İnsan Hakları İzleme Örgütü, Türkiye’de işkence iddialarının arttığını belirtti.
Bu suçlar hakkında etkili soruşturmalar yapılmadığı ve suçlularının cezasız kaldığını belirtti. İşkencenin hedefinde ise Kürtler, solcular ve Hizmet Hareketi mensupları var.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch – HRW) 2019 yılına ait değerlendirmelerin yer aldığı 2020 Dünya Raporu’nu yayınladı. Rapor Türkiye hakkında da geniş kapsamlı bir değerlendirme içeriyor.
SON 4 YILDA CİDDİ EROZYON YAŞANDI
Rapora göre Türkiye’de son dört yıldır hukukun üstünlüğü ve demokrasi alanlarında ciddi bir erozyon yaşandı.
Raporda yürütmenin ve siyasetin Türk yargısı üzerindeki kontrol ve etkisinin artmasıyla mahkemelerin sistematik olarak asılsız suçlamaları kabul ettiği, ikna edici kanıtlar olmadan hükumetin siyasi muhalif olarak kabul ettiği gazeteci, muhalif siyasetçi, aktivist ve insan hakları savunucuları hakkında hüküm verdiği belirtiliyor.
EN BÜYÜK MAĞDUR HİZMET HAREKETİ MENSUPLARI
New York merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün değerlendirmesine göre bu muamelelere maruz kalan en büyük grubun Hizmet Hareketi mensupları olduğu vurgulandı.
OLAĞANÜSTÜ HAL, TÜRKİYE’NİN SİCİLİNİ GERİLETTİ
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporuna göre 2018 yılı Temmuz ayında sona eren olağanüstü hal, Türkiye’nin insan hakları sicilini geriletti. Terör suçları suistimali, darbe girişimi sonrasındaki üçüncü yılda da devam etti.
Raporda, “Adalet Bakanlığı verilerine göre 2019 yılı Temmuz ayı itibarıyla Gülen hareketiyle ilişkili oldukları gerekçesiyle haklarında dava açılanların sayısı 69 bin 259, kriminal soruşturma altında olanların sayısıysa 155 bin 560. Bu kişilerden 29 bin 487’si yargılama sırasında veya sonrasında tutuklu. Yaklaşık 8 bin 500 kişi ise PKK/KCK ile bağlantılı olduğu iddiasıyla yargılama sırasında veya sonrasında tutuklu. Daha fazlası da serbest ancak yargılaması devam ediyor. Bu konuya ilişkin resmi rakamlar elde edilemedi,” deniliyor.
Rapor, 2018 yılı Temmuz ayında valilere güvenlik ve kamu düzenini gözetme gerekçesiyle daha fazla yetki tanınmasıyla birlikte toplanma hakkına ciddi kısıtlamalar getirildiğini, uygulamanın Güneydoğu’daki Kürt nüfusu ve ülke genelindeki LGBT toplumunu orantısız ölçüde hedef aldığını kaydediyor.
25 Ekim 2019 itibariyle 2017’de OHAL KHK’ları ile atılanları görüşmek üzere kurulan komisyon 92 bin kişinin durumunu inceledi ve sadece 8 bin 100’ünü işe iade etti. 34 bin 200 dosyanın incelenmesi ise sürüyor. İdare mahkemelerindeki duruşmaların ise yavaş bir şekilde sürdüğü belirtildi.
2016 yılı Temmuz ayındaki darbe girişimi sonrası askerlerin yargılamalarının ise sürdüğü belirtildi. Adalet Bakanlığı verilerine göre 3 bin 611 kişinin suçlandığı, 2 bin 608’inin ise beraat ettiğ kaydedildi. İstinaf mahkemelerinde bazı davaların sonuçlandığı, bazı dosyaların incelemesinin ise devam ettiği ifade edildi.
Yargı reformunun Ekim ayında TBMM tarafından kabul edildiği ancak reform önerisindeki bazı muğlaklıkların Türk yargı sistemindeki derin noksanlıkları gidermek için somut önlemler almayı engellediği bilgisi de raporda yer alıyor.
MEDYA ÜZERİNDEKİ BASKILAR VE SANSÜR
Rapor, Türkiye’de 119 gazetecinin ‘terör propagandası yaymak’ ve ‘terör örgütü üyesi olmak’ gibi suçlamalar nedeniyle hapis yattığını, yüzlercesinin hakkında yargılamanın devam ettiği ancak serbest oldukları kaydedildi.
HRW, televizyon kanalları dahil medyanın büyük çoğunluğunun AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın siyasi çizgisini izlediğini kaydediyor.
AHMET ALTAN’IN DOSYASI BAŞTAN BERİ “KEYFİ”
Teröre yardım ve yataklık suçlamasıyla yazar Ahmet Altan’ın 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldıktan ve 3 yıldan fazla cezaevinde tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildiği, ancak bir hafta sonra mahkemenin kararını değiştirerek Altan’ı yeniden tutukladığı hatırlatıldı. HRW, Ahmet Altan’ın dosyasının baştan beri keyfi olduğunu ve yürütme tarafından mahkemenin ağır siyasi baskı altında olduğu vurgulandı.
Yetkililerin internet sitelerini erişime kapatmaya ve bazı içeriklerin kaldırılmasını istemeye devam ettiği, ayrıca binlerce kişinin sosyal medya paylaşımları nedeniyle araştırma, soruşturma ve yargılamalara maruz kaldığı kaydedildi. Erdoğan’ın 2014 yılında cumhurbaşkanı olmasından beri “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla soruşturulan ve dava açılanların sayısında “çarpıcı bir yükseliş” yaşandığı hatırlatıldı.
Kürt medyasında faaliyet gösteren gazetecilerin orantısız şekilde hedef alındığını belirten rapor, Güneydoğu’dan yapılan haberciliğin ağır kısıtlama altında olduğuna dikkat çekiyor.
Rapor, “Ağustos ayında alınan kararla internet yayıncılığının RTÜK denetimi altına girmesiyle birlikte YouTube üzerinden yapılan haber yayınlarının, Netflix gibi platformların, Periscope üzerinden yapılan sosyal medya yayıncılığının RTÜK yaptırımlarına maruz kalabileceği tehdidi ve internet yayıncılarına getirilen ruhsat zorunluluğu, online haber ve diğer içeriklerin daha fazla sansür altına girme riskini beraberinde getiriyor,” görüşüne de yer veriyor.
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na yönelik cumhurbaşkanına hakaret suçlamaları ve 2012-2017 yılları arasındaki sosyal medya paylaşımları nedeniyle dokuz yıl sekiz ay hapis cezasına çarptırılması da raporda muhalif siyasetçilerin maruz kaldığı uygulamalara örnek gösteriliyor.
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI HEDEFTE
Rapor, Osman Kavala’nın Gezi Parkı protestolarına mali destek sağladığı gerekçesiyle 2017 yılı Kasım ayından bu yana tutuklu olduğuna dikkat çekiyor.
Aralarında insan hakları avukatlarının da olduğu hukukçuların cezalandırılmaya devam edilmesini terör suçlamalarının suistimali olarak niteleyen rapor, Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı avukat Selçuk Kozağaçlı’nın silahlı bir örgüte üye olma suçlamasıyla 11 yıl hapis cezasına çarptırılması buna örnek gösteriyor.
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin 28 Kasım 2015’te vurularak öldürülmesiyle ilgili etkili bir soruşturma yürütülmediğini vurgulayan rapor, İstanbul’da LGBT toplumunun düzenlediği Gurur Yürüyüşü’nün beşinci kez yasaklandığını, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadın hakları savunucularına karşı göz yaşartıcı gazla müdahale edildiğini de hatırlatıyor.
KÜRTLER, SOLCULAR VE GÜLEN HAREKETİ MENSUPLARI
Rapor, gözaltına alınanların ve hapishanelerdeki mahkumların işkence, gaddarca, insanlık dışı ve aşağılayıcı kötü muameleye maruz kalmasıyla” ilgili iddialardaki artışın Türkiye’nin bu alanda daha önce kaydettiği kazanımları geri çevirdiğini yazıyor. Rapora göre bu tür muamelelere en çok maruz kalanlar “Kürtler, solcular ve Gülen hareketi üyesi olduğu iddia edilenler.”
SORUMLULAR CEZASIZ KALIYOR
Savcıların bu tür iddialar konusunda gerekli soruşturmaları yürütmediği ve bu bu suçları işleyen güvenlik güçleri ve devlet görevlilerinin cezasız kalmasının yaygınlaştığı ifade edildi.
ZORLA KAYBETMELER
Raporda, Türkiye’de 2019 yılında 6’sı Şubat ve biri Ağustos ayında olmak üzere Gülen Hareketi üyesi olduğu iddia edilen 7 kişinin devlet görevlileri tarafından zorla kaçırıldığı, 6’sının daha sonra polis merkezlerinde ortaya çıktığı, tutuklandığı ve ailelerinin tuttuğu avukatla görüşmelerinin yasaklandığı ifade edildi.
KOMİTE RAPORLARININ YAYINLANMASI ENGELLENDİ
HRW, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) darbe girişiminden sonra Türkiye’deki gözaltı merkezlerine 2 ziyaret gerçekleştirdiği ve bunlardan birinin Mayıs 2019’da yapıldığı, Türk hükumetinin her 2 ziyaret sonrasında heyetin raporlarının yayınlanmasına izin vermediğini kaydetti.
İADELERDE YASAL PROSEDÜRLER İŞLETİLMEDİ
Raporda, Türk hükumetinin 2019 yılında çoğu öğretmen yurt dışındaki Gülen Hareketi mensuplarını iade girişimlerine devam ettiği belirtildi. Bu konuda Türk hükumetinin isteklerine boyun eğen ülkelerin yasal prosedürleri işletmediği ve işlemlerin hakim gözetiminde yapılmadığı vurgulandı. Türkiye’ye getirilmeleri sonrasında bu kişilerin yargılanarak tutuklandıkları ifade edildi.
PKK İLE HDP ARASINDA FARK GÖZETİLMİYOR
Rapor, Erdoğan hükumetinin PKK ile son genel seçimlerde toplam oyun yüzde 11,9’unu alan HDP arasında fark gözetmeyi reddettiğini yazıyor.
İçişleri Bakanlığının ağustosta Diyarbakır, Van ve Mardin’in HDP’li belediye başkanlarını görevden alıp yerlerine kayyum atadığını hatırlatan rapor, uygulamanın bölgedeki diğer HDP’li belediyelerle devam ettiğini, Diyarbakır Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı’nınsa halen hapiste olduğunu kaydediyor.
Türkiye’nin eski HDP Eş-Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden çıkan salıverme kararına uymaması ise rapora göre kriminal soruşturma ve gözaltı uygulamasının siyasi amaçla kullanıldığının en net örneği.
MÜLTECİLERE ŞİDDET VE SÖZLÜ TEHDİT
Türkiye’nin dünyada en büyük mülteci nüfusa ev sahipliği yaptığına dikkat çeken rapor, Türkiye’de yaşayan Suriyeli mülteci sayısını 3 milyon 700 bin olarak veriyor, Türkiye’de Afganistan, Irak ve diğer ülkelerden de çok sayıda mülteci bulunduğunu kaydediyor.
Türk yetkililerin İstanbul ve diğer bazı kentlerdeki Suriyeli mültecileri sınır dışı ederek hukuksuz şekilde Suriye’ye gönderdiği, hatta bazı mültecilere karşı şiddet ve sözlü tehdit kullandığı iddiaları da raporun ayrıntıları arasında.
Rapor ayrıca Suriye sınırının yeni sığınmacılara kapalı olduğu hatırlatmasını yapıyor.
AİHM’NİN ALPASLAN ALTAN KARARI
Raporda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Nisan ayında Anayasa Mahkemesi üyesi Alpaslan Altan’ın yanlışlıkla özgürlüğünden edildiği ve tutuklanmasını gerektirecek makul şüphe bulunmadığı sonucuna vardığını belirtti.
HRW, ayrıca AİHM’in Eylül ayında cezaevindeki kişilerin ailelerinden çok uzaktaki şehirlerde tutulduğu ve bu durumun kişilerin özel ve aile hayat haklarının ihlali anlamına geldiği konusunda sonuca vardığını belirtti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Türkiye’de işkence iddialarının arttığını belirtti.
Bu suçlar hakkında etkili soruşturmalar yapılmadığı ve suçlularının cezasız kaldığını belirtti. İşkencenin hedefinde ise Kürtler, solcular ve Hizmet Hareketi mensupları var.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch – HRW) 2019 yılına ait değerlendirmelerin yer aldığı 2020 Dünya Raporu’nu yayınladı. Rapor Türkiye hakkında da geniş kapsamlı bir değerlendirme içeriyor.
SON 4 YILDA CİDDİ EROZYON YAŞANDI
Rapora göre Türkiye’de son dört yıldır hukukun üstünlüğü ve demokrasi alanlarında ciddi bir erozyon yaşandı.
Raporda yürütmenin ve siyasetin Türk yargısı üzerindeki kontrol ve etkisinin artmasıyla mahkemelerin sistematik olarak asılsız suçlamaları kabul ettiği, ikna edici kanıtlar olmadan hükumetin siyasi muhalif olarak kabul ettiği gazeteci, muhalif siyasetçi, aktivist ve insan hakları savunucuları hakkında hüküm verdiği belirtiliyor.
EN BÜYÜK MAĞDUR HİZMET HAREKETİ MENSUPLARI
New York merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün değerlendirmesine göre bu muamelelere maruz kalan en büyük grubun Hizmet Hareketi mensupları olduğu vurgulandı.
OLAĞANÜSTÜ HAL, TÜRKİYE’NİN SİCİLİNİ GERİLETTİ
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporuna göre 2018 yılı Temmuz ayında sona eren olağanüstü hal, Türkiye’nin insan hakları sicilini geriletti. Terör suçları suistimali, darbe girişimi sonrasındaki üçüncü yılda da devam etti.
Raporda, “Adalet Bakanlığı verilerine göre 2019 yılı Temmuz ayı itibarıyla Gülen hareketiyle ilişkili oldukları gerekçesiyle haklarında dava açılanların sayısı 69 bin 259, kriminal soruşturma altında olanların sayısıysa 155 bin 560. Bu kişilerden 29 bin 487’si yargılama sırasında veya sonrasında tutuklu. Yaklaşık 8 bin 500 kişi ise PKK/KCK ile bağlantılı olduğu iddiasıyla yargılama sırasında veya sonrasında tutuklu. Daha fazlası da serbest ancak yargılaması devam ediyor. Bu konuya ilişkin resmi rakamlar elde edilemedi,” deniliyor.
Rapor, 2018 yılı Temmuz ayında valilere güvenlik ve kamu düzenini gözetme gerekçesiyle daha fazla yetki tanınmasıyla birlikte toplanma hakkına ciddi kısıtlamalar getirildiğini, uygulamanın Güneydoğu’daki Kürt nüfusu ve ülke genelindeki LGBT toplumunu orantısız ölçüde hedef aldığını kaydediyor.
25 Ekim 2019 itibariyle 2017’de OHAL KHK’ları ile atılanları görüşmek üzere kurulan komisyon 92 bin kişinin durumunu inceledi ve sadece 8 bin 100’ünü işe iade etti. 34 bin 200 dosyanın incelenmesi ise sürüyor. İdare mahkemelerindeki duruşmaların ise yavaş bir şekilde sürdüğü belirtildi.
2016 yılı Temmuz ayındaki darbe girişimi sonrası askerlerin yargılamalarının ise sürdüğü belirtildi. Adalet Bakanlığı verilerine göre 3 bin 611 kişinin suçlandığı, 2 bin 608’inin ise beraat ettiğ kaydedildi. İstinaf mahkemelerinde bazı davaların sonuçlandığı, bazı dosyaların incelemesinin ise devam ettiği ifade edildi.
Yargı reformunun Ekim ayında TBMM tarafından kabul edildiği ancak reform önerisindeki bazı muğlaklıkların Türk yargı sistemindeki derin noksanlıkları gidermek için somut önlemler almayı engellediği bilgisi de raporda yer alıyor.
MEDYA ÜZERİNDEKİ BASKILAR VE SANSÜR
Rapor, Türkiye’de 119 gazetecinin ‘terör propagandası yaymak’ ve ‘terör örgütü üyesi olmak’ gibi suçlamalar nedeniyle hapis yattığını, yüzlercesinin hakkında yargılamanın devam ettiği ancak serbest oldukları kaydedildi.
HRW, televizyon kanalları dahil medyanın büyük çoğunluğunun AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın siyasi çizgisini izlediğini kaydediyor.
AHMET ALTAN’IN DOSYASI BAŞTAN BERİ “KEYFİ”
Teröre yardım ve yataklık suçlamasıyla yazar Ahmet Altan’ın 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldıktan ve 3 yıldan fazla cezaevinde tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildiği, ancak bir hafta sonra mahkemenin kararını değiştirerek Altan’ı yeniden tutukladığı hatırlatıldı. HRW, Ahmet Altan’ın dosyasının baştan beri keyfi olduğunu ve yürütme tarafından mahkemenin ağır siyasi baskı altında olduğu vurgulandı.
Yetkililerin internet sitelerini erişime kapatmaya ve bazı içeriklerin kaldırılmasını istemeye devam ettiği, ayrıca binlerce kişinin sosyal medya paylaşımları nedeniyle araştırma, soruşturma ve yargılamalara maruz kaldığı kaydedildi. Erdoğan’ın 2014 yılında cumhurbaşkanı olmasından beri “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla soruşturulan ve dava açılanların sayısında “çarpıcı bir yükseliş” yaşandığı hatırlatıldı.
Kürt medyasında faaliyet gösteren gazetecilerin orantısız şekilde hedef alındığını belirten rapor, Güneydoğu’dan yapılan haberciliğin ağır kısıtlama altında olduğuna dikkat çekiyor.
Rapor, “Ağustos ayında alınan kararla internet yayıncılığının RTÜK denetimi altına girmesiyle birlikte YouTube üzerinden yapılan haber yayınlarının, Netflix gibi platformların, Periscope üzerinden yapılan sosyal medya yayıncılığının RTÜK yaptırımlarına maruz kalabileceği tehdidi ve internet yayıncılarına getirilen ruhsat zorunluluğu, online haber ve diğer içeriklerin daha fazla sansür altına girme riskini beraberinde getiriyor,” görüşüne de yer veriyor.
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na yönelik cumhurbaşkanına hakaret suçlamaları ve 2012-2017 yılları arasındaki sosyal medya paylaşımları nedeniyle dokuz yıl sekiz ay hapis cezasına çarptırılması da raporda muhalif siyasetçilerin maruz kaldığı uygulamalara örnek gösteriliyor.
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI HEDEFTE
Rapor, Osman Kavala’nın Gezi Parkı protestolarına mali destek sağladığı gerekçesiyle 2017 yılı Kasım ayından bu yana tutuklu olduğuna dikkat çekiyor.
Aralarında insan hakları avukatlarının da olduğu hukukçuların cezalandırılmaya devam edilmesini terör suçlamalarının suistimali olarak niteleyen rapor, Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı avukat Selçuk Kozağaçlı’nın silahlı bir örgüte üye olma suçlamasıyla 11 yıl hapis cezasına çarptırılması buna örnek gösteriyor.
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin 28 Kasım 2015’te vurularak öldürülmesiyle ilgili etkili bir soruşturma yürütülmediğini vurgulayan rapor, İstanbul’da LGBT toplumunun düzenlediği Gurur Yürüyüşü’nün beşinci kez yasaklandığını, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadın hakları savunucularına karşı göz yaşartıcı gazla müdahale edildiğini de hatırlatıyor.
KÜRTLER, SOLCULAR VE GÜLEN HAREKETİ MENSUPLARI
Rapor, gözaltına alınanların ve hapishanelerdeki mahkumların işkence, gaddarca, insanlık dışı ve aşağılayıcı kötü muameleye maruz kalmasıyla” ilgili iddialardaki artışın Türkiye’nin bu alanda daha önce kaydettiği kazanımları geri çevirdiğini yazıyor. Rapora göre bu tür muamelelere en çok maruz kalanlar “Kürtler, solcular ve Gülen hareketi üyesi olduğu iddia edilenler.”
SORUMLULAR CEZASIZ KALIYOR
Savcıların bu tür iddialar konusunda gerekli soruşturmaları yürütmediği ve bu bu suçları işleyen güvenlik güçleri ve devlet görevlilerinin cezasız kalmasının yaygınlaştığı ifade edildi.
ZORLA KAYBETMELER
Raporda, Türkiye’de 2019 yılında 6’sı Şubat ve biri Ağustos ayında olmak üzere Gülen Hareketi üyesi olduğu iddia edilen 7 kişinin devlet görevlileri tarafından zorla kaçırıldığı, 6’sının daha sonra polis merkezlerinde ortaya çıktığı, tutuklandığı ve ailelerinin tuttuğu avukatla görüşmelerinin yasaklandığı ifade edildi.
KOMİTE RAPORLARININ YAYINLANMASI ENGELLENDİ
HRW, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) darbe girişiminden sonra Türkiye’deki gözaltı merkezlerine 2 ziyaret gerçekleştirdiği ve bunlardan birinin Mayıs 2019’da yapıldığı, Türk hükumetinin her 2 ziyaret sonrasında heyetin raporlarının yayınlanmasına izin vermediğini kaydetti.
İADELERDE YASAL PROSEDÜRLER İŞLETİLMEDİ
Raporda, Türk hükumetinin 2019 yılında çoğu öğretmen yurt dışındaki Gülen Hareketi mensuplarını iade girişimlerine devam ettiği belirtildi. Bu konuda Türk hükumetinin isteklerine boyun eğen ülkelerin yasal prosedürleri işletmediği ve işlemlerin hakim gözetiminde yapılmadığı vurgulandı. Türkiye’ye getirilmeleri sonrasında bu kişilerin yargılanarak tutuklandıkları ifade edildi.
PKK İLE HDP ARASINDA FARK GÖZETİLMİYOR
Rapor, Erdoğan hükumetinin PKK ile son genel seçimlerde toplam oyun yüzde 11,9’unu alan HDP arasında fark gözetmeyi reddettiğini yazıyor.
İçişleri Bakanlığının ağustosta Diyarbakır, Van ve Mardin’in HDP’li belediye başkanlarını görevden alıp yerlerine kayyum atadığını hatırlatan rapor, uygulamanın bölgedeki diğer HDP’li belediyelerle devam ettiğini, Diyarbakır Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı’nınsa halen hapiste olduğunu kaydediyor.
Türkiye’nin eski HDP Eş-Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden çıkan salıverme kararına uymaması ise rapora göre kriminal soruşturma ve gözaltı uygulamasının siyasi amaçla kullanıldığının en net örneği.
MÜLTECİLERE ŞİDDET VE SÖZLÜ TEHDİT
Türkiye’nin dünyada en büyük mülteci nüfusa ev sahipliği yaptığına dikkat çeken rapor, Türkiye’de yaşayan Suriyeli mülteci sayısını 3 milyon 700 bin olarak veriyor, Türkiye’de Afganistan, Irak ve diğer ülkelerden de çok sayıda mülteci bulunduğunu kaydediyor.
Türk yetkililerin İstanbul ve diğer bazı kentlerdeki Suriyeli mültecileri sınır dışı ederek hukuksuz şekilde Suriye’ye gönderdiği, hatta bazı mültecilere karşı şiddet ve sözlü tehdit kullandığı iddiaları da raporun ayrıntıları arasında.
Rapor ayrıca Suriye sınırının yeni sığınmacılara kapalı olduğu hatırlatmasını yapıyor.
AİHM’NİN ALPASLAN ALTAN KARARI
Raporda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Nisan ayında Anayasa Mahkemesi üyesi Alpaslan Altan’ın yanlışlıkla özgürlüğünden edildiği ve tutuklanmasını gerektirecek makul şüphe bulunmadığı sonucuna vardığını belirtti.
HRW, ayrıca AİHM’in Eylül ayında cezaevindeki kişilerin ailelerinden çok uzaktaki şehirlerde tutulduğu ve bu durumun kişilerin özel ve aile hayat haklarının ihlali anlamına geldiği konusunda sonuca vardığını belirtti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Türkiye’de işkence iddialarının arttığını belirtti.
Bu suçlar hakkında etkili soruşturmalar yapılmadığı ve suçlularının cezasız kaldığını belirtti. İşkencenin hedefinde ise Kürtler, solcular ve Hizmet Hareketi mensupları var.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch – HRW) 2019 yılına ait değerlendirmelerin yer aldığı 2020 Dünya Raporu’nu yayınladı. Rapor Türkiye hakkında da geniş kapsamlı bir değerlendirme içeriyor.
SON 4 YILDA CİDDİ EROZYON YAŞANDI
Rapora göre Türkiye’de son dört yıldır hukukun üstünlüğü ve demokrasi alanlarında ciddi bir erozyon yaşandı.
Raporda yürütmenin ve siyasetin Türk yargısı üzerindeki kontrol ve etkisinin artmasıyla mahkemelerin sistematik olarak asılsız suçlamaları kabul ettiği, ikna edici kanıtlar olmadan hükumetin siyasi muhalif olarak kabul ettiği gazeteci, muhalif siyasetçi, aktivist ve insan hakları savunucuları hakkında hüküm verdiği belirtiliyor.
EN BÜYÜK MAĞDUR HİZMET HAREKETİ MENSUPLARI
New York merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün değerlendirmesine göre bu muamelelere maruz kalan en büyük grubun Hizmet Hareketi mensupları olduğu vurgulandı.
OLAĞANÜSTÜ HAL, TÜRKİYE’NİN SİCİLİNİ GERİLETTİ
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporuna göre 2018 yılı Temmuz ayında sona eren olağanüstü hal, Türkiye’nin insan hakları sicilini geriletti. Terör suçları suistimali, darbe girişimi sonrasındaki üçüncü yılda da devam etti.
Raporda, “Adalet Bakanlığı verilerine göre 2019 yılı Temmuz ayı itibarıyla Gülen hareketiyle ilişkili oldukları gerekçesiyle haklarında dava açılanların sayısı 69 bin 259, kriminal soruşturma altında olanların sayısıysa 155 bin 560. Bu kişilerden 29 bin 487’si yargılama sırasında veya sonrasında tutuklu. Yaklaşık 8 bin 500 kişi ise PKK/KCK ile bağlantılı olduğu iddiasıyla yargılama sırasında veya sonrasında tutuklu. Daha fazlası da serbest ancak yargılaması devam ediyor. Bu konuya ilişkin resmi rakamlar elde edilemedi,” deniliyor.
Rapor, 2018 yılı Temmuz ayında valilere güvenlik ve kamu düzenini gözetme gerekçesiyle daha fazla yetki tanınmasıyla birlikte toplanma hakkına ciddi kısıtlamalar getirildiğini, uygulamanın Güneydoğu’daki Kürt nüfusu ve ülke genelindeki LGBT toplumunu orantısız ölçüde hedef aldığını kaydediyor.
25 Ekim 2019 itibariyle 2017’de OHAL KHK’ları ile atılanları görüşmek üzere kurulan komisyon 92 bin kişinin durumunu inceledi ve sadece 8 bin 100’ünü işe iade etti. 34 bin 200 dosyanın incelenmesi ise sürüyor. İdare mahkemelerindeki duruşmaların ise yavaş bir şekilde sürdüğü belirtildi.
2016 yılı Temmuz ayındaki darbe girişimi sonrası askerlerin yargılamalarının ise sürdüğü belirtildi. Adalet Bakanlığı verilerine göre 3 bin 611 kişinin suçlandığı, 2 bin 608’inin ise beraat ettiğ kaydedildi. İstinaf mahkemelerinde bazı davaların sonuçlandığı, bazı dosyaların incelemesinin ise devam ettiği ifade edildi.
Yargı reformunun Ekim ayında TBMM tarafından kabul edildiği ancak reform önerisindeki bazı muğlaklıkların Türk yargı sistemindeki derin noksanlıkları gidermek için somut önlemler almayı engellediği bilgisi de raporda yer alıyor.
MEDYA ÜZERİNDEKİ BASKILAR VE SANSÜR
Rapor, Türkiye’de 119 gazetecinin ‘terör propagandası yaymak’ ve ‘terör örgütü üyesi olmak’ gibi suçlamalar nedeniyle hapis yattığını, yüzlercesinin hakkında yargılamanın devam ettiği ancak serbest oldukları kaydedildi.
HRW, televizyon kanalları dahil medyanın büyük çoğunluğunun AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın siyasi çizgisini izlediğini kaydediyor.
AHMET ALTAN’IN DOSYASI BAŞTAN BERİ “KEYFİ”
Teröre yardım ve yataklık suçlamasıyla yazar Ahmet Altan’ın 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldıktan ve 3 yıldan fazla cezaevinde tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildiği, ancak bir hafta sonra mahkemenin kararını değiştirerek Altan’ı yeniden tutukladığı hatırlatıldı. HRW, Ahmet Altan’ın dosyasının baştan beri keyfi olduğunu ve yürütme tarafından mahkemenin ağır siyasi baskı altında olduğu vurgulandı.
Yetkililerin internet sitelerini erişime kapatmaya ve bazı içeriklerin kaldırılmasını istemeye devam ettiği, ayrıca binlerce kişinin sosyal medya paylaşımları nedeniyle araştırma, soruşturma ve yargılamalara maruz kaldığı kaydedildi. Erdoğan’ın 2014 yılında cumhurbaşkanı olmasından beri “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla soruşturulan ve dava açılanların sayısında “çarpıcı bir yükseliş” yaşandığı hatırlatıldı.
Kürt medyasında faaliyet gösteren gazetecilerin orantısız şekilde hedef alındığını belirten rapor, Güneydoğu’dan yapılan haberciliğin ağır kısıtlama altında olduğuna dikkat çekiyor.
Rapor, “Ağustos ayında alınan kararla internet yayıncılığının RTÜK denetimi altına girmesiyle birlikte YouTube üzerinden yapılan haber yayınlarının, Netflix gibi platformların, Periscope üzerinden yapılan sosyal medya yayıncılığının RTÜK yaptırımlarına maruz kalabileceği tehdidi ve internet yayıncılarına getirilen ruhsat zorunluluğu, online haber ve diğer içeriklerin daha fazla sansür altına girme riskini beraberinde getiriyor,” görüşüne de yer veriyor.
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na yönelik cumhurbaşkanına hakaret suçlamaları ve 2012-2017 yılları arasındaki sosyal medya paylaşımları nedeniyle dokuz yıl sekiz ay hapis cezasına çarptırılması da raporda muhalif siyasetçilerin maruz kaldığı uygulamalara örnek gösteriliyor.
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI HEDEFTE
Rapor, Osman Kavala’nın Gezi Parkı protestolarına mali destek sağladığı gerekçesiyle 2017 yılı Kasım ayından bu yana tutuklu olduğuna dikkat çekiyor.
Aralarında insan hakları avukatlarının da olduğu hukukçuların cezalandırılmaya devam edilmesini terör suçlamalarının suistimali olarak niteleyen rapor, Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı avukat Selçuk Kozağaçlı’nın silahlı bir örgüte üye olma suçlamasıyla 11 yıl hapis cezasına çarptırılması buna örnek gösteriyor.
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin 28 Kasım 2015’te vurularak öldürülmesiyle ilgili etkili bir soruşturma yürütülmediğini vurgulayan rapor, İstanbul’da LGBT toplumunun düzenlediği Gurur Yürüyüşü’nün beşinci kez yasaklandığını, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadın hakları savunucularına karşı göz yaşartıcı gazla müdahale edildiğini de hatırlatıyor.
KÜRTLER, SOLCULAR VE GÜLEN HAREKETİ MENSUPLARI
Rapor, gözaltına alınanların ve hapishanelerdeki mahkumların işkence, gaddarca, insanlık dışı ve aşağılayıcı kötü muameleye maruz kalmasıyla” ilgili iddialardaki artışın Türkiye’nin bu alanda daha önce kaydettiği kazanımları geri çevirdiğini yazıyor. Rapora göre bu tür muamelelere en çok maruz kalanlar “Kürtler, solcular ve Gülen hareketi üyesi olduğu iddia edilenler.”
SORUMLULAR CEZASIZ KALIYOR
Savcıların bu tür iddialar konusunda gerekli soruşturmaları yürütmediği ve bu bu suçları işleyen güvenlik güçleri ve devlet görevlilerinin cezasız kalmasının yaygınlaştığı ifade edildi.
ZORLA KAYBETMELER
Raporda, Türkiye’de 2019 yılında 6’sı Şubat ve biri Ağustos ayında olmak üzere Gülen Hareketi üyesi olduğu iddia edilen 7 kişinin devlet görevlileri tarafından zorla kaçırıldığı, 6’sının daha sonra polis merkezlerinde ortaya çıktığı, tutuklandığı ve ailelerinin tuttuğu avukatla görüşmelerinin yasaklandığı ifade edildi.
KOMİTE RAPORLARININ YAYINLANMASI ENGELLENDİ
HRW, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) darbe girişiminden sonra Türkiye’deki gözaltı merkezlerine 2 ziyaret gerçekleştirdiği ve bunlardan birinin Mayıs 2019’da yapıldığı, Türk hükumetinin her 2 ziyaret sonrasında heyetin raporlarının yayınlanmasına izin vermediğini kaydetti.
İADELERDE YASAL PROSEDÜRLER İŞLETİLMEDİ
Raporda, Türk hükumetinin 2019 yılında çoğu öğretmen yurt dışındaki Gülen Hareketi mensuplarını iade girişimlerine devam ettiği belirtildi. Bu konuda Türk hükumetinin isteklerine boyun eğen ülkelerin yasal prosedürleri işletmediği ve işlemlerin hakim gözetiminde yapılmadığı vurgulandı. Türkiye’ye getirilmeleri sonrasında bu kişilerin yargılanarak tutuklandıkları ifade edildi.
PKK İLE HDP ARASINDA FARK GÖZETİLMİYOR
Rapor, Erdoğan hükumetinin PKK ile son genel seçimlerde toplam oyun yüzde 11,9’unu alan HDP arasında fark gözetmeyi reddettiğini yazıyor.
İçişleri Bakanlığının ağustosta Diyarbakır, Van ve Mardin’in HDP’li belediye başkanlarını görevden alıp yerlerine kayyum atadığını hatırlatan rapor, uygulamanın bölgedeki diğer HDP’li belediyelerle devam ettiğini, Diyarbakır Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı’nınsa halen hapiste olduğunu kaydediyor.
Türkiye’nin eski HDP Eş-Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden çıkan salıverme kararına uymaması ise rapora göre kriminal soruşturma ve gözaltı uygulamasının siyasi amaçla kullanıldığının en net örneği.
MÜLTECİLERE ŞİDDET VE SÖZLÜ TEHDİT
Türkiye’nin dünyada en büyük mülteci nüfusa ev sahipliği yaptığına dikkat çeken rapor, Türkiye’de yaşayan Suriyeli mülteci sayısını 3 milyon 700 bin olarak veriyor, Türkiye’de Afganistan, Irak ve diğer ülkelerden de çok sayıda mülteci bulunduğunu kaydediyor.
Türk yetkililerin İstanbul ve diğer bazı kentlerdeki Suriyeli mültecileri sınır dışı ederek hukuksuz şekilde Suriye’ye gönderdiği, hatta bazı mültecilere karşı şiddet ve sözlü tehdit kullandığı iddiaları da raporun ayrıntıları arasında.
Rapor ayrıca Suriye sınırının yeni sığınmacılara kapalı olduğu hatırlatmasını yapıyor.
AİHM’NİN ALPASLAN ALTAN KARARI
Raporda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Nisan ayında Anayasa Mahkemesi üyesi Alpaslan Altan’ın yanlışlıkla özgürlüğünden edildiği ve tutuklanmasını gerektirecek makul şüphe bulunmadığı sonucuna vardığını belirtti.
HRW, ayrıca AİHM’in Eylül ayında cezaevindeki kişilerin ailelerinden çok uzaktaki şehirlerde tutulduğu ve bu durumun kişilerin özel ve aile hayat haklarının ihlali anlamına geldiği konusunda sonuca vardığını belirtti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Türkiye’de işkence iddialarının arttığını belirtti.
Bu suçlar hakkında etkili soruşturmalar yapılmadığı ve suçlularının cezasız kaldığını belirtti. İşkencenin hedefinde ise Kürtler, solcular ve Hizmet Hareketi mensupları var.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch – HRW) 2019 yılına ait değerlendirmelerin yer aldığı 2020 Dünya Raporu’nu yayınladı. Rapor Türkiye hakkında da geniş kapsamlı bir değerlendirme içeriyor.
SON 4 YILDA CİDDİ EROZYON YAŞANDI
Rapora göre Türkiye’de son dört yıldır hukukun üstünlüğü ve demokrasi alanlarında ciddi bir erozyon yaşandı.
Raporda yürütmenin ve siyasetin Türk yargısı üzerindeki kontrol ve etkisinin artmasıyla mahkemelerin sistematik olarak asılsız suçlamaları kabul ettiği, ikna edici kanıtlar olmadan hükumetin siyasi muhalif olarak kabul ettiği gazeteci, muhalif siyasetçi, aktivist ve insan hakları savunucuları hakkında hüküm verdiği belirtiliyor.
EN BÜYÜK MAĞDUR HİZMET HAREKETİ MENSUPLARI
New York merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün değerlendirmesine göre bu muamelelere maruz kalan en büyük grubun Hizmet Hareketi mensupları olduğu vurgulandı.
OLAĞANÜSTÜ HAL, TÜRKİYE’NİN SİCİLİNİ GERİLETTİ
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporuna göre 2018 yılı Temmuz ayında sona eren olağanüstü hal, Türkiye’nin insan hakları sicilini geriletti. Terör suçları suistimali, darbe girişimi sonrasındaki üçüncü yılda da devam etti.
Raporda, “Adalet Bakanlığı verilerine göre 2019 yılı Temmuz ayı itibarıyla Gülen hareketiyle ilişkili oldukları gerekçesiyle haklarında dava açılanların sayısı 69 bin 259, kriminal soruşturma altında olanların sayısıysa 155 bin 560. Bu kişilerden 29 bin 487’si yargılama sırasında veya sonrasında tutuklu. Yaklaşık 8 bin 500 kişi ise PKK/KCK ile bağlantılı olduğu iddiasıyla yargılama sırasında veya sonrasında tutuklu. Daha fazlası da serbest ancak yargılaması devam ediyor. Bu konuya ilişkin resmi rakamlar elde edilemedi,” deniliyor.
Rapor, 2018 yılı Temmuz ayında valilere güvenlik ve kamu düzenini gözetme gerekçesiyle daha fazla yetki tanınmasıyla birlikte toplanma hakkına ciddi kısıtlamalar getirildiğini, uygulamanın Güneydoğu’daki Kürt nüfusu ve ülke genelindeki LGBT toplumunu orantısız ölçüde hedef aldığını kaydediyor.
25 Ekim 2019 itibariyle 2017’de OHAL KHK’ları ile atılanları görüşmek üzere kurulan komisyon 92 bin kişinin durumunu inceledi ve sadece 8 bin 100’ünü işe iade etti. 34 bin 200 dosyanın incelenmesi ise sürüyor. İdare mahkemelerindeki duruşmaların ise yavaş bir şekilde sürdüğü belirtildi.
2016 yılı Temmuz ayındaki darbe girişimi sonrası askerlerin yargılamalarının ise sürdüğü belirtildi. Adalet Bakanlığı verilerine göre 3 bin 611 kişinin suçlandığı, 2 bin 608’inin ise beraat ettiğ kaydedildi. İstinaf mahkemelerinde bazı davaların sonuçlandığı, bazı dosyaların incelemesinin ise devam ettiği ifade edildi.
Yargı reformunun Ekim ayında TBMM tarafından kabul edildiği ancak reform önerisindeki bazı muğlaklıkların Türk yargı sistemindeki derin noksanlıkları gidermek için somut önlemler almayı engellediği bilgisi de raporda yer alıyor.
MEDYA ÜZERİNDEKİ BASKILAR VE SANSÜR
Rapor, Türkiye’de 119 gazetecinin ‘terör propagandası yaymak’ ve ‘terör örgütü üyesi olmak’ gibi suçlamalar nedeniyle hapis yattığını, yüzlercesinin hakkında yargılamanın devam ettiği ancak serbest oldukları kaydedildi.
HRW, televizyon kanalları dahil medyanın büyük çoğunluğunun AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın siyasi çizgisini izlediğini kaydediyor.
AHMET ALTAN’IN DOSYASI BAŞTAN BERİ “KEYFİ”
Teröre yardım ve yataklık suçlamasıyla yazar Ahmet Altan’ın 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldıktan ve 3 yıldan fazla cezaevinde tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildiği, ancak bir hafta sonra mahkemenin kararını değiştirerek Altan’ı yeniden tutukladığı hatırlatıldı. HRW, Ahmet Altan’ın dosyasının baştan beri keyfi olduğunu ve yürütme tarafından mahkemenin ağır siyasi baskı altında olduğu vurgulandı.
Yetkililerin internet sitelerini erişime kapatmaya ve bazı içeriklerin kaldırılmasını istemeye devam ettiği, ayrıca binlerce kişinin sosyal medya paylaşımları nedeniyle araştırma, soruşturma ve yargılamalara maruz kaldığı kaydedildi. Erdoğan’ın 2014 yılında cumhurbaşkanı olmasından beri “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla soruşturulan ve dava açılanların sayısında “çarpıcı bir yükseliş” yaşandığı hatırlatıldı.
Kürt medyasında faaliyet gösteren gazetecilerin orantısız şekilde hedef alındığını belirten rapor, Güneydoğu’dan yapılan haberciliğin ağır kısıtlama altında olduğuna dikkat çekiyor.
Rapor, “Ağustos ayında alınan kararla internet yayıncılığının RTÜK denetimi altına girmesiyle birlikte YouTube üzerinden yapılan haber yayınlarının, Netflix gibi platformların, Periscope üzerinden yapılan sosyal medya yayıncılığının RTÜK yaptırımlarına maruz kalabileceği tehdidi ve internet yayıncılarına getirilen ruhsat zorunluluğu, online haber ve diğer içeriklerin daha fazla sansür altına girme riskini beraberinde getiriyor,” görüşüne de yer veriyor.
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na yönelik cumhurbaşkanına hakaret suçlamaları ve 2012-2017 yılları arasındaki sosyal medya paylaşımları nedeniyle dokuz yıl sekiz ay hapis cezasına çarptırılması da raporda muhalif siyasetçilerin maruz kaldığı uygulamalara örnek gösteriliyor.
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI HEDEFTE
Rapor, Osman Kavala’nın Gezi Parkı protestolarına mali destek sağladığı gerekçesiyle 2017 yılı Kasım ayından bu yana tutuklu olduğuna dikkat çekiyor.
Aralarında insan hakları avukatlarının da olduğu hukukçuların cezalandırılmaya devam edilmesini terör suçlamalarının suistimali olarak niteleyen rapor, Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı avukat Selçuk Kozağaçlı’nın silahlı bir örgüte üye olma suçlamasıyla 11 yıl hapis cezasına çarptırılması buna örnek gösteriyor.
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin 28 Kasım 2015’te vurularak öldürülmesiyle ilgili etkili bir soruşturma yürütülmediğini vurgulayan rapor, İstanbul’da LGBT toplumunun düzenlediği Gurur Yürüyüşü’nün beşinci kez yasaklandığını, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadın hakları savunucularına karşı göz yaşartıcı gazla müdahale edildiğini de hatırlatıyor.
KÜRTLER, SOLCULAR VE GÜLEN HAREKETİ MENSUPLARI
Rapor, gözaltına alınanların ve hapishanelerdeki mahkumların işkence, gaddarca, insanlık dışı ve aşağılayıcı kötü muameleye maruz kalmasıyla” ilgili iddialardaki artışın Türkiye’nin bu alanda daha önce kaydettiği kazanımları geri çevirdiğini yazıyor. Rapora göre bu tür muamelelere en çok maruz kalanlar “Kürtler, solcular ve Gülen hareketi üyesi olduğu iddia edilenler.”
SORUMLULAR CEZASIZ KALIYOR
Savcıların bu tür iddialar konusunda gerekli soruşturmaları yürütmediği ve bu bu suçları işleyen güvenlik güçleri ve devlet görevlilerinin cezasız kalmasının yaygınlaştığı ifade edildi.
ZORLA KAYBETMELER
Raporda, Türkiye’de 2019 yılında 6’sı Şubat ve biri Ağustos ayında olmak üzere Gülen Hareketi üyesi olduğu iddia edilen 7 kişinin devlet görevlileri tarafından zorla kaçırıldığı, 6’sının daha sonra polis merkezlerinde ortaya çıktığı, tutuklandığı ve ailelerinin tuttuğu avukatla görüşmelerinin yasaklandığı ifade edildi.
KOMİTE RAPORLARININ YAYINLANMASI ENGELLENDİ
HRW, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) darbe girişiminden sonra Türkiye’deki gözaltı merkezlerine 2 ziyaret gerçekleştirdiği ve bunlardan birinin Mayıs 2019’da yapıldığı, Türk hükumetinin her 2 ziyaret sonrasında heyetin raporlarının yayınlanmasına izin vermediğini kaydetti.
İADELERDE YASAL PROSEDÜRLER İŞLETİLMEDİ
Raporda, Türk hükumetinin 2019 yılında çoğu öğretmen yurt dışındaki Gülen Hareketi mensuplarını iade girişimlerine devam ettiği belirtildi. Bu konuda Türk hükumetinin isteklerine boyun eğen ülkelerin yasal prosedürleri işletmediği ve işlemlerin hakim gözetiminde yapılmadığı vurgulandı. Türkiye’ye getirilmeleri sonrasında bu kişilerin yargılanarak tutuklandıkları ifade edildi.
PKK İLE HDP ARASINDA FARK GÖZETİLMİYOR
Rapor, Erdoğan hükumetinin PKK ile son genel seçimlerde toplam oyun yüzde 11,9’unu alan HDP arasında fark gözetmeyi reddettiğini yazıyor.
İçişleri Bakanlığının ağustosta Diyarbakır, Van ve Mardin’in HDP’li belediye başkanlarını görevden alıp yerlerine kayyum atadığını hatırlatan rapor, uygulamanın bölgedeki diğer HDP’li belediyelerle devam ettiğini, Diyarbakır Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı’nınsa halen hapiste olduğunu kaydediyor.
Türkiye’nin eski HDP Eş-Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden çıkan salıverme kararına uymaması ise rapora göre kriminal soruşturma ve gözaltı uygulamasının siyasi amaçla kullanıldığının en net örneği.
MÜLTECİLERE ŞİDDET VE SÖZLÜ TEHDİT
Türkiye’nin dünyada en büyük mülteci nüfusa ev sahipliği yaptığına dikkat çeken rapor, Türkiye’de yaşayan Suriyeli mülteci sayısını 3 milyon 700 bin olarak veriyor, Türkiye’de Afganistan, Irak ve diğer ülkelerden de çok sayıda mülteci bulunduğunu kaydediyor.
Türk yetkililerin İstanbul ve diğer bazı kentlerdeki Suriyeli mültecileri sınır dışı ederek hukuksuz şekilde Suriye’ye gönderdiği, hatta bazı mültecilere karşı şiddet ve sözlü tehdit kullandığı iddiaları da raporun ayrıntıları arasında.
Rapor ayrıca Suriye sınırının yeni sığınmacılara kapalı olduğu hatırlatmasını yapıyor.
AİHM’NİN ALPASLAN ALTAN KARARI
Raporda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Nisan ayında Anayasa Mahkemesi üyesi Alpaslan Altan’ın yanlışlıkla özgürlüğünden edildiği ve tutuklanmasını gerektirecek makul şüphe bulunmadığı sonucuna vardığını belirtti.
HRW, ayrıca AİHM’in Eylül ayında cezaevindeki kişilerin ailelerinden çok uzaktaki şehirlerde tutulduğu ve bu durumun kişilerin özel ve aile hayat haklarının ihlali anlamına geldiği konusunda sonuca vardığını belirtti.