Aktifhaber
  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER
    • EĞİTİM
    • KÜLTÜR & SANAT
    • SAĞLIK
    • TEKNOLOJİ
    • YAŞAM
No Result
View All Result
  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER
    • EĞİTİM
    • KÜLTÜR & SANAT
    • SAĞLIK
    • TEKNOLOJİ
    • YAŞAM
No Result
View All Result
Aktifhaber
No Result
View All Result

Hayat durdu, zulüm durmadı

by aktifhabercom
March 28, 2020
Hayat durdu, zulüm durmadı
5k
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter

Şimdilerde herkesin gündemi Koronavirüs öyle değil mi? Kovid-19 ile başa çıkmak, hayatta kalmak için neler yapmalıyız, ezberledik hepimiz.


Tr724 yazarlarından  FATMA BETÜL MERİÇ’in köşesinde kaleme aldığı yazısı şöyle…

Her birimiz en güvenli sığınağımız olan, mahremiyetimizin kalesi evlerimizde niçin kalmalıyıza ikna edildik. Stoklar yaptık, gıda stokları hiç ölmeyecekmiş gibi. Sonra ya bulamazsak diye, hijyen birinci şart diye, bilumum temizlik malzemesi stokladık. Tuvalet kağıdı rulolarından dağlar inşaa ettik. Maske ve dezenfektanlardan oluşan askerler edindik. Gözümüzle göremediğimiz mikroskobik bir virüse savaş ilan ettik. Yılların kenara itilmiş kolonyalarını baş tacı ettik. Üstümüze  boca ettik.


Sıcak evlerimizde, ağzına kadar doldurduğumuz dolaplarımızda, elimizin altındaki onlarca teknolojiyle, sıkılmamak için ne yapacağımızı şaşırdık. Kimimiz sosyal medyadan çıkmaz oldu, kimimiz mutfağa kamp kurdu, ev halkını doyurmak için.

Çocuklar okulsuz bir hayatı, uzun tatiller dışında, ilk kez deneyimledi belki de. Aileler belki uzun zaman sonra ilk kez tüm yemeklerde bir araya gelebildi. Hasılı sokağa çıkmak bir lüks artık.

Tüm dünyada hayat durdu, hiç durmaz/durmayacak denilen çarklar bile durdu. Karayollarında taşıtlar durdu. Havayollarında uçak seferleri iptal edildi. Bir ülkeden bir başka ülkeye, bir şehirden başka şehre geçişler durdu. Üretim durdu kısmen. Eğitim durdu. Kapı önü oturmaları, komşuya bir tas çorba ikramı, anne babayla sarılmalı kucaklaşmalı ziyaretler durdu. Perdeler kapandı tiyatrolarda. Sinemalarda film izleme heyecanları askıya alındı. Vapur seferleri durdu. Oysa martılar simit bekliyorlar hala. Piknik alanlarında, parklarda, caddelerde banklar kaldırıldı. Artık masmavi denizi izlemek yok, yorulunca bir sahil kenarı bankına ilişmek anılarda kaldı. Sevdiklerinizle görüşmeler telefon ekranına sığmak zorunda. Kokuları burnunuzun ucunda bir sızı hala…

Kısacası bir bir durdu dünya, durdu insan, durdu hayatın koşuşturması. Çünkü “öyle hızlı gitmiştik ki, ruhlarımız geride kalmıştı..”

Her şey durdu dediğime bakmayın siz. Zaman mesela, o durmadı akıp gidiyor hala ömrümüzden. Durmayan bir şey daha var. Devam eden, kısır bir döngüye dönüşüp insanları öğüten bir şey: Zulüm..

Bana bu satırları yazdıran işte o iki hece. Zalimin en iyi bildiği şey.

Bir virüs dahi -elbette Yaratıcı’nın emriyle çocuklara dokunmazken, zalim en çok da çocuklara gözyaşı döktürdü. Zulmüne devam ediyor hız kesmeden.

Sizi bilmem ama, yüreğim kaldırmıyor benim. Parça parça olmuş kalbim, her gün o gül yüzlü Ahmet’e ağlıyor. Gözyaşlarım akıp giderken, parmaklarım klavyeye dokunuyor, yazmak istiyorum. Sonra yazmak da yetmiyor, haykırmak istiyorum.

“Ben, böyle zulüm görmedim. Beni alın. Babasız büyüttüğüm iki küçük çocuğuma büyükanneleri bakar nasılsa. Beni alın ne olur. Yeter ki Ahmet’in babasını bırakın. Korkmuyorum. Korkmuyorum sizden ve zulmünüzden. Çocuklar ölüyor anlıyor musunuz? Hani o saçlarının tek bir teline zarar gelmesin istediğiniz kendi yavrularınız var ya, aynı onun gibi bir cennet güzeli bir yavru acılar içinde ‘Baba ne olur gel, ben sensiz ne yapacağım’ diye ağlıyor. Dayanmıyorum diyor, artık sensizliğe…”

Ciğerlerim dağlandı benim. Ahmet’in ağlamasına, babası Harun Bey’in “Gelmek istiyorum oğlum ama gelemiyorum” deyişindeki çaresizlik karşısında dağlandı ciğerlerim..

Sözlerim tükendi benim. Gözyaşlarımı tutamıyorum günlerdir.

Dün beş saatliğine görme izni vermişler babasına… Bakın ben çok ciddiyim ve çok samimiyim. Ahmet’i babasına kavuşturun, ben özgürlüğümden vazgeçtim. Beni alın. Ne olur o anne babayı daha fazla çaresiz bırakmayın.

Bin odalı saraylarınız, altın varaklı kalorifer petekleriniz, tüm ihaleleriniz kasalar dolusu paralarınız sizin olsun. Hatta bu dünya, dünya üzerindeki her şey sizin olsun. Varsın yönettiğiniz memleketin şantiyelerinde işçiler ekmek arası ıspanak yesin. Varsın anneler tek başlarına büyütsün çocuklarını. Çocuklar babaları hayattayken dahi bir zalim rüzgarla ayrı yönlere savrulsun. Parçalansın aileler. Parçalansın yürekler. Dağılsın. Ama bir tek sizin saltanatınız dağılmasın. Yel değmesin iktidarınıza. Kimse bir şey demesin. Konuşan valizini hazırda bekletsin. Çünkü o memlekette konuşmanın bedeli 6 yıl  3 aydan başlıyor değil mi? Nasıl da unutmuşum(!)

Ben unuturum. Biz unuturuz belki. Ama tarih asla unutmasın sizi. Adınız zalimler listesinin en başında yazılsın. Minicik yüreklere reva gördüğünüz eziyetleriniz gecelerinizi karartsın, kararmış kalpleriniz gibi.

Ben unuturum. Biz unuturuz belki. Ama ömürlerinden ömür çaldığınız masum yavrular unutmasın sizi. Her nefes alışlarında ahları ulaşsın göklere. İki elleri iki yakanızda olsun hem dünyada hem ahirettte.

… Ve sen küçük kahramanım, sevgili Natali teyzenin deyimiyle, Küçük Kara Efe!

Sen benim boğazımda düğüm, ömrümde kördüğüm oldun. Uykudan ağlayarak uyandım senin için ben de kaç gece. Ağlamaktan şişen gözlerimi sakladım kendi yavrularımdan. İsmini dualarımın en başına yazdım. Annene baktım, ondan güç aldım. Keşke yakın olabilseydim, kokunu da içime çekebilirdim, okşardım seni. Uzaktayım. Telefon ekranından sevebildim seni.

Kara efem, gül oğlum, güzel yavrum!

Bilsen hepimize neler öğrettin minicik yüreğinle… Bilsen, insanlığımızdan utandırdın bizi her seferinde.

Bilsen, kalbimizde en güzel yeri kaptın o üzüm gözlerinle.

Küçük kahramanım!

Bu dünya kirli,  bu dünya geçici bu dünya kötülüklerle dolu.

Sen kirli dünyamızın tertemiz incisi, sen gelip geçen bu dünyanın en kıymetlisi, sen masumiyetin simgesi..

Bırakma annenin ellerini olur mu?

Kaynak: TR724

Şimdilerde herkesin gündemi Koronavirüs öyle değil mi? Kovid-19 ile başa çıkmak, hayatta kalmak için neler yapmalıyız, ezberledik hepimiz.


Tr724 yazarlarından  FATMA BETÜL MERİÇ’in köşesinde kaleme aldığı yazısı şöyle…

Her birimiz en güvenli sığınağımız olan, mahremiyetimizin kalesi evlerimizde niçin kalmalıyıza ikna edildik. Stoklar yaptık, gıda stokları hiç ölmeyecekmiş gibi. Sonra ya bulamazsak diye, hijyen birinci şart diye, bilumum temizlik malzemesi stokladık. Tuvalet kağıdı rulolarından dağlar inşaa ettik. Maske ve dezenfektanlardan oluşan askerler edindik. Gözümüzle göremediğimiz mikroskobik bir virüse savaş ilan ettik. Yılların kenara itilmiş kolonyalarını baş tacı ettik. Üstümüze  boca ettik.


Sıcak evlerimizde, ağzına kadar doldurduğumuz dolaplarımızda, elimizin altındaki onlarca teknolojiyle, sıkılmamak için ne yapacağımızı şaşırdık. Kimimiz sosyal medyadan çıkmaz oldu, kimimiz mutfağa kamp kurdu, ev halkını doyurmak için.

Çocuklar okulsuz bir hayatı, uzun tatiller dışında, ilk kez deneyimledi belki de. Aileler belki uzun zaman sonra ilk kez tüm yemeklerde bir araya gelebildi. Hasılı sokağa çıkmak bir lüks artık.

Tüm dünyada hayat durdu, hiç durmaz/durmayacak denilen çarklar bile durdu. Karayollarında taşıtlar durdu. Havayollarında uçak seferleri iptal edildi. Bir ülkeden bir başka ülkeye, bir şehirden başka şehre geçişler durdu. Üretim durdu kısmen. Eğitim durdu. Kapı önü oturmaları, komşuya bir tas çorba ikramı, anne babayla sarılmalı kucaklaşmalı ziyaretler durdu. Perdeler kapandı tiyatrolarda. Sinemalarda film izleme heyecanları askıya alındı. Vapur seferleri durdu. Oysa martılar simit bekliyorlar hala. Piknik alanlarında, parklarda, caddelerde banklar kaldırıldı. Artık masmavi denizi izlemek yok, yorulunca bir sahil kenarı bankına ilişmek anılarda kaldı. Sevdiklerinizle görüşmeler telefon ekranına sığmak zorunda. Kokuları burnunuzun ucunda bir sızı hala…

Kısacası bir bir durdu dünya, durdu insan, durdu hayatın koşuşturması. Çünkü “öyle hızlı gitmiştik ki, ruhlarımız geride kalmıştı..”

Her şey durdu dediğime bakmayın siz. Zaman mesela, o durmadı akıp gidiyor hala ömrümüzden. Durmayan bir şey daha var. Devam eden, kısır bir döngüye dönüşüp insanları öğüten bir şey: Zulüm..

Bana bu satırları yazdıran işte o iki hece. Zalimin en iyi bildiği şey.

Bir virüs dahi -elbette Yaratıcı’nın emriyle çocuklara dokunmazken, zalim en çok da çocuklara gözyaşı döktürdü. Zulmüne devam ediyor hız kesmeden.

Sizi bilmem ama, yüreğim kaldırmıyor benim. Parça parça olmuş kalbim, her gün o gül yüzlü Ahmet’e ağlıyor. Gözyaşlarım akıp giderken, parmaklarım klavyeye dokunuyor, yazmak istiyorum. Sonra yazmak da yetmiyor, haykırmak istiyorum.

“Ben, böyle zulüm görmedim. Beni alın. Babasız büyüttüğüm iki küçük çocuğuma büyükanneleri bakar nasılsa. Beni alın ne olur. Yeter ki Ahmet’in babasını bırakın. Korkmuyorum. Korkmuyorum sizden ve zulmünüzden. Çocuklar ölüyor anlıyor musunuz? Hani o saçlarının tek bir teline zarar gelmesin istediğiniz kendi yavrularınız var ya, aynı onun gibi bir cennet güzeli bir yavru acılar içinde ‘Baba ne olur gel, ben sensiz ne yapacağım’ diye ağlıyor. Dayanmıyorum diyor, artık sensizliğe…”

Ciğerlerim dağlandı benim. Ahmet’in ağlamasına, babası Harun Bey’in “Gelmek istiyorum oğlum ama gelemiyorum” deyişindeki çaresizlik karşısında dağlandı ciğerlerim..

Sözlerim tükendi benim. Gözyaşlarımı tutamıyorum günlerdir.

Dün beş saatliğine görme izni vermişler babasına… Bakın ben çok ciddiyim ve çok samimiyim. Ahmet’i babasına kavuşturun, ben özgürlüğümden vazgeçtim. Beni alın. Ne olur o anne babayı daha fazla çaresiz bırakmayın.

Bin odalı saraylarınız, altın varaklı kalorifer petekleriniz, tüm ihaleleriniz kasalar dolusu paralarınız sizin olsun. Hatta bu dünya, dünya üzerindeki her şey sizin olsun. Varsın yönettiğiniz memleketin şantiyelerinde işçiler ekmek arası ıspanak yesin. Varsın anneler tek başlarına büyütsün çocuklarını. Çocuklar babaları hayattayken dahi bir zalim rüzgarla ayrı yönlere savrulsun. Parçalansın aileler. Parçalansın yürekler. Dağılsın. Ama bir tek sizin saltanatınız dağılmasın. Yel değmesin iktidarınıza. Kimse bir şey demesin. Konuşan valizini hazırda bekletsin. Çünkü o memlekette konuşmanın bedeli 6 yıl  3 aydan başlıyor değil mi? Nasıl da unutmuşum(!)

Ben unuturum. Biz unuturuz belki. Ama tarih asla unutmasın sizi. Adınız zalimler listesinin en başında yazılsın. Minicik yüreklere reva gördüğünüz eziyetleriniz gecelerinizi karartsın, kararmış kalpleriniz gibi.

Ben unuturum. Biz unuturuz belki. Ama ömürlerinden ömür çaldığınız masum yavrular unutmasın sizi. Her nefes alışlarında ahları ulaşsın göklere. İki elleri iki yakanızda olsun hem dünyada hem ahirettte.

… Ve sen küçük kahramanım, sevgili Natali teyzenin deyimiyle, Küçük Kara Efe!

Sen benim boğazımda düğüm, ömrümde kördüğüm oldun. Uykudan ağlayarak uyandım senin için ben de kaç gece. Ağlamaktan şişen gözlerimi sakladım kendi yavrularımdan. İsmini dualarımın en başına yazdım. Annene baktım, ondan güç aldım. Keşke yakın olabilseydim, kokunu da içime çekebilirdim, okşardım seni. Uzaktayım. Telefon ekranından sevebildim seni.

Kara efem, gül oğlum, güzel yavrum!

Bilsen hepimize neler öğrettin minicik yüreğinle… Bilsen, insanlığımızdan utandırdın bizi her seferinde.

Bilsen, kalbimizde en güzel yeri kaptın o üzüm gözlerinle.

Küçük kahramanım!

Bu dünya kirli,  bu dünya geçici bu dünya kötülüklerle dolu.

Sen kirli dünyamızın tertemiz incisi, sen gelip geçen bu dünyanın en kıymetlisi, sen masumiyetin simgesi..

Bırakma annenin ellerini olur mu?

Kaynak: TR724

Bu Haberlerde İlginizi Çekebilir

AB Komisyonu’ndan Türkiye’ye 1 milyar, Almanya’dan ise 130 milyon Euro deprem desteği

AB Komisyonu’ndan Türkiye’ye 1 milyar, Almanya’dan ise 130 milyon Euro deprem desteği

March 20, 2023
5k
AKP yandaşı Sabah yazarı Engin Ardıç: Muhalefet kazanırsa çok büyük tatsızlık çıkacak!

AKP yandaşı Sabah yazarı Engin Ardıç: Muhalefet kazanırsa çok büyük tatsızlık çıkacak!

March 20, 2023
5k

Şimdilerde herkesin gündemi Koronavirüs öyle değil mi? Kovid-19 ile başa çıkmak, hayatta kalmak için neler yapmalıyız, ezberledik hepimiz.


Tr724 yazarlarından  FATMA BETÜL MERİÇ’in köşesinde kaleme aldığı yazısı şöyle…

Her birimiz en güvenli sığınağımız olan, mahremiyetimizin kalesi evlerimizde niçin kalmalıyıza ikna edildik. Stoklar yaptık, gıda stokları hiç ölmeyecekmiş gibi. Sonra ya bulamazsak diye, hijyen birinci şart diye, bilumum temizlik malzemesi stokladık. Tuvalet kağıdı rulolarından dağlar inşaa ettik. Maske ve dezenfektanlardan oluşan askerler edindik. Gözümüzle göremediğimiz mikroskobik bir virüse savaş ilan ettik. Yılların kenara itilmiş kolonyalarını baş tacı ettik. Üstümüze  boca ettik.


Sıcak evlerimizde, ağzına kadar doldurduğumuz dolaplarımızda, elimizin altındaki onlarca teknolojiyle, sıkılmamak için ne yapacağımızı şaşırdık. Kimimiz sosyal medyadan çıkmaz oldu, kimimiz mutfağa kamp kurdu, ev halkını doyurmak için.

Çocuklar okulsuz bir hayatı, uzun tatiller dışında, ilk kez deneyimledi belki de. Aileler belki uzun zaman sonra ilk kez tüm yemeklerde bir araya gelebildi. Hasılı sokağa çıkmak bir lüks artık.

Tüm dünyada hayat durdu, hiç durmaz/durmayacak denilen çarklar bile durdu. Karayollarında taşıtlar durdu. Havayollarında uçak seferleri iptal edildi. Bir ülkeden bir başka ülkeye, bir şehirden başka şehre geçişler durdu. Üretim durdu kısmen. Eğitim durdu. Kapı önü oturmaları, komşuya bir tas çorba ikramı, anne babayla sarılmalı kucaklaşmalı ziyaretler durdu. Perdeler kapandı tiyatrolarda. Sinemalarda film izleme heyecanları askıya alındı. Vapur seferleri durdu. Oysa martılar simit bekliyorlar hala. Piknik alanlarında, parklarda, caddelerde banklar kaldırıldı. Artık masmavi denizi izlemek yok, yorulunca bir sahil kenarı bankına ilişmek anılarda kaldı. Sevdiklerinizle görüşmeler telefon ekranına sığmak zorunda. Kokuları burnunuzun ucunda bir sızı hala…

Kısacası bir bir durdu dünya, durdu insan, durdu hayatın koşuşturması. Çünkü “öyle hızlı gitmiştik ki, ruhlarımız geride kalmıştı..”

Her şey durdu dediğime bakmayın siz. Zaman mesela, o durmadı akıp gidiyor hala ömrümüzden. Durmayan bir şey daha var. Devam eden, kısır bir döngüye dönüşüp insanları öğüten bir şey: Zulüm..

Bana bu satırları yazdıran işte o iki hece. Zalimin en iyi bildiği şey.

Bir virüs dahi -elbette Yaratıcı’nın emriyle çocuklara dokunmazken, zalim en çok da çocuklara gözyaşı döktürdü. Zulmüne devam ediyor hız kesmeden.

Sizi bilmem ama, yüreğim kaldırmıyor benim. Parça parça olmuş kalbim, her gün o gül yüzlü Ahmet’e ağlıyor. Gözyaşlarım akıp giderken, parmaklarım klavyeye dokunuyor, yazmak istiyorum. Sonra yazmak da yetmiyor, haykırmak istiyorum.

“Ben, böyle zulüm görmedim. Beni alın. Babasız büyüttüğüm iki küçük çocuğuma büyükanneleri bakar nasılsa. Beni alın ne olur. Yeter ki Ahmet’in babasını bırakın. Korkmuyorum. Korkmuyorum sizden ve zulmünüzden. Çocuklar ölüyor anlıyor musunuz? Hani o saçlarının tek bir teline zarar gelmesin istediğiniz kendi yavrularınız var ya, aynı onun gibi bir cennet güzeli bir yavru acılar içinde ‘Baba ne olur gel, ben sensiz ne yapacağım’ diye ağlıyor. Dayanmıyorum diyor, artık sensizliğe…”

Ciğerlerim dağlandı benim. Ahmet’in ağlamasına, babası Harun Bey’in “Gelmek istiyorum oğlum ama gelemiyorum” deyişindeki çaresizlik karşısında dağlandı ciğerlerim..

Sözlerim tükendi benim. Gözyaşlarımı tutamıyorum günlerdir.

Dün beş saatliğine görme izni vermişler babasına… Bakın ben çok ciddiyim ve çok samimiyim. Ahmet’i babasına kavuşturun, ben özgürlüğümden vazgeçtim. Beni alın. Ne olur o anne babayı daha fazla çaresiz bırakmayın.

Bin odalı saraylarınız, altın varaklı kalorifer petekleriniz, tüm ihaleleriniz kasalar dolusu paralarınız sizin olsun. Hatta bu dünya, dünya üzerindeki her şey sizin olsun. Varsın yönettiğiniz memleketin şantiyelerinde işçiler ekmek arası ıspanak yesin. Varsın anneler tek başlarına büyütsün çocuklarını. Çocuklar babaları hayattayken dahi bir zalim rüzgarla ayrı yönlere savrulsun. Parçalansın aileler. Parçalansın yürekler. Dağılsın. Ama bir tek sizin saltanatınız dağılmasın. Yel değmesin iktidarınıza. Kimse bir şey demesin. Konuşan valizini hazırda bekletsin. Çünkü o memlekette konuşmanın bedeli 6 yıl  3 aydan başlıyor değil mi? Nasıl da unutmuşum(!)

Ben unuturum. Biz unuturuz belki. Ama tarih asla unutmasın sizi. Adınız zalimler listesinin en başında yazılsın. Minicik yüreklere reva gördüğünüz eziyetleriniz gecelerinizi karartsın, kararmış kalpleriniz gibi.

Ben unuturum. Biz unuturuz belki. Ama ömürlerinden ömür çaldığınız masum yavrular unutmasın sizi. Her nefes alışlarında ahları ulaşsın göklere. İki elleri iki yakanızda olsun hem dünyada hem ahirettte.

… Ve sen küçük kahramanım, sevgili Natali teyzenin deyimiyle, Küçük Kara Efe!

Sen benim boğazımda düğüm, ömrümde kördüğüm oldun. Uykudan ağlayarak uyandım senin için ben de kaç gece. Ağlamaktan şişen gözlerimi sakladım kendi yavrularımdan. İsmini dualarımın en başına yazdım. Annene baktım, ondan güç aldım. Keşke yakın olabilseydim, kokunu da içime çekebilirdim, okşardım seni. Uzaktayım. Telefon ekranından sevebildim seni.

Kara efem, gül oğlum, güzel yavrum!

Bilsen hepimize neler öğrettin minicik yüreğinle… Bilsen, insanlığımızdan utandırdın bizi her seferinde.

Bilsen, kalbimizde en güzel yeri kaptın o üzüm gözlerinle.

Küçük kahramanım!

Bu dünya kirli,  bu dünya geçici bu dünya kötülüklerle dolu.

Sen kirli dünyamızın tertemiz incisi, sen gelip geçen bu dünyanın en kıymetlisi, sen masumiyetin simgesi..

Bırakma annenin ellerini olur mu?

Kaynak: TR724

Şimdilerde herkesin gündemi Koronavirüs öyle değil mi? Kovid-19 ile başa çıkmak, hayatta kalmak için neler yapmalıyız, ezberledik hepimiz.


Tr724 yazarlarından  FATMA BETÜL MERİÇ’in köşesinde kaleme aldığı yazısı şöyle…

Her birimiz en güvenli sığınağımız olan, mahremiyetimizin kalesi evlerimizde niçin kalmalıyıza ikna edildik. Stoklar yaptık, gıda stokları hiç ölmeyecekmiş gibi. Sonra ya bulamazsak diye, hijyen birinci şart diye, bilumum temizlik malzemesi stokladık. Tuvalet kağıdı rulolarından dağlar inşaa ettik. Maske ve dezenfektanlardan oluşan askerler edindik. Gözümüzle göremediğimiz mikroskobik bir virüse savaş ilan ettik. Yılların kenara itilmiş kolonyalarını baş tacı ettik. Üstümüze  boca ettik.


Sıcak evlerimizde, ağzına kadar doldurduğumuz dolaplarımızda, elimizin altındaki onlarca teknolojiyle, sıkılmamak için ne yapacağımızı şaşırdık. Kimimiz sosyal medyadan çıkmaz oldu, kimimiz mutfağa kamp kurdu, ev halkını doyurmak için.

Çocuklar okulsuz bir hayatı, uzun tatiller dışında, ilk kez deneyimledi belki de. Aileler belki uzun zaman sonra ilk kez tüm yemeklerde bir araya gelebildi. Hasılı sokağa çıkmak bir lüks artık.

Tüm dünyada hayat durdu, hiç durmaz/durmayacak denilen çarklar bile durdu. Karayollarında taşıtlar durdu. Havayollarında uçak seferleri iptal edildi. Bir ülkeden bir başka ülkeye, bir şehirden başka şehre geçişler durdu. Üretim durdu kısmen. Eğitim durdu. Kapı önü oturmaları, komşuya bir tas çorba ikramı, anne babayla sarılmalı kucaklaşmalı ziyaretler durdu. Perdeler kapandı tiyatrolarda. Sinemalarda film izleme heyecanları askıya alındı. Vapur seferleri durdu. Oysa martılar simit bekliyorlar hala. Piknik alanlarında, parklarda, caddelerde banklar kaldırıldı. Artık masmavi denizi izlemek yok, yorulunca bir sahil kenarı bankına ilişmek anılarda kaldı. Sevdiklerinizle görüşmeler telefon ekranına sığmak zorunda. Kokuları burnunuzun ucunda bir sızı hala…

Kısacası bir bir durdu dünya, durdu insan, durdu hayatın koşuşturması. Çünkü “öyle hızlı gitmiştik ki, ruhlarımız geride kalmıştı..”

Her şey durdu dediğime bakmayın siz. Zaman mesela, o durmadı akıp gidiyor hala ömrümüzden. Durmayan bir şey daha var. Devam eden, kısır bir döngüye dönüşüp insanları öğüten bir şey: Zulüm..

Bana bu satırları yazdıran işte o iki hece. Zalimin en iyi bildiği şey.

Bir virüs dahi -elbette Yaratıcı’nın emriyle çocuklara dokunmazken, zalim en çok da çocuklara gözyaşı döktürdü. Zulmüne devam ediyor hız kesmeden.

Sizi bilmem ama, yüreğim kaldırmıyor benim. Parça parça olmuş kalbim, her gün o gül yüzlü Ahmet’e ağlıyor. Gözyaşlarım akıp giderken, parmaklarım klavyeye dokunuyor, yazmak istiyorum. Sonra yazmak da yetmiyor, haykırmak istiyorum.

“Ben, böyle zulüm görmedim. Beni alın. Babasız büyüttüğüm iki küçük çocuğuma büyükanneleri bakar nasılsa. Beni alın ne olur. Yeter ki Ahmet’in babasını bırakın. Korkmuyorum. Korkmuyorum sizden ve zulmünüzden. Çocuklar ölüyor anlıyor musunuz? Hani o saçlarının tek bir teline zarar gelmesin istediğiniz kendi yavrularınız var ya, aynı onun gibi bir cennet güzeli bir yavru acılar içinde ‘Baba ne olur gel, ben sensiz ne yapacağım’ diye ağlıyor. Dayanmıyorum diyor, artık sensizliğe…”

Ciğerlerim dağlandı benim. Ahmet’in ağlamasına, babası Harun Bey’in “Gelmek istiyorum oğlum ama gelemiyorum” deyişindeki çaresizlik karşısında dağlandı ciğerlerim..

Sözlerim tükendi benim. Gözyaşlarımı tutamıyorum günlerdir.

Dün beş saatliğine görme izni vermişler babasına… Bakın ben çok ciddiyim ve çok samimiyim. Ahmet’i babasına kavuşturun, ben özgürlüğümden vazgeçtim. Beni alın. Ne olur o anne babayı daha fazla çaresiz bırakmayın.

Bin odalı saraylarınız, altın varaklı kalorifer petekleriniz, tüm ihaleleriniz kasalar dolusu paralarınız sizin olsun. Hatta bu dünya, dünya üzerindeki her şey sizin olsun. Varsın yönettiğiniz memleketin şantiyelerinde işçiler ekmek arası ıspanak yesin. Varsın anneler tek başlarına büyütsün çocuklarını. Çocuklar babaları hayattayken dahi bir zalim rüzgarla ayrı yönlere savrulsun. Parçalansın aileler. Parçalansın yürekler. Dağılsın. Ama bir tek sizin saltanatınız dağılmasın. Yel değmesin iktidarınıza. Kimse bir şey demesin. Konuşan valizini hazırda bekletsin. Çünkü o memlekette konuşmanın bedeli 6 yıl  3 aydan başlıyor değil mi? Nasıl da unutmuşum(!)

Ben unuturum. Biz unuturuz belki. Ama tarih asla unutmasın sizi. Adınız zalimler listesinin en başında yazılsın. Minicik yüreklere reva gördüğünüz eziyetleriniz gecelerinizi karartsın, kararmış kalpleriniz gibi.

Ben unuturum. Biz unuturuz belki. Ama ömürlerinden ömür çaldığınız masum yavrular unutmasın sizi. Her nefes alışlarında ahları ulaşsın göklere. İki elleri iki yakanızda olsun hem dünyada hem ahirettte.

… Ve sen küçük kahramanım, sevgili Natali teyzenin deyimiyle, Küçük Kara Efe!

Sen benim boğazımda düğüm, ömrümde kördüğüm oldun. Uykudan ağlayarak uyandım senin için ben de kaç gece. Ağlamaktan şişen gözlerimi sakladım kendi yavrularımdan. İsmini dualarımın en başına yazdım. Annene baktım, ondan güç aldım. Keşke yakın olabilseydim, kokunu da içime çekebilirdim, okşardım seni. Uzaktayım. Telefon ekranından sevebildim seni.

Kara efem, gül oğlum, güzel yavrum!

Bilsen hepimize neler öğrettin minicik yüreğinle… Bilsen, insanlığımızdan utandırdın bizi her seferinde.

Bilsen, kalbimizde en güzel yeri kaptın o üzüm gözlerinle.

Küçük kahramanım!

Bu dünya kirli,  bu dünya geçici bu dünya kötülüklerle dolu.

Sen kirli dünyamızın tertemiz incisi, sen gelip geçen bu dünyanın en kıymetlisi, sen masumiyetin simgesi..

Bırakma annenin ellerini olur mu?

Kaynak: TR724

ShareTweetShare
Previous Post

Türkiye’nin silah sevkiyatını engellemek için Akdeniz’de harekat başlatılıyor: Operasyon İrini

Next Post

Adalet Yürüyüşü’ne katılan üniversiteli gençlerin öğrenim kredileri kesildi

İLGİLİ HABERLER

AB Komisyonu’ndan Türkiye’ye 1 milyar, Almanya’dan ise 130 milyon Euro deprem desteği
GÜNDEM

AB Komisyonu’ndan Türkiye’ye 1 milyar, Almanya’dan ise 130 milyon Euro deprem desteği

March 20, 2023
5k
AKP yandaşı Sabah yazarı Engin Ardıç: Muhalefet kazanırsa çok büyük tatsızlık çıkacak!
GÜNDEM

AKP yandaşı Sabah yazarı Engin Ardıç: Muhalefet kazanırsa çok büyük tatsızlık çıkacak!

March 20, 2023
5k
BM raporunda Türkiye dünyanın en mutsuz ülkeleri arasına girdi
GÜNDEM

BM raporunda Türkiye dünyanın en mutsuz ülkeleri arasına girdi

March 20, 2023
5k
Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş: Siyaset, bu alçak suikastten pek uzak değil
GÜNDEM

Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş: Siyaset, bu alçak suikastten pek uzak değil

March 20, 2023
5k
28 Şubat davasında yargılanan tüm sanıkların yurt dışı çıkış yasağı kaldırıldı
GÜNDEM

28 Şubat davasında yargılanan tüm sanıkların yurt dışı çıkış yasağı kaldırıldı

March 20, 2023
5k
Mustafa Destici sel bölgesinde yağmur çizmesiyle, yanındaki çocuk terlikle gezdi
GÜNDEM

Mustafa Destici sel bölgesinde yağmur çizmesiyle, yanındaki çocuk terlikle gezdi

March 20, 2023
5k
Daha Fazla Haber

AB Komisyonu’ndan Türkiye’ye 1 milyar, Almanya’dan ise 130 milyon Euro deprem desteği

AB Komisyonu’ndan Türkiye’ye 1 milyar, Almanya’dan ise 130 milyon Euro deprem desteği
by Özkan yazar
March 20, 2023
0
5k

Devamını oku

AKP yandaşı Sabah yazarı Engin Ardıç: Muhalefet kazanırsa çok büyük tatsızlık çıkacak!

AKP yandaşı Sabah yazarı Engin Ardıç: Muhalefet kazanırsa çok büyük tatsızlık çıkacak!
by Özkan yazar
March 20, 2023
0
5k

Devamını oku

BM raporunda Türkiye dünyanın en mutsuz ülkeleri arasına girdi

BM raporunda Türkiye dünyanın en mutsuz ülkeleri arasına girdi
by Özkan yazar
March 20, 2023
0
5k

Devamını oku

Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş: Siyaset, bu alçak suikastten pek uzak değil

Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş: Siyaset, bu alçak suikastten pek uzak değil
by Özkan yazar
March 20, 2023
0
5k

Devamını oku

28 Şubat davasında yargılanan tüm sanıkların yurt dışı çıkış yasağı kaldırıldı

28 Şubat davasında yargılanan tüm sanıkların yurt dışı çıkış yasağı kaldırıldı
by Özkan yazar
March 20, 2023
0
5k

Devamını oku

Mustafa Destici sel bölgesinde yağmur çizmesiyle, yanındaki çocuk terlikle gezdi

Mustafa Destici sel bölgesinde yağmur çizmesiyle, yanındaki çocuk terlikle gezdi
by Özkan yazar
March 20, 2023
0
5k

Devamını oku

Cumhur İttifakı’na ‘hayır’ dedi: TRT, Fatih Erbakan’ın sesini kesip canlı yayından çıktı

Cumhur İttifakı’na ‘hayır’ dedi: TRT, Fatih Erbakan’ın sesini kesip canlı yayından çıktı
by Özkan yazar
March 20, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Kanser hastası KHK’lı öğretmen, mahpus eşi tahliye edilmeyince felç geçirdi

Kanser hastası KHK’lı öğretmen, mahpus eşi tahliye edilmeyince felç geçirdi
by Özkan yazar
March 20, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Erdoğan’ın Türkiye’deki mirası! Erdoğan’ın kişisel nefreti özellikle Gülenistlere en büyük bedeli ödetti

Erdoğan’ın Türkiye’deki mirası! Erdoğan’ın kişisel nefreti özellikle Gülenistlere en büyük bedeli ödetti
by aktifhabercom
March 20, 2023
0
5.2k

Devamını oku

Kaldığı yerden devam! 128 milyar dolar nerede 2

Kaldığı yerden devam! 128 milyar dolar nerede 2
by aktifhabercom
March 20, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Propaganda aygıtının ‘gaz’ emisyonu arttı: Seçim atmosferini boğuyor

Propaganda aygıtının ‘gaz’ emisyonu arttı: Seçim atmosferini boğuyor
by aktifhabercom
March 20, 2023
0
5.1k

Devamını oku

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Maddi gücü hak ve adalete tercih edenlerin yok ettiği değerler

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Maddi gücü hak ve adalete tercih edenlerin yok ettiği değerler
by aktifhabercom
March 20, 2023
0
5k

Devamını oku

Onurlu ol istifa et! Şahan Gökbakar’dan Kızılay başkanına ‘Recep İvedik’ yanıtı

Onurlu ol istifa et! Şahan Gökbakar’dan Kızılay başkanına ‘Recep İvedik’ yanıtı
by aktifhabercom
March 20, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Toker’e yanıtında söyledi: Amacım seçimi ikinci tura taşımak

Toker’e yanıtında söyledi: Amacım seçimi ikinci tura taşımak
by aktifhabercom
March 20, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Nasıl olacağını anlattı: İktidar sahipleri gelecek, TBMM’de hesabını verecek

Nasıl olacağını anlattı: İktidar sahipleri gelecek, TBMM’de hesabını verecek
by aktifhabercom
March 20, 2023
0
5k

Devamını oku

“Deprem bölgesinde 20 bin kişi engelli oldu”

“Deprem bölgesinde 20 bin kişi engelli oldu”
by Özkan yazar
March 19, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Cumhur İttifakı’na davet edilen HÜDA-PAR’ın başkanı: Türk bayrağı ismi bana problemli geliyor

Cumhur İttifakı’na davet edilen HÜDA-PAR’ın başkanı: Türk bayrağı ismi bana problemli geliyor
by Özkan yazar
March 19, 2023
0
5.2k

Devamını oku

Muhalifler adına ‘bot’ hesaplar açılıyor: AKP dezenformasyon makinesini büyütüyor.

Muhalifler adına ‘bot’ hesaplar açılıyor: AKP dezenformasyon makinesini büyütüyor.
by Özkan yazar
March 19, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Eski ABD Başkanı Trump, salı günü tutuklanacağını duyurdu: Protesto edin!

Eski ABD Başkanı Trump, salı günü tutuklanacağını duyurdu: Protesto edin!
by Özkan yazar
March 19, 2023
0
5.2k

Devamını oku

AKP medyasından tepki: Özlem Zengin ‘Aday olursa oy vermem’

AKP medyasından tepki: Özlem Zengin ‘Aday olursa oy vermem’
by Özkan yazar
March 19, 2023
0
5.4k

Devamını oku
Aktifhaber

© 2022 - - Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları haber kaynaklarına aittir. İzin alınmadan kopyalanamaz.J.

MENU

  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER

BİZİ TAKİP EDİN

No Result
View All Result
  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER
    • EĞİTİM
    • KÜLTÜR & SANAT
    • SAĞLIK
    • TEKNOLOJİ
    • YAŞAM

© 2022 - - Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları haber kaynaklarına aittir. İzin alınmadan kopyalanamaz.J.