Kronos’tan Sevinç Özarslan’ın haberine göre, On iki çocuğun yan yana dizilip fotoğraflarının çekildiği bu yer, bir okul değil cezaevi. Anneleriyle birlikte İzmir Şakran Cezaevinin Çocuk Koğuşu’nda kalan 0-6 yaş arası bebekler ve çocuklar…
Parklarda, bahçelerde özgürce koşturması, okullarda gösteri yapması gereken bunca çocuğun ‘resmi’ bayram olan bir günde cezaevinde ne işi var değil mi? İnsanın içini burkan bu fotoğraf, kimsenin görmek istemediği, görünce kafasını çevirdiği bir Türkiye gerçeği.
Fotoğraf altı ay önce 29 Ekim 2022’de Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında çekildi. Kimi aylardır, kimi yıllardır annesiyle birlikte hapis yatan çocuklar, bugün de aynı şekilde bayraklı tişörtlerini giyip 23 Nisan’ı kutladılar.
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün açıkladığı resmi rakamlara göre, Türkiye cezaevlerinde 2016 yılında 560, 2017’de 668, 2018’de 748, 2019’da 864, 2020’de 780 ve 2021’de 396 bebek ve çocuk (0-6 yaş arası) mahpustu. Cumhuriyet’in 100 yıllık tarihinde belki de bu kadar çocuk, annesiyle birlikte hapse atılmadı, yoksunluğa maruz kalmadı.
PROVALAR GÜNLER ÖNCE BAŞLADI
Hem 23 Nisan Ulusal Egemenlik Çocuk Bayramı’nı hem de Ramazan Bayramı’nı hapiste geçiren Şakran Cezaevi Çocuk Koğuşu’nun küçük sakinleri, bugünkü ‘şenlik’lerinin provasına günler öncesinden başladı. Provaları anneler de izlemek istedi. Cezaevi yönetimi bu talebi önce kabul etti, ancak sonra izin vermedi. Anneler de “O zaman biz de çocukları göndermeyiz” deyince izin verildi ve çocuklar cezaevinin davetlisi olarak kuruma gelen resmi yetkililere gösteri sundu.
Ne acayip değil mi? ‘Terörist’ diye damgalanarak tutuklanan kadınların çocuklarına, bayraklı tişörtler giydirilip gösteri yaptırıyorlar. Çocuğunun provasını izlemek istiyorsun izin vermiyorlar.
Gökyüzünü göremeyen, bazıları günde yarım saat havalandırmaya çıkarılan çocuklar, resmi ve dini bayramlarda cicili bicili elbiselerini giyip hapiste belki mutlu bir gün geçiriyorlar ama hiçbir şey o sahnede göründüğü gibi değil. Cezaevleri çocuklar için tam bir cehennem. Gelişimleri için gereken hiçbir şeye ulaşmıyorlar. Yeterli beslenme yok, dondurmaya bile hasretler.
Koğuşlar genelde iki katlı olduğu için çocuklar, merdivenlerden düşüyor elini, ayağını incitiyor. Hastalandıkları zaman hemen hastaneye götürülemiyor. 6 aylık bebeğine antibiyotik vermek zorunda kalan anneler var. “Çocuğunuzun doktoru olacaksınız” diye azarlanan kadınlar var. Bazı cezaevlerinin kaloriferi yanmıyor. Hijyen büyük problem. Mesela Türkiye’nin en eski ve bakımsız cezaevi olarak bilinen Edirne Kadın Kapalı Cezaevinde lağım farelerinin cirit atıyor.
DIŞARIYI İLK KEZ SEVK EDİLİRKEN GÖRDÜ
Ya hiç dışarıyı görmeden büyüyen çocuklar… Hatay depreminden sonra annesiyle birlikte Şakran’a sevk edilen bir çocuk, dış dünyayı sadece o gün yolda gördü. Daha da acısı, Hatay’daki cezaevinde kalsaydı denetimli serbestlik hakkından yararlanıp bir ay sonra tahliye olacak anne Şakran Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu bu hakkı vermediği için dışarı çıkamayacak.
Anne-babası birlikte tutuklu olan çocukların yaşadığı dram daha büyük. Ailece hep birlikte “iç görüş” yapabilirlerse ne ala. Her cezaevinde bu imkan da verilmiyor. Kanunlara göre, bakacak kimsesi yoksa tutuklanan bir kadın 0-6 yaş arasındaki çocuğunu yanına alabiliyor. Türkiye’de kadınların kaldığı 9 kapalı cezaevi ve içlerinde böyle birçok dram var.
Peki çözüm ne? Cezaevlerinin şartlarını iyileştirmek bu çocukların maruz kaldığı haksızlıkları kesinlikle ortadan kaldırmıyor.