Son iç savaş kararnamesinin benzerini çıkartan Enver Paşa da benzer şeyler söylemişti..
Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) 121’inci maddesinde yapılan düzenleme ile “resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına ve resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın darbe teşebbüsü ve terör eylemlerini bastıran kişilerin cezai sorumlulukları olmayacağı” belirtilirken, uygulamayı “iç savaş” ve muhaliflere karşı işlenen suçlarda “cezasızlık” olarak yorumlandı. Tarihçi Erdoğan Aydın, bu maddenin ileriki dönemde OHAL’in kalıcılaşacağı ve tüm muhaliflerin ezileceği bir Türkiye hayalinin kanuna yansımış ifadesi olarak yorumladı.
‘MADDENİN YAZIMINDA HATA YOK’
Bu maddenin yazımında herhangi bir hata yapılmadığını vurgulayan Aydın, “Başına 15 Temmuz’u ekleyerek, fakat bundan sonraki tüm süreçler boyunca muhalefeti kriminalize edip, ezmeyi sağlayan bir cümle üzerinden şekillenmiştir. Dolayısıyla bu kararnamenin olduğu bir Türkiye’den demokrasi, hukuk bağlamında söz etmenin imkanının ortadan kaldırıldığını çok net olarak görüyoruz” dedi. Bu maddenin iktidarın merkezindeki bir niyetin siyasete ve Türkiye’nin geleceğine bakış açısının çok net bir göstergesi olduğunu ifade eden Aydın, “Sadece OHAL’le bir gelecek değil, aynı zamanda iktidardan asla gitmemek eksenlidir. Dolayısıyla kendisini iktidardan düşürebilecek her türlü yaklaşımı fiziki kuvvet uygulayarak ezme şeklindeki bir siyaset mantığının göstergesidir” diye konuştu.
‘ENVER PAŞA VE ERDOĞAN’
100 yıl önce Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkımını sağlayan ve ülkeyi “bir hiç uğruna” savaşa götüren Enver Paşa’nın da benzer ifadeler kullandığını hatırlatan Aydın, Enver Paşa’nın “Bizim her şeyimiz yasalara uygun. Herhangi bir şey yapmak istediğimiz zaman hemen Harbiye Bakanlığındaki memurlara söylüyorum. Bunun kanununu yapıyorlar” sözlerini paylaştı.
Zilan Katliamı’nın faillerini korumak için yayımlanan 20 Temmuz 1931 tarihli 1850 sayılı Kanun’a da değinen Aydın, şöyle devam etti: “Fiilen öldürülmüş masum köylü, kadın, çocuk, Kürt halkının ölümüne katılan sivillerin ve devletin güvenlik görevlilerinin doğrudan yargılanmamasını sağlıyor. Ama bir diğer açıdan değerlendirirsek bugünkü kararname daha kötü. Çünkü her ne kadar kendisine meşruiyet kılıfı geçirse de 15 Temmuz’daki işlenmiş suçların üstünü örtmek ama daha önemlisi bunu geleceğe yönelik olarak kalıcı kılmak gibi önem taşıyor. 1931 kararnamesi sadece geçmişteki 6 aylık bir süreçle sınırlı olan bir durumdu. Eğer demokrasi tarihi açısından bir değerlendirme yapacaksak bugünkü durum gerçekten çok vahimdir.”
‘HUKUK KARŞITLIĞINA LAYIK DEĞİLİZ’
Türkiye’de yaşayan Müslüman, Alevi, Kürt, Türk, zengin, fakir herkesin bir araya gelerek, “Biz bu kadar geri, demokrasi, hukuk karşıtlığına layık değiliz” diye bir birlikteliği ortaya çıkartması gerektiğini belirten Aydın, “Böyle olduğunda inanıyorum ki yasayı çıkaranlar, o yasayı ayaklarına bağ olmuş bir şekilde görüp geri çekeceklerdir. Eğer muhalefet parçalı ve zayıf kalırsa her hak ve demokrasi talep edenin etkisizleştirilip, cezasızlıkla ödüllendirecek militarist güruhların eline bırakabilir” dedi.