Dünya Çevre Günü, İsveç’in Stockholm kentinde 1972 yılında düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Konferansından bu yana, her yıl 5 Haziran tarihinde, çevrenin korunması konusunda dünya çapında farkındalık yaratılması ve eylemde bulunulması amacıyla kutlanıyor. BM bu yıl ki Dünya Çevre Günü’nün temasını “Plastik kirliliğine son ver” olarak belirledi.
Plastik kullanımının geldiği boyut dünya ve Türkiye için büyük bir tehdide dönüşmüş durumda. Dünya ülkeleri plastiğin engellenmesine ilişkin henüz radikal bir karar verebilmiş değil.
Toprağa, bitkilere, yüzey sularına ve yer altı sularına kadar sızarak besin zinciri yoluyla da insan ve hayvan sağlığına zarar veren mikroplastikler artık; anne karnındaki fetüste, yeni doğan bir bebeğin plasentasında, insan kanında ve akciğerlerinde görülüyor.
Online PR Servisi B2Press, derlediği verilerle plastik kullanımının bilançosunu ortaya koydu. Yılda 381 milyon ton plastik atık oluşurken, yalnızca yüzde 9’u geri dönüştürülüyor. Önümüzdeki 20 yıl içinde 1,3 milyar tondan fazla atığın okyanuslara dökülmesi, ardından da karaya vurması bekleniyor. BM’ye göre, her yıl 11 milyon ton plastik okyanuslara atılıyor. Ekolojik Dönüşüm Bakanı Christophe Bechu da “Plastik kirliliği konusundaki alarmı duyduk” diyerek 50 yılda 7 milyar ton plastiğin doğaya salındığını kaydetti.
ÇİN’DEN SONRA YENİ ROTA
Dünyada büyüyen tehlike Avrupa’nın plastik çöplüğüne dönüşen Türkiye için de alarm vermeye başladı. Çin’in 2018 yılındaki plastik atık ithalatı yasağının ardından plastik çöplerin yeni adresi olan Türkiye’de her sene plastik atık ithalatı katlanarak artmaya devam ediyor. Adana ve İstanbul, plastik geri dönüşümünün AB’nin plastik atıkları için önemli bir varış noktası.
Greenpeace ekibinin, Kasım 2020’de Adana’da çektiği görüntüler, ithal edilen plastiklerin bir kısmının doğaya atıldığını ya da yakıldığını gözler önüne sermişti. ABD merkezli yayın organı Bloomberg’de “Bir poşetin 3200 kilometrelik yolculuğu, geri dönüşümle ilgili karmaşık gerçeği ortaya koyuyor” başlıklı yazıda, İngiltere’deki ünlü bir süpermarket zincirine ait alışveriş poşetinin Türkiye’ye uzanan hikâyesi anlatıldı.
DÜNYAYI DOLAŞIP GELİYOR
Bir dijital takip sistemiyle izlenen poşet, iki ay içinde Londra’dan 3200 kilometre uzaklıktaki Adana’da bir sanayi bölgesinde ortaya çıktı.
Türkiye plastik atık cehennemine dönerken yetkili mercilerin verileri gizlemesi de tepkilere neden oluyor.
Greenpeace Akdeniz’in Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) ve İngiltere Ulusal İstatistik Dairesi’den topladığı veriler şöyle:
-Türkiye, 2020 yılında Avrupa Birliği ülkeleri ve İngiltere’den toplam 659,960 ton plastik atık ithal etti.
-2019 yılında Avrupa’dan Türkiye’ye gelen plastik atık miktarı 582,296 tondu. 1 yılda plastik atık ithalatı yüzde 13 arttı.
-Türkiye 2020 yılında da Avrupa’dan en çok plastik atık alan ülke oldu. Türkiye Avrupa plastik atık ihracatının yüzde %28’ini karşıladı.
-Plastik atık ithalatı son 16 yılda (2004’ten bu yana) ise 196 kat arttı.
-Atık ithalatı 2021’de 685 bin tona geriledi.
İŞÇİLERİ TEHDİT EDİYOR
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) “Sanki Bizi Zehirliyorlar: Türkiye’de Plastik Geri Dönüşümünün Sağlık Üzerindeki Etkileri” başlıklı raporunda, dikkat çeken veriler yer aldı. Türk yetkililerin plastik geri dönüşüm tesislerinde çalışan işçi sayısını yayınlamadığı belirtilen raporda, işçilerin kanında beklenenden daha yüksek ağır metal bulunduğu kaydedildi. Raporda, Türkiye’nin AB ülkeleri ve İngiltere de dahil olmak üzere Avrupa’dan en çok plastik atık ithal eden ülke haline geldiği belirtildi.
YENİ KUŞAKLAR AĞIR BEDELLER ÖDEYECEK
Türk Toraks Derneği, plastiklerin insan vücuduna verdiği zararlara ilişkin açıklama yaptı. Türk Toraks Derneği Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Sebahat Genç, günde 2 litre plastik şişeden su içen kişilerin yılda 90 bin plastik parçacığını vücutlarına aldığını belirtti.
Grup Sekreteri Uzm. Dr. Selin Çakmakcı Karakaya ise deprem sonrası enkaz kaldırma çalışmalarında ortaya çıkan tehlikelere dikkat çekerek şunları söyledi: “6 Şubat 2023 tarihinde, merkezi Maraş olan ve birçok ilde yoğun olarak hissedilen şiddetli depremler sonrası bölge insanları, ikinci bir afet ile karşı karşıya kalmıştır. Bölgede, enkazlar ve katı atıklar, yönetmeliklere uygun olmadan yanlış uygulamalarla hızla ve hiçbir önlem alınmadan kaldırılmakta, üstü açık kamyonlarla uygun olmayan alanlara gelişigüzel dökülmektedir. Ekolojik yaşam alanları işgal edilmekte ve geri dönüşü olmayabilecek etkilere neden olmaktadır. Bu süreçte oluşan tozlar, geniş bir alanda hava kirliliğine yol açmaktadır. Havaya saçılan yüksek yoğunluktaki tozlara ve parçacık maddelere maruz kalım, akut ve kronik solunumsal sorunlara (akciğer zedelenmesi, bronşlarda daralma, kronik öksürük, kalıcı bronşiyal aşırı duyarlılık, akciğer fonksiyonunda azalma) ve astım, KOAH alevlenmelerine neden olmaktadır.”