ABD Başkanı Donald Trump’ın Beyaz Saray’da ağırladığı Ukrayna lideri Volodimir Zelenskiy ile kameralar önünde yaşadığı şiddetli tartışma, Avrupa basınının ana gündem maddesi oldu. İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan bugüne dek süren ABD-Avrupa ittifakı, pek çok gazeteye göre yaşananlardan son derece olumsuz etkileniyor.
İtalyan Corriere della Sera‘da yer alan yorumda, söz konusu diyalogtan kazançlı çıkanın Rusya lideri olduğu şu şekilde dile getirildi:
“Bu turun tek bir kazananı var o da Putin. Sözlü atışmalar ve Zelenskiy’nin Beyaz Saray’dan “kovulması”, başarısız olan mineral anlaşması, iptal edilen basın toplantısı… Daha kötüsü olamazdı. Ukrayna, en önemli ve vazgeçilmez müttefikini kaybetme riskiyle karşı karşıya. Avrupa en büyük endişelerinin gerçekleştiğine tanık oluyor: Trump için ittifakların değiştirilmesi mümkün. Kiev’i kendi kaderine terk ettikten sonra sıra şimdi Atlantik eksenine mi gelecek? Zelenskiy de melek değil, hatalar yaptı. Bütün ülkelerin, yapılan maddi yardımların doğru harcanıp harcanmadığını sorma hakkı da var. Ancak Trump, art arda Beyaz Saray’ı ziyaret eden Avrupalı liderlerden sonra Washington’a gelen Zelenskiy’e karşı sersemletici bir tavır takındı. Trump ile görüşen Avrupalı devlet ve hükümet başkanlarının tümü Trump’a, Ukrayna’ya güvenlik teminatı verilmesi için dil dökmüş ve her biri kendince ABD Başkanı’nı NATO’ya bağlamaya çalışmıştı. Cuma günü yaşanan büyük finalin ardından bu çabaların Ukrayna adına büyük bir fiyasko ile sonuçlandığı söylenebilir.”
İspanyol El País gazetesi de bir devrin bitişine işaret ediyor. Gazetede yer alan yorumda şöyle denildi:
“Volodimir Zelenskiy’nin Donald Trump ve J.D. Vance ile Beyaz Saray’ın Oval Ofisi’nde, gazeteciler önünde ve canlı yayında yaptığı tartışma, bir dönemin sonunun etkileyici bir sembolüdür. Yaşananlar hem içeriğiyle hem de biçimiyle ABD’nin son 80 yıla kıyasla yaptığı ani rota değişikliğinin acımasız bir teyididir. Bunun anlamı açık: Sadece Amerika’nın Avrupa’dan uzaklaşmasına, çıkarlar ve değerler konusunda derin bir uçurum oluşmasına tanık olmuyoruz. Avrupalılar aynı zamanda, ABD’nin diğer emperyalist güçlerle uzlaşarak bize büyük zarar vermeye hazır olduğu gerçeğiyle de karşı karşıya. (…) Bu, boyun eğmeyi, hürmet göstermeyi ve sömürücü uygulamaları kabullenmeyi talep eden keyfi bir emperyalist güçtür. Rusya, Belarus ve Kuzey Kore ile Birleşmiş Milletler’de aynı çizgide oy kullanan bir güç. İşte Oval Ofis’teki tartışmanın arkasında yatan gerçek budur. (…) Biz Avrupalılar emperyalist güçlerin hedefindeyiz. Eğer bu konuda hala bir şüphe vardıysa da, Oval Ofis’ten gelen mesaj her şeyi netleştirdi. Dünyadaki konumumuzu tamamen yeni bir cesaretle tekrar düşünmek zorundayız.”
Washington’daki görüşmede yaşanan tartışmayla ilgili olarak cumartesi günü İsviçre’de yayımlanan Neue Zürcher Zeitung‘da şu satırlar yer aldı:
“Trump’ın tiradları, Avrupalılara ABD Başkanı ve yönetiminin gerçekten nerede durduğunu bir kez daha açık şekilde gösterdi. Trump’ın, bağımsız bir Ukrayna’dan çok Rus diktatöre ve onun tarihi çarpıtmasına sempati duyduğu açıkça görülüyor. İlk görev döneminin aksine, bu dünya görüşünde Beyaz Saray’da artık yalnız da değil. Başkan Yardımcısı Vance daha önce Ukrayna’nın kaderinin kendisi için önemli olmadığını belirtmişti. Avrupalılar Ukrayna’da gerçekten istikrarlı bir barış istiyorlarsa muhtemelen ABD’den bir “güvence” beklemeden liderliği kendileri üstlenmek zorunda kalacaklar. Oval Ofis’teki gerilimden önce bile Trump’ın müzakerelerde şüphe uyandıran bir strateji izlediği açıktı. Ukrayna’yı köşeye sıkıştırırken, Rusya’dan şu ana kadar barışa yönelik herhangi bir taviz talep etmedi.”
Belçika gazetesi De Standaard‘a göre ise artık Avrupa için ipleri ele alma zamanı:
“İçlerinden biri Rusya’ya karşı savaşta kendini savunan iki başkanın gözler önündeki münakaşası Batının sonu anlamına geliyor. Avrupalılar artık Rusya’ya ABD’nin askeri desteği olmaksızın karşı durmak zorunda. Artık Trump’ın başkanlığından çok ‘Donald Trump rejimi’nden söz etmek daha doğru olur. Cuma akşamı dünya gerçek dünyayla Trump’ın yarattığı kurgu, yalan ve dengesiz versiyonu arasındaki ilk büyük çarpışmaya canlı tanıklık etti. Bunlardan hangisinin kısa vadede galip geleceğini kestirmek zor. (…) Şimdi herşey Avrupa’ya bağlı. Bu, bir gerçeklik anı ve son 70 yıldır görülmemiş bir karakter sınavı. Ukrayna’yı Putin ve Trump’a bırakmak Avrupa’nın kendine köle rolü biçmesi anlamına gelir. Bir başka deyişle başka seçenek yok.”