CHP’nin ortak dil oluşturmak için hazırladığı ‘Tutum Belgesi’nde OHAL’in kaldırılması ve gayri meşru anayasadan vazgeçilmesi istendi.
Adalet Yürüyüşü’nün ardından toplanan ilk MYK’de, bundan sonraki süreçte “ortak bir dil ve söylem birliği” sağlaması açısından alınan ‘Tutum Belgesi’ kararı yaşama geçirildi.
CHP Genel BaşkanYardımcısı Bülent Tezcan, Kılıçdaroğlu’nun Maltepe mitinginde açıkladığı 10 maddelik çağrı temelinde oluşturulan ‘Tutum Belgesi’ni milletvekilleri ve parti kurullarına gönderdi. Belgeden dikkat çeken başlıklar şöyle:
OHAL kalkmalı
İktidar tarafından 15 Temmuz darbe girişimi fırsat bilinerek, 20 Temmuz darbesi yapıldı, TBMM’nin yetkileri gasp edildi. Biz buna “Saray’ın 15 Temmuz’u” diyoruz. Bir sivil darbeye dönüşen OHAL uygulamaları yasama, yargı ve yürütme gücünü tek kişide toplamıştır. OHAL derhal kaldırılmalı ve hukuk düzeni evrensel ilkelere uygun olarak yeniden tesis edilmelidir.
Bağımsız ve tarafsız yargı: Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmalı. Adil yargılanma hakkı eksiksiz uygulanmalı.
OHAL mağduriyetleri giderilmeli
OHAL mağdurları adeta ‘sivil ölüme’ terk edilmiştir. Mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik haklarını kısıtlayan tüm uygulamalara hukuk devletinin gereği olarak son verilmelidir.
Muhalife kıyım bitmeli
20 Temmuz sivil darbesinden sonra, 15 Temmuz darbe girişimiyle veya onun arkasındaki örgütle hiçbir ilişkisi bulunmayan, ama sırf hükümete muhalif görüldüğü için bütün haklarından yoksun kılınan akademisyenler ve diğer kamu görevlileri görevlerine iade edilmelidir. Anayasa Mahkemesi’nin içtihatları dikkate alınarak, tutuklu vekiller derhal serbest bırakılmalıdır
Gazeteciler serbest bırakılmalı
150’nin üzerinde gazetecinin hapiste olduğu bir ülkede demokrasiden söz edilemez. Sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklanan gazeteciler derhal serbest bırakılmalı, medya üzerindeki tüm baskılara son verilmelidir. Düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
Gayri meşru anayasadan vazgeçilmeli
OHAL koşullarında, serbest tartışmanın yapılamadığı bir ortamda ve üstelik “devletin bütün imkânları seferber edilerek” gerçekleştirilen anayasa değişikliği gayri meşrudur. Bu bir “mühürsüz seçimdir.” Türkiye gayri meşru bir anayasa ile yönetilemez, yönetilmemelidir.
Laik hukuk devleti
Demokratik parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayet kaldırılmalıdır. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan, insan haklarına dayalı demokratik, laik, sosyal hukuk devleti güçlendirilmeli, liyakat esası kamuda göreve başlama ve yükselmede esas alınmalıdır. Eğitimde laiklik ilkesinin aşındırılmasına son verilmelidir.
Adaletsizlikler giderilmeli
İşsizlik, yoksulluk, insanca yaşam ücretinden yoksunluk, örgütsüzlük, ayrımcılık, terör gibi çok geniş bir yelpazede yaşanan toplumsal adaletsizliklerin giderilmesi için ortak irade geliştirilmelidir. Toplumsal barışımızı bozan tüm antidemokratik uygulamalara eşit yurttaşlık temelinde son verilmelidir.
Türkiye yüzünü insan haklarına çevirmeli
Son zamanlarda uygulanan saldırgan dış politika ülkemizin içindeki adaletsizlikleri de kökleştiren bir kısırdöngü yaratmıştır. Türkiye coğrafyasındaki tüm halklara, tüm kimliklere kardeşçe, adilane yaklaşan, barışçıl ve uluslararası hukuka saygılı bir dış politikaya dönüş yapmalıdır. Türkiye yüzünü insan haklarına, hukuk devletine, adalete önem veren milletler ailesine çevirmelidir.
‘Sahiplenme ve mücadele’ çağrısı
10 maddeden oluşan Tutum Belgesi’nin sonunda tüm bu kapsamda yasama, yürütme ve yargı erklerini kullanan yetkililere bu uyarıların iletildiği belirtilerek, “Siyasal partileri, toplumun farklı kesimlerini, sivil toplum örgütlerini ve bütün yurttaşları, bildirinin hedeflerini sahiplenmeye ve hayata geçirmek için mücadeleye çağırıyoruz” ifadeleri kullanıldı.