Avrupa Birliği ülkeleri, Türkiye menşeili yüzlerce gıda ürününü pestisit, aflatoksin, okratoksin ve salmonella tespit ettiği için geri gönderdi. Uzmanlar, bu ürünlerin iç pazara girdiğini söylüyor.
Diken’de yer alan habere göre, Türkiye, 2025 yılında Avrupa Birliği’nin gıda güvenliği uyarı sisteminde (RASFF) zirveye yerleşti. 1 Ocak–13 Ağustos arasında Türk menşeili 250 gıda ürünü ve türevi için resmi bildirim yapıldı. Pestisit bulaşmış bıçak gibi ekipmanlar bu sayıya dahil değil.
En çok bildirim yapan ülkeler:
Almanya – 68 bildirim
Bulgaristan – 29 bildirim
Hollanda – 22 bildirim
İtalya – 21 bildirim
Fransa – 17 bildirim
Yunanistan – 14 bildirim
İspanya ve Belçika – 9’ar bildirim
Hırvatistan – 7 bildirim
İsviçre – 6 bildirim
Bildirimler, söz konusu ürünlerin tespit edilen kimyasal kalıntılarını ve türlerini ayrıntılı biçimde diğer ülkelere iletiyor.
En çok geri dönen ürünler
Avrupa’dan Türkiye’ye iade edilen ürün listesi, halkın sofralarında sıkça yer alan gıdalardan oluşuyor:
Kuru incir
Antep fıstığı
Asma yaprağı
Biber
Susam
Kuru kekik
Fındık
Kuru kayısı
Nar
Limon
Yalnızca taze ürünler değil; tahin, bal, gıda takviyeleri, patlamış mısır ve bisküvi gibi işlenmiş gıdalar da pestisit uyarılarıyla RASFF kayıtlarına girdi.
Uzun süreli tüketimde kansere yol açıyor
Geri gönderilen ürünlerde en sık rastlanan sorunlar, pestisit kalıntısı, küf kaynaklı toksinler olan aflatoksin ve okratoksin ile gıda kaynaklı bakteriler arasında yer alan salmonella. Özellikle susam gibi ürünlerde salmonella tespitleri öne çıkıyor.
Bu maddeler, uzun süreli tüketimde kanser, karaciğer ve böbrek hasarı, bağışıklık zayıflaması ve sinir sistemi bozuklukları gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor.
Greenpeace araştırması korkunç tabloyu ortaya koydu
Greenpeace Türkiye, 28 Nisan 2025’te yayımladığı “Pestisit ve Çocuklar” raporunda çarpıcı bulgulara ulaştı. İstanbul’daki zincir marketler ve semt pazarlarından toplanan 155 örnek ürünün %61’inde birden fazla pestisit kalıntısı bulundu.
Yüzde 43’ünde PFAS’lı pestisit kalıntısı tespit edildi. PFAS, çocuk sağlığı üzerinde en riskli pestisit türlerinden biri.
Yüzde 31,6’sında hormon bozucu, nörolojik gelişimi etkileyen ve kanserojen pestisitler yer aldı.
Ürünlerin yüzde 33’ü, Türk Gıda Kodeksi’nin pestisit limitlerine bile uymadı.
En çok kalıntıya rastlanan ürünler:
Salamura yaprak (%80)
Yeşil sivri biber (%70)
Ispanak (%60)
Kıvırcık marul (%40)
Armut (%40)
Üzüm (%40)
Elma çeşitleri (%30)
Dolmalık biber (%20)
Patlıcan (%20)
Domates (%13)
Portakal (%10)
Salatalık (%7)
Tek üründe 23 pestisit
Araştırmada bazı gıdalarda “pestisit kokteyli” denilen durum ortaya çıktı. Tek bir üründe 23 farklı pestisit kalıntısı tespit edildi. Bu tür çoklu pestisit kullanımı, kimyasalların zararlı etkilerini katlayarak hem çocuklarda hem yetişkinlerde ciddi sağlık riskleri yaratıyor.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Ocak 2025’te yaptığı açıklamada “En iyi gıda denetçisi vatandaşın kendisidir” diyerek denetim sürecinde halkın rolüne dikkat çekti. Ancak uzmanlar bu yaklaşımı eleştiriyor: Pestisit kalıntıları çıplak gözle görülemez ve laboratuvar testi olmadan tespit edilemez.
Gıda Mühendisi Mete Yolaş, Türkiye’deki kamu laboratuvarlarının yetersiz olduğunu, iller arasında cihaz ve analiz kapasitesi açısından büyük farklar bulunduğunu vurguluyor. Özel laboratuvarların ise ticari bağımlılık nedeniyle bağımsız analiz yapma kapasitesinin sınırlı olduğunu belirtiyor.
İç pazar tehlikesi
Yolaş, Avrupa’dan geri dönen ürünlerin akıbetinin belirsiz olduğunu, ancak bunların büyük olasılıkla işlenmiş gıda olarak ya da doğrudan iç pazarda tüketiciye sunulduğunu söylüyor.
Örneğin, iade edilen Antep fıstıkları çikolata üretiminde, domatesler salça yapımında kullanılabiliyor. Hatta bazı ürünler üçüncü dünya ülkelerine satılmaya çalışılsa da onlar bile zaman zaman geri çeviriyor.
Çözüm önerileri
Eski Ziraat Odası Başkanı Özden Güngör, şu önerileri sıralıyor:
Üretim bölgelerinde kooperatif ve laboratuvar kurulması
Ürünlerin hâlde test edilip, limitleri geçenlerin satışa sunulmaması
Daha fazla gıda ve ziraat mühendisi istihdamı
Denetim sayısının artırılması ve planlı hale getirilmesi
Türkiye’de 650 bin gıda işletmesini yalnızca 7 bin 500 personel denetliyor. Bu sayının içine masa başı çalışanlar da dahil. Böyle bir kapasiteyle ülke çapında etkin denetim mümkün görünmüyor.
Türkiye, pestisit krizini çözmeden hem ihracatta hem de iç tüketimde ciddi risklerle karşı karşıya. Avrupa’dan dönen ürünlerin iç pazara girmesini önleyecek şeffaf ve bağımsız bir denetim sistemi kurulmazsa, sofralardaki gizli tehlike büyüyerek devam edecek.