Belgeleri ifşa eden Böhmermann, “Kamuoyunun, yüz yıl boyunca ‘gizli’ kalması gereken bu belgelerde ne olduğunu bilmeye hakkı olduğuna inanıyoruz” açıklaması yaptı.
Almanya’da 2000-2007 yılları arasında 8’i Türk, 10 kişiyi öldüren neonazi NSU örgütü hakkında, üzerinde 120 yıl yayın yasağı bulunan istihbarat belgelerini ele geçiren Alman gazeteciler, bunları web sitesinde yayınladı.
8i Türk 10 kişiyi öldürmekle suçlanan aşırı sağcı NSU örgütüne yönelik davada karar açıklanmış ve mahkeme heyeti baş sanık Zschapeyi suçlu bularak ömür boyu hapis cezasına çarptırmıştı.
DW’nin haberine göre, Alman kamuoyunda ‘dönerci cinayetleri’ olarak adlandırılan, ancak yıllar sonra neonazi ‘Nasyonal Sosyalist Yeraltı’ (NSU) adlı örgüt tarafından işlenen cinayetlerle ilgili üzerinde yayın yasağı olan istihbarat raporları ortaya çıktı. Hessen eyaleti mahkemesi, belgelerin yayınlanmasını 120 yıl süreyle yasaklamıştı. Daha sonra ‘bilgi edinme yasası’ çerçevesinde açılan davalar ile yasak, 30 yıla düşürülmüştü. Yasağın bitmesine 20 yıla yakın bir süre olmasına rağmen, ekleriyle birlikte 173 sayfalık bilgiler internette yayınlandı.
‘ÖRTBAS TARİHİ’
Alman devlet telelevizyonu ZDF ve FragDenstaat adlı programın yapımcısı Jan Böhmerman tarafından elde edilen belgeler, uzun yıllar boyunca işlenen cinayetler ve NSU hakkında Alman iç istihbarat örgütü ‘Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın yetersizliğini belgeledi. Raporun ortaya çıkmasından sonra, istihbarat teşkilatının 7 yıl boyunca ülkenin dört bir yanında cinayetler işleyen aşırı sağcı örgüt hakkındaki değerlendirme eksikliği kanıtlandı. Yapımcılar, ‘’NSU’nun tarihi aynı zamanda Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın yıllarca olayların üstünü örtbas etme tarihidir’’ değerlendirmesi yaptı.
‘HALKIN BİLMEYE HAKKI VAR’
Belgeleri ele geçiren FragDenstaat platformu ve ZDF Magazin Royale programı yapımcıları, ‘’Halkın, aslında bir asırdan fazla bir süre gizli kalması gerektiği düşünülen bu belgelerde tam olarak ne olduğunu bilmeye hakkı olduğuna inanıyoruz’’ açıklaması yaptı. Böhmerman da, tüm belgelerin asıllarının ellerinde olduğunu ancak kaynaklarının kimliğinin açığa çıkmasını önlemek için, tüm evrakların aslına benzer şekilde tamamen yeniden yazıldığını ve dijital iz bırakmayacak şekilde yeni bir belge oluşturulduğunu açıkladı.
Zschaepe ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. (FOTOĞRAF: MICHAEL DALDER / POOL / AFP)
NASIL ÖLDÜRDÜLER?
2000 ve 2007 yılları arasında sağcı terör örgütü NSU Almanya’yı kasıp kavurarak 10 kişiyi öldürdü. Enver Şimşek, Abdurrahim Özüdoğru, Süleyman Taşköprü, Habil Kılıç, Mehmet Turgut, İsmail Yaşar, Theodoros Boulgarides, Mehmet Kubaşık, Halit Yozwetter ve Michèle Kiesegat hayatını kaybetti. Polis, faillerin kurbanların yakınında veya göçmen topluluklarında olduğundan şüphelendi. Hatta birçok kurbanın aile fertleri gözaltına bile alındı. Medya da, ‘dönerci cinayetleri’ başlığı atarak, olayları basitleştirdi. Ancak, cinayetlerin ardında neonazi bir yapılanma olduğu, üç NSU teröristinden ikisi 4 Kasım 2011’de intihar edip eylemlerini itiraf ettiğinde ortaya çıktı. Yani örgütü polis veya istihbarat değil, kendileri ifşa etmişti. O günden beri Alman kamuoyu, ülke içinde faaliyet gösteren istihbarat teşkilatının varlığını ve etkinliğini sorguluyor: Bu teşkilatı, neonazilerin insanları vurduğunu ve bomba attığını fark etmeyecekse ne iş yapar? Bu teröristler tanınmadan yıllarca etkinliklerini nasıl devam ettirdi? Anayasayı Koruma Teşkilatı bir şeyleri gözden mi kaçırdı? Yetkililer hata mı yaptı, yoksa kasten başka bir yöne neonazileri koruyor muydu?
İSTİHBARAT TEŞKİLATININ YETERSİZLİĞİ
Yayınlanan belgeler, Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın aşırı sağcı örgüt hakkındaki değerlendirme ve harekete geçme yetersizliğini ortaya koyuyor. Kurum 1990’larda kapsamlı bir şekilde veri topluyor, para karşılığı çalıştırılan çok sayıda muhbirden çok sayıda bilgi alıyor, ancak bunların tümünün birden değerlendirilmesini yapmıyor, ipuçlarını takip etmiyordu. Belgeler, bu eksikliğin yetersizlikten mi, yoksa ihmalden mi olduğunu tam ortaya koymasa da, Alman basını ‘’Dosyalar, özellikle 1990’larda Hessen eyaleti Anayasayı Koruma Teşkilatı çalışmalarının şüpheliden de öte bir resmini ortaya koyuyor’’ değerlendirmesini yaptı. Belgelere göre kapsamlı veri toplaması yapılsa da, ne veri envanterine genel bir bakış vardı ne de toplanan bilgilerden elde edilen sonuçlar takip ediliyordu. Elde edilen istihbarat ciddiye alınmazken, birçok detay gözden kaçıyordu.
‘SORUŞTURMA YAPILMADI’
Rapora göre, aşırı sağ ile ilgili birimler hakkında, NSU’nun kendini ifşa etmesine kadar hiçbir soruşturma yapılmadı. ‘Başka birimlerden ve yetkililerden alınan ek bilgilerle iddiaları doğrulamak veya bunları genel bir bağlama yerleştirmek ve değerlendirmek’ için herhangi bir girişimde bulunulmadı. Aşırı sağcıların yeraltına inmesi ve ülke çapında cinayet işlemesi akıl almaz görünüyordu: ‘’Bilginin elde edildiği sırada da göze çarpan ‘ulusal yeraltı’ gibi ifadeler değerlendirilmedi, en azından bazı durumlarda iddialar kayıt altına alınıp, belgelenmedi.”
‘SİLAHLAR BİLİNİYORDU AMA…’
Rapora göre Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından elde edilen bilgilerle ilgili şu ifadeler ‘ürkütücüydü’: “Aşırı sağcıların silah edindiğine dair çok sayıda belirti vardı, bu bilgiler toplanmıştı ama elde edildiği dönemde bu bilgiler hiç işlenmedi.” Bu ifadeler medyada, “Teşkilat, silahlı neonazileri biliyor ve ama müdahale etmiyor muydu?” sorularına yolaçtı. Teşkilat ise kendini şöyle savundu: “Bu kişilerin silah edinmesiyle aynı zamanda şiddet içeren davranışları hakkında hiçbir bilgi bulunamadı.” Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın elinde, aşırı sağcıların sahip olduğu silahlara ait 390 parça bilgi bulunuyordu. Bunun yanında, atış eğitimi düzenledikleri, ‘savaşçılık’ oynadığı ve hatta bu tür tatbikatlar için yurtdışına seyahat ettiğine dair çok sayıda rapor da vardı. Ancak bu bilgiler, nedense toplu şekilde bir gözlem altına alınmadı.
‘NSU RAPORUNDA NSU YOK’
Rapora göre, teşkilatın elinde yüzlerce, binlerce bilgi olsa da, doğrudan NSU ile ilgili hiçbir bilgi yoktu: “NSU kovuşturmalarıyla ilgili inceleme sırasında, NSU’nun sağcı teröristlerine ve onların suç ve şiddet içeren eylemlerine dair hiçbir referans bulunamadı.” Ancak, NSU’nun kendini ifşa eden 3 elemanına dair, 1998 yılında boru bomba yaptıklarına ilişkin belgeler bulunuyor. Rapora göre, o dönemde aşırı sağcılık alanında toplanan 500’den fazla dosya da ortadan kayboldu. Sonraki incelemelerde bu kayıp dosyaların bir kısmı tespit edilse de, hala 200’ün üzerinde kayıp belge var.
AJAN CİNAYETİ GÖRMEDİ
Hessen, çeşitli nedenlerle NSU yapılanması açısından önemli bir yer zira örgüt, Kassel şehrinde internet kafe işletmecisi Halit Yozgat’ı vurarak öldürmüştü. Asıl dikkat çeken konu, olayın işlendiği anda, Anayasayı Koruma Teşkilatı görevlisi Andreas Temme de olay yerindeydi. Temme, cinayet şüphesiyle geçici olarak soruşturuldu ve suçla ilgisi olduğunu reddetti. Temme, internet kafede yaşanan silahlı saldırıyla ilgili hiçbir şey farketmediğini söyledi. Ancak bu konudaki şüpheler bugüne kadar hiç giderilemedi. Buna ek olarak, Hessen, NSU’nun ortaya çıktığı Thüringen eyaletindeki aşırı sağcı gruplarla çok iyi bağlantılı olan son derece aktif bir aşırı sağcı yapılanmasına sahipti. O halde Hessen istihbarat teşkilatının NSU hakkında birşeyler bilmesi gerekmez miydi?
BAKAN’IN SORULARI GİDERİLEMEDİ
2012’de dönemin Hessen İçişleri Bakanı Boris Rhein de bu sorunun peşine düştü. İstihbarat servisinin başarısızlığı hakkında bölük pörçük bilgiler verilmesinden bıkmıştı. 18 Haziran 2012’de istihbarat teşkalatının elindeki tüm dosyaların sistematik olarak incelenmesi ve bunların envanterinin çıkarılmasını emretti. Bunun üzerinde 11 Kasım 2011’de yani NSU’nun ortaya çıkmasından yaklaşık 4 yıl sonra, Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın Hessen merkezinde inceleme başlatıldı. Pazar günleri bile memurlar göreve çağrılarak, teşkilatın elde ettiği belgelerin geçmişe yönelik incelemesi, ‘büyük bir panik içinde’ yaptırıldı. O soruşturmanın resmi sonuçları bugüne kadar sır olarak kaldı.
120 YILLIK YASAĞIN SIRRI
O raporun bazı bölümlerinin 2134’e kadar gizli kalması gerekiyordu. O zamana kadar, NSU terör örgütünden sorumlu olan ve etkilenen hiç kimse hayatta kalmayacaktı. Bu derecede yüksek düzeyde gizlilik, kurban yakınları başta olmak üzere kamuoyunu rahatsız etti ve spekülasyonları körükledi. Alman medyası, başlangıçta uygulanan 120 yıllık yasağı, Hessen Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın görünürden çok daha vahim ve kötü hatalar yaptığının kanıtı olarak gördü. 130 bin kişi imza toplayarak, gizliliğin kaldırılmasını istedi. Ancak bugüne kadar birçok partiye mensup yetkililer, “Bu dosyalar yayınlanırsa Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın çalışamaz hale gelir” iddiasıyla, talepleri reddetti.
Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier de 2020 yılında kurbanları anma törenlerine katıldı. (FOTOĞRAF: JENS SCHLUETER / AFP)
30 YILA İNDİRİLDİ
Hessen’deki teşkilatın, genellikle bir ücret karşılığında bilgi aldığı aşırı sağcı muhbirlerini korumak için bu yasakta direttiği tahmin ediliyor. Teşkilat elde edilen istihbaratta, muhbirin kim olduğunu gösterebilecek her türlü belgeyi ne pahasına olursa olsun gizli tutmak istiyor. Hatta, ‘’muhbirlerin çocukları ve torunlarının’’ bile korunması gerektiğini savunuyor. Ancak teşkilatın tüm ayak diremesine karşın, 2019’da yapılan bir değişiklik ile yasak süresi, 30 yıla indirildi.
NSU’NUN EYLEMLERİ
Aşırı sağcı teröristler öldürdükleri 10 kişinin dışında, iki bombalı saldırı düzenleyerek düzinelerce insanı yaraladı ve bir dizi banka soygunu gerçekleştirdi. Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt adlı iki terörist tutuklanmamak için 2011 yılında kendilerini öldürdüler. NSU üçlüsünden hayatta kalan tek kişi olan Beate Zschäpe, suç ortağı olarak ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.