”Bence saflar tekrar Ergenekon davaları dönemine dönmek üzere, her an ağır darbe vurmak için karşılıklı hamleler gelebilir.”
”15 Temmuz’dan sonra kurulan ve Recep T. Erdoğan imzası taşıyan rejim, aslında tam da Ergenekon’un hayal ettiği düzen. Üzerindeki yeşil urbayı kaldırdığımızda görüyoruz ki, inşa edilen rejim Ergenekon’un yıllardır bu ülkeye giydirmek istediği deli gömleğinden başkası değil!
Kaba bir hesapla söylersek Ergenekon, Türkiye’de Suriye tarzı bir yönetim istiyordu. Seçimle elde etmesi hiçbir zaman mümkün olmayan iktidarı, farklı bir tarzda mesela Hafız Esed’in izlediği yolla ele geçirmenin hayalini kuruyordu. Çünkü çoğunluğa dayalı, demokratik bir yönetim onların hiçbir zaman iktidar olamaması anlamına gelmekteydi.
Ergenekon’un hayali kişisel hak ve özgürlüklerden çok, devlet önceliklerinin merkezde olduğu bir yönetimdi. Bireysel hak ve özgürlüklerin garanti altına alındığı Avrupa Birliği uyum yasalarına karşı çıkmalarının sebebi de buydu. Güvenlik bahane edilerek toplumun devlete karşı bütün hakları askıya alınmalı, bireyler devlete karşı gassalın elinde meyyit gibi olmalıydı. Güvenlik kaygısını diri tutmak için terör örgütleriyle her zaman muvazaalı ilişkileri olmuştu.
Devletin tam kontrolünde ekonomi, devletin tam kontrolünde medya, devletin tam kontrolünde din, bunlar aslında Ergenekon’un yani derin devletin rüyasıydı.
Ülkenin başında Erdoğan değil de Org. Çetin Doğan ya da Saldıray Berk olsaydı farklı bir yönetim olmazdı. Hatta onlar devletteki dindar kadroları, Erdoğan gibi hunhar bir şekilde ortadan kaldırmaya cesaret edemeyebilir, şirketlerine bu kadar pervasızca el koymayabilirdi.
Ergenekon’un rüyaları içerisinde bugün gerçekleşmiyor diye düşünebileceğimiz tek şey laikliğin bir sopa olarak kullanılması. Ancak dinin içi boşaltıldığı için ateizm ile deizm bu topraklarda tarihte görülmediği kadar yaygınlaştı. Toplum dinden öyle uzaklaştı ki Kemalizm sopa ile başaramamıştı.
Her şeye devlet karar veriyor, herkes devletin mutlak tahakkümü altında; hakiminden, savcısına, bürokratından, gazetecisine, yazarına kadar herkes, talimatları, yasalara uygun olup olmadığına bakmaksızın yerine getiriyor. Anayasa dediğiniz şey bir kağıt parçasından öte anlam ifade etmiyor.
Güç Erdoğan’ın elindeyken mutluluktan uçanlar, bu sistemi Saldıray Berk ya da Çetin Doğan gibi isimler kullanırken ne yapacaklar acaba?
Sözün özü Ergenekon yıllardır kurmak isteyip de çeşitli sebeplerden dolayı bir türlü gerçekleştiremediği rejimi Erdoğan urbası giyerek gerçekleştirdi. Bundan sonra yapacağı şey o urbayı da üzerinden çıkarıp atmak.
Ergenekon; 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında gemi azıya alan terör ve devamındaki 15 Temmuz tiyatrosu ile Erdoğan’a istediği ülkeyi altın tepside sundu. Bunu yaparken de Erdoğan’ı yapayalnız bir adam haline getirdi. Bütün yol arkadaşlarıyla yolları ayrıldı, İslamcı taban ile ilişkilerini bitirme noktasına getirdi. Bahçeli’den, Ağar’a, Perinçek’ten, Metin Feyzioğlu’na, Ardan Zentürk’ten, Nedim Şener’e bambaşka bir çevrenin ortasında bıraktı onu. Siyasal İslamcı taban ve cemaatler ruhen uzaklaştı ondan. Bugün Erdoğancı gibi davranmaları kimseyi yanıltmasın, bu ilişkiyi artık tamamen korku yönetiyor. Erdoğan’ın şerrinden korunmak için ondan yanaymış gibi görünüyorlar.
Ergenekon’un bu rejimi Erdoğan’a terk etmek isteyeceğini hiç sanmıyorum. Bu oyunu Erdoğan’ın görmemesi, bunların cemaat kadar kendisinden de nefret ettiklerinin bilmemesi mümkün değil. Ve onu paramparça etmek için avcının avını bekler gibi beklediklerini.
Ve iki taraf için de zaman tükendi. CHP ve İyi Parti içindeki Ergenekoncular da dahil, piyasadaki bütün Bremen mızıkacılarının ‘Fetö’ volümünü olabildiğince arttırmalarının altında, Erdoğan’a yapılacak hamle için zeminini sağlam tutmak amacı yatıyor. Tahmin ediyorum Erdoğan’a karşı, ‘fetö ile mücadele’ urbasını kullanacaklar.
Bence saflar tekrar Ergenekon davaları dönemine dönmek üzere, her an ağır darbe vurmak için karşılıklı hamleler gelebilir.
Kaynak:Tr724
”Bence saflar tekrar Ergenekon davaları dönemine dönmek üzere, her an ağır darbe vurmak için karşılıklı hamleler gelebilir.”
”15 Temmuz’dan sonra kurulan ve Recep T. Erdoğan imzası taşıyan rejim, aslında tam da Ergenekon’un hayal ettiği düzen. Üzerindeki yeşil urbayı kaldırdığımızda görüyoruz ki, inşa edilen rejim Ergenekon’un yıllardır bu ülkeye giydirmek istediği deli gömleğinden başkası değil!
Kaba bir hesapla söylersek Ergenekon, Türkiye’de Suriye tarzı bir yönetim istiyordu. Seçimle elde etmesi hiçbir zaman mümkün olmayan iktidarı, farklı bir tarzda mesela Hafız Esed’in izlediği yolla ele geçirmenin hayalini kuruyordu. Çünkü çoğunluğa dayalı, demokratik bir yönetim onların hiçbir zaman iktidar olamaması anlamına gelmekteydi.
Ergenekon’un hayali kişisel hak ve özgürlüklerden çok, devlet önceliklerinin merkezde olduğu bir yönetimdi. Bireysel hak ve özgürlüklerin garanti altına alındığı Avrupa Birliği uyum yasalarına karşı çıkmalarının sebebi de buydu. Güvenlik bahane edilerek toplumun devlete karşı bütün hakları askıya alınmalı, bireyler devlete karşı gassalın elinde meyyit gibi olmalıydı. Güvenlik kaygısını diri tutmak için terör örgütleriyle her zaman muvazaalı ilişkileri olmuştu.
Devletin tam kontrolünde ekonomi, devletin tam kontrolünde medya, devletin tam kontrolünde din, bunlar aslında Ergenekon’un yani derin devletin rüyasıydı.
Ülkenin başında Erdoğan değil de Org. Çetin Doğan ya da Saldıray Berk olsaydı farklı bir yönetim olmazdı. Hatta onlar devletteki dindar kadroları, Erdoğan gibi hunhar bir şekilde ortadan kaldırmaya cesaret edemeyebilir, şirketlerine bu kadar pervasızca el koymayabilirdi.
Ergenekon’un rüyaları içerisinde bugün gerçekleşmiyor diye düşünebileceğimiz tek şey laikliğin bir sopa olarak kullanılması. Ancak dinin içi boşaltıldığı için ateizm ile deizm bu topraklarda tarihte görülmediği kadar yaygınlaştı. Toplum dinden öyle uzaklaştı ki Kemalizm sopa ile başaramamıştı.
Her şeye devlet karar veriyor, herkes devletin mutlak tahakkümü altında; hakiminden, savcısına, bürokratından, gazetecisine, yazarına kadar herkes, talimatları, yasalara uygun olup olmadığına bakmaksızın yerine getiriyor. Anayasa dediğiniz şey bir kağıt parçasından öte anlam ifade etmiyor.
Güç Erdoğan’ın elindeyken mutluluktan uçanlar, bu sistemi Saldıray Berk ya da Çetin Doğan gibi isimler kullanırken ne yapacaklar acaba?
Sözün özü Ergenekon yıllardır kurmak isteyip de çeşitli sebeplerden dolayı bir türlü gerçekleştiremediği rejimi Erdoğan urbası giyerek gerçekleştirdi. Bundan sonra yapacağı şey o urbayı da üzerinden çıkarıp atmak.
Ergenekon; 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında gemi azıya alan terör ve devamındaki 15 Temmuz tiyatrosu ile Erdoğan’a istediği ülkeyi altın tepside sundu. Bunu yaparken de Erdoğan’ı yapayalnız bir adam haline getirdi. Bütün yol arkadaşlarıyla yolları ayrıldı, İslamcı taban ile ilişkilerini bitirme noktasına getirdi. Bahçeli’den, Ağar’a, Perinçek’ten, Metin Feyzioğlu’na, Ardan Zentürk’ten, Nedim Şener’e bambaşka bir çevrenin ortasında bıraktı onu. Siyasal İslamcı taban ve cemaatler ruhen uzaklaştı ondan. Bugün Erdoğancı gibi davranmaları kimseyi yanıltmasın, bu ilişkiyi artık tamamen korku yönetiyor. Erdoğan’ın şerrinden korunmak için ondan yanaymış gibi görünüyorlar.
Ergenekon’un bu rejimi Erdoğan’a terk etmek isteyeceğini hiç sanmıyorum. Bu oyunu Erdoğan’ın görmemesi, bunların cemaat kadar kendisinden de nefret ettiklerinin bilmemesi mümkün değil. Ve onu paramparça etmek için avcının avını bekler gibi beklediklerini.
Ve iki taraf için de zaman tükendi. CHP ve İyi Parti içindeki Ergenekoncular da dahil, piyasadaki bütün Bremen mızıkacılarının ‘Fetö’ volümünü olabildiğince arttırmalarının altında, Erdoğan’a yapılacak hamle için zeminini sağlam tutmak amacı yatıyor. Tahmin ediyorum Erdoğan’a karşı, ‘fetö ile mücadele’ urbasını kullanacaklar.
Bence saflar tekrar Ergenekon davaları dönemine dönmek üzere, her an ağır darbe vurmak için karşılıklı hamleler gelebilir.
Kaynak:Tr724