Bolu’nun Çaydurt Yuva köyü bölgesinde içme suyundan etkilenen hastaların bazılarına, kanlı ishalle ortaya çıkan, anemi ve akut böbrek yetmezliğiyle seyreden Hemolitik Üremik Sendrom (HÜS) tanısı kondu.
Bolu Valisi Erkan Kılıç, 16 Temmuz’dan beri içme suyundan kaynaklı kusma ve bulantı şikayetiyle hastaneye başvuranların sayısının 112’ye yükseldiğini, 52’sinin tedavisinin devam ettiğini açıkladı.
Kılıç, ”Şu an itibarıyla hayati tehlikesi olan hastamız yok” dedi.
Hastaların bir kısmı farklı şehirlere nakledilmişti. Ankara’da tedavisi süren hastaların büyük bölümünü yaşları 1,5-15 arasında değişen çocuklar oluşturuyor.
Bir kısmına diyaliz uygulanan hastalarda bu belirtiler nedeniyle uzmanların üzerinde durduğu en büyük şüphe Hemolitik Üremik Sendrom.
Bazı hastalara HÜS tanısı konulmasının ardından hastalığa ilişkin bilgileri paylaşan Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı, klinik mikrobiyoloji ve enfeksiyon hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Necla Tülek, HÜS’ün geniş bir hastalık grubunu kapsadığını ve çeşitli nedenlerle ortaya çıkabildiğini söyledi.
Tülek, sendroma yol açan iki mikroorganizma olduğunu söyledi: ”Biri ‘Enterohemorajik Escherichia coli’ dediğimiz her yaştaki bireylerde kanlı ishal, kusma tablosuna yol açan bir mikroorganizma. Hayvanlardan, etlerden, çeşitli sebzelerden ve hatta sulardan insanlara geçebiliyor. Diğeri ‘Shigella’ olarak adlandırılan bir mikroroganizma. Bu bakteri de kanlı ishal, kusma gibi belirtilere neden oluyor.
Shigella’da çok daha belirgin bir şekilde ateş tablosu görüyoruz. Fakat birkaç gün sonra böbrek yetmezliği, kan değerlerinde düşme nedeniyle ciddi bir tablo ortaya çıkabiliyor. Hastaların böbrek yetmezliği nedeniyle diyalize alınmaları gerekebiliyor. Hastalık eğer zamanında fark edilmezse ileride kronik böbrek yetmezliğine ve ölümlere yol açabiliyor.”
Hastaların genel olarak geçici bir böbrek yetmezliği yaşadığının ve zamanında müdahale edilmesiyle kalıcı bir hasarın oluşmadığının altını çizen Tülek, su ve besinlerden bulaştığına dikkati çekti ve özellikle yaz döneminde bu tip enfeksiyonlardan korunmak için uyardı: “Her şeyden önce güvendiğimiz suyu içmeli, suyun kaynağına güvenemiyorsak mutlaka kaynatmalıyız. Çiğ gıdaların çok iyi yıkanması, sebze-meyvenin gerekirse kabukları soyularak tüketilmesi gerekiyor. Mutfak tezgahlarının sık sık temizlenmesi, yemek hazırlığı öncesi ve sonrasında ellerin çok iyi yıkanması da önemli. Özellikle ‘Escherichia coli’ olarak adlandırdığımız mikroorganizma, iyi pişmemiş hamburger gibi çiğ etlerde karşımıza çıkabiliyor. Bu nedenle tüm yiyeceklerin iyi pişirilmesi, özellikle etlerin çiğ tüketilmemesi ve açıkta bekletilmemesi gerekiyor.”
Geçmişte Avrupa ve ABD’de HÜS salgınların yaşandığını anımsatan Tülek, salgının oluşmasının hastalığın kaynağına bağlı olduğunu vurguladı: “Eğer lokal su kaynağı, lokal olarak tüketilen sebze-meyve veya hayvan temasıyla oluşmuşsa hastalık da orada sınırlı kalır. Fakat günümüzde hazır gıdalar veya sebze-meyveler hızla dünyanın bir ucundan diğerine ulaşabiliyor.
Örneğin, geçmişte ABD’de ıspanakla ortaya çıkan bir salgın yaşanmıştı. Daha önce bulaş olmuş bir taşıma aracında taşınan ıspanaklar da bundan etkilenmiş ve çeşitli eyaletlerde satılarak günler içinde ABD’nin çok önemli bir bölümünü kapsayan salgın meydana gelmişti. Bunun gibi çok örnekler var, meyve suları da buna dahil.”
Tülek, iki mikroorganizmaya göre farklı tedaviler uygulandığını, sıvı ve elektrolit kayıplarının giderildiğini ve antibiyotik tedavisi uygulandığını aktararak kanlı ishalde mutlaka hastaneye başvurulması gerektiğini vurguladı.
ADLİ SÜREÇ BAŞLADI
Vali Kılıç, güncel verileri paylaşırken depoların temizlenmeye başladığını, hepsinin temizleneceğini incelenmek üzere sudan numune alındığını gün içinde köye kontrollü olarak su vermeye başlayacaklarını belirterek, ”İdari ve adli süreç başladı. Adliye kendi araştırmalarını yapıyor. Bizler de kendi araştırmalarımıza başladık. Onun sonucunu da göreceğiz” ifadelerini kullandı.
Bolu’nun Çaydurt Yuva köyü bölgesinde içme suyundan etkilenen hastaların bazılarına, kanlı ishalle ortaya çıkan, anemi ve akut böbrek yetmezliğiyle seyreden Hemolitik Üremik Sendrom (HÜS) tanısı kondu.
Bolu Valisi Erkan Kılıç, 16 Temmuz’dan beri içme suyundan kaynaklı kusma ve bulantı şikayetiyle hastaneye başvuranların sayısının 112’ye yükseldiğini, 52’sinin tedavisinin devam ettiğini açıkladı.
Kılıç, ”Şu an itibarıyla hayati tehlikesi olan hastamız yok” dedi.
Hastaların bir kısmı farklı şehirlere nakledilmişti. Ankara’da tedavisi süren hastaların büyük bölümünü yaşları 1,5-15 arasında değişen çocuklar oluşturuyor.
Bir kısmına diyaliz uygulanan hastalarda bu belirtiler nedeniyle uzmanların üzerinde durduğu en büyük şüphe Hemolitik Üremik Sendrom.
Bazı hastalara HÜS tanısı konulmasının ardından hastalığa ilişkin bilgileri paylaşan Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı, klinik mikrobiyoloji ve enfeksiyon hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Necla Tülek, HÜS’ün geniş bir hastalık grubunu kapsadığını ve çeşitli nedenlerle ortaya çıkabildiğini söyledi.
Tülek, sendroma yol açan iki mikroorganizma olduğunu söyledi: ”Biri ‘Enterohemorajik Escherichia coli’ dediğimiz her yaştaki bireylerde kanlı ishal, kusma tablosuna yol açan bir mikroorganizma. Hayvanlardan, etlerden, çeşitli sebzelerden ve hatta sulardan insanlara geçebiliyor. Diğeri ‘Shigella’ olarak adlandırılan bir mikroroganizma. Bu bakteri de kanlı ishal, kusma gibi belirtilere neden oluyor.
Shigella’da çok daha belirgin bir şekilde ateş tablosu görüyoruz. Fakat birkaç gün sonra böbrek yetmezliği, kan değerlerinde düşme nedeniyle ciddi bir tablo ortaya çıkabiliyor. Hastaların böbrek yetmezliği nedeniyle diyalize alınmaları gerekebiliyor. Hastalık eğer zamanında fark edilmezse ileride kronik böbrek yetmezliğine ve ölümlere yol açabiliyor.”
Hastaların genel olarak geçici bir böbrek yetmezliği yaşadığının ve zamanında müdahale edilmesiyle kalıcı bir hasarın oluşmadığının altını çizen Tülek, su ve besinlerden bulaştığına dikkati çekti ve özellikle yaz döneminde bu tip enfeksiyonlardan korunmak için uyardı: “Her şeyden önce güvendiğimiz suyu içmeli, suyun kaynağına güvenemiyorsak mutlaka kaynatmalıyız. Çiğ gıdaların çok iyi yıkanması, sebze-meyvenin gerekirse kabukları soyularak tüketilmesi gerekiyor. Mutfak tezgahlarının sık sık temizlenmesi, yemek hazırlığı öncesi ve sonrasında ellerin çok iyi yıkanması da önemli. Özellikle ‘Escherichia coli’ olarak adlandırdığımız mikroorganizma, iyi pişmemiş hamburger gibi çiğ etlerde karşımıza çıkabiliyor. Bu nedenle tüm yiyeceklerin iyi pişirilmesi, özellikle etlerin çiğ tüketilmemesi ve açıkta bekletilmemesi gerekiyor.”
Geçmişte Avrupa ve ABD’de HÜS salgınların yaşandığını anımsatan Tülek, salgının oluşmasının hastalığın kaynağına bağlı olduğunu vurguladı: “Eğer lokal su kaynağı, lokal olarak tüketilen sebze-meyve veya hayvan temasıyla oluşmuşsa hastalık da orada sınırlı kalır. Fakat günümüzde hazır gıdalar veya sebze-meyveler hızla dünyanın bir ucundan diğerine ulaşabiliyor.
Örneğin, geçmişte ABD’de ıspanakla ortaya çıkan bir salgın yaşanmıştı. Daha önce bulaş olmuş bir taşıma aracında taşınan ıspanaklar da bundan etkilenmiş ve çeşitli eyaletlerde satılarak günler içinde ABD’nin çok önemli bir bölümünü kapsayan salgın meydana gelmişti. Bunun gibi çok örnekler var, meyve suları da buna dahil.”
Tülek, iki mikroorganizmaya göre farklı tedaviler uygulandığını, sıvı ve elektrolit kayıplarının giderildiğini ve antibiyotik tedavisi uygulandığını aktararak kanlı ishalde mutlaka hastaneye başvurulması gerektiğini vurguladı.
ADLİ SÜREÇ BAŞLADI
Vali Kılıç, güncel verileri paylaşırken depoların temizlenmeye başladığını, hepsinin temizleneceğini incelenmek üzere sudan numune alındığını gün içinde köye kontrollü olarak su vermeye başlayacaklarını belirterek, ”İdari ve adli süreç başladı. Adliye kendi araştırmalarını yapıyor. Bizler de kendi araştırmalarımıza başladık. Onun sonucunu da göreceğiz” ifadelerini kullandı.
Bolu’nun Çaydurt Yuva köyü bölgesinde içme suyundan etkilenen hastaların bazılarına, kanlı ishalle ortaya çıkan, anemi ve akut böbrek yetmezliğiyle seyreden Hemolitik Üremik Sendrom (HÜS) tanısı kondu.
Bolu Valisi Erkan Kılıç, 16 Temmuz’dan beri içme suyundan kaynaklı kusma ve bulantı şikayetiyle hastaneye başvuranların sayısının 112’ye yükseldiğini, 52’sinin tedavisinin devam ettiğini açıkladı.
Kılıç, ”Şu an itibarıyla hayati tehlikesi olan hastamız yok” dedi.
Hastaların bir kısmı farklı şehirlere nakledilmişti. Ankara’da tedavisi süren hastaların büyük bölümünü yaşları 1,5-15 arasında değişen çocuklar oluşturuyor.
Bir kısmına diyaliz uygulanan hastalarda bu belirtiler nedeniyle uzmanların üzerinde durduğu en büyük şüphe Hemolitik Üremik Sendrom.
Bazı hastalara HÜS tanısı konulmasının ardından hastalığa ilişkin bilgileri paylaşan Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı, klinik mikrobiyoloji ve enfeksiyon hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Necla Tülek, HÜS’ün geniş bir hastalık grubunu kapsadığını ve çeşitli nedenlerle ortaya çıkabildiğini söyledi.
Tülek, sendroma yol açan iki mikroorganizma olduğunu söyledi: ”Biri ‘Enterohemorajik Escherichia coli’ dediğimiz her yaştaki bireylerde kanlı ishal, kusma tablosuna yol açan bir mikroorganizma. Hayvanlardan, etlerden, çeşitli sebzelerden ve hatta sulardan insanlara geçebiliyor. Diğeri ‘Shigella’ olarak adlandırılan bir mikroroganizma. Bu bakteri de kanlı ishal, kusma gibi belirtilere neden oluyor.
Shigella’da çok daha belirgin bir şekilde ateş tablosu görüyoruz. Fakat birkaç gün sonra böbrek yetmezliği, kan değerlerinde düşme nedeniyle ciddi bir tablo ortaya çıkabiliyor. Hastaların böbrek yetmezliği nedeniyle diyalize alınmaları gerekebiliyor. Hastalık eğer zamanında fark edilmezse ileride kronik böbrek yetmezliğine ve ölümlere yol açabiliyor.”
Hastaların genel olarak geçici bir böbrek yetmezliği yaşadığının ve zamanında müdahale edilmesiyle kalıcı bir hasarın oluşmadığının altını çizen Tülek, su ve besinlerden bulaştığına dikkati çekti ve özellikle yaz döneminde bu tip enfeksiyonlardan korunmak için uyardı: “Her şeyden önce güvendiğimiz suyu içmeli, suyun kaynağına güvenemiyorsak mutlaka kaynatmalıyız. Çiğ gıdaların çok iyi yıkanması, sebze-meyvenin gerekirse kabukları soyularak tüketilmesi gerekiyor. Mutfak tezgahlarının sık sık temizlenmesi, yemek hazırlığı öncesi ve sonrasında ellerin çok iyi yıkanması da önemli. Özellikle ‘Escherichia coli’ olarak adlandırdığımız mikroorganizma, iyi pişmemiş hamburger gibi çiğ etlerde karşımıza çıkabiliyor. Bu nedenle tüm yiyeceklerin iyi pişirilmesi, özellikle etlerin çiğ tüketilmemesi ve açıkta bekletilmemesi gerekiyor.”
Geçmişte Avrupa ve ABD’de HÜS salgınların yaşandığını anımsatan Tülek, salgının oluşmasının hastalığın kaynağına bağlı olduğunu vurguladı: “Eğer lokal su kaynağı, lokal olarak tüketilen sebze-meyve veya hayvan temasıyla oluşmuşsa hastalık da orada sınırlı kalır. Fakat günümüzde hazır gıdalar veya sebze-meyveler hızla dünyanın bir ucundan diğerine ulaşabiliyor.
Örneğin, geçmişte ABD’de ıspanakla ortaya çıkan bir salgın yaşanmıştı. Daha önce bulaş olmuş bir taşıma aracında taşınan ıspanaklar da bundan etkilenmiş ve çeşitli eyaletlerde satılarak günler içinde ABD’nin çok önemli bir bölümünü kapsayan salgın meydana gelmişti. Bunun gibi çok örnekler var, meyve suları da buna dahil.”
Tülek, iki mikroorganizmaya göre farklı tedaviler uygulandığını, sıvı ve elektrolit kayıplarının giderildiğini ve antibiyotik tedavisi uygulandığını aktararak kanlı ishalde mutlaka hastaneye başvurulması gerektiğini vurguladı.
ADLİ SÜREÇ BAŞLADI
Vali Kılıç, güncel verileri paylaşırken depoların temizlenmeye başladığını, hepsinin temizleneceğini incelenmek üzere sudan numune alındığını gün içinde köye kontrollü olarak su vermeye başlayacaklarını belirterek, ”İdari ve adli süreç başladı. Adliye kendi araştırmalarını yapıyor. Bizler de kendi araştırmalarımıza başladık. Onun sonucunu da göreceğiz” ifadelerini kullandı.
Bolu’nun Çaydurt Yuva köyü bölgesinde içme suyundan etkilenen hastaların bazılarına, kanlı ishalle ortaya çıkan, anemi ve akut böbrek yetmezliğiyle seyreden Hemolitik Üremik Sendrom (HÜS) tanısı kondu.
Bolu Valisi Erkan Kılıç, 16 Temmuz’dan beri içme suyundan kaynaklı kusma ve bulantı şikayetiyle hastaneye başvuranların sayısının 112’ye yükseldiğini, 52’sinin tedavisinin devam ettiğini açıkladı.
Kılıç, ”Şu an itibarıyla hayati tehlikesi olan hastamız yok” dedi.
Hastaların bir kısmı farklı şehirlere nakledilmişti. Ankara’da tedavisi süren hastaların büyük bölümünü yaşları 1,5-15 arasında değişen çocuklar oluşturuyor.
Bir kısmına diyaliz uygulanan hastalarda bu belirtiler nedeniyle uzmanların üzerinde durduğu en büyük şüphe Hemolitik Üremik Sendrom.
Bazı hastalara HÜS tanısı konulmasının ardından hastalığa ilişkin bilgileri paylaşan Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı, klinik mikrobiyoloji ve enfeksiyon hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Necla Tülek, HÜS’ün geniş bir hastalık grubunu kapsadığını ve çeşitli nedenlerle ortaya çıkabildiğini söyledi.
Tülek, sendroma yol açan iki mikroorganizma olduğunu söyledi: ”Biri ‘Enterohemorajik Escherichia coli’ dediğimiz her yaştaki bireylerde kanlı ishal, kusma tablosuna yol açan bir mikroorganizma. Hayvanlardan, etlerden, çeşitli sebzelerden ve hatta sulardan insanlara geçebiliyor. Diğeri ‘Shigella’ olarak adlandırılan bir mikroroganizma. Bu bakteri de kanlı ishal, kusma gibi belirtilere neden oluyor.
Shigella’da çok daha belirgin bir şekilde ateş tablosu görüyoruz. Fakat birkaç gün sonra böbrek yetmezliği, kan değerlerinde düşme nedeniyle ciddi bir tablo ortaya çıkabiliyor. Hastaların böbrek yetmezliği nedeniyle diyalize alınmaları gerekebiliyor. Hastalık eğer zamanında fark edilmezse ileride kronik böbrek yetmezliğine ve ölümlere yol açabiliyor.”
Hastaların genel olarak geçici bir böbrek yetmezliği yaşadığının ve zamanında müdahale edilmesiyle kalıcı bir hasarın oluşmadığının altını çizen Tülek, su ve besinlerden bulaştığına dikkati çekti ve özellikle yaz döneminde bu tip enfeksiyonlardan korunmak için uyardı: “Her şeyden önce güvendiğimiz suyu içmeli, suyun kaynağına güvenemiyorsak mutlaka kaynatmalıyız. Çiğ gıdaların çok iyi yıkanması, sebze-meyvenin gerekirse kabukları soyularak tüketilmesi gerekiyor. Mutfak tezgahlarının sık sık temizlenmesi, yemek hazırlığı öncesi ve sonrasında ellerin çok iyi yıkanması da önemli. Özellikle ‘Escherichia coli’ olarak adlandırdığımız mikroorganizma, iyi pişmemiş hamburger gibi çiğ etlerde karşımıza çıkabiliyor. Bu nedenle tüm yiyeceklerin iyi pişirilmesi, özellikle etlerin çiğ tüketilmemesi ve açıkta bekletilmemesi gerekiyor.”
Geçmişte Avrupa ve ABD’de HÜS salgınların yaşandığını anımsatan Tülek, salgının oluşmasının hastalığın kaynağına bağlı olduğunu vurguladı: “Eğer lokal su kaynağı, lokal olarak tüketilen sebze-meyve veya hayvan temasıyla oluşmuşsa hastalık da orada sınırlı kalır. Fakat günümüzde hazır gıdalar veya sebze-meyveler hızla dünyanın bir ucundan diğerine ulaşabiliyor.
Örneğin, geçmişte ABD’de ıspanakla ortaya çıkan bir salgın yaşanmıştı. Daha önce bulaş olmuş bir taşıma aracında taşınan ıspanaklar da bundan etkilenmiş ve çeşitli eyaletlerde satılarak günler içinde ABD’nin çok önemli bir bölümünü kapsayan salgın meydana gelmişti. Bunun gibi çok örnekler var, meyve suları da buna dahil.”
Tülek, iki mikroorganizmaya göre farklı tedaviler uygulandığını, sıvı ve elektrolit kayıplarının giderildiğini ve antibiyotik tedavisi uygulandığını aktararak kanlı ishalde mutlaka hastaneye başvurulması gerektiğini vurguladı.
ADLİ SÜREÇ BAŞLADI
Vali Kılıç, güncel verileri paylaşırken depoların temizlenmeye başladığını, hepsinin temizleneceğini incelenmek üzere sudan numune alındığını gün içinde köye kontrollü olarak su vermeye başlayacaklarını belirterek, ”İdari ve adli süreç başladı. Adliye kendi araştırmalarını yapıyor. Bizler de kendi araştırmalarımıza başladık. Onun sonucunu da göreceğiz” ifadelerini kullandı.