Tekirdağ T Tipi Cezaevi’nde infazını tamamlayan bir mahpusun denetimli serbestlik kapsamında tahliye olması, aralarında gazeteci Taha Akyol ve Sedat Ergin’in de bulunduğu ‘örgüt üyeleri ile mektuplaşması’ gerekçe gösterilerek engellendiği ortaya çıktı. Tekirdağ T Tipi Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu’nun aldığı skandal kararı önce infaz hakimliği sonra da ağır ceza mahkemesi hukuka uygun buldu.
Tekirdağ T Tipi Cezaevi yönetimi, denetimli serbestlik hakkından yararlanmak isteyen bir mahpusu, Hürriyet ve Karar yazarları Sedat Ergin ile Taha Akyol gibi isimleri ‘örgüt üyesi’ yaparak tahliye etmedi. Oya mahpus iki gazeteciye yargılanma sürecinde yaşadığı hak ihlallerini anlatmak için mektup göndermişti
Kurul, aynı mahpusun Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdür Yardımcısı Namık Kemal Varol’a yazdığı mektubu da ‘örgütsel faaliyet’ kapsamında değerlendirdi.
Kronos‘tan Sevinç Özarslan’ın haberine göre, cemaatle irtibatlı olduğu suçlamasıyla 6 yıl 3 ay ceza verilen ve adının açıklanmasını istemeyen mahpus, infazın 4/3’ü tamamladıktan sonra şartlı salıverilmesine 1 yıl kala denetimli serbestlik hükümleri gereği tahliyesini talep etti. Ancak Tekirdağ T Tipi Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu söz konusu isimleri ‘örgüt üyesi’ sayarak bu talebi reddetti.
Mahpusun önce infaz hakimliğine sonra da Tekirdağ 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaptığı itirazlar da aynı gerekçelerle kabul edilmedi. Tekirdağ 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2021 tarihli red kararında Ceza İnfaz Kurulu’nun gerekçeleri sıralanarak, “Mahkememizce yapılan inceleme neticesinde, dosya içerisindeki kurum tarafından yapılan incelemeye dair İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla; hükümlünün terör örgütüne üye olma suçundan hükümlü Süheyla Kılıçarslan, Ersin Kuşku, Oğuz Aslan Özen, Numan Altay, Doğan Sefer ile Taha Akyol, Sedat Ergin ve Namık Kemal Varol ile mektup şeklinde görüşmelerinin olduğunun tespit edildiğinin ve bu kişiler ile görüşmelerinin örgüt kapsamındaki bağlılığı devam niteliğinde olacağı kabul edilmekle sanığın atılı fetö/pyd silahı terör örgütünden ayrılış durumunun tespit edilemeyeceği şeklinde durum dikkate alınmakla, verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu görülmekle hükümlü/ tukuklu …’in itirazının reddine karar verilmiştir.” denildi.
“HER NE KADAR SUÇ UNSURUNA RASTLANMASA DA”
Öte yandan Tekirdağ T Tipi Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu’nun (İGK) red kararında mahpusun 6 aylık değerlendirme sonucunda ‘iyi halli’ olduğunun ve mektup okuma biriminin suça rastlanmadığının belirtilmesi dikkat çekti.
Kararda “Her ne kadar içeriklerinde herhangi bir suç ve suç unsuruna rastlanmadıysa da örgüt üyeleri ile irtibatının devam ettiği ‘örgütten ayrılmadığı kanaati’ oluştuğu ifade edildi. Kararda bu nedenle denetimli serbestlik hakkında yararlanarak tahliye edilmeyeceği bildirildi.
İnfaz Hakimliğine başvuran mahpus İdare ve Gözlem Kurulunun kararının iptal edilmesini istedi ancak yine red cevabı aldı. İnfaz hakimliği de mahpusun bazı hükümlülerle birlikte Taha Akyol ve Sedat Ergin’e mektup yazılmasını örgütsel faaliyet olarak niteledi.
KEYFİ KARARLAR VERİLİYOR
Pes etmeyen mahpus bir üst mahkeme olan Tekirdağ 1. Ağır Ceza Mahkemesine başvurdu. Cezaevi İGK kararının evrensel hukuk ilkelerine aykırı olduğunu, soyut ve delilsiz olduğunu anlatmasına rağmen mahkeme de kararı yerinde buldu. Mahpus böylelikle cezaevi yönetiminin tamamen keyfi, soyut, delilsiz ve özensiz olarak yazdığı karar nedeniyle sıralı hukuk yollarında yaptığı tüm itirazlarda kapılar yüzüne kapandı. Mahpus ancak verilen cezanın tamamını cezaevinde yatarak geçen yıl tahliye olabildi.
İKİNCİ MAHKEME KURULUYOR, TEKNİSYEN YARGILAMA YAPIYOR
Cezaevleri İdari ve Gözlem Kurulları, 2020’de kendilerine tanınan yetkilere dayanarak mahpusu tahliye olmasına 1 yıl kala birkaç farklı kurula çıkarıyor. ‘İyi hal kurulu’, ‘Samimiyeti tasdik kurulu’, ‘Denetimliye ayrılma ön kurulu’ ve son olarak cezaevi savcısının da katıldığı ‘Denetimliye ayrılma kurulu.’ Bu kurullara cezaevinin farklı birimlerinde görev yapanlar katılıyor. Hatta cezaevi teknisyeni bile kurulda yer alarak mahpus hakkında değerlendirme yaparak tahliye olup olmayacağı hususunda oy kullanıyor. Aile Bakanlığı’nın temsilcilerinin de yer aldığı kurullara ise her toplanma başına para bile ödeniyor.
MAHPUSLAR İDDİANEME ÜZERİNDEN TEKRAR YARGILANIYOR
Mahpus her kurulda farklı sayıda kişinin karşına çıkarılarak, bazı cezaevlerinde ayakta bekletilmek suretiyle tekrar yargılanıyor. Bırakın hakkında hüküm kurulmasına gerekçe yapılan sözde suçlamalardan sorguya çekilmeyi, savcının hazırladığı iddianamede yani ceza dahi almadığı konularda tekrar tekrar sorgulamaya tabi tutuluyor. İsim vermesi isteniyor, ‘Koğuşta namazı kim kıldırıyor? Sohbeti kim yapıyor?’ gibi sorularla mahpus itirafçı olmaya zorlanıyor. Kurul, kendini hakim ve savcı yerine koyarak mahpusu tekrar yargılayıp ceza aldığı hatta infazının 4/3 tamamladığı suçlamalarla geriye dönük tekrar yargılama yapıyor. Mahpusa mahkemeden sonra ikinci bir travma yaşatılıyor.
DENETİMLİ SERBESTLİK’DE UYGULAMA BİRLİĞİ YOK
Amerikan film sahnelerinde görülen mahkumun salıverilme öncesi bir heyetin önüne çıkarılmasından öykünen Adalet Bakanlığı, benzer uygulamayı 2020 yılında çıkardığı bir yönetmelikte Türkiye’deki cezaevlerinde de uygulamaya başladı. Ancak yönetmelik cezaevi yönetimine öyle geniş yetki vermiş ki ‘Örgütten ayrıldığına kanaat edilenler’ şeklinde bir ifadeye yer vererek sınırsız bir keyfilik tanıdı. Bu nedenle Türkiye’deki her İdare ve Gözlem Kurulu farklı uygulamalar yapıyor. Mahpuslar infaz yasasına göre verilen cezanın 4/3’ünü yatmalarına rağmen denetimli serbestlikle tahliyeleri engellemek için türlü türlü engeller çıkarıyorlar. Bazı cezaevleri örgüt üyesi olmadığını yazılı olarak bildirenler için tarafsız koğuş açmıyor ya da denetimli serbestlikten yararlanarak tahliye olmak isteyenlerin yazdığı dilekçelere hiçbir şekilde cevap daha vermiyor ya da somut olmayan gerekçelerle mahpusların umutlarını tüketiyor.
‘Terör örgütüne üye olmak’ suçlamasıyla hapis yatan hükümlü, cezasının 4/3’ünü kapalı bir cezaevinde tamamladıktan sonra şartlı salı verilmesine 1 yıl süre kalınca cezasının geri kalan bölümünde denetimli serbest hükümleri uyarınca tahliye edilmesine olanak sağlanıyor. Ancak bu kanun, gasp, cinayet, uyuşturucu, hırsızlık ve cinsel saldırı gibi adli suçlar nedeniyle hapiste bulunanlara uygulanırken Gülen cemaatine ve Kürtlere yönelik davalar nedeniyle hapiste olanlara çoğunlukla uygulanmıyor.