Bold’un aktardığına göre, başvurucunun tutuklanmasına gerekçe yapılan hususların Bylock kullanım iddiası, askeri okul öğrencilerine dini sohbet yapmak, Zaman Gazetesi’ne yapılan operasyonları protesto etmek, dernek üyeliği ve Bank Asya’da hesabının bulunması olduğu belirtilen kararda, başvurucuya isnat edilen eylemlerin ne şekilde suç teşkil ettiğinin hükumet tarafından ortaya konulmadığını ve bu eylemlerin suç işlendiğine dair makul bir şüphe dahi oluşturmadığı belirtildi.
BM Çalışma Grubu, bu yönde verdiği kararlarda belirttiği hususlara Türk makamlarının saygı göstermemesinden ve mevcut dosyanın da tıpkı gibi diğerleri gibi aynı şablonu takip etmesinden duyduğu üzüntüyü de dile getirdi.
Hiçbiri terör eylemi değil
Kararda, yurt dışından insan kaçırmalar da dahil olmak üzere tüm başvurularda hükumetin suçlamaya esas teşkil eden faaliyetlerin nasıl cezai eylem anlamına geldiğine ilişkin bir belirleme yapmadığına yer verildiği gibi yasal faaliyetlere katılmaları nedeniyle kişilerin suçlandıkları belirtilmiş ve başvurucunun faaliyetlerinin terörle ilişkili bir eyleme karşılık geldiğine ilişkin hiç bir delil sunulmadığı ifade edildi. Kararda ayrıca on binlerce kişinin cezalandırma gerekçesi yapılan hususların hangi gerekçelerle terör faaliyeti sayıldığına ilişkin hükumetin bir delil sunamadığı vurgulandı.
İnsanlar görüşleri nedeniyle hedef haline getirildi
ÇG’nin kararında tıpkı başvurucu gibi on binlerce kişinin işledikleri suçlar ya da faaliyetleri nedeniyle değil, siyasi görüşleri nedeniyle hedef haline geldikleri ve ayırımcı bir yaklaşım ve daha açık bir ifadeyle uygulanan düşman ceza hukukunun gereği tutuklanıp cezalandırıldıklarına dikkat çekildi.
Bu cezalandırmalar ‘insanlığa karşı suç’ teşkil edecek
ÇG, daha önceki kararlarında yer verdiği bir hususa bu kararında da yer vererek, uluslararası hukukun temel kurallarını ihlal eden bu yaygın veya sistematik hapsetme ya da diğer ciddi özgürlükten yoksun bırakmaların insanlığa karşı suç teşkil edebileceğini hatırlatıldı.