Süleyman Özkaya Kronos haber için hazırladığı yazıda gazeteci Hüseyin Sümer’i anlattı;
Gazeteci Hüseyin Sümer hayata veda etti.
Gazeteci Hüseyin Sümer, 53 yaşında, uzun süredir mücadele ettiği kolon kanserine yenik düşerek bu dünyaya veda etti. Zaman Gazetesi’nde ekonomi yazarı ve Ankara Haber Şefi olarak da çalışan Sümer, kanserle yaklaşık 2 yıldır mücadele ediyordu.
1969 yılında İzmir’in Torbalı ilçesinin Korucuk köyünde dünyaya gelen Sümer, ilk ve orta öğretimini Torbalı ve İzmir’de tamamladı. Kendi anlatımıyla; lise hayatında gazeteciliğe ilgi duyan Sümer, Marmara İletişim Fakültesini kazandı. Üniversite hayatında İstanbul basın camiasına adım atan Sümer, 1993 yılından itibaren Zaman Gazetesi’nde profesyonel gazeteciliğe başladı.
Gazetedeki Aile Servisi ve Ekonomi sayfası editörlüklerinin ardından, Tüketici Köşesi yazıları yazdı. 7 yıl sürdürdüğü bu görev, sanıyorum meslek hayatında en çok keyif aldığı dönemdi. Zira ne zaman eski hatıraları yad etsek, hep o dönemde tüketici hakları konusunda verdiği mücadeleyi anımsardı.
Hüseyin Sümer, Türkiye için tüketici haklarından bahsetmenin ‘lüks’ kabul edildiği 1990’lı yıllarda, hep tüketicinin hakkını korumak için mücadele verdi. O yıllarda tüketiciyi koruyan yazılarına karşı şirketlerden ve patronlardan gelen baskılara karşı nasıl direndiğini, birlikte görev yaptığı meslektaşlarından çokça dinledim.
Meslek hayatına 2006 yılından itibaren Zaman Gazetesi’nin Ankara Bürosunda devam eden Sümer, ekonomi yazıları yazdı. Aynı zamanda İstihbarat Şefi olarak görev yaptı. TRT ve diğer televizyon, radyo yayınlarında uzman olarak gündemi yorumladı. Meslek hayatı boyunca pek çok ödülün sahibi oldu.
Onun en ayırt edici özelliği ise; hiç şüphesiz mesleki birikim ve tecrübesinin yanı sıra mütevazi ve beyefendi kişiliğiydi. Nezaketi, güler yüzü, kimseyi incitmeyen mizacı ve kendine has üslubu ile sadece ekonomi basınının değil medya camiasının sevilen, sayılan bir ismiydi.
Uzun yıllar birlikte çalışmak, pek çok hatıra biriktirmek nasip oldu. Çok sayıda toplantıya katıldık, yurt içi, yurt dışı seyahatlerde birlikte olduk; bürokrasiden, iş dünyasından ve sanat camiasından insanları tanıdık. Daha ilk dakikadan itibaren Hüseyin Sümer’in beyefendi kişiliği ile muhatapları üzerinde bıraktığı tesiri yakından gözlemledim.
Hüseyin Sümer’in çok az insanın sahip olduğunu düşündüğüm bir özelliği vardı: Muhatap olduğu her insanı değerli hissettirirdi. Sabırla dinler, kimsenin sözünü kesmez, ve söyleyeceklerini tane tane anlatırdı. Uzun uzun konuşmalar karşısında muhatabının sözünü kesmeden gösterdiği sabrı şaşkınlıkla izlediğimi hatırlarım.
Muhatap olduğu insanlar üzerinde saygısının, güler yüzünün ve beyefendi kişiliğinin mutlaka bir yansıması olurdu. Basın camiasında Hüseyin Sümer’le ilgili olumsuz bir cümle kuran kimseyi tanımıyorum. Gerek meslektaşları gerekse de iş dünyasında ve bürokraside sıkça muhatap olduğu isimler Hüseyin Sümer’e gerçek bir saygı beslerdi.
Sanıyorum Gazeteci Hüseyin Sümer’i tanıyan herkesin ortak kanaati; onun bir İstanbul beyefendisi olduğu noktasında birleşir. İncitmemeye azami özen gösterir, incinse de incitmemeyi tercih ederdi.
Vefat haberini aldığım andan itibaren dilimde Abdurrahim Karakoç’un “İncitme” şiiri var. Sanıyorum Hüseyin Sümer’i en iyi anlatan ifadeler, Abdurrahim Karakoç’un mısralarında saklı… Sümer gerçekten de; gölgesinde oturduğu ağacı, yaprağı incitmeyen, suyundan içtiği kaynağı incitmeyen nadide bir insandı. Ve inanıyorum ki, ebedi istirahatgahında yattığı toprak ondan incinmeyecek.
“…
İl göçsün göçtüğün vakit
Yol yansın geçtiğin vakit
Suyundan içtiğin vakit
Kaynak senden incinmesin.
…”
Mekanın cennet olsun, güzel insan, güzel arkadaşım…