Sığınma hakkı isteyen ve iyi derecede Türkçe bilen İranlı mülteci Omid Eshagh, “İşkence Türkiye’de 90’lı yıllarda kalmış bir suç değil, hâlâ var. Burayı görmek istemezsiniz” ifadelerini kullandı.
Gazete Duvar’dan Ceren Deniz’in haberine göre Antalya Döşemealtı’nın Altınkale Mahallesi’nde, L Tipi Cezaevi yakınlarında bulunan Göç İdaresi Geri Gönderme Merkezi (GGM), 52 mültecinin toplu olarak imzaladıkları şikayet dilekçesindeki vahim iddiaların hedefinde. Avukat ve tanıklar tarafından savcılığa dilekçeler yazıldı, CİMER için şikayet başvuruları hazırlandı ancak ağır işleyen bir hak mücadelesi içinde, hasta, yaşlı, kadın, erkek, çocuk 400’e yakın mültecinin, koğuş düzeninde koridorlara ayrıldığı bu binadaki akıbetleri merak ediliyor.
İçeriden ilk haberi ulaştıran, ülkesinden 2015 yılında ailesinin siyasi durumu nedeniyle kaçıp Türkiye’den sığınma hakkı isteyen ve iyi derecede Türkçe bilen İranlı mülteci Omid Eshaghi oldu. Eshagi, son birkaç yıldır yaşadığı Antalya’da çalıştığı iş yerinden 50 gün kadar önce bir sabah alınıp bu binaya getirildi. İçişleri Bakanlığı’na bağlı GGM’de kaldığı 50 günün sonunda, burada sessiz sedasız yaşadıkları ortamı dışarı duyurmak için bir arkadaşından yardım istemeye karar verdi. Emanetteki telefonundan bir numara alma talebi günlerce reddedilse de sonunda bunu başardı ve Antalya’da yaşayan Türk vatandaşı bir arkadaşının numarasına ulaştı.
‘İşkence hala var’
Ankesörlü telefondan arayıp yaptığı kısa bir telefon konuşmasında arkadaşı Suser Başaran’a, “Bize acil yardım et” dedi. Ölümün eşiğinde hastaların olduğunu, çocuk ya da yetişkin kimsenin hastaneye sevk edilmediğini, şiddet ve insanlık dışı koşullara direnip önceki gün açlık grevine başladıklarını anlattı. Diğerlerinin yardım için ulaşabilecekleri kimselerinin olmadığını söyleyip, acil yardım istediği bu telefon konuşmasında, “İşkence Türkiye’de 90’lı yıllarda kalmış bir suç değil, hâlâ var. Burayı görmek istemezsiniz” ifadesini kullandı.
İnsanlık dışı şartlardan kurtarılmayı bekleyen yüzlerce mülteciyle birlikte orada tutsak olduğunu anlatan Eshaghi, dışarıya seslerini duyurmak amacıyla birlikte yazıp imzaladıkları şikayet dilekçesini savcılığa ulaştırması için Ferhat Doruk’a verdi. Türkçe bilen yabancı olarak diğerlerinin de hakkını ararken daha çok hırpalandığını belirterek, “Hepimizin sesini duyurun, burada olanlar gizli kalmasın, insanlar neler yaşadığımızı duysunlar, bilsinler, korkmuyorum” dedi.
‘Konuşmaya yetkili değiliz’
Antalya Valiliği’ne bağlı İl Göç İdaresi Müdür Vekili Derya Erdoğan’ın ziyaret edip mültecilerle görüştüğü Döşemealtı GGM’de pencerelerdeki korkuluklara çıkan mültecilerin açlık grevi devam ediyor.
Görevliler, iddiaların gerçekliğini kabul etmezken GGM’de kalan 400’e yakın mültecinin ne zamana kadar orada tutulacağı ve haklarında nasıl bir işlem yapılacağına ilişkin soruya, “Bizim bu konuda bir şey söylemeye yetkimiz yok” diye yanıt verdi.
‘Bize hayvanmışız gibi davranıyorlar’
İranlı Eshaghi’nin el yazısı ve 52 mültecinin imzasıyla Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı’na hitaben yazılan ve avukat Ferhat Doruk aracılığıyla Antalya Cumhuriyet Savcılığı’na iletilen dilekçede, şu ifadeler yer aldı:
“Bu yazı, Antalya Döşemealtı GGM Merkezi’nde kalan yabancılar tarafından yazılıyor. Burada bize haklarımızı vermiyorlar. Bize hayvanmışız gibi davranıyorlar. Hasta olan kişileri hastaneye sevk etmiyorlar. Burada çalışan görevliler ve güvenlikler bize hakaret edip, şiddet uyguluyorlar. Buradaki insanları deport etmeye çalışıyorlar ve sürekli bizi korkutuyorlar. Gelip buradaki kameraları kontrol etmenizi istiyoruz. Bize yardım etmenizi ve bu durumdan kurtarmanızı saygılarımızla talep ediyoruz.”