15 Temmuz 2016’daki sözde darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hal (OHAL) kapsamında yayımlanan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) önüne gelmeye devam ediyor. Yüksek mahkeme, bu düzenlemeler ile ilgili bir kararı daha iptal etti. AYM, başvurucunun “terör örgütleriyle irtibatlı veya iltisaklı olmak” gerekçesiyle arabulucular sicilinden silinmesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna karar verdi.
15 Haziran’da verilen kararın gerekçesinde; Halkların Demokratik Partisi Hatay eş başkanı olan başvurucunun parti merkezinden gönderilen talimatların dışına çıkmadığı ve eşiği aşmadığı tespit edildi. Kararda, “terör örgütleriyle irtibatlı veya iltisaklı olmak” gerekçesiyle henüz sonuçlanmamış bir ceza davası ile başvurucunun arabulucular sicilinden silinmesinin masumiyet karinesine aykırı olduğu tespit edildi.
‘YAPILACAK İŞ İRTİBAT VE İLTİSAK KAVRAMLARINI, KANUNLARDAN ÇIKARMAKTIR’
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Adem Sözüer, AYM’nin bu kararını Gerçek Gündem’e değerlendirdi.
Sözüer, Anayasa Mahkemesi’nin bu kararına konu olan olaya dikkat çekti. Kararın doğru olduğunu belirten Prof. Dr. Sözüer, 15 Temmuz sonrası mevzuata OHAL döneminde sokulan “irtibat ve iltisaklı” terimleriyle ilgili sorunu çözmediğini vurguladı:
“Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kararlarında somut olayda başvurucunun Anayasa’daki belirli haklarının ihlal edilip edilmediğine karar veriyor. Bu kararlar kural olarak sadece başvuran bakımından bir sonuç doğuruyor. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin bu kararına konu olan somut olay, bir avukat hakkında terör örgütü propagandası nedeniyle dava sürerken ‘terör örgütleriyle irtibatlı veya iltisaklı olmak’ gerekçesiyle arabulucular sicilinden silinmesidir.
Mahkeme avukatlık yapan başvurucu hakkında arabuluculuk listesinden silinmesi tedbirinin ölçülülük gibi güvencelere aykırı olduğunu tespit etmiş ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Bu karar doğru bir karar, ancak mevzuata OHAL döneminde sokulan ve kanunilik ilkesine aykırı ‘irtibat ve iltisaklı’ terimleriyle ilgili sorunu çözmemektedir.
Anayasa Mahkemesi maalesef keyfi uygulamaya yol açan ‘irtibat ve iltisak’ ibarelerini Anayasaya uygun bulmuştur. Asıl sorun burada. Mahkeme bu belirsiz kavramları Anayasaya aykırı bulup iptal etseydi, şimdi bu kavramların uygulandığı olaylarla uğraşmayacaktı.
Yapılacak iş ya TBMM bir kanun değişikliği ile ceza hukukuna ait olmayan, istihbari terimler olan ‘irtibat ve iltisak’ kavramlarını, kanunlardan çıkarmasıdır.”
‘İLTİSAKLI DEDİĞİNİZDE HERKESİ DAHİL GÖRÜP YAPTIRIM UYGULARSINIZ’
“İrtibat ve iltisak” ibareleri ile verilen cezaların hukuki ilkelere aykırı olduğunu söyleyen Sözüer, ‘‘Mevzuatımızda gerek ceza gerek tedbirler için terör örgütü kuruculuğu, yöneticiliği veya üyeliği kavramları vardır ve bunlar yeterlidir. Terör örgütüyle iltisaklı diye genişlettiğinizde, eş, çocuk, anne, baba, akrabalar, komşular vs. herkesi örgüte dahil görüp yaptırım uygulanırsınız. Nitekim böyle uygulamalar da sık sık oluyor” dedi.
‘DAVA AÇILACAK KADAR DAHİ DELİL OLMAYANLAR KHK’LARLA İHRAÇ EDİLDİ’
Sözüer, şöyle devam etti: “Bu uygulamalar Anayasa’daki hukuk devleti ilkesi ve kanunilik ilkesi başta olmak üzere tüm ceza hukuku ilkelerine aykırıdır. Darbe girişimi sonrası devlet ve toplum açısından ortaya çıkan büyük tehlike nedeniyle, OHAL tedbirleri gerekliydi. Ancak bunlar geçici olmalıydı ve yapılan yanlışlar giderilmeliydi.
İrtibat ve iltisak diye hakkında dava açacak kadar delil dahi olmayan insan OHAL KHK’ları ile ihraç edildi. Bu yargı kararı olmadan ceza uygulamasıdır. Bu büyük ve sorunun kanuni düzenlemeyle acilen çözümlenmesi gerekir.”