da ortaya koymuştur.
Bu dosyada sanık dinlenmişken tanıkların çoğunluğunun dinlenmemiş olması gerekçesiyle tutukluğa devam edilmesi, adeta tanığın duruşmalara gelmeyerek sanığı cezalandırması anlamını da taşıyacaktır.