“Profesör Kâbus” başlığıyla ‘aile içi cinsel istismar’ vakâlarını ortaya çıkaran Prof. Dr. S. Salih Zoroğlu’nu hedef alan gazeteci Timur Soykan, Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici’ye gönderdiği açıklamada, haberlerinde Zoroğlu’nun görüşlerine yer veremeyerek yanlı haber yaptığı itirafında bulundu. Faruk Bildirici ise, haberin cinsel taciz ve tecavüz olaylarını araştıran psikiyatristlerin güvenilirliğine gölge düşürebileceğğine dikkat çekti.
Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, Birgün gazetesinden Timur Soykan’ın “Profesör Kâbus” başlığı ile hedef gösterdiği çocuk ve ergen psikiyatristi Prof. Dr. S. Salih Zoroğlu haberlerininin yapılış tarzını eleştirdi.
Haberde Zoroğlu’nun baştan suçlu ilan edildiğine dikkat çeken Bildirici, meslek örgütleri ve uzmanların görüşünün olmamasının haberin eksikliği olduğunu vurguladı. Soykan da Bildirici’ye yaptığı açıklamada tek yanlı haber yazdığını itiraf etti.
BU OLAY KÖTÜ KULLANILMAYA BAŞLANDI
Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici’nin “Profesör kâbus haberinin getirdikleri” başlığıyla konu ile ilgili yazısı şöyle:
BirGün’ün “Profesör Kâbus” haberiyle başlayıp Milat’ın “Aileye hipnozlu tuzak” haberiyle devam eden bu süreçte ortalığa saçılanlar, psikiyatristlerin güvenilirliğini sarsabilir; mağdur çocuklar ifşada zorlanabilir. Dahası, çocukların cinsel istismarı ve ensest davalarına gölge düşebilir. En büyük tehlike bu. Nitekim Yeni Akit, bu olayı kötüye kullanmaya başladı bile.
GERÇEK ALENİ BİR ŞEKİLDE SAPTIRILDI
Gerçeğin bu kadar aleni biçimde saptırıldığı haber nadir görülür medyada. Yeni Akit, “Zillet medyası, FETÖ’cü sapık doktorun marifetlerini görmedi” başlığı altında “Sol örgütlerin sesi BirGün de birinci sayfadan tek sütuna verdiği haberle skandalı geçiştirdi” diye yazabildi.
İDDİAYI İLK TİMUR SOYKAN DİLE GETİRDİ
Halbuki çocuk ve ergen psikiyatristi Prof. Dr. S. Salih Zoroğlu hakkındaki “çocukları ilaç ve telkinlerle manipüle ederek ailelerini cinsel istismarla suçlattığı” iddiasını ilk olarak Timur Soykan gündeme getirmiş, BirGün de bu haberi manşetten, hatta iki sayfa ayırarak duyurmuştu. O günden sonra Soykan ve BirGün bu konuyu takibe devam etmiş; diğer medya kuruluşları da oradan alıntıyla haber yapmışlardı.
SUÇLANAN TARAFA CEVAP HAKKI TANIMAYAN BİR YAZI
BirGün’deki “Profesör Kâbus” manşetine eleştiriler de geldi. TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Artı TV’de “Temkinli yaklaşmamız gerekiyor. Bizlere danışsaydı bu şekilde verilmesinin sakıncalarını anlatırdık. Doz aşımı gibi detayları araştırmadan ihlal olduğunu söyleyemeyiz” dedi. Prof. Dr. Süleyman İrvan da NewsLab Turkey’deki yazısında “tek taraflı, sadece suçlamalara dayalı, masumiyet karinesini göz ardı eden, suçlanan tarafa cevap hakkı tanımayan bir yazı/haber” olduğu eleştirisini yöneltti.
HABERDE TARAFSIZ BİR DİL KULLANILMALIYDI
Soykan’ın bu eleştirilere yanıtını altta ayrı bir bölüm olarak sunuyorum. Özetle, “Habercinin kanaatlerinden arındırılmış şekilde haber vermesi kuralının uygulanabilir olmadığını” düşünüyor.
Ancak farklı görüşteyiz. Kuşkusuz her haberci araştırdığı olaya ilişkin bir kanaate ulaşır. Önemli olan gazetecinin ulaştığı kanaatin, verileri nesnel biçimde aktarmasına engel oluşturmaması ve kanaatinin kanıtlarını da okura eksiksiz sunabilmesidir. Aslolan, suçlanan tarafın görüşünü göstermelik biçimde bir iki satırla geçiştirmek yerine haberin bütününde verilere “tarafsız” yaklaşıldığını okura da hissettirecek bir dil kullanılmasıdır.
ZOROĞLU BAŞTAN SUÇLU İLAN EDİLİYOR
Soykan’ın ilk haberinde tam da üzerinde durduğumuz gibi Zoroğlu’nun savunması haberin dibinde iki üç cümleyle geçiştirilmişti. Üstelik haber, Zoroğlu’nu baştan suçlu ilan ediyor; daha da ileri gidilerek “Profesör kâbus” diye sıfat kullanılıyor, verilen hüküm pekiştiriliyordu. Meslek örgütleri ve uzmanların görüşünün olmaması da eksiklikti.
ZOROĞLU’NUN AÇIKLAMALARI 3. GÜN VERİLDİ
Soykan’ın BirGün’de üçüncü gün yayımlanan “Profesörün mesajı” haberinde Zoroğlu ve eşinin görüşleri ile uzmanların değerlendirmelerine yer verilmesi ise ilk haberdeki bu eksikliği bir ölçüde giderdi. Daha sonra Zoroğlu’nun ifadesi, Odatv’de yayımlandı; avukatı Enes Malik Kılıç da Gazete Pencere’ye konuştu. O tarafın yaklaşımı böylece ayrıntılı olarak öğrenilebildi.
YARGILAMANIN SONUCUNUN VERİLMEMESİ EKSİKLİK
BirGün’ün ilk haberinde Zoroğlu’nun “F.tö” suçlamasıyla bir yıl hapis yattığı belirtilmesine rağmen yargılamanın sonucuyla ilgili bilgi verilmemesi eksiklikti. Ama haberin odak noktası olmadığı için “F.tö” meselesinin başlığa çıkarılmaması doğruydu. İktidar medyasında ise özellikle “F.tö’cü psikiyatristten korkunç telkin” gibi başlıklar kullanıldı.
EN BÜYÜK TEHLİKE BU TÜR DAVALARA GÖLGE DÜŞEBİLİR
Ancak BirGün’ün “Profesör Kâbus” haberiyle başlayıp Milat’ın “Aileye hipnozlu tuzak” haberiyle devam eden bu süreçte ortalığa saçılanlar, psikiyatristlerin güvenilirliğini sarsabilir; mağdur çocuklar ifşada zorlanabilir. Dahası, çocukların cinsel istismarı ve ensest davalarına gölge düşebilir. En büyük tehlike bu.
AKİT KÖTÜYE KULLANMAYA BAŞLADI
Nitekim Yeni Akit, bu olayı kötüye kullanmaya başladı bile. Zoroğlu hakkındaki haberde “İslami cemaatleri adeta canavar gibi göstermek için devreye sokulan Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’ye yönelik ‘Çocuk gelin’ iftirası da bir psikiyatristin telkiniyle başlamıştı” diye yazdılar.
Cinsel istismar vakalarını aklamayı vicdanına sığdırabilen bu zihniyetin panzehiri, Zoroğlu hakkındaki yargılamayı dikkatle takip etmek ve bilim insanlarının görüşlerini ayrıntılı biçimde aktarmak olabilir. Elbette bütün cinsel istismar ve ensest davalarına aynı özen gösterilmeli.
SOYKAN TEK YANLI HABER YAPTIĞINI KABUL ETTİ
Bildirici’ye eleştirilerle ilgili yanıt gönderen Soykan’ın açıklamaları ise şöyle:
“Prof. Dr. Salih Zoroğlu hakkında ‘Profesör Kabus’ başlığıyla kaleme aldığım habere yönelik eleştiriler elbette çok kıymetli. İlk haberde uzman görüşü olmaması haklı eleştirilerden biri. Çok fazla iddia-bilgi içeren ilk haberi, takip edecek haberlerde uzman görüşleriyle derinleştirmeyi planlamıştım. Tabii ki bu mazeret değil ve eleştirinin haklılığını kabul etmek gerekiyor.
EVET DAHA FAZLA VURGULANABİLİRDİ
Haberin tek taraflı olduğu eleştirileri de yapıldı. Haberde Prof. Dr. Zoroğlu’nun suçlamalara karşı verdiği yanıtlar yer alıyor ama çok kısa olduğu bir gerçek. Zaten haberin ana çerçevesini Zoroğlu tarafından mağdur edildiklerini anlatan aile ve çocukların yaşadıkları oluşturuyor. Haberde bunların ailelerin iddiaları olduğunu yazdım. Evet, bu daha fazla vurgulanabilirdi.
TARAFLI HABER YAPTIĞINI KABUL ETTİ
Habercinin yargı hükmünü verene kadar kanaatlerinden arındırılmış bir şekilde haber vermesi kuralının uygulanabilir olmadığını düşünüyorum. İddiaya konu tarafın birkaç satırlık görüşlerine yer vererek ya da her paragrafın sonuna ‘iddia edildi’ yazarak ‘tarafsızlık’ maskesi takıyoruz.
Çeşitli yetkililer ve ailelerle görüştüm. Bulabildiğim çok sayıda belge, ifade ve yazışmayı inceledim. Elbette savcı ya da psikiyatrist değilim. Ancak bir haberi yazmadan o konu hakkında edindiğim somut belge ve bilgilerle kaçınılmaz olarak bir kanaatim oluşur.
KETAMİN İDDİASINI YENİDEN DİLLENDİRDİ
Üstelik söz konusu haberde, çok sayıda maddi, somut delil var ve bunlara ulaştım. Karmaşık olmayan, iddiaların net ve delilli olduğu bir durumla karşı karşıyayız. Zoroğlu, onlarca çocuğa ‘Çoklu Kişilik Bozukluğu’ teşhisi koydu. Üstelik Zoroğlu’nun dünya ve Türkiye’deki kurallara aykırı şekilde seanslarda çocuklara ketamin verdiği tespit edildi.
Bir yanda suçlanan bir profesör ve karşısında aile içi cinsel istismarla suçlanan aileler varmış gibi yorumlar da yapılıyor. Bu noktada durmak bizi tarafsız yapmaz. Elimizdeki Zoroğlu ile ilgili tüm verilere karşın onun teşhisleriyle bu ailelere cinsel istismar şüphelisi gibi yaklaşılması çok büyük haksızlık olacaktır. Gazeteci de haberinde bu hataya düşmemeli.
ÇOCUKLARIN CİNSEL İSTİSMARI BÜYÜK BİR SORUN
Çocukların cinsel istismarının ülkemizde büyük bir sorun olduğunu defalarca haberleştirdik. Zoroğlu hakkındaki iddiaların cinsel istismar vakalarında çocuğun, kadının beyanının esas alınmasına karşı bir argümana dönüştürülmemesi için dikkatli olmalıyız.
Türkiye bu çok istisnai olayı, genel kabule dönüştürmeyecek zekaya sahip olmalı. Yoksa bu kaygıyla bu vakadaki çok vahim iddiaları görmezden gelmek bir sansür biçimine dönüşebilir.”