Avrupa’daki hakim ve savcıların üyesi olduğu 4 sivil toplum örgütü, Osman Kavala, Şerafettin Can Atalay ve Yüksel Yalçınkaya kararlarını uygulamayan Türkiye’ye yaptırım uygulaması için Avrupa Parlamentosu ve AB üyesi ülkelere çağrı yaptı. Kavala ve Can Atalay kararlarının buzdağının görünen kısmını temsil ettiği belirtilen açıklamada, Yüksel Yalçınkaya kararının ise AİHM’in ‘Nullum crimen sine lege’ ilkesi uyarınca soruşturma ve mahkumiyet kararlarını geçersiz kılan dönüm noktası niteliğinde olduğu belirtildi. Bildiride, “Sadece insan hakları savunucusu Osman Kavala ve Can Atalay’ın değil, şu anda haksız yere tutuklu veya hükümlü bulunan herkesin derhal serbest bırakılması çağrısında bulunun. Sorumlu yetkililere karşı yaptırımları uygulayın.” denildi.
Avrupa İdari Yargıçlar Birliği (AEAJ) Başkanı Sylvain Mérennek, Avrupa Yargıçlar Birliği (EAJ) Başkanı Mikael Sjöberg, Hakimler için Hakimler Başkanı Tamara Trotman ve MEDEL Başkanı Mariarosaria Guglielmi, Avrupa Parlamentosu ve AB’ye üye devletlerden Türkiye’yi hukuka döndürme konusunda harekete geçmesini istedi.
Osman Kavala, Şerafettin Can Atalay ve Yüksel Yalçınkaya kararlarına dikkat çekilen açıklamada,”Türkiye’nin hukuk sistemi, bağımsızlıktan yoksun bir şekilde işleyen yargısı ile şu anda can çekişmektedir. Ülkeyi bu krizden çıkarmak ve yargı bağımsızlığına verilen zararı onarmak için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmasını sağlamak hayati önem taşımaktadır.” denildi.
“Sadece insan hakları savunucusu Osman Kavala ve Can Atalay’ın değil, şu anda haksız yere tutuklu veya hükümlü bulunan herkesin derhal serbest bırakılması çağrısında bulunun.” ifadesi kullanılan ortak açıklamada, “Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve insan haklarının korunmasına yönelik iyileştirmeleri desteklemek üzere acilen harekete geçin. Osman Kavala ve diğerlerinin keyfi olarak özgürlüklerinden mahrum bırakılmalarından sorumlu yetkililere karşı, üye devletler tarafından ya da kolektif eylem yoluyla, hedeflenen yaptırımların uygulanmasını sağlayın.” çağrısı yapıldı.
4 hukuk örgütünün açıklamasının tamamı şöyle:
“Türkiye’de Bağımsız Yargı Platformu, Türk mahkemelerinin adil yargılamaya ilişkin temel ilkeleri her düzeyde sistematik olarak göz ardı ettiğini gösteren son davaların da ortaya koyduğu üzere, Türkiye’de hukukun üstünlüğünün erozyona uğramasından duyduğu derin endişeyi bir kez daha teyit eder.
Tüm bunlar adalet, insan hakları ve demokrasi ilkelerinin yanı sıra bir bütün olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi sisteminin temelini zayıflatmaktadır ve acil dikkat gerektirmektedir.
Mehmet Osman Kavala ve Şerafettin Can Atalay: Demokratik İlkelerin Ağır İhlali
Önde gelen insan hakları savunucularından Mehmet Osman Kavala ile avukat ve milletvekili Şerafettin Can Atalay’ın davaları, binlerce adli suiistimal ve siyasi müdahale vakasından oluşan bir buzdağının tepesini temsil etmektedir.
Mehmet Osman Kavala’nın keyfi olarak gözaltına alınması ve ardından Gezi Parkı protestolarının düzenlenmesinde rol oynadığı iddiasıyla mahkum edilmesi, temel haklarının açık bir ihlalidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2019 yılında Kavala’nın tutukluluğunun temelsiz olduğuna karar vermiş ve Kavala’yı ve diğer insan hakları savunucularını susturma amacını vurgulamıştır. Bu karara rağmen Kavala, adil yargılanma ve adil süreç ilkelerinin açıkça göz ardı edildiğini gösteren ağır bir ceza ile sonuçlanan kusurlu bir yargılamaya tabi tutulmuştur.
Şerafettin Can Atalay davasında, Anayasa Mahkemesi başlangıçta Atalay’ın seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı lehinde karar vermiştir. Ancak, bu kararın daha sonra uygulanmaması ve Atalay’ın mahkum edilmesi, yargı kararlarının yerine getirilmesinde ve bireylerin temel haklarının korunmasında süregelen başarısızlığın altını çizmektedir.
YÜKSEL YALÇINKAYA DAVASI: SİSTEMATİK BİR İNSAN HAKLARI İHLALİ
Yüksel Yalçınkaya davası, Türk yargı sistemindeki insan hakları ihlallerinin sistemik niteliğine ilişkin bir başka çarpıcı örnek teşkil etmektedir. AİHM’in ‘Nullum crimen sine lege’ ilkesi uyarınca soruşturma ve mahkumiyet kararlarını geçersiz kılan dönüm noktası niteliğindeki kararı, adil yargılanma, hukuki kesinlik ve ifade özgürlüğünün güvence altına alınmasındaki sistemik başarısızlık bağlamında, sadece Yalçınkaya’yı değil binlerce kişiyi etkileyen sorunların ciddiyetini ortaya koymaktadır.
AVRUPA KONSEYİ PARLAMENTERLER MECLİSİ KARARI 2518(2023): EYLEM ÇAĞRISI
Türkiye’de Bağımsız Yargı Platformu, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin 2518 (2023) sayılı kararıyla aynı doğrultuda hareket ederek, Avrupa Konseyi üyesi ve gözlemci Devletlerin yanı sıra Avrupa Birliği’ne aşağıdaki çağrıda bulunmaktadır:
Sadece insan hakları savunucusu Osman Kavala ve Can Atalay’ın değil, şu anda haksız yere tutuklu veya hükümlü bulunan herkesin derhal serbest bırakılması çağrısında bulunun.
Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve insan haklarının korunmasına yönelik iyileştirmeleri desteklemek üzere acilen harekete geçin.
YAPTIRIMLARI UYGULAYIN
Osman Kavala ve diğerlerinin keyfi olarak özgürlüklerinden mahrum bırakılmalarından sorumlu yetkililere karşı, üye devletler tarafından ya da kolektif eylem yoluyla, hedeflenen yaptırımların uygulanmasını sağlayın.
TÜRK YARGISI ŞU ANDA CAN ÇEKİŞİYOR
Türkiye’nin hukuk sistemi, bağımsızlıktan yoksun bir şekilde işleyen yargısı ile şu anda can çekişmektedir. Ülkeyi bu krizden çıkarmak ve yargı bağımsızlığına verilen zararı onarmak için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmasını sağlamak hayati önem taşımaktadır.
Bu kararlar uluslararası ortak hukuki değerlere dayanmakta ve hukukun üstünlüğünün yeniden tesis edilmesi için bir umut ışığı teşkil etmektedir. Hukuk norm ve ilkelerinin yaygın bir şekilde tahrip edilmesine yönelik iyileşme süreci ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından dile getirilen evrensel olarak kabul görmüş standartların benimsenmesi ve desteklenmesiyle sağlanabilir. Bunu yaparak Türkiye, demokratik ideallerin korunmasını ve tüm vatandaşları için temel hakların korunmasını sağlayan bir iyileşme yoluna girecektir.
Türkiye ile Avrupa arasındaki ilişkilerin tarihsel arka planı, Avrupa Konseyi’nin kuruluşundan itibaren uzun bir zaman diliminde gelişmiştir. Geçmiş yıllarda Türkiye, ortak ilkelere ve karşılıklı işbirliğine olan bağlılığını yansıtacak şekilde Avrupa değerleriyle güçlü bağlar kurmuştur.
Bu köklü geçmişin ışığında, mevcut kriz, bu uzun süreli bağlara dayanan bir eylem çağrısında bulunmaktadır: Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası olan Türkiye, ortak değer ve idealleri korumaya devam etmelidir; Türkiye’nin karşılaştığı zorluklara yönelik herhangi bir çözümün, bu kalıcı ilişkiyi tanımlayan tarihi ve kültürel bağların gücünü sürdürmesini sağlayarak, Avrupa çerçevesindeki rolünü koruma perspektifinden ele alınması zorunludur.
AİHM KARARLARININ TÜRKİYE’DE UYGULANMASI İÇİN ÇÖZÜM ARANMALI
Türkiye’de Bağımsız Yargı Platformu, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin 2518 (2023) sayılı kararında ortaya konan ilkeler doğrultusunda hareket etmesi ve Türkiye’nin Avrupa Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ilkelerine bağlı kalmasını sağlayacak şekilde AİHM kararlarının Türkiye’de uygulanması yoluyla hukukun üstünlüğünün yeniden tesis edilmesine yönelik bir çözüm aranması gerektiğini vurgular.
Avrupa, 22 Ocak 2024
Sylvain Mérenne
Avrupa İdari Yargıçlar Birliği (AEAJ) Başkanı
Mikael Sjöberg
Avrupa Yargıçlar Birliği (EAJ) Başkanı
Tamara Trotman
Hakimler için Hakimler Başkanı
Mariarosaria Guglielmi
Magistrats Européens pour la Démocratie et les Libertés (MEDEL) Başkanı”
Başkanı Sylvain MérennekAvrupa Yargıçlar Birliği (EAJ) Başkanı Mikael SjöbergAvrupalı hukukçulardan AP’ye çağrıHakimler için Hakimler Başkanı Tamara TrotmanMEDEL Başkanı Mariarosaria GuglielmiTürkiye’de yargı can çekişiyoryaptırımları uygulayın