Erdoğan Darbesi’nin bir senelik icraatlarının tablosu…
20 Temmuz’da yeni rejimin adı kondu
Erdoğan, 20 Temmuz 2016’da Milli Güvenlik Kurulu ve Bakanlar Kurulu’nu topladı. Ardından medyanın karşısına çıkan Erdoğan, yeni rejimin adını koydu: OHAL.
19 Temmuz 1987’de Doğu ve Güneydoğu’da uygulanmaya başlanan OHAL’i 30 Kasım 2002’de kaldırmakla övünen AKP, 14 yıl sonra OHAL’i geri getirmekle kalmadı tüm ülkeye yaygınlaştırdı.
Ülkeyi Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) yönetebilme yetkisini alan iktidar, zaman kaybetmeden ilk KHK’sini yayımladı. Erdoğan’ın sözleriyle “demokrasiye, hukuk devletine, vatandaşların hak ve özgürlüklerine yönelik tehdidi ortadan kaldırmak” için ilan edilen OHAL’in gerçek yüzü daha ilk KHK ile ortaya çıktı.
23 Temmuz 2016’da yayımlanan 667 Sayılı ilk KHK ile gözaltı süresi 30 güne çıkartılırken, görevden alınan kamu görevlilerine yeniden kamuda çalışma kapısı kapatıldı.
Olağanlaşan OHAL
19 Ekim’de sona erecek OHAL, 19 Ocak 2017’ye kadar uzatıldı. AKP-MHP ortaklığı ile alınan uzatma kararı Türkiye’yi, tarihinin en önemli oylamalarından biri olan 16 Nisan Referandumu’na OHAL şartlarında taşıdı. Eşitsiz ve baskı altındaki kampanya sonunda YSK’nin tartışmalı kararının da yardımıyla Erdoğan’a başkanlık yolu açıldı. Referandum sona erdi ancak ülkeyi KHK’lerle yönetmeye alışan AKP, OHAL’i 19 Temmuz’a kadar sürdürecek bir uzatma kararı daha aldı.
“Olağanlaşan olağanüstü hal rejimi”nin açtığı yolda KHK’lerle zaten kullanılamaz durumda olan temel hak ve özgürlükler iyice kısıtlandı, “FETÖ’cü avı” gerekçesiyle bu yapılanma ile ilgisi olmayan binlerce kamu çalışanı ihraç edildi. Cezaevleri dolup taşarken, denetimli serbestlik ve ev hapisleri ile de ülke yarı açık cezaevine döndü.
Kolaylaştırıcı AYM
AKP’nin ülkeyi keyfi bir şekilde yönetmesini sağlayan KHK’lerin hukukiliği tartışmaları Anayasa Mahkemesi önüne taşındı. CHP’nin KHK’lerin, OHAL’in gerektirdiği koşulları ve süreyi aşan düzenlemeler içerdiği gerekçesiyle iptali istemini AYM, eski içtihatlarını unutarak, “OHAL KHK’lerini inceleme yetkimiz yok” cevabı ile geri çevirdi.
Hükümet, 26 KHK ile parlamenter rejimi tamamen devre dışı bırakarak ülkeyi yönetti. 2019’u beklemeden Meclis’i yetkisizleştirerek Başkanlık rejimini fiilen ülkeye hakim kılmada Erdoğan’ın işini kolaylaştırdı.
Rakamlarla 20 Temmuz
20 Temmuz sonrası döneme ilişkin hükümet, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütlerinin bilançoları birbirini tutmamakla birlikte ortaya çıkan tablonun ağırlığı tartışmasız. Hükümetten yapılan açıklamaya göre, 111 bin 240 kişi kamu görevinden ihraç edildi, 32 bin 180 kişi uzaklaştırıldı.
CHP Milletvekili Şenal Sarıhan’ın derlemelerine göre ise 129 bin 285 kamu çalışanı hakkında işlem yapıldı, ihraç edilenlerden 12 bin 678’inin göreve iadesi ile ihraç sayısı 115 bin 610 oldu.
En fazla ihraç 33 bin 86 kişi ile Milli Eğitim Bakanlığı’nda yaşanırken 24 bin 544 kişi Emniyet’ten, 7 bin 805 kişi Genelkurmay’dan, 6 bin 649 kişi Sağlık Bakanlığı’ndan, 5 bin 873 kişi Adalet, 3 bin 300 kişi Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan, 2 bin 867 kişi Jandarma Genel Komutanlığı’ndan, 2 bin 259 kişi belediyeler ve il özel idarelerinden, bin 329 kişi Maliye’den, bin 979 kişi Diyanet’ten, bin 472 kişi de YÖK’ten ihraç edildi.
“Barış İçin Akademisyenler” bildirisi bahane edilerek, üniversitelerde büyük bir operasyon yürütüldü ve aralarında 372 imzacı ismin de bulunduğu 5 bin 247 akademisyen ihraç edildi. İhraçlar, sözleşme yenilememe ve üniversite kapatmalar sonucu 8 bin 427 akademisyen işsiz kaldı. 140 bin kişinin pasaportları iptal edildi.
Yargıdaki operasyonlar, yargıç ve savcıların üçte birine yakınının ihracı ile sonuçlandı. 4 bin 92 hakim ve savcı ihraç edildi. 2 bin 492 hakim ve savcı, 104 Yargıtay, 41 Danıştay, iki Sayıştay, üç HSK üyesi de tutuklandı.
Hizmet Hareketi’yle ilgili olduğu gerekçesiyle 1061 öğretim kurumu, 223 kurs ve etüd merkezi, bin 125 dernek, 129 vakıf ve 19 sendika kapatıldı.
Bu travmatik dönemde emniyet mensupları ile öğretmenlerin çoğunlukta olduğu en az 47 kişi intihar etti.
Erdoğan iktidarının ekonomik tahkimatı da KHK’lerle sağlandı. “Alternatif Hazine” olarak yapılandırılan Türkiye Varlık Fonu’na kamu kaynakları aktarıldı. 43 ildeki el konulan 965 şirketteki kayyumların yetkileri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredildi. TMSF, şirketlerin yanı sıra 107 kişinin de mal varlıklarına kayyum oldu.
Basın ve ifade özgürlüğüne saldırı
OHAL döneminde saldırının yöneldiği kesimlerden biri de medya oldu. Havuz medyası dışında kalan çok sayıda muhalif yayın organı kapatıldı, gazeteciler cezaevine konuldu. 167 gazeteci tutuklandı, 3 bine yakın gazeteci işsiz kaldı. TGS’nin verilerine göre, 40 yayınevi, 5 ajans, 56 gazete, 22 dergi, 31 radyo ve 32 televizyon kanalı kapatıldı.
Siyasi operasyon
OHAL’in hedeflerinden biri de HDP ve DBP oldu. Terör bahanesiyle 82 belediyeye kayyum atanırken 85 belediye eşbaşkanı, 800 dolayında il ve ilçe başkanı cezaevine konuldu. Aralarında HDP eş genel başkanlarının da bulunduğu 11 milletvekilinin tutuklandı.
Adalet Yürüyüşü
Tutuklamalardan CHP de nasibini aldı. CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun MİT’e ait silah yüklü TIR’ların durdurulmasıyla ilgili görüntüleri Cumhuriyet Gazetesi’ne verdiği iddiasıyla 25 yıl hapis cezasına çarptırılması büyük bir sivil direnişin fitilini ateşledi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Karşı çıkmazsam bu koltukta oturamam” sözleriyle başlattığı Ankara-İstanbul Yürüyüşü’ne, her kesimden 20 Temmuz mağduru yüz binlerce insan katıldı. Herkesin kendi “Adalet”ini aradığı yürüyüş 1 milyonun üstündeki yurttaşın katıldığı İstanbul Maltepe’deki Adalet Mitingi ile sona erdi.
Açlık grevindeki eğitimciler
Kamudan ihraçlar, direnişleri de beraberinde getirdi. Ülkenin bir çok yerinde sürdürülen direnişlerin simgesi Ankara’daki Yüksel Caddesi’nde açlık grevine başlayan eğitimciler Nuriye Gülmen ile Semih Özakça oldu. Açlık grevinin 76’ncı gününde tutuklanarak cezaevine konulan iki eğitimcinin direnişi demir parmaklıklar arkasında sürüyor.
Batı’dan tepki
Muhaliflere yönelen antidemokratik uygulamalar Batı ülkelerinin de tepkisini çekti. Uluslararası Af Örgütü, OHAL’in hukuk dışılığına dikkati çekerken AKPM de Türkiye’yi yeniden denetim sürecine aldı. Büyükada’da bir otelde toplantı yaparken gözaltına alınan aralarında ve Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser’in de bulunduğu altı insan hakları savunucusu tutuklandı.