İki yıl kadar sonra Amerikalı Papaz Andrew Brunson serbest bırakıldı. Ama arkasında Türk hükümeti ve Erdoğan ismi için onulmaz bir yara bıraktı.
Brunson macerasının ikinci neticesi, şüphesiz Türkiye ekonomisine getirdiği yükler oldu. Brunson’ın bir önceki duruşması olan 24 Temmuz’da 4.78 olan dolar, Brunson’ın ev hapsi halinin devamı kararı sonrasındaki iki haftada yedi liralara vurdu ve sonra yavaşça inerek şimdiki altı lira civarlarına yerleşti. Ülke sarsıldı. Bunun yanı sıra ABD, Türkiye’den gelen ve ciddi bir yekun tutan çelik ihracatına vergi getirdi, ülkenin zaten iyi gitmeyen ekonomisi bir ABD başkanının kızgın tweet saldırıları ile ciddi zararlar aldı.
Üçüncü olarak, Türkiye ve Kürt sorunu uzmanı Henri Barkey’in dediği gibi Brunson kararı ve davası “Türk adalet sisteminin adaletsizliğini” gösterdi. Önce saçmasapan bir iddianame ile Brunson hem PKK hem de Gülencilere yardım ettiği, ülkeyi bölme çalışmaları olduğu yazıldı. Sonra ‘gizli tanıklıklar’ ile CIA bağlantıları, ortalıklara ‘saçıldı.’ Nedim Şener gibi bazıları televizyonlara çıkarak, bu saçma iddiaları aldılar ve ‘ciddi’ olasılıklarmış gibi anlattılar. Nihayetinde 12 Ekim davasında bu gizli tanıklar ifadelerini geri çektiler. İsmi-cismi saklanan üç-beş adamın saçma sapan iddiaları ile bir kişinin iki yılı çalındı.
Dördüncü olarak, Türkiye’de özellikle 2016 yılındaki darbe girişiminden beri hapse atılan onbinlerce kişi, yüzlerce gazeteci, sivil toplum kuruluşu liderleri ve diğer aktivistlerin yaşadıklarına Brunson’ın davası bir ayna oldu. Brunson’ı ajan ilan edip, yıllardır saldıran ve 18 yaşındaki aklı başında bir üniversite öğrencisinin saçmalığını kavrayabileceği iddianameyi, ciddi gerçeklikler gibi Türk televizyonlarında anlatan Nedim Şenerleri dışarıda bırakırsak, bu iddianameleri kimse ciddiye almadı. Palyaçoluk olarak görüldü. Ama bu sirk şovu, Türkiye’deki benzeri binlerce dava gibi düştüğü yeri yakmadı, bütün dünyanın dikkatini çekti, önünde oldu ve Türk adalet sisteminin perişan halini gösterdi.
Bir başka sonuç ise, Türk devletinin ve hükümetinin güvenirliğine büyük bir darbe inmesi oldu. Örneğin şu anda İstanbul’da yaşanan ve bütün okların Suudileri gösterdiği gazeteci Cemal Kaşıkçı olayında dahi Washington’daki yetkililer “Evet Türklerin dediği mantıklı ama bunca zamandır yalan söyleyen bir hükümete nasıl inanacağız” demeye başladılar. Bunların neticesinde, 23 yıldır Türkiye’de yaşamış olan bir din adamının, kendisini dindar ve muhafazakar olarak tanımlayan bir iktidar tarafından iki yılının nasıl çalındığını herkes gördü. Bir din adamının üstüne bu kadar gülünç bir iddianameyle giden ve bunu iki yıl boyunca tekrarlayan bir iktidarın güvenirliği yerlerde.
Altıncı olarak ise Brunson’ın serbest kalmasıyla Türkiye-ABD ilişkileri düzelmedi. İlişkiler içindeki yapısal sorunlar sürüyor. ABD, çok yakın bir geçmişte Suriye’deki hedefini genişletti ve IŞİD’in yenilmesi yanında, İran’ın etkisinin kırılması olarak belirledi. Bu demektir ki, Suriye’nin kuzeydoğusundaki üçgende Suriyeli Kürtlere destek sürecek ve tabii ki bu durum Erdoğan’ı derin bir şekilde rahatsız edecek.
Menbiç konusunda sürekli homurdanan Türk tarafının uyarılarının ABD tarafından pek de dikkate alınmadığı anlaşılıyor. Rusya’dan alındığı ifade edilen S-400 savunma sistemleri anlaşması gerçekleştiği takdirde F-35’lerin Türkiye’ye gelmesi de pek mümkün olmayacak gibi. Bu sorun da önümüzdeki aylarda sürecek. Ve son olarak ABD’nin İran’dan enerji alımlarını sonlandırmak için koyduğu altı aylık süre kasım ayının ilk haftası bitiyor ve bundan sonra Türkiye ve ABD arasında tekrardan İran ambargoları tartışmaları ve baskıları yaşanacak. Yani Brunson’ın rehin tutulması ilişkileri çok gerdi ve yıprattı ama serbest bırakılması bu ilişkilere yapısal olarak yardım etmeyecek.
Ekonomik olarak da Brunson’ın serbest bırakılması Türkiye’ye bir rahatlama getirmeyecek. Trump’a cuma günü Cincinnati’de sorulan “Türkiye üzerine konan ambargolar kalkacak mı” sorusuna “Bunun o konuyla ilgisi yok” demesi dikkat çekici idi. AKP’ye yakın haber kanalları 12 Ekim günü Brunson’a saldırmaya devam ettiler ve ‘ajan’ olarak tanımlamayı da sürdürdüler. Trump ve ABD halen AKP basınında düşman. Bütün bunlar Trump ile Erdoğan arasındaki sıcak bir ilişkinin başladığına dair umut vermiyor.
Sekizinci olarak bütün bu olanlardan kazançlı çıkan ise Trump görülebilir. ABD’de ara seçimlerine üç haftanın kaldığı bir süreçte Trump, 55-60 milyon civarında Evanjelik seçmen tabanını sandıklara göndermek için bir neden daha kazandı. Bu vesileyle Trump, “Bakın sizin papazınız için ne kadar uğraştım, kavga verdim” diyebilecek. Trump’ın Kongre’de, hem Senato hem de Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu kaybetmeme gayreti had safhada ve her gün kampanya konuşmaları yapmaya devam ediyor. Zira çoğunluğu kaybettiğinde Demokratlar Trump için hayatı çok zorlaştıracak. Belki de azil süreci başlayacak.
Son olarak, Brunson davasının Erdoğan hükümeti için bir olumlu yönü belki de kısa vadede Trump’ın saldırılarına ve kızgın tweetlerine set çekmek olacak. Bir süre için Türkiye ile ABD arasında en azından bir kriz havası olmayacak. İstikrar özleyen Türkiye piyasaları bir nebze nefes alacak. Kasım ayının başına, İran ambargolarının son tarihine kadar bu göreceli iyi hava ile Washington ile Ankara arasında daha iyi bir ilişkiler havası olur mu? Şimdilik bu konuda iyimser olmak için bir nedenimiz yok.
ahvalnews.com
İki yıl kadar sonra Amerikalı Papaz Andrew Brunson serbest bırakıldı. Ama arkasında Türk hükümeti ve Erdoğan ismi için onulmaz bir yara bıraktı.
Brunson macerasının ikinci neticesi, şüphesiz Türkiye ekonomisine getirdiği yükler oldu. Brunson’ın bir önceki duruşması olan 24 Temmuz’da 4.78 olan dolar, Brunson’ın ev hapsi halinin devamı kararı sonrasındaki iki haftada yedi liralara vurdu ve sonra yavaşça inerek şimdiki altı lira civarlarına yerleşti. Ülke sarsıldı. Bunun yanı sıra ABD, Türkiye’den gelen ve ciddi bir yekun tutan çelik ihracatına vergi getirdi, ülkenin zaten iyi gitmeyen ekonomisi bir ABD başkanının kızgın tweet saldırıları ile ciddi zararlar aldı.
Üçüncü olarak, Türkiye ve Kürt sorunu uzmanı Henri Barkey’in dediği gibi Brunson kararı ve davası “Türk adalet sisteminin adaletsizliğini” gösterdi. Önce saçmasapan bir iddianame ile Brunson hem PKK hem de Gülencilere yardım ettiği, ülkeyi bölme çalışmaları olduğu yazıldı. Sonra ‘gizli tanıklıklar’ ile CIA bağlantıları, ortalıklara ‘saçıldı.’ Nedim Şener gibi bazıları televizyonlara çıkarak, bu saçma iddiaları aldılar ve ‘ciddi’ olasılıklarmış gibi anlattılar. Nihayetinde 12 Ekim davasında bu gizli tanıklar ifadelerini geri çektiler. İsmi-cismi saklanan üç-beş adamın saçma sapan iddiaları ile bir kişinin iki yılı çalındı.
Dördüncü olarak, Türkiye’de özellikle 2016 yılındaki darbe girişiminden beri hapse atılan onbinlerce kişi, yüzlerce gazeteci, sivil toplum kuruluşu liderleri ve diğer aktivistlerin yaşadıklarına Brunson’ın davası bir ayna oldu. Brunson’ı ajan ilan edip, yıllardır saldıran ve 18 yaşındaki aklı başında bir üniversite öğrencisinin saçmalığını kavrayabileceği iddianameyi, ciddi gerçeklikler gibi Türk televizyonlarında anlatan Nedim Şenerleri dışarıda bırakırsak, bu iddianameleri kimse ciddiye almadı. Palyaçoluk olarak görüldü. Ama bu sirk şovu, Türkiye’deki benzeri binlerce dava gibi düştüğü yeri yakmadı, bütün dünyanın dikkatini çekti, önünde oldu ve Türk adalet sisteminin perişan halini gösterdi.
Bir başka sonuç ise, Türk devletinin ve hükümetinin güvenirliğine büyük bir darbe inmesi oldu. Örneğin şu anda İstanbul’da yaşanan ve bütün okların Suudileri gösterdiği gazeteci Cemal Kaşıkçı olayında dahi Washington’daki yetkililer “Evet Türklerin dediği mantıklı ama bunca zamandır yalan söyleyen bir hükümete nasıl inanacağız” demeye başladılar. Bunların neticesinde, 23 yıldır Türkiye’de yaşamış olan bir din adamının, kendisini dindar ve muhafazakar olarak tanımlayan bir iktidar tarafından iki yılının nasıl çalındığını herkes gördü. Bir din adamının üstüne bu kadar gülünç bir iddianameyle giden ve bunu iki yıl boyunca tekrarlayan bir iktidarın güvenirliği yerlerde.
Altıncı olarak ise Brunson’ın serbest kalmasıyla Türkiye-ABD ilişkileri düzelmedi. İlişkiler içindeki yapısal sorunlar sürüyor. ABD, çok yakın bir geçmişte Suriye’deki hedefini genişletti ve IŞİD’in yenilmesi yanında, İran’ın etkisinin kırılması olarak belirledi. Bu demektir ki, Suriye’nin kuzeydoğusundaki üçgende Suriyeli Kürtlere destek sürecek ve tabii ki bu durum Erdoğan’ı derin bir şekilde rahatsız edecek.
Menbiç konusunda sürekli homurdanan Türk tarafının uyarılarının ABD tarafından pek de dikkate alınmadığı anlaşılıyor. Rusya’dan alındığı ifade edilen S-400 savunma sistemleri anlaşması gerçekleştiği takdirde F-35’lerin Türkiye’ye gelmesi de pek mümkün olmayacak gibi. Bu sorun da önümüzdeki aylarda sürecek. Ve son olarak ABD’nin İran’dan enerji alımlarını sonlandırmak için koyduğu altı aylık süre kasım ayının ilk haftası bitiyor ve bundan sonra Türkiye ve ABD arasında tekrardan İran ambargoları tartışmaları ve baskıları yaşanacak. Yani Brunson’ın rehin tutulması ilişkileri çok gerdi ve yıprattı ama serbest bırakılması bu ilişkilere yapısal olarak yardım etmeyecek.
Ekonomik olarak da Brunson’ın serbest bırakılması Türkiye’ye bir rahatlama getirmeyecek. Trump’a cuma günü Cincinnati’de sorulan “Türkiye üzerine konan ambargolar kalkacak mı” sorusuna “Bunun o konuyla ilgisi yok” demesi dikkat çekici idi. AKP’ye yakın haber kanalları 12 Ekim günü Brunson’a saldırmaya devam ettiler ve ‘ajan’ olarak tanımlamayı da sürdürdüler. Trump ve ABD halen AKP basınında düşman. Bütün bunlar Trump ile Erdoğan arasındaki sıcak bir ilişkinin başladığına dair umut vermiyor.
Sekizinci olarak bütün bu olanlardan kazançlı çıkan ise Trump görülebilir. ABD’de ara seçimlerine üç haftanın kaldığı bir süreçte Trump, 55-60 milyon civarında Evanjelik seçmen tabanını sandıklara göndermek için bir neden daha kazandı. Bu vesileyle Trump, “Bakın sizin papazınız için ne kadar uğraştım, kavga verdim” diyebilecek. Trump’ın Kongre’de, hem Senato hem de Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu kaybetmeme gayreti had safhada ve her gün kampanya konuşmaları yapmaya devam ediyor. Zira çoğunluğu kaybettiğinde Demokratlar Trump için hayatı çok zorlaştıracak. Belki de azil süreci başlayacak.
Son olarak, Brunson davasının Erdoğan hükümeti için bir olumlu yönü belki de kısa vadede Trump’ın saldırılarına ve kızgın tweetlerine set çekmek olacak. Bir süre için Türkiye ile ABD arasında en azından bir kriz havası olmayacak. İstikrar özleyen Türkiye piyasaları bir nebze nefes alacak. Kasım ayının başına, İran ambargolarının son tarihine kadar bu göreceli iyi hava ile Washington ile Ankara arasında daha iyi bir ilişkiler havası olur mu? Şimdilik bu konuda iyimser olmak için bir nedenimiz yok.
ahvalnews.com
İki yıl kadar sonra Amerikalı Papaz Andrew Brunson serbest bırakıldı. Ama arkasında Türk hükümeti ve Erdoğan ismi için onulmaz bir yara bıraktı.
Brunson macerasının ikinci neticesi, şüphesiz Türkiye ekonomisine getirdiği yükler oldu. Brunson’ın bir önceki duruşması olan 24 Temmuz’da 4.78 olan dolar, Brunson’ın ev hapsi halinin devamı kararı sonrasındaki iki haftada yedi liralara vurdu ve sonra yavaşça inerek şimdiki altı lira civarlarına yerleşti. Ülke sarsıldı. Bunun yanı sıra ABD, Türkiye’den gelen ve ciddi bir yekun tutan çelik ihracatına vergi getirdi, ülkenin zaten iyi gitmeyen ekonomisi bir ABD başkanının kızgın tweet saldırıları ile ciddi zararlar aldı.
Üçüncü olarak, Türkiye ve Kürt sorunu uzmanı Henri Barkey’in dediği gibi Brunson kararı ve davası “Türk adalet sisteminin adaletsizliğini” gösterdi. Önce saçmasapan bir iddianame ile Brunson hem PKK hem de Gülencilere yardım ettiği, ülkeyi bölme çalışmaları olduğu yazıldı. Sonra ‘gizli tanıklıklar’ ile CIA bağlantıları, ortalıklara ‘saçıldı.’ Nedim Şener gibi bazıları televizyonlara çıkarak, bu saçma iddiaları aldılar ve ‘ciddi’ olasılıklarmış gibi anlattılar. Nihayetinde 12 Ekim davasında bu gizli tanıklar ifadelerini geri çektiler. İsmi-cismi saklanan üç-beş adamın saçma sapan iddiaları ile bir kişinin iki yılı çalındı.
Dördüncü olarak, Türkiye’de özellikle 2016 yılındaki darbe girişiminden beri hapse atılan onbinlerce kişi, yüzlerce gazeteci, sivil toplum kuruluşu liderleri ve diğer aktivistlerin yaşadıklarına Brunson’ın davası bir ayna oldu. Brunson’ı ajan ilan edip, yıllardır saldıran ve 18 yaşındaki aklı başında bir üniversite öğrencisinin saçmalığını kavrayabileceği iddianameyi, ciddi gerçeklikler gibi Türk televizyonlarında anlatan Nedim Şenerleri dışarıda bırakırsak, bu iddianameleri kimse ciddiye almadı. Palyaçoluk olarak görüldü. Ama bu sirk şovu, Türkiye’deki benzeri binlerce dava gibi düştüğü yeri yakmadı, bütün dünyanın dikkatini çekti, önünde oldu ve Türk adalet sisteminin perişan halini gösterdi.
Bir başka sonuç ise, Türk devletinin ve hükümetinin güvenirliğine büyük bir darbe inmesi oldu. Örneğin şu anda İstanbul’da yaşanan ve bütün okların Suudileri gösterdiği gazeteci Cemal Kaşıkçı olayında dahi Washington’daki yetkililer “Evet Türklerin dediği mantıklı ama bunca zamandır yalan söyleyen bir hükümete nasıl inanacağız” demeye başladılar. Bunların neticesinde, 23 yıldır Türkiye’de yaşamış olan bir din adamının, kendisini dindar ve muhafazakar olarak tanımlayan bir iktidar tarafından iki yılının nasıl çalındığını herkes gördü. Bir din adamının üstüne bu kadar gülünç bir iddianameyle giden ve bunu iki yıl boyunca tekrarlayan bir iktidarın güvenirliği yerlerde.
Altıncı olarak ise Brunson’ın serbest kalmasıyla Türkiye-ABD ilişkileri düzelmedi. İlişkiler içindeki yapısal sorunlar sürüyor. ABD, çok yakın bir geçmişte Suriye’deki hedefini genişletti ve IŞİD’in yenilmesi yanında, İran’ın etkisinin kırılması olarak belirledi. Bu demektir ki, Suriye’nin kuzeydoğusundaki üçgende Suriyeli Kürtlere destek sürecek ve tabii ki bu durum Erdoğan’ı derin bir şekilde rahatsız edecek.
Menbiç konusunda sürekli homurdanan Türk tarafının uyarılarının ABD tarafından pek de dikkate alınmadığı anlaşılıyor. Rusya’dan alındığı ifade edilen S-400 savunma sistemleri anlaşması gerçekleştiği takdirde F-35’lerin Türkiye’ye gelmesi de pek mümkün olmayacak gibi. Bu sorun da önümüzdeki aylarda sürecek. Ve son olarak ABD’nin İran’dan enerji alımlarını sonlandırmak için koyduğu altı aylık süre kasım ayının ilk haftası bitiyor ve bundan sonra Türkiye ve ABD arasında tekrardan İran ambargoları tartışmaları ve baskıları yaşanacak. Yani Brunson’ın rehin tutulması ilişkileri çok gerdi ve yıprattı ama serbest bırakılması bu ilişkilere yapısal olarak yardım etmeyecek.
Ekonomik olarak da Brunson’ın serbest bırakılması Türkiye’ye bir rahatlama getirmeyecek. Trump’a cuma günü Cincinnati’de sorulan “Türkiye üzerine konan ambargolar kalkacak mı” sorusuna “Bunun o konuyla ilgisi yok” demesi dikkat çekici idi. AKP’ye yakın haber kanalları 12 Ekim günü Brunson’a saldırmaya devam ettiler ve ‘ajan’ olarak tanımlamayı da sürdürdüler. Trump ve ABD halen AKP basınında düşman. Bütün bunlar Trump ile Erdoğan arasındaki sıcak bir ilişkinin başladığına dair umut vermiyor.
Sekizinci olarak bütün bu olanlardan kazançlı çıkan ise Trump görülebilir. ABD’de ara seçimlerine üç haftanın kaldığı bir süreçte Trump, 55-60 milyon civarında Evanjelik seçmen tabanını sandıklara göndermek için bir neden daha kazandı. Bu vesileyle Trump, “Bakın sizin papazınız için ne kadar uğraştım, kavga verdim” diyebilecek. Trump’ın Kongre’de, hem Senato hem de Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu kaybetmeme gayreti had safhada ve her gün kampanya konuşmaları yapmaya devam ediyor. Zira çoğunluğu kaybettiğinde Demokratlar Trump için hayatı çok zorlaştıracak. Belki de azil süreci başlayacak.
Son olarak, Brunson davasının Erdoğan hükümeti için bir olumlu yönü belki de kısa vadede Trump’ın saldırılarına ve kızgın tweetlerine set çekmek olacak. Bir süre için Türkiye ile ABD arasında en azından bir kriz havası olmayacak. İstikrar özleyen Türkiye piyasaları bir nebze nefes alacak. Kasım ayının başına, İran ambargolarının son tarihine kadar bu göreceli iyi hava ile Washington ile Ankara arasında daha iyi bir ilişkiler havası olur mu? Şimdilik bu konuda iyimser olmak için bir nedenimiz yok.
ahvalnews.com
İki yıl kadar sonra Amerikalı Papaz Andrew Brunson serbest bırakıldı. Ama arkasında Türk hükümeti ve Erdoğan ismi için onulmaz bir yara bıraktı.
Brunson macerasının ikinci neticesi, şüphesiz Türkiye ekonomisine getirdiği yükler oldu. Brunson’ın bir önceki duruşması olan 24 Temmuz’da 4.78 olan dolar, Brunson’ın ev hapsi halinin devamı kararı sonrasındaki iki haftada yedi liralara vurdu ve sonra yavaşça inerek şimdiki altı lira civarlarına yerleşti. Ülke sarsıldı. Bunun yanı sıra ABD, Türkiye’den gelen ve ciddi bir yekun tutan çelik ihracatına vergi getirdi, ülkenin zaten iyi gitmeyen ekonomisi bir ABD başkanının kızgın tweet saldırıları ile ciddi zararlar aldı.
Üçüncü olarak, Türkiye ve Kürt sorunu uzmanı Henri Barkey’in dediği gibi Brunson kararı ve davası “Türk adalet sisteminin adaletsizliğini” gösterdi. Önce saçmasapan bir iddianame ile Brunson hem PKK hem de Gülencilere yardım ettiği, ülkeyi bölme çalışmaları olduğu yazıldı. Sonra ‘gizli tanıklıklar’ ile CIA bağlantıları, ortalıklara ‘saçıldı.’ Nedim Şener gibi bazıları televizyonlara çıkarak, bu saçma iddiaları aldılar ve ‘ciddi’ olasılıklarmış gibi anlattılar. Nihayetinde 12 Ekim davasında bu gizli tanıklar ifadelerini geri çektiler. İsmi-cismi saklanan üç-beş adamın saçma sapan iddiaları ile bir kişinin iki yılı çalındı.
Dördüncü olarak, Türkiye’de özellikle 2016 yılındaki darbe girişiminden beri hapse atılan onbinlerce kişi, yüzlerce gazeteci, sivil toplum kuruluşu liderleri ve diğer aktivistlerin yaşadıklarına Brunson’ın davası bir ayna oldu. Brunson’ı ajan ilan edip, yıllardır saldıran ve 18 yaşındaki aklı başında bir üniversite öğrencisinin saçmalığını kavrayabileceği iddianameyi, ciddi gerçeklikler gibi Türk televizyonlarında anlatan Nedim Şenerleri dışarıda bırakırsak, bu iddianameleri kimse ciddiye almadı. Palyaçoluk olarak görüldü. Ama bu sirk şovu, Türkiye’deki benzeri binlerce dava gibi düştüğü yeri yakmadı, bütün dünyanın dikkatini çekti, önünde oldu ve Türk adalet sisteminin perişan halini gösterdi.
Bir başka sonuç ise, Türk devletinin ve hükümetinin güvenirliğine büyük bir darbe inmesi oldu. Örneğin şu anda İstanbul’da yaşanan ve bütün okların Suudileri gösterdiği gazeteci Cemal Kaşıkçı olayında dahi Washington’daki yetkililer “Evet Türklerin dediği mantıklı ama bunca zamandır yalan söyleyen bir hükümete nasıl inanacağız” demeye başladılar. Bunların neticesinde, 23 yıldır Türkiye’de yaşamış olan bir din adamının, kendisini dindar ve muhafazakar olarak tanımlayan bir iktidar tarafından iki yılının nasıl çalındığını herkes gördü. Bir din adamının üstüne bu kadar gülünç bir iddianameyle giden ve bunu iki yıl boyunca tekrarlayan bir iktidarın güvenirliği yerlerde.
Altıncı olarak ise Brunson’ın serbest kalmasıyla Türkiye-ABD ilişkileri düzelmedi. İlişkiler içindeki yapısal sorunlar sürüyor. ABD, çok yakın bir geçmişte Suriye’deki hedefini genişletti ve IŞİD’in yenilmesi yanında, İran’ın etkisinin kırılması olarak belirledi. Bu demektir ki, Suriye’nin kuzeydoğusundaki üçgende Suriyeli Kürtlere destek sürecek ve tabii ki bu durum Erdoğan’ı derin bir şekilde rahatsız edecek.
Menbiç konusunda sürekli homurdanan Türk tarafının uyarılarının ABD tarafından pek de dikkate alınmadığı anlaşılıyor. Rusya’dan alındığı ifade edilen S-400 savunma sistemleri anlaşması gerçekleştiği takdirde F-35’lerin Türkiye’ye gelmesi de pek mümkün olmayacak gibi. Bu sorun da önümüzdeki aylarda sürecek. Ve son olarak ABD’nin İran’dan enerji alımlarını sonlandırmak için koyduğu altı aylık süre kasım ayının ilk haftası bitiyor ve bundan sonra Türkiye ve ABD arasında tekrardan İran ambargoları tartışmaları ve baskıları yaşanacak. Yani Brunson’ın rehin tutulması ilişkileri çok gerdi ve yıprattı ama serbest bırakılması bu ilişkilere yapısal olarak yardım etmeyecek.
Ekonomik olarak da Brunson’ın serbest bırakılması Türkiye’ye bir rahatlama getirmeyecek. Trump’a cuma günü Cincinnati’de sorulan “Türkiye üzerine konan ambargolar kalkacak mı” sorusuna “Bunun o konuyla ilgisi yok” demesi dikkat çekici idi. AKP’ye yakın haber kanalları 12 Ekim günü Brunson’a saldırmaya devam ettiler ve ‘ajan’ olarak tanımlamayı da sürdürdüler. Trump ve ABD halen AKP basınında düşman. Bütün bunlar Trump ile Erdoğan arasındaki sıcak bir ilişkinin başladığına dair umut vermiyor.
Sekizinci olarak bütün bu olanlardan kazançlı çıkan ise Trump görülebilir. ABD’de ara seçimlerine üç haftanın kaldığı bir süreçte Trump, 55-60 milyon civarında Evanjelik seçmen tabanını sandıklara göndermek için bir neden daha kazandı. Bu vesileyle Trump, “Bakın sizin papazınız için ne kadar uğraştım, kavga verdim” diyebilecek. Trump’ın Kongre’de, hem Senato hem de Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu kaybetmeme gayreti had safhada ve her gün kampanya konuşmaları yapmaya devam ediyor. Zira çoğunluğu kaybettiğinde Demokratlar Trump için hayatı çok zorlaştıracak. Belki de azil süreci başlayacak.
Son olarak, Brunson davasının Erdoğan hükümeti için bir olumlu yönü belki de kısa vadede Trump’ın saldırılarına ve kızgın tweetlerine set çekmek olacak. Bir süre için Türkiye ile ABD arasında en azından bir kriz havası olmayacak. İstikrar özleyen Türkiye piyasaları bir nebze nefes alacak. Kasım ayının başına, İran ambargolarının son tarihine kadar bu göreceli iyi hava ile Washington ile Ankara arasında daha iyi bir ilişkiler havası olur mu? Şimdilik bu konuda iyimser olmak için bir nedenimiz yok.
ahvalnews.com