Önceki gün kaleme aldığı yazıyla partisinin seçimdeki gerileyişine dair tespitlerde bulunan Demirtaş, aktif politikayı bıraktığını duyurmuştu. Demirtaş, Artı Gerçek’ten İrfan Aktan’ın sorularını yanıtladı. Söyleşinin öne çıkan kısımları şöyle:
Dışarıda olsaydınız mevcut tablo karşısında nasıl bir muhalefet stratejisi izlerdiniz?
Benim bir mucize formülüm yok, bir kurtarıcı da değilim ama tabanımızın önüne somut hedefler koyup kitleleri heyecanlandırarak ayağa kaldırmakta katkılarım olabilirdi. Cezaevinden ancak sosyal medya ve diğer medya aracılığıyla katkı sunabiliyorum. Bu da eksiklere, yetersizliklere yol açabiliyor. Biri de bunu sosyal medya fenomenliği olarak tanımlayabiliyor, sanki amacım buymuş ve elimde başka imkan varmış gibi!
Bundan sonra siz ne yapacaksınız? Nasıl bir siyaset yürüteceksiniz?
Aylar önce Genel Merkezimize, sonuçlar ne olursa olsun seçimlerden sonra aktif siyasi çalışma yürütmeyeceğimi belirtmiştim. Halen aynı düşüncedeyim. Dışarıda canla başla mücadele eden tüm yoldaşların, bu süreci özgücümüzle ve başarıyla tamamlayacağına inanıyorum ve bu konuda hepsine güveniyorum. Partimize yönelik eleştiri ve önerilerim tümüyle iyi niyetli, yapıcı ve katkı sunma amaçlıdır. Hiç kimse, eleştirilerimi HDP’yi yıpratmak için kullanmaya kalkmasın. Ben HDP’liyim ve öyle de kalmaya devam edeceğim. Bunu herkesin iyi bilmesini istiyorum.
14 Mayıs akşamı seçim sonuçları netleşmeye başladığında ne hissetmiş ne düşünmüştünüz?
Tam olarak o sonuçları beklemiyordum. Yeşil Sol Parti’yi de Kılıçdaroğlu’nu da daha yüksek bekliyordum. Sonuçlara hem üzüldüm hem de muhalefetin seçim akşamı verdiği dağınık görüntüye öfkelendim.
Peki 28 Mayıs akşamında?
Sonuç çok şaşırtıcı değildi. Kılıçdaroğlu seçimi kazandı aslında. Fakat başta hileler, sonra da yurt dışı oyları ve sonradan vatandaş yapılanların oyları gibi faktörler eklenince bu tarihi seçimi resmi olarak Erdoğan almış oldu. Yaşananların seçimle, demokrasiyle, halk iradesinin sonuçlara yansımasıyla uzaktan yakından ilgisi yok. Olanlar tümüyle bir operasyondu.
Peki size göre bu süreçten nasıl bir ders çıkarılması gerekiyor?
Bu süreçten çıkarılacak derslerle yerelden başlayarak hızla büyük kongrenin toplanması ve yönetimde değişiklikle birlikte taze kana ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Gördüğüm kadarıyla halkımız da eş genel başkanlar başta olmak üzere parti yönetiminden bu olgunluğu ve sorumluluğu bekliyor. Şu anda korumamız gereken şeyler, halkımızın örgütlü mücadelesi ve partimizdir. Bize ne olacağı değil, halkımıza ve partimize ne olacağı önemlidir.
2015’ten beri devam eden yoğun baskılar karşısında HDP’nin yapabilip de yapmadığı ne var?
Bence taktik hamlelerdeki eksikleri, hataları tartışmadan önce şunu netleştirmemiz lazım; Kürt siyasi hareketi yoğun tutuklamalar, sürgünler ve baskılar nedeniyle çok ciddi bir kadro erozyonuna uğradı. İl ve ilçe örgütlerinden Genel Merkeze, Kadın ve Gençlik Meclislerine kadar tüm alanlarda ciddi bir nitelik zayıflaması oldu. Özverili ama deneyimsiz arkadaşlar ellerinden geleni yaptılarsa da yeterli olamadı. Yani yapılması gerekenler apaçık ortada ama yapabilecek nitelikli kadro yapısından yoksunuz. Bu nedenle, Kürt siyasi hareketinin yapması gereken en önemli şey yeni bir söylem, eylem ve örgütlenme modeliyle, niteliği geri çağırmak olmalıydı. Kürt hareketi, artık vasata prim veren tarzı bırakıp binlerce nitelikli insanı göreve çağıran bir modeli hayata geçirmelidir. Çünkü genç, kadın, işçi, köylü, işsiz, öğrenci, orta sınıf dahil tüm kesimlerden nitelikli katılım olmadan mücadelede hamle ve yenilenme kolay olmayacak. Bizim cesur ve nitelikli siyasi kadrolarla başaramayacağımız hiçbir şey yok. Bence HDP’nin en temel eksiği bu. Bu giderilirse gerisi kolaydır. Ama bunun giderilmesi de yeniden yapılanma hamlesinin samimiyetine, başarısına bağlı. Özetle, yeniden yapılanmayı temel gündem yapmalıyız.
HDP Eş Genel Başkanları 14 Mayıs sonrası tablo karşısında özeleştiri yapacaklarını söyledi. Sizce bu özeleştiri ne ve nasıl olmalı?
Her şeyden önce ben dahil hepimiz fedakar, emektar, yurtsever halkımıza amasız fakatsız bir özür borçluyuz. Halkımız elinden gelenin fazlasını yaptı, biz etkili politikalar ve taktikler geliştiremedik. Samimi ve özlü bir özeleştiri vermek zorundayız. Ben kendi adıma, halkımıza layık bir politika ortaya koyamadığımız için içtenlikle özür diliyorum. Pratikteki çabalarımla bu eksiklikleri giderme sözü veriyorum. Ayrıca, bana yönelik yapıcı eleştirilere teşekkür ediyorum. Eleştirilerden yararlanmaya çalışacağım. Mücadeleyi cezaevinden her yoldaşım gibi dirençle sürdürürken, aktif politikayı bu aşamada bırakıyorum.
Yani HDP’den istifa mı ediyorsunuz?
Tartışmalar bir kez daha hatalı bir zeminde yürütüldüğü için şunu ekleme ihtiyacı hissediyorum; ben ne HDP’den ne de herhangi bir görevden istifa ediyorum. Güncel, aktüel siyasete müdahil olmayacağımı ve bu çerçevede aktif politikayı bıraktığımı belirtiyorum.
Emek ve Özgürlük İttifakı, aday çıkarmama kararını nasıl aldı? O süreçte ne tür tartışmalar yaşandı? Sizin görüşünüz, öneriniz ne yöndeydi?
Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmaları başlamadan önce ben genel merkezimize, cumhurbaşkanı adayı olmaya hazır olduğumu ve seçimi ikinci tura bırakıp o aşamada demokratik hamlelerle daha fazla katkı sunabileceğimizi belirttim. Ayrıca, benim adaylığım partimizin de oy oranını artırabilir dedim. Aslında siyasi yasağım yoktu ama ola ki Yüksek Seçim Kurulu adaylığımı reddetse bile sonrasında çıkaracağımız adayın tabanımızın sahiplenmesinin daha kolay olacağını belirttim. Fakat bu önerim, herhangi bir gerekçe sunulmadan reddedildi. Gerekçesini halen bilmiyorum. Bu tartışmalar sürerken deprem oldu ve sonrasında aday çıkarmamaya doğru evrildi süreç. Bu karar da Genel Merkez ve ittifak bileşenlerince ortak alındı. Bana da öncesinde bilgi verildi, elbette bu kararın arkasında durduk.