Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin silah dolu MİT TIR’larına ilişkin kararında yer alan MİT raporu, devletin Hizmet Hareketi’ni ‘terör örgütü’ gibi göstermek için nasıl kumpas kurduğunu gözler önüne seriyor.
Tr724’ten İlker Doğan’ın haberine göre MİT ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Hizmet Hareketi’ne yönelik kumpası tamamen deşifre oldu. Hukukun kırıntısının olduğu normal bir ülkede söz konusu kumpasın ortaya çıkması sonrası özellikle muhalefetin kıyameti koparması lazım. “Devlet zanla hareket edemez, somut delile bakar. Delil varsa dava açar yargılar ama vatandaşına kumpas kur(a)maz.” açıklamaları birbirini izlemeli. Ancak şu ana kadar muhalefetin Cemaat’e yönelik dehşete düşüren kumpasla ilgili tek satır bile açıklaması olmadı.
MİT: ÖRGÜT İLE BAĞLARI TESPİT EDİLEMEDİ
Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin silah dolu MİT TIR’larına ilişkin kararında yer alan MİT raporu, devletin Hizmet Hareketi’ni ‘terör örgütü’ gibi göstermek için nasıl kumpas kurduğunu gözler önüne seriyor. Yargıtay kararına giren MİT raporunda, silah yüklü TIR’ların durdurulması olayının Hizmet Hareketi’nin ‘operasyonel bir çalışması olduğunun ispat edilemediği’ net olarak yazıyor. Ayrıca “Örgüt ile (operasyonu yapan) jandarma personeli arasında organik bir bağ kurulamamaktadır.” deniliyor.
MİT, YARGIYA YOK GÖSTERİYOR
Söz konusu açıklamaların ardından MİT, söz konusu raporda yargıya da yol gösteriyor. Ancak ‘MİT TIR’larına operasyon yapan jandarma personeli ile Hizmet Hareketi arasında bağ kurulması halinde Cemaat’in ‘silahlı terör örgütü’ olarak kabul edilmesinin önünün açılacağı’ kaydediliyor. MİT’in hazırladığı raporu yargıya sunduğu tarih 11 Mayıs 2016.
ANKARA CUMHURİYET BAŞSACILIĞI ‘KUMPAS’I TAMAMLIYOR
Kumpasın ikinci ayağında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı devreye giriyor. 15 Temmuz’dan bir kaç gün önce Hizmet Hareketi’ne yönelik ‘Çatı İddianame’ açıklanıyor. Söz konusu iddianamede, ‘silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek, darbeye teşebbüs’ gibi suçlamalar var.
Peki Ankara Başsavcılığı’nın söz konusu suçlamalarla ilgili ‘delili’ var mı? Yok… Binlerce insan hiç bir somut delil olmaksızın ‘silahlı terör örgütü üyesi’ olmakla suçlanıyor. Bu dehşet verici kumpası bizzat eski Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak itiraf etmişti. Kodalak, bir televizyon mülakatında, Hizmet Harketi’yle ilgili açıklanan ‘çatı iddianamede’ teknik bir sorunla karşılaştıklarını söylemişti. Kodalak’ın ‘teknik’ sorun dediği, Cemaat’i ‘terör örgütü’ ilan edebilecekleri delilin olmaması. Ancak buna rağmen Başsavcılık, hukuku ayaklar altına alarak milyonlarca mensubu olan bir sivil toplum yapısını, ‘silahlı terör örgütü’ ilan etmişti.
DELİK YOKSA NASIL DAVA AÇILDI?
Kodalak, aynı röportajda, Hizmet Harketi’nin ‘silahli terör örgütü olduğunu’ destekleyecek doyurucu belge ve bilgiler bulamadıklarını anlatıyor. MİT TIR’ları hadisesini kullandıklarını söylüyor. Ancak MİT’in raporuna göre o operasyonu yapanlarla Cemaat’in bağlantısı yok.
Harun Kodalak esasında ellerinde hiç bir delil yokken, yüzbinlerce insanı ‘terör’le suçladıklarını, insanlara kumpas kurduklarını birinci ağızdan itiraf ediyor. Delil olmadan, insanlar hakkında nasıl dava açılıyor?
DAKİKALAR SONRA 15 TEMMUZ’U ÇÖZMÜŞ!
Harun Kodalak, röportajın ilerleyen bölümlerinde ‘darbeyi beklediklerini’ ancak 15 Temmuz gecesi şok olduklarını anlatıyor. Ardından dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ı arayarak görüştüğünü, sonrasında derhal ‘soruşturma’ talimatı verdiğini söylüyor: “Emniyet müdürümüzü aradım dedim ki; ben Ankara Başsavcısı olarak bu hain darbe girişmine karşı soruşturma açtım. Bu f.tö’nün bir darbe girşimidir. Şu andan itibaren size yakalama ve gözaltı talimatını iletiyorum’ dedim.”
Harun Kodalak’ın darbeden dakikalar sonra olayın arkasında Hizmet Hareketi olduğunu nasıl anladığı bilinmiyor. Yüzlerce kişilik ‘yakalama ve gözaltı’ listesini bir kaç saat içerisinde nasıl hazırladığı da muamma!
15 TEMMUZ, ‘ALLAH’IN LÜTFU’ DEĞİL, KUMPASMIŞ!
İnsan hakları hukukçusu Dr. Gökhan Güneş’in ortaya çıkardığı rapor dehşet verici… Belge sadece 17/25 Aralık yolsuzluk soruşturması ile MİT TIR’ları operasyonunun değil, 15 Temmuz’un da bizzat rejim tarafından Hizmet Hareketi’ne yönelik kurulan ‘şeytani’ bir kumpas olduğunu net olarak ortaya koyuyor.
Peki bundan sonra ne olacak?
Söz konusu belge ve itiraflar sonrası normal bir ülkede iktidar devrilir. Zira masum insanlara bizzat devlet eliyle kumpas kurulmuş ve bu en yetkili ağızlar tarafından itiraf ediliyor, resmi raporlar Yargıtay kararlarına giriyor. Ancak Türkiye’de yaprak kıpırdamıyor.
MUHALEFETİN KONFORLU ALANI
İktidar temsilcilerinin böyle bir rezalet karşısında konuşmasını kimse beklemiyor ancak muhalefette de inanılmaz bir sessizlik hakim. Muhalefetten bir tek milletvekili çıkıp, “Bu nedir? Bu belge doğru mu? Masun insanları terörize etmek için MİT ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı kumpas mı kurdu? Delil yoksa insanlar neden ‘terör örgütü üyeliği’ ile suçlandı?” demiyor. Ve muhtemelen de hiç demeyecek…
Neden?
Türkiye’de hem iktidar hem de muhalefet için inanılmaz konforlu bir alan var. Soru soran, gerçeğin peşinde koşan bir medya yok!
Hem iktidar temsilcileri hem de muhalefet bunun verdiği rahatlıkla akıllarına ne gelirse söylüyor. Açıklamalarındaki çelişkinin yüzlerine vurulmayacağını bilmenin rahatlığıyla konuşuyorlar. Konu Hizmet Hareketi olduğunda muhalefet de hukuku, demokrasiyi, insan haklarını rafa kaldırıyor.
YA ‘OYUN’ BİTERSE!
AKP, İş Bankası’ndaki hisselerini gündeme getirdiğinde CHP’nin aklına ‘sıfırlama’ tapelerinin gerçek olduğu geliyor!
17 Aralık dosyasındaki 4 bakandan biri olan Erdoğan Bayraktar’ın ‘dosyada kendisiyle ilgili her şeyin doğru olduğuna’ dair itirafları sonrası, “Demek ki yolsuzluk ve rüşvet doğruymuş.” diyen muhalefet partisi vekilleri, “O zaman o polisler 7 yıldır neden tutuklu?” diyemiyor.
Suç örgütü lideri Sedat Peker’in 15 Temmuz öncesinde ve sonrasında kayıtsız Kalaşnikoflar dağıtıldığına dair ifşaatlarını hatırlayın. Söz konusu rezalet üzerine Halk TV’de konuşan Sözcü gazetesi yazarı Aytunç Erkin, “Ya Fethullahçıların haklılığı ortaya çıkarsa…” demişti…
Gerçek kimin umurunda!
Geçtiğimiz hafta Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Habertürk TV’de Fatih Altaylı’nın konuğuydu. Babacan hem 17/25 Aralık’ta yolsuzluk ve rüşvet iddialarını doğruluyor hem de operasyonun hükümete yönelik kumpas olduğunu söylüyor. Karşısındaki Fatih Altaylı ise “17/25 Aralık’ta yolsuzluk ev rüşvet iddiaları gerçekse operasyon nasıl hükümete kumpas olur?” demiyor.
Diyemiyor çünkü bu soruyu sorsa ‘oyun’ bitecek…