Australian Relief Organisation (ARO), Avustralya’da toplanan yardımı, depremin vurduğu Fas’ın sarp dağlarındaki köylere ulaştırdı. Beş saatlik arazi araçlarıyla yapılan zor bir yolculuktan sonra, rakım 2500 m olduğu ve adeta taş taş üstüne kalmadığı köylere ulaştırılan yardım, depremzede köylülerin büyük memnuniyetine ve duasına neden oldu. 150 çadır 600 yatak ve gıda malzemesi:
Australian Relief Organisation (ARO), Avustralya’da toplanan yardımı, depremin vurduğu Fas’ın sarp dağlarındaki köylere ulaştırdı. Beş saatlik arazi araçlarıyla yapılan zor bir yolculuktan sonra, rakım 2500 m olduğu ve adeta taş taş üstüne kalmadığı köylere ulaştırılan yardım, depremzede köylülerin büyük memnuniyetini ve duasını aldı.
Zaman Avustralya’dan Akif Buran Can’ın haberine göre, Pinnacle Eğitim Kurumları ile Adelaide Festival Centre’ın ortak ev sahipliğinde, Avustralya Kültür ve Festivaller şehri, Adelade’de 23 Eylül’de gerçekleşen konserin geliri ve kampanya ile toplanan yardım,Faslı mağdurlara ulaştırıldı. Australian Relief Organisation (ARO) ve United Nations High Commissioner for Refugees’nin ortak katkısıyla, toplanan yardım muhtaçları sevindirdi. ARO Avustralya Koordinatörü Serkan İner’in bizzat iştirak ettiği ve 150 çadırın yanı sıra, yatak battaniye,giyim kuşam ve gıdadan oluşan yardım kamyonları, Fas’ın Atlas dağlarındaki sarp köylülerinde çaresiz kalan köylüleri hem sevindirdi hem duasına vesile oldu.Avustralya’dan ARO, Avrupa’dan Time To Help ve Amerika’dan Embrace Relief gönüllülerinin topladığı yardımlar, kış gelmeden, depremin yerle bir ettiği kuş konmaz, kervan geçmez dağlık köylerine ulaştırıldı. Dağıtıma bizzat katılan İner, Fas’ta, şehir merkezinden 5 saatlik zorlu yolculuğu, dağ köylerindeki çaresizliği anlattı. Yardımların soğuk ve yağmurlu dağlık köylerinde kurulan çadırı adeta ısıttığını belirten Serkan İner, sözkonusu zorlu yolculuğu ve çaresiz durumda olan köylülerle ilgili yaşadıklarını ZAMAN Avustralya’ya anlattı.
Yaz ayında olmamıza rağmen hava serindi. Rakım 2500 m olunca farklı bir durum beklemiyorduk.
İşte İner’in sarp dağlardaki zorlu yolculuğu ve sorularımıza verdiği hüzün dolu cevaplar:
Sayın İner, çok büyük bir dram yaşanıyor. Adeta ‘felaketler asrı’ gibi. Depremler, sel felaketleri, şimdi de Gazze’de yaşanan dram var. Avustralya,Amerika ve Avrupa’daki Hizmet Gönüllülerinin topladığı yardımı, zorlu uzun yolculuklardan sonra Fas’ın sarp dağlarındaki köylülere ulaştırdınız.
Nasıl geçti ve neler anlatırsınız?
Teşekkür ederim.Australian Relief Organisation (ARO)olarak, hem Avustralya hem de dünyadaki felaketlere elimizden geldiği kadarıyla merhem olmaya çalışıyoruz.Dediğiniz gibi gerçekten dünya genelinde büyük bir felaketler yaşanıyor. İlk olarak sözkonusu deprem ve sel felaketlerde hayatını kaybeden insanlara bir kez daha başsağlığı diliyorum. Ayrıca, Filistin’de, Hamas’ın sivil insanlarıda içine alan saldırısı ile başlayan ardından da Israil’in Gazzede başlattığı katliamla, çoğunluğunu çocuk, kadın ve yaşlının oluşturduğu binlerce insan hayatını kaybetti. Hatayıtını kabyedenlere Allahtan rahmet , yaralılara acil şifalar diliyorum.. Büyük acılar ve dramlar yaşanıyor, kadın ve çocuk ayırımı yapılmaksızın insanlar hayatlarını kaybediyor.
Sorunuza gelecek olursak…Bildiğiniz gibi, önce Türkiye ve Suriye’de yaşanan depremler için Adelaide’de One Humanity Konseri planlandı.Bizler de yardım kampanyasını başlattık. Bu konserdeki maksat farklı toplumlara ait sanat guruplarıyla bir gece düzenleyerek, toplanan yardımları Türkiye ve Suriye’demi deprem mağdurlarına ulaştırmaktı. Ama konser tarihi gelmeden benzer şekilde önce Fas taki deprem ardından da Libya’da sel, felaketi meydana geldi.Fas’taki depremin ardından yârdim kampanyamızı başlattık.Kampanyamıza okullar, vakıflar, camiler gönüllülerimiz ve birçok farklı kesimden yardımsever insanlar destek oldular.
Fas’tan ayağınızın tozuyla yeni geldiniz. Nasıl geçti neler yaşandı anlatır mısınız?
Burda toplanan yardımları ulaştırmak için hazırlığımızı yaptık. Avrupa’daki Time To Help,Amerikadaki Embrace Relie ve Fas’ta ki yerel Al Basar yardım kuruluşlarıyla ortak bir çalışma başlattık. Merkezi Atlas dağları olan Fas depreminde, yüzlerce insan hayatını kaybetmişti. Hayırseverlerin yardımlarını ulaştırmak için yola ciktik. Fas yolculuğumuzda bize mihmandarlık yapacak kişi, partner yardım kuruluşu Al Basar ın başkanı Abdul Alee (77) olacaktı. İlerleyen yaşına rağmen hayır işlerinde tüm gayretini kullanan bu insanın vesile olduğu şeyler takdire şayandı. Avustralya’dan gelen yardımların Fas’ın en ücra köylerine kadar ulaştırıldığını bizzat bizimle birlikte gelerek yerlerinde gösterdi.
Dağ köylerindeki bu mağdur insanlar, soğukların kendini yavaş yavaş hissettirmeye başladığı bir zamanda, kar ve kışa karşı korunaklı çadırlarımızla sığınacak bir barınak bulmuş oldular.
Nasıl bir manzarayla karşılaştınız?
Depremin ana merkezi olan Atlas dağlarındaki köyler idi. Abdul Alee’nin yönetiminde, Avrupa ve Amerika dan gelen gönüllülerle birlikte, depremin vurduğu bölgeye doğru yola çıktık. Arazi araçlarıyla, kıvrım kıvrım yollar ve uçurumların kenarından, sarp dağlardan taş yığını haline gelen köylere ulaştık. Zaman zaman metrelerce uçurum olan taşlı yollarda büyük tehlikeler ve endişelerle ilerlemeye çalışıyorduk. Yol boyunca, yıkılmış ve harap olmus evler karşıladı bizi. Yolların kenarlarındaki çadır kentlerde çaresiz insanların bizleri sevinçle karşılamaları bambaşka duygular yaşattı hepimize. Çaresizlikleri ayrı bir hüzünlü tabloydu.Araçlarımızın önünü keserek, yardım talepleri iç burkuyordu.Toprak yollar, çatlamış araziler veya yolların üzerine düşmüş büyük kayalarla karşılaştık yol boyunca. Ara ara arkaya baktığımızda yılan gibi kıvrılmış yollar görüyorduk.Bir müddet sonra arazi araçlarımız, sarp dağlara tırmanmaya başladı. Araçtaki herkes, kaza yapmamak için dua ediyorduk.
Sarp dağlardaki köylere yolculuğunuz ne kadar sürdü?
Yaklaşık beş saatlik zorlu bir yolculuktan sonra, Atlas Dağlarının zirvelerine yakın bu köylere ulaştık. Belki yüzlerce küçük taş yığınından oluşan köy evleri, depremin de vurulmasıyla adeta taş yığınına dönmüştü. Düz alan pek yoktu. Evlerin üzerine düşen direkler , çatlamış duvarlar vardı. Bazı evlerden geriye kalan ise sadece büyük bir taş yığınıydı.
Depremin arasından uzun süre geçmesine rağmen o coğrafyalara yardım çok fazla ulaştırılamamış. Doğru mu?
Dediğiniz gibi arazinin çok sarp ve köyün konumundan dolayı yeterince yardım getirilememiş. Bu yüzden yardımlarımız onlar için çok kıymetli idi. Bu kuş konmaz kervan geçmez köyler ve köylüler adeta kaderlerine edilmiş durumdaydılar. Fas devleti bize, ihtiyacı olan köylerin listesini verdi.Buraya ulaştığımızda kendi gözlerimizle bu gerçeği görmüş olduk. Köye ulaştığımızda aracımızın etrafını hemen çocuklar sardılar. Gelirken böyle bir manzara ihtimaline binaen arabamızın arkasını çocuklara verilecek hediyeler ile doldurmuştuk, zira dağıtım yapacağımız yardımlar zaten onceden o bölgeye götürülmüştü. Çocukların elleri doluncaya kadar aldıkları hediyeler ve şekerlemeler karşısındaki sevincini görmeliydiniz. Birçoğumuz saçları, yüzleri toz toprak içindeki o masum yavruları sarılıp öpmeye doyamadık.
Sarp, şehirden ve imkandan uzak bu köylüler, nasıl geçinir diye biz de köyün kadınlarına sorduk
Köylüler sizi nasıl karşıladı?
Bu çaresiz ve dağ başında ömür boyu yaşayan köylüler, “uzun yoldan geldiniz” diyerek, hemen keçi ve tavuk kesip pişirmişler. Gerek yok desek de “Bunlar bizim misafirlere karşı adet ve geleneğimizdir” diyerek ısrar ettiler. Kamyonlarla bizden önce ulaşan çadır, battaniye, kıyafet, ayakkabı ve değişik gıda malzemelerini, köylülerle birlikte dağıttık. Mütevazi bu insanlar yardımları alırken şükran hislerinide ifade etmekten geri durmuyorlardı.
Galiba, soğukların kendini hissettirdiği bir zamanda adeta Hızır gibi yetişmiş oldunuz bu köylere?
Aslında bu kampanyay destek olan tüm yardımsever kardeşlerimize Hızır demek daha doğru olur. Zira onların desteği olmasa biz oralarda bu yardımları dağıtamazdık. Alınan çadırlarla farklı köylerde çadır kentler kurulmuş oldu.Dağ köylerindeki bu mağdur insanlar, soğukların kendini yavaş yavaş hissettirmeye başladığı bir zamanda, kar ve kışa karşı korunaklı çadırlarımızla sığınacak bir barınak bulmuş oldular. Çadırına sahip olan evin reisleri bizlere sarılıyor ve beş saatlik yolun yorgunluğunu bizden alıveriyordu. Bazıları Arapça “Şükran Şükran” bazıları ‘Merci Boqu’ bazıları ise ellerini açarak hepinize dualar gönderiyordu.
Kaç çadır kurulmuş oldu?
Partner kuruluşlarımızla birlikte, yaklaşık 150 çadır 600 yatak ve çok sayıda battaniye dağıtıldı. İnşallah bu yardımlar oradaki insanların yaralarına bir nebze de olsa merhem olacak. Çadırlar, güneş enerjisi ile çalışan lamba, Kalın yataklar, battaniye gibi depremzedelerin temel ihtiyaçların karşılayacak donanımda. Bunun yanısıra depremzedelerin gıda ihtiyaçlarını görecek malzemelerde mevcut. Bir gecede onlarla birlikte aynı çadırda kalıp ortamlarını da tecrübe ettik. Getirdiğimiz yatak ve battaniyleri test ettikJ
Peki normal zamanlarda bu köylüler ne yiyip ne içiyor nasıl geçiniyorlarmış?
Sarp, şehirden ve imkandan uzak bu köylüler, nasıl geçinir diye biz de köyün kadınlarına sorduk.Şöyle cevap verdiler; “Bizler köyden dışarı çıkmayız. Eşlerimiz yaz aylarında şehre gider çalışır, kazandıklarını getirirler onunla geçinmeye çalışırız. Ayrıca köylerimiz tarım ve hayvancılığa da hiç uygun değil zaten.”
Tarım yapılacak düz bir alan bizde göremiyorduk. Elektriğin çok kısıtlı verilebildiği bir dağ köyü idi burası. Akşam karanlık bastığında köyün belli yerlerinde, sınırlı sayıda lamba vardı. Fakat genel itibariyle her taraf karanlıktı. Cep telefonlarımız ile önümüzü zor görebiliyorduk. Su ve tuvalet problemi ayrı bir dert idi. Çocuklar okula gidemiyor, Onlarca zeki ve parlak çocuğun geleceği daha fırsatını bulamadan kaybolup gidiyordu bu çetin coğrafyada.
Köylülerle geçirdiğiniz gece nasıl geçti?
Gece yarısı değişik hayvanların sesleriyle uyandık.Yaz ayında olmamıza rağmen hava serindi. Rakım 2500 m olunca farklı bir durum beklemiyorduk. Gerçekten zor şartlar altında yaşıyorlar. Yaz ayında olmamıza rağmen hava soğuktu. Çadır her ne kadar yağmur ve rüzgâra karşı dayanıklı olsa da, bir evin verdiği sıcaklığı tabi ki veremiyordu. Geri dönme anında ise ayrı duygusal anlar yaşandı. Köy sakinleri son kez bizimle sarılmak, minnet ve şükranlarını iletmek, uzun uzun bizlere sarılıp helalleşmek istediler. İçimiz buruk bir halde ellerimizi sallıyorduk bu garip ve kimsesiz insanlara. Hepimiz yağmur yüklü bulutlar gibiydik, ağlamamak için kendimizi zor tutuyorduk.Dönüş yolunda deprem merkezine yakın şehirdeki bir yurda uğradık. Depremden önce 400 öğrencinin kaldığı bu yurt kullanılması çok riskli bir haldeydi. Ama çaresizlikten dolayı yine de depo olarak kullanıyorlardı. O arada bize ait bir kamyon dolusu kıyafet yardımseverlere dağıtılmak üzere yola çıkıyordu. Buna da bizzat şahit olmuş olduk.
Partner kuruluşlarımızla birlikte, yaklaşık 150 çadır 600 yatak ve çok sayıda battaniye dağıtıldı. İnşallah bu yardımlar oradaki insanların yaralarına bir nebze de olsa merhem olacak.
Gerek yardım eden gönüllülerinize gerekse bu hayırlı yolculuğun bıraktığı etki hakkında neler eklemek istersiniz?
Özellikle kendi coğrafyamızda yaşayan çocuklarımızı, yakınlarımızı mağduriyetlerin zirvede yaşandığı bu yoksul bölgelere götürüp göstermek gerekiyor. Bu bizim gibi insanlar icin bir lüks değil bir ihtiyaç.Yokluğun ve yoksulluğun etkisini görmeden anlamak pek mümkün değil.Mesela Almanyadan gelen bir yardım gönüllüsü 10. Sınıfa giden kızıyla birlikte gelmişti. Hasta olmasına rağmen o genç kız uzun ve zor yolculuğa bizimle birlikte katlanmış fakat hiç şikayet etmemişti. Yüzünden onun ülkesine çok farklı duygularla döndüğü okuyabiliyorduk. Babasi ise bir baba olarak kızına eşsiz bir yatırım yaptığının mutluluğunu yaşıyordu. O kızımız için hayatının dönüm noktalarından biriydi demek kesinlikle abartı olmaz. Aslında hepimiz için bir dönüm noktası idi böyle bir atmosferi yaşamak. Ne kadar çok insana ulaşılması gerektiğini bizzat görerek idrak ettik. Bu yardımların, toplanmasında ve ulaşmasında bizlere destek olan tüm gönüllülerimize şükran borçluyuz..
Dağ köylerindeki bu mağdur insanlar, soğukların kendini yavaş yavaş hissettirmeye başladığı bir zamanda, kar ve kışa karşı korunaklı çadırlarımızla sığınacak bir barınak bulmuş oldular.