AKP rejiminin güvenlik güçlerinin yaptığı işkencelerin yargılandığı Türkiye Tribünali’nin öğleden sonraki oturumunda eski öğretmen Erhan Doğan, 15 Temmuz sonrası gözaltında yaşadığı işkence ve kötü muameleyi anlattı.
İsviçre’nin Cenevre kentinde düzenlenen Türkiye’deki işkence olaylarının yargılandığı Turkey Tribunal Mahkemesinde işkencenin tanıkları yaşadıklarını anlattı.
Eski Tarih Öğretmeni Erhan Doğan, 15 Temmuz sonrası gözaltına alındıktan sonra Ankara TEM’e götürüldüğünü, orada polisin “10 tane isim verirsen seni bırakırız yoksa ailenin ve senin hayatını karartırız” diyerek tehdit ettiklerini söyledi. İfade işlemi için spor salonu gibi bir binada tutulduklarını söyleyen Doğan, “Bize o köpekleri getirin dediler. 3 kişi beni darp etmeye başladı. Öldürmekle tehdit ettiler. Bizi spor salonu gibi bir yere götürdüler. Orada Guantonamo’daki gibi turuncu kıyafetli gözaltında insanlar vardı. Bizi götürdükleri odanın duvarında kan izleri vardı. Orada 15 Temmuz’da gözaltına alınan askerler sorgulandığını öğrendim” dedi. Çırılçıplak soyulma, jopla dövme, Filistin askısı ve darp gibi işkencelere uğradığını kaydeden Doğan, “Bana işkence uyguladıkları yerde önümden üç bayan geçti, onların çığlıkları çok ürkütücüydü ‘nolur bize tecavüz etmeyin’ diyorlardı. Onların haykırışları hala kulağımda” derken gözyaşlarını tutamadı.
“DUVARLARDA KAN İZLERİ VARDI”
“Gözaltına alındıktan sonra 3’ü beni dövmeye başladılar. Benden 10 tane isim istediler. Bu isimleri verirsen seni bırakırız, dediklerimizi yapmazsan ailenin ve senin hayatın karartırız dediler. Evrak imzalamamı istediler. Bizi Ankara TEM’e götürdüler. ‘Bize o köpekleri getirin’ dediler. 3 kişi beni darp etmeye başladı. Öldürmekle tehdit ettiler. Bizi spor salonu gibi bir yere götürdüler. Orada Guantonamo’daki gibi turuncu kıyafetli gözaltında insanlar vardı. Bizi götürdükleri odanın duvarında kan izleri vardı. Orada 15 Temmuz’da gözaltına alınan askerler sorgulandığını öğrendim. Birkaç koridordan geçip beni sorguya götürdüler. 3-4 kişi sivil giyimli polis benim kafamı duvara vurdular. Üst yöneticiler kimdir, bizi 10 tane isim ver. Ben 20 yıldır bu grubun içerisindeyim, terör faaliyetine katılan bir tane insan görmedim. Ben vicdanen bunu kabul etmedim. 2-3 gün işkenceler devam etti. Geceleri bizi götürdüklerinde bizi soyup soğuk su döküp jopla dövüyorlardı. El ve ayaklarımızı Filistin askısı dedikleri şekilde askıda tuttular. Filistin askısına astıklarında ben bütün kemiklerimin kırıldığını düşündüm. Yürüyemiyordum polisler koluma girip götürüyorlardı. Doktor muayenesine götürdüler. Doktor ‘birşeyin var mı’ diye sordu. Ben de ‘görmüyor musunuz?’ dediğimde kadın doktor kafasını öne eğdi. Sonra polisler ‘doktor hanım biz tekrar geleceğiz’ dediler. Tekrar götürüp, işkence yaptılar. Polisler doktor bir şey sorduğunda sen cevap vermeyeceksin biz cevap vereceğiz dediler. Doktora tekrar götürdüler. Bu kez polisler benim yerime hiçbir şeyi yok sapasağlam dediler. Spor salonuna tekrar götürdüler.
“KADINLARIN HAYKIRIŞLARI HALA KULAĞIMDA”
Bana işkence uyguladıkları yerde önümden üç bayan geçti, onların çığlıkları çok ürkütücüydü ‘nolur bize tecavüz etmeyin’ diyorlardı. Onların haykırışları hala kulağımda.
İstediklerimizi yapmazsan, senin eşin var çocuğun var, aynısı onların başına gelebilir diye tehdit ettiler. O gece hayatımın en zor gecesiydi. Ondan sonra ben intihar etmeye karar verdim. Tuvalette intihar etmeyi düşündüm. Fakat inancım gereği yapamadım. Çok dua ettim. Bir gün sonra mahkeme çıkarıldık. Mahkemeye çıkmamıza sevindim. İnşallah tutuklanırım cezaevine gideriz diyordum. Bize işkence yapanlar bizimle mahkeme salonuna girdi. Hakim yüzümüze dahi bakmıyor. Emniyette ifadeniz alınmış ekleyeceğiniz bir şey var mı deyip tutukladı. Sonra Sincan Cezaevine götürüldük. Cezaevi koşulları çok ağırdı. Ekstra kısıtlamalar getirmişlerdi. Çünkü 16 kişilik koğuşta 50-55 kişi kalıyorduk. Bir tane tuvalet ve banyo vardı. Tuvalete gitmek için yarım saat sıra bekliyorduk. Gardiyanların tavrı çok incitici, Sürekli hakaret eden tavırları vardı.”
“TÜRKİYE’DE HALA İŞKENCE YAPILIYOR”
Oturumu yöneten moderatörün “Türkiye hükümetinin avukatları olsalardı size çapraz sorular soracaklardı. Tam olarak onlara da aynı sözleri söyler miydiniz?” sorusuna Erhan Doğan, şunları söyledi: “Bunları her anlattığımda yaşıyor gibi oluyorum. Üzerimin soyulması, dört beş kişinin size vurması, avret mahallerinize vurması… Benim için dip nokta. En onur kırıcı şey o bayanların çığlıkları. 5 yıl oldu geçti. Ama dün gibi. Bana işkence yapanları hayatta unutamam. Umarım bir gün işkenceyi yapanlarla yüz yüze gelip onların yüzüne haykırmak isterim. Çünkü onurum zedelendi. 40 yaşındayım. Bundan sonra işkenceyi yapanlar ve emirlerini verenlerle mücadele edeceğim. Biz akşam eve gittiğimizde başını koyup yatarken Türkiye’de hala işkence yapılıyor. Türkiye yetkililerinin yüzüne de haykırırdım. Alevilere, Kürtlere de işkenceler yapıldı. Umarım işkenceyi yapanlar ve emrini verenler hak ettikleri cezayı alırlar.”
EREN KESKİN: TÜRKİYE’DE YARGI BAĞIMSIZ DEĞİL
İnsan Hakları Derneği Başkan Yardımcısı ve avukat Eren Keskin, Türkiye Tribünal oturumuna Youtube üzerinden katıldı. Keskin, şunları söyledi: “Sadece düşüncelerimiz nedeniyle silahlı bir grubun, terör örgütünün üyesi olarak kabul ediliyoruz. Bu sadece saçma. Son 30 yıldır insan hakları avukatı olarak çalışıyorum ve ilk kez terörist olarak hüküm giydim. Elimde silah bile tutmadım, her zaman barışçıl çözümlerden yana oldum. Ama bugün silahlı bir grubun üyesi olarak etiketlendim. Yargının durumuna gelince Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri yargı bağımsız değil. Ancak AKP-MHP ittifak döneminde biz avukatlar, hakimlerin ve savcıların odalarına bile giremiyoruz. Biz savunma tarafı olarak yargının dışında tutuluyoruz. Her an cezaevine girmeyi bekliyorum. Sadece düşüncelerimiz gerekçesiyle silahlı terör örgütü üyesi kabul ediliyoruz.”
“ELİME SİLAH ALMADIM AMA TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYESİ OLARAK YARGILANIYORUM”
Eren Keskin’e katılımcı bir hukukçu tarafından, “İşkence gören bazı kişilerin raporlarını okuduk. Siyasi bir şeyleri yok. Çocuklarını bazı okullara gönderdikleri için işkence gördüler. Siz ve sizin gibi avukatlar güvende misiniz?” sorusu yöneltildi. Keskin, “Özgür Gündem’de yayın yönetmeni olduğum ve destek verdiğim için hakkımda silahlı örgüt üyesi olarak yargılanıyorum. Elime silah almış değilim, polisin silahının dışında silah görmedim ama silahlı terör örgütü üyesi olarak yargılanıyorum” cevabı verdi.
AKP rejiminin güvenlik güçlerinin yaptığı işkencelerin yargılandığı Türkiye Tribünali’nin öğleden sonraki oturumunda eski öğretmen Erhan Doğan, 15 Temmuz sonrası gözaltında yaşadığı işkence ve kötü muameleyi anlattı.
İsviçre’nin Cenevre kentinde düzenlenen Türkiye’deki işkence olaylarının yargılandığı Turkey Tribunal Mahkemesinde işkencenin tanıkları yaşadıklarını anlattı.
Eski Tarih Öğretmeni Erhan Doğan, 15 Temmuz sonrası gözaltına alındıktan sonra Ankara TEM’e götürüldüğünü, orada polisin “10 tane isim verirsen seni bırakırız yoksa ailenin ve senin hayatını karartırız” diyerek tehdit ettiklerini söyledi. İfade işlemi için spor salonu gibi bir binada tutulduklarını söyleyen Doğan, “Bize o köpekleri getirin dediler. 3 kişi beni darp etmeye başladı. Öldürmekle tehdit ettiler. Bizi spor salonu gibi bir yere götürdüler. Orada Guantonamo’daki gibi turuncu kıyafetli gözaltında insanlar vardı. Bizi götürdükleri odanın duvarında kan izleri vardı. Orada 15 Temmuz’da gözaltına alınan askerler sorgulandığını öğrendim” dedi. Çırılçıplak soyulma, jopla dövme, Filistin askısı ve darp gibi işkencelere uğradığını kaydeden Doğan, “Bana işkence uyguladıkları yerde önümden üç bayan geçti, onların çığlıkları çok ürkütücüydü ‘nolur bize tecavüz etmeyin’ diyorlardı. Onların haykırışları hala kulağımda” derken gözyaşlarını tutamadı.
“DUVARLARDA KAN İZLERİ VARDI”
“Gözaltına alındıktan sonra 3’ü beni dövmeye başladılar. Benden 10 tane isim istediler. Bu isimleri verirsen seni bırakırız, dediklerimizi yapmazsan ailenin ve senin hayatın karartırız dediler. Evrak imzalamamı istediler. Bizi Ankara TEM’e götürdüler. ‘Bize o köpekleri getirin’ dediler. 3 kişi beni darp etmeye başladı. Öldürmekle tehdit ettiler. Bizi spor salonu gibi bir yere götürdüler. Orada Guantonamo’daki gibi turuncu kıyafetli gözaltında insanlar vardı. Bizi götürdükleri odanın duvarında kan izleri vardı. Orada 15 Temmuz’da gözaltına alınan askerler sorgulandığını öğrendim. Birkaç koridordan geçip beni sorguya götürdüler. 3-4 kişi sivil giyimli polis benim kafamı duvara vurdular. Üst yöneticiler kimdir, bizi 10 tane isim ver. Ben 20 yıldır bu grubun içerisindeyim, terör faaliyetine katılan bir tane insan görmedim. Ben vicdanen bunu kabul etmedim. 2-3 gün işkenceler devam etti. Geceleri bizi götürdüklerinde bizi soyup soğuk su döküp jopla dövüyorlardı. El ve ayaklarımızı Filistin askısı dedikleri şekilde askıda tuttular. Filistin askısına astıklarında ben bütün kemiklerimin kırıldığını düşündüm. Yürüyemiyordum polisler koluma girip götürüyorlardı. Doktor muayenesine götürdüler. Doktor ‘birşeyin var mı’ diye sordu. Ben de ‘görmüyor musunuz?’ dediğimde kadın doktor kafasını öne eğdi. Sonra polisler ‘doktor hanım biz tekrar geleceğiz’ dediler. Tekrar götürüp, işkence yaptılar. Polisler doktor bir şey sorduğunda sen cevap vermeyeceksin biz cevap vereceğiz dediler. Doktora tekrar götürdüler. Bu kez polisler benim yerime hiçbir şeyi yok sapasağlam dediler. Spor salonuna tekrar götürdüler.
“KADINLARIN HAYKIRIŞLARI HALA KULAĞIMDA”
Bana işkence uyguladıkları yerde önümden üç bayan geçti, onların çığlıkları çok ürkütücüydü ‘nolur bize tecavüz etmeyin’ diyorlardı. Onların haykırışları hala kulağımda.
İstediklerimizi yapmazsan, senin eşin var çocuğun var, aynısı onların başına gelebilir diye tehdit ettiler. O gece hayatımın en zor gecesiydi. Ondan sonra ben intihar etmeye karar verdim. Tuvalette intihar etmeyi düşündüm. Fakat inancım gereği yapamadım. Çok dua ettim. Bir gün sonra mahkeme çıkarıldık. Mahkemeye çıkmamıza sevindim. İnşallah tutuklanırım cezaevine gideriz diyordum. Bize işkence yapanlar bizimle mahkeme salonuna girdi. Hakim yüzümüze dahi bakmıyor. Emniyette ifadeniz alınmış ekleyeceğiniz bir şey var mı deyip tutukladı. Sonra Sincan Cezaevine götürüldük. Cezaevi koşulları çok ağırdı. Ekstra kısıtlamalar getirmişlerdi. Çünkü 16 kişilik koğuşta 50-55 kişi kalıyorduk. Bir tane tuvalet ve banyo vardı. Tuvalete gitmek için yarım saat sıra bekliyorduk. Gardiyanların tavrı çok incitici, Sürekli hakaret eden tavırları vardı.”
“TÜRKİYE’DE HALA İŞKENCE YAPILIYOR”
Oturumu yöneten moderatörün “Türkiye hükümetinin avukatları olsalardı size çapraz sorular soracaklardı. Tam olarak onlara da aynı sözleri söyler miydiniz?” sorusuna Erhan Doğan, şunları söyledi: “Bunları her anlattığımda yaşıyor gibi oluyorum. Üzerimin soyulması, dört beş kişinin size vurması, avret mahallerinize vurması… Benim için dip nokta. En onur kırıcı şey o bayanların çığlıkları. 5 yıl oldu geçti. Ama dün gibi. Bana işkence yapanları hayatta unutamam. Umarım bir gün işkenceyi yapanlarla yüz yüze gelip onların yüzüne haykırmak isterim. Çünkü onurum zedelendi. 40 yaşındayım. Bundan sonra işkenceyi yapanlar ve emirlerini verenlerle mücadele edeceğim. Biz akşam eve gittiğimizde başını koyup yatarken Türkiye’de hala işkence yapılıyor. Türkiye yetkililerinin yüzüne de haykırırdım. Alevilere, Kürtlere de işkenceler yapıldı. Umarım işkenceyi yapanlar ve emrini verenler hak ettikleri cezayı alırlar.”
EREN KESKİN: TÜRKİYE’DE YARGI BAĞIMSIZ DEĞİL
İnsan Hakları Derneği Başkan Yardımcısı ve avukat Eren Keskin, Türkiye Tribünal oturumuna Youtube üzerinden katıldı. Keskin, şunları söyledi: “Sadece düşüncelerimiz nedeniyle silahlı bir grubun, terör örgütünün üyesi olarak kabul ediliyoruz. Bu sadece saçma. Son 30 yıldır insan hakları avukatı olarak çalışıyorum ve ilk kez terörist olarak hüküm giydim. Elimde silah bile tutmadım, her zaman barışçıl çözümlerden yana oldum. Ama bugün silahlı bir grubun üyesi olarak etiketlendim. Yargının durumuna gelince Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri yargı bağımsız değil. Ancak AKP-MHP ittifak döneminde biz avukatlar, hakimlerin ve savcıların odalarına bile giremiyoruz. Biz savunma tarafı olarak yargının dışında tutuluyoruz. Her an cezaevine girmeyi bekliyorum. Sadece düşüncelerimiz gerekçesiyle silahlı terör örgütü üyesi kabul ediliyoruz.”
“ELİME SİLAH ALMADIM AMA TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYESİ OLARAK YARGILANIYORUM”
Eren Keskin’e katılımcı bir hukukçu tarafından, “İşkence gören bazı kişilerin raporlarını okuduk. Siyasi bir şeyleri yok. Çocuklarını bazı okullara gönderdikleri için işkence gördüler. Siz ve sizin gibi avukatlar güvende misiniz?” sorusu yöneltildi. Keskin, “Özgür Gündem’de yayın yönetmeni olduğum ve destek verdiğim için hakkımda silahlı örgüt üyesi olarak yargılanıyorum. Elime silah almış değilim, polisin silahının dışında silah görmedim ama silahlı terör örgütü üyesi olarak yargılanıyorum” cevabı verdi.
AKP rejiminin güvenlik güçlerinin yaptığı işkencelerin yargılandığı Türkiye Tribünali’nin öğleden sonraki oturumunda eski öğretmen Erhan Doğan, 15 Temmuz sonrası gözaltında yaşadığı işkence ve kötü muameleyi anlattı.
İsviçre’nin Cenevre kentinde düzenlenen Türkiye’deki işkence olaylarının yargılandığı Turkey Tribunal Mahkemesinde işkencenin tanıkları yaşadıklarını anlattı.
Eski Tarih Öğretmeni Erhan Doğan, 15 Temmuz sonrası gözaltına alındıktan sonra Ankara TEM’e götürüldüğünü, orada polisin “10 tane isim verirsen seni bırakırız yoksa ailenin ve senin hayatını karartırız” diyerek tehdit ettiklerini söyledi. İfade işlemi için spor salonu gibi bir binada tutulduklarını söyleyen Doğan, “Bize o köpekleri getirin dediler. 3 kişi beni darp etmeye başladı. Öldürmekle tehdit ettiler. Bizi spor salonu gibi bir yere götürdüler. Orada Guantonamo’daki gibi turuncu kıyafetli gözaltında insanlar vardı. Bizi götürdükleri odanın duvarında kan izleri vardı. Orada 15 Temmuz’da gözaltına alınan askerler sorgulandığını öğrendim” dedi. Çırılçıplak soyulma, jopla dövme, Filistin askısı ve darp gibi işkencelere uğradığını kaydeden Doğan, “Bana işkence uyguladıkları yerde önümden üç bayan geçti, onların çığlıkları çok ürkütücüydü ‘nolur bize tecavüz etmeyin’ diyorlardı. Onların haykırışları hala kulağımda” derken gözyaşlarını tutamadı.
“DUVARLARDA KAN İZLERİ VARDI”
“Gözaltına alındıktan sonra 3’ü beni dövmeye başladılar. Benden 10 tane isim istediler. Bu isimleri verirsen seni bırakırız, dediklerimizi yapmazsan ailenin ve senin hayatın karartırız dediler. Evrak imzalamamı istediler. Bizi Ankara TEM’e götürdüler. ‘Bize o köpekleri getirin’ dediler. 3 kişi beni darp etmeye başladı. Öldürmekle tehdit ettiler. Bizi spor salonu gibi bir yere götürdüler. Orada Guantonamo’daki gibi turuncu kıyafetli gözaltında insanlar vardı. Bizi götürdükleri odanın duvarında kan izleri vardı. Orada 15 Temmuz’da gözaltına alınan askerler sorgulandığını öğrendim. Birkaç koridordan geçip beni sorguya götürdüler. 3-4 kişi sivil giyimli polis benim kafamı duvara vurdular. Üst yöneticiler kimdir, bizi 10 tane isim ver. Ben 20 yıldır bu grubun içerisindeyim, terör faaliyetine katılan bir tane insan görmedim. Ben vicdanen bunu kabul etmedim. 2-3 gün işkenceler devam etti. Geceleri bizi götürdüklerinde bizi soyup soğuk su döküp jopla dövüyorlardı. El ve ayaklarımızı Filistin askısı dedikleri şekilde askıda tuttular. Filistin askısına astıklarında ben bütün kemiklerimin kırıldığını düşündüm. Yürüyemiyordum polisler koluma girip götürüyorlardı. Doktor muayenesine götürdüler. Doktor ‘birşeyin var mı’ diye sordu. Ben de ‘görmüyor musunuz?’ dediğimde kadın doktor kafasını öne eğdi. Sonra polisler ‘doktor hanım biz tekrar geleceğiz’ dediler. Tekrar götürüp, işkence yaptılar. Polisler doktor bir şey sorduğunda sen cevap vermeyeceksin biz cevap vereceğiz dediler. Doktora tekrar götürdüler. Bu kez polisler benim yerime hiçbir şeyi yok sapasağlam dediler. Spor salonuna tekrar götürdüler.
“KADINLARIN HAYKIRIŞLARI HALA KULAĞIMDA”
Bana işkence uyguladıkları yerde önümden üç bayan geçti, onların çığlıkları çok ürkütücüydü ‘nolur bize tecavüz etmeyin’ diyorlardı. Onların haykırışları hala kulağımda.
İstediklerimizi yapmazsan, senin eşin var çocuğun var, aynısı onların başına gelebilir diye tehdit ettiler. O gece hayatımın en zor gecesiydi. Ondan sonra ben intihar etmeye karar verdim. Tuvalette intihar etmeyi düşündüm. Fakat inancım gereği yapamadım. Çok dua ettim. Bir gün sonra mahkeme çıkarıldık. Mahkemeye çıkmamıza sevindim. İnşallah tutuklanırım cezaevine gideriz diyordum. Bize işkence yapanlar bizimle mahkeme salonuna girdi. Hakim yüzümüze dahi bakmıyor. Emniyette ifadeniz alınmış ekleyeceğiniz bir şey var mı deyip tutukladı. Sonra Sincan Cezaevine götürüldük. Cezaevi koşulları çok ağırdı. Ekstra kısıtlamalar getirmişlerdi. Çünkü 16 kişilik koğuşta 50-55 kişi kalıyorduk. Bir tane tuvalet ve banyo vardı. Tuvalete gitmek için yarım saat sıra bekliyorduk. Gardiyanların tavrı çok incitici, Sürekli hakaret eden tavırları vardı.”
“TÜRKİYE’DE HALA İŞKENCE YAPILIYOR”
Oturumu yöneten moderatörün “Türkiye hükümetinin avukatları olsalardı size çapraz sorular soracaklardı. Tam olarak onlara da aynı sözleri söyler miydiniz?” sorusuna Erhan Doğan, şunları söyledi: “Bunları her anlattığımda yaşıyor gibi oluyorum. Üzerimin soyulması, dört beş kişinin size vurması, avret mahallerinize vurması… Benim için dip nokta. En onur kırıcı şey o bayanların çığlıkları. 5 yıl oldu geçti. Ama dün gibi. Bana işkence yapanları hayatta unutamam. Umarım bir gün işkenceyi yapanlarla yüz yüze gelip onların yüzüne haykırmak isterim. Çünkü onurum zedelendi. 40 yaşındayım. Bundan sonra işkenceyi yapanlar ve emirlerini verenlerle mücadele edeceğim. Biz akşam eve gittiğimizde başını koyup yatarken Türkiye’de hala işkence yapılıyor. Türkiye yetkililerinin yüzüne de haykırırdım. Alevilere, Kürtlere de işkenceler yapıldı. Umarım işkenceyi yapanlar ve emrini verenler hak ettikleri cezayı alırlar.”
EREN KESKİN: TÜRKİYE’DE YARGI BAĞIMSIZ DEĞİL
İnsan Hakları Derneği Başkan Yardımcısı ve avukat Eren Keskin, Türkiye Tribünal oturumuna Youtube üzerinden katıldı. Keskin, şunları söyledi: “Sadece düşüncelerimiz nedeniyle silahlı bir grubun, terör örgütünün üyesi olarak kabul ediliyoruz. Bu sadece saçma. Son 30 yıldır insan hakları avukatı olarak çalışıyorum ve ilk kez terörist olarak hüküm giydim. Elimde silah bile tutmadım, her zaman barışçıl çözümlerden yana oldum. Ama bugün silahlı bir grubun üyesi olarak etiketlendim. Yargının durumuna gelince Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri yargı bağımsız değil. Ancak AKP-MHP ittifak döneminde biz avukatlar, hakimlerin ve savcıların odalarına bile giremiyoruz. Biz savunma tarafı olarak yargının dışında tutuluyoruz. Her an cezaevine girmeyi bekliyorum. Sadece düşüncelerimiz gerekçesiyle silahlı terör örgütü üyesi kabul ediliyoruz.”
“ELİME SİLAH ALMADIM AMA TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYESİ OLARAK YARGILANIYORUM”
Eren Keskin’e katılımcı bir hukukçu tarafından, “İşkence gören bazı kişilerin raporlarını okuduk. Siyasi bir şeyleri yok. Çocuklarını bazı okullara gönderdikleri için işkence gördüler. Siz ve sizin gibi avukatlar güvende misiniz?” sorusu yöneltildi. Keskin, “Özgür Gündem’de yayın yönetmeni olduğum ve destek verdiğim için hakkımda silahlı örgüt üyesi olarak yargılanıyorum. Elime silah almış değilim, polisin silahının dışında silah görmedim ama silahlı terör örgütü üyesi olarak yargılanıyorum” cevabı verdi.
AKP rejiminin güvenlik güçlerinin yaptığı işkencelerin yargılandığı Türkiye Tribünali’nin öğleden sonraki oturumunda eski öğretmen Erhan Doğan, 15 Temmuz sonrası gözaltında yaşadığı işkence ve kötü muameleyi anlattı.
İsviçre’nin Cenevre kentinde düzenlenen Türkiye’deki işkence olaylarının yargılandığı Turkey Tribunal Mahkemesinde işkencenin tanıkları yaşadıklarını anlattı.
Eski Tarih Öğretmeni Erhan Doğan, 15 Temmuz sonrası gözaltına alındıktan sonra Ankara TEM’e götürüldüğünü, orada polisin “10 tane isim verirsen seni bırakırız yoksa ailenin ve senin hayatını karartırız” diyerek tehdit ettiklerini söyledi. İfade işlemi için spor salonu gibi bir binada tutulduklarını söyleyen Doğan, “Bize o köpekleri getirin dediler. 3 kişi beni darp etmeye başladı. Öldürmekle tehdit ettiler. Bizi spor salonu gibi bir yere götürdüler. Orada Guantonamo’daki gibi turuncu kıyafetli gözaltında insanlar vardı. Bizi götürdükleri odanın duvarında kan izleri vardı. Orada 15 Temmuz’da gözaltına alınan askerler sorgulandığını öğrendim” dedi. Çırılçıplak soyulma, jopla dövme, Filistin askısı ve darp gibi işkencelere uğradığını kaydeden Doğan, “Bana işkence uyguladıkları yerde önümden üç bayan geçti, onların çığlıkları çok ürkütücüydü ‘nolur bize tecavüz etmeyin’ diyorlardı. Onların haykırışları hala kulağımda” derken gözyaşlarını tutamadı.
“DUVARLARDA KAN İZLERİ VARDI”
“Gözaltına alındıktan sonra 3’ü beni dövmeye başladılar. Benden 10 tane isim istediler. Bu isimleri verirsen seni bırakırız, dediklerimizi yapmazsan ailenin ve senin hayatın karartırız dediler. Evrak imzalamamı istediler. Bizi Ankara TEM’e götürdüler. ‘Bize o köpekleri getirin’ dediler. 3 kişi beni darp etmeye başladı. Öldürmekle tehdit ettiler. Bizi spor salonu gibi bir yere götürdüler. Orada Guantonamo’daki gibi turuncu kıyafetli gözaltında insanlar vardı. Bizi götürdükleri odanın duvarında kan izleri vardı. Orada 15 Temmuz’da gözaltına alınan askerler sorgulandığını öğrendim. Birkaç koridordan geçip beni sorguya götürdüler. 3-4 kişi sivil giyimli polis benim kafamı duvara vurdular. Üst yöneticiler kimdir, bizi 10 tane isim ver. Ben 20 yıldır bu grubun içerisindeyim, terör faaliyetine katılan bir tane insan görmedim. Ben vicdanen bunu kabul etmedim. 2-3 gün işkenceler devam etti. Geceleri bizi götürdüklerinde bizi soyup soğuk su döküp jopla dövüyorlardı. El ve ayaklarımızı Filistin askısı dedikleri şekilde askıda tuttular. Filistin askısına astıklarında ben bütün kemiklerimin kırıldığını düşündüm. Yürüyemiyordum polisler koluma girip götürüyorlardı. Doktor muayenesine götürdüler. Doktor ‘birşeyin var mı’ diye sordu. Ben de ‘görmüyor musunuz?’ dediğimde kadın doktor kafasını öne eğdi. Sonra polisler ‘doktor hanım biz tekrar geleceğiz’ dediler. Tekrar götürüp, işkence yaptılar. Polisler doktor bir şey sorduğunda sen cevap vermeyeceksin biz cevap vereceğiz dediler. Doktora tekrar götürdüler. Bu kez polisler benim yerime hiçbir şeyi yok sapasağlam dediler. Spor salonuna tekrar götürdüler.
“KADINLARIN HAYKIRIŞLARI HALA KULAĞIMDA”
Bana işkence uyguladıkları yerde önümden üç bayan geçti, onların çığlıkları çok ürkütücüydü ‘nolur bize tecavüz etmeyin’ diyorlardı. Onların haykırışları hala kulağımda.
İstediklerimizi yapmazsan, senin eşin var çocuğun var, aynısı onların başına gelebilir diye tehdit ettiler. O gece hayatımın en zor gecesiydi. Ondan sonra ben intihar etmeye karar verdim. Tuvalette intihar etmeyi düşündüm. Fakat inancım gereği yapamadım. Çok dua ettim. Bir gün sonra mahkeme çıkarıldık. Mahkemeye çıkmamıza sevindim. İnşallah tutuklanırım cezaevine gideriz diyordum. Bize işkence yapanlar bizimle mahkeme salonuna girdi. Hakim yüzümüze dahi bakmıyor. Emniyette ifadeniz alınmış ekleyeceğiniz bir şey var mı deyip tutukladı. Sonra Sincan Cezaevine götürüldük. Cezaevi koşulları çok ağırdı. Ekstra kısıtlamalar getirmişlerdi. Çünkü 16 kişilik koğuşta 50-55 kişi kalıyorduk. Bir tane tuvalet ve banyo vardı. Tuvalete gitmek için yarım saat sıra bekliyorduk. Gardiyanların tavrı çok incitici, Sürekli hakaret eden tavırları vardı.”
“TÜRKİYE’DE HALA İŞKENCE YAPILIYOR”
Oturumu yöneten moderatörün “Türkiye hükümetinin avukatları olsalardı size çapraz sorular soracaklardı. Tam olarak onlara da aynı sözleri söyler miydiniz?” sorusuna Erhan Doğan, şunları söyledi: “Bunları her anlattığımda yaşıyor gibi oluyorum. Üzerimin soyulması, dört beş kişinin size vurması, avret mahallerinize vurması… Benim için dip nokta. En onur kırıcı şey o bayanların çığlıkları. 5 yıl oldu geçti. Ama dün gibi. Bana işkence yapanları hayatta unutamam. Umarım bir gün işkenceyi yapanlarla yüz yüze gelip onların yüzüne haykırmak isterim. Çünkü onurum zedelendi. 40 yaşındayım. Bundan sonra işkenceyi yapanlar ve emirlerini verenlerle mücadele edeceğim. Biz akşam eve gittiğimizde başını koyup yatarken Türkiye’de hala işkence yapılıyor. Türkiye yetkililerinin yüzüne de haykırırdım. Alevilere, Kürtlere de işkenceler yapıldı. Umarım işkenceyi yapanlar ve emrini verenler hak ettikleri cezayı alırlar.”
EREN KESKİN: TÜRKİYE’DE YARGI BAĞIMSIZ DEĞİL
İnsan Hakları Derneği Başkan Yardımcısı ve avukat Eren Keskin, Türkiye Tribünal oturumuna Youtube üzerinden katıldı. Keskin, şunları söyledi: “Sadece düşüncelerimiz nedeniyle silahlı bir grubun, terör örgütünün üyesi olarak kabul ediliyoruz. Bu sadece saçma. Son 30 yıldır insan hakları avukatı olarak çalışıyorum ve ilk kez terörist olarak hüküm giydim. Elimde silah bile tutmadım, her zaman barışçıl çözümlerden yana oldum. Ama bugün silahlı bir grubun üyesi olarak etiketlendim. Yargının durumuna gelince Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri yargı bağımsız değil. Ancak AKP-MHP ittifak döneminde biz avukatlar, hakimlerin ve savcıların odalarına bile giremiyoruz. Biz savunma tarafı olarak yargının dışında tutuluyoruz. Her an cezaevine girmeyi bekliyorum. Sadece düşüncelerimiz gerekçesiyle silahlı terör örgütü üyesi kabul ediliyoruz.”
“ELİME SİLAH ALMADIM AMA TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYESİ OLARAK YARGILANIYORUM”
Eren Keskin’e katılımcı bir hukukçu tarafından, “İşkence gören bazı kişilerin raporlarını okuduk. Siyasi bir şeyleri yok. Çocuklarını bazı okullara gönderdikleri için işkence gördüler. Siz ve sizin gibi avukatlar güvende misiniz?” sorusu yöneltildi. Keskin, “Özgür Gündem’de yayın yönetmeni olduğum ve destek verdiğim için hakkımda silahlı örgüt üyesi olarak yargılanıyorum. Elime silah almış değilim, polisin silahının dışında silah görmedim ama silahlı terör örgütü üyesi olarak yargılanıyorum” cevabı verdi.