Gazeteci Fehmi Koru, 15 Temmuz sonrası Gülen cemaati mensuplarına yönelik operasyonları başlattığı için ‘kahraman’ ilan edilen eski İzmir Başsavcısı Okan Bako‘nun iş insanlarından tehditle para aldığının tescil edilmesini değerlendi. Koru yazısında, ‘Meğer savcı bey, sonradan ‘F.TÖ borsası’ adını alacak bir kumpasın içerisindeymiş. Yakın olduğunu reklam eden biri, hakkında ‘F.töcü’ iddiası bulunan iş dünyasından insanlara yaklaşıyor ve bir bedel karşılığı yargılanmaktan kurtulacağını duyuruyormuş… Ardından gelsin binlerce dolarlar…’ dedi.
DARBEYLE KARŞI OLAN İNSANLAR ‘İLTİSAK‘ ADI ALTINDA HÜKÜM GİYDİ
Gazeteci Koru, gerçekten darbeye karışanlarla, hayatı boyunca siyasete dışardan müdahale edilmesine ve darbelerin her türlüsüne karşı çıkan pek çok insanın iltisak adı alıntında o zamana kadar hukuk sisteminde var olmayan bir kavramla suçlanıp hüküm giydiklerini anlattı.
Yazısında konunun kendisini rahatsız ettiğini, artık ‘FETÖ’ denilen insanlarla ilgili olduğu için de ayrıca dikkat kesildiğini vurgulayan Koru, ‘‘ Yargılamanın alanı geniş tutulduğunda şimdilerde bir savcı etrafında başlayan haber sağanağıyla ortaya dökülen türden yanlışlıkların yaşanması kaçınılmaz oluyor. Umarım, son haberler konuya yaklaşımdaki yanlışlığın farkına varılmasına yarar. İşe, yeni icat ‘iltisak’ kavramını hukuk sistemi içerisinden çıkarmakla başlanabilir.‘‘ çağrısı yaptı.
15 Temmuz sonrası Gülen cemaati mensuplarına yönelik hukuksuz operasyonlarla adından söz ettiren eski İzmir Başsavcısı Okan Bato‘nun Gülen cemaati mensuplarından tehditle para alarak, 10 kat zenginleştiğinin HSK raporu ile tescil edilmesinin yankınları sürüyor. AKP ve yandaşları tarafından o dönemde kahraman ilan edilen Bato’nun masum insanlara yönelik soykırım operasyolarını övenler şimdi sessizlerini koruyor.
Sözde kahraman olan dönemin başsavcısı Okan Bato‘nun borsa kurarak tehdit ile para aldığının tescil edilmesinin kamuoyunda dile getirilmesinin ardından gazeteci Fehmi Koru‘da konuyu gündemine alarak biz yazı kaleme aldı.
İşte gazeteci Fehmi Koru’nun yazısı:
Şu günlerde değişik yerlerde vaktiyle İzmir’de başsavcı vekili görevinde bulunmuş bir yargı mensubu ile ilgili haberler ve yazılar çıkıyor. Başsavcının adıyla yıllar önce yine medyada karşılaştığımı hatırlıyorum. Yalnız o dönemde kendisi sürekli övülüyordu. 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında ‘FETÖ’ adını alarak ‘terör örgütü’ ilan edilmiş camiayı, henüz Türkiye farklı olarak tanırken, bu başsavcı vekili kendi görev bölgesinde bir casusluk soruşturması başlatmış ve onlarla ilgili olduğunu tespit ettiği askeri okul öğrencilerini o davanın içerisine almıştı.
Darbe girişimi sonrası camia ‘terör örgütü’ yaftasını alınca, başsavcının bu çabası uzak görüşlülük olarak övgüye değer bulunmuştu.
Hafızamda böyle kalmış.
Birkaç yıl önce övgüde aşırıya giden medyamız şimdi de aynı yargı mensubu ile ilgili başlatılmış bir soruşturmayı sayfalarına ve ekranlarına taşımaktalar.
Aynı coşkuyla hem de.
Meğer savcı bey, sonradan ‘FETÖ borsası’ adını alacak bir kumpasın içerisindeymiş…
Soruşturmayla birlikte İzmir’den alınmış Antalya’ya başka bir göreve gönderilmiş…
Hakkında şimdilerde yazılanları okuyunca, kendisini onunla ilişkili -akraba- olarak tanıtan birinin marifetlerinin ön plana çıktığını görüyorum. Yakın olduğunu reklam eden biri, hakkında ‘Fetöcü’ iddiası bulunan veya o iddia ile soruşturma geçirmiş ancak arkası gelmemiş iş dünyasından insanlara yaklaşıyor ve bir bedel karşılığı yargılanmaktan kurtulacağını duyuruyormuş…
Ardından gelsin binlerce dolarlar…
İddianın muhatabı savcının bu olup bitenden haberi var mıymış, orası biraz muğlak… Soruşturmayı yürütenler olduğu kanaatini raporlarına geçirmişler…
Doğru olabilir mi bütün bunlar?
Bilmiyorum. Savcıya görevden el çektirme, hatta cezaevi gibi yollar görünmediği, yalnızca bir sahil ilinden -İzmir’den- bir başka sahil iline -Antalya’ya- gönderilmekle yetinildiğine göre, bu işlemi yapanların kuşkusu olduğu anlaşılıyor.
Ancak bu haber vesilesiyle ‘FETÖ borsası’ iddiasına muhatap ve bu sebeple meslekten ihraç edilmiş yargı mensupları bulunduğu da yazılıp konuşuluyor.
Bütün hayatım boyunca en değer verdiğim meslek grubu adalet kurumunun her düzeydeki mensupları olduğu için, yazılıp konuşulanlar beni derinden yaralıyor.
Konu artık ‘FETÖ’ denilen insanlarla ilgili olduğu için de ayrıca dikkat kesiliyorum.
Türkiye yakın tarihinin en kahrolası siyasi gelişmesini darbe girişimiyle 15 Temmuz’da (2016) yaşadı. Yalnızca darbeyi planlamış, icrasına katılmış, hazırlığı görünce veya öğrenince hemen darbecilerin yanında yer almış, o gece hayatını kaybeden 251 kişinin ölümünde bizzat veya dolaylı sorumluluğu bulunmuş kişiler ile hayatı boyu siyasete dışarıdan müdahalelere ve darbenin her türlüsüne karşı çıkmış pek çok insan da ‘iltisak’ diye adlandırılan ve o zaman kadar hukuk sisteminde var olmayan bir kavramla aynı suçtan yargılanıp hüküm de giydiler.
…
Yargılamanın alanı geniş tutulduğunda şimdilerde bir savcı etrafında başlayan haber sağanağıyla ortaya dökülen türden yanlışlıkların yaşanması kaçınılmaz oluyor.
Umarım, son haberler konuya yaklaşımdaki yanlışlığın farkına varılmasına yarar.
İşe, yeni icat ‘iltisak’ kavramını hukuk sistemi içerisinden çıkarmakla başlanabilir.
Yıllar sonra bugünleri yazacakları daha az şaşırtmış, hatta yanlışlıktan dönüldüğü için övgülerini kazanmış oluruz.