Bir yılı aşkındır Bolu F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan Furkan Vakfı kurucu Başkanı Alparslan Kuytul, cezaevinde derin devleti daha iyi tanıdığını belirtti.
Kuytul, cezaevinde sorulara yanıt verdiği röportajında, AKP’nin başka güçler tarafından ele geçirilmiş olabileceğini belirtti.
Kuytul, İslami camiada engellemelerin yalnızca kendisine yapılıp yapılmadığı ile ilgili soruya, “Darbeyle ve herhangi bir suçla alakası olmadığı halde mağdur edilen binlerce insandan sonra en çok bize yapıldığını söyleyebiliriz. Ama bizim dışımızda da daha küçük çaplı baskılara uğrayan vakıf veya cemaatler var ancak kendilerine yapılanları duyurmaya çekiniyorlar. Daha fazla baskıya uğrayacaklarını düşünüyorlar, konuşursak biteriz sanıyorlar hâlbuki sustukça bitiyorlar” yanıtını verdi ve ekledi:
“AKP’yi destekleyenler dâhil herkes kendini büyük bir baskı altında hissediyor ve korkuyor. Bir kısmı da konuşursak muhalif partilerin işine yarar gibi düşünüyor. Onlar bu yaptıkları ile İslami faaliyetlerinin bitirilmesine razı olurken AKP’nin zayıflamasına razı olmuyorlar. Ayrıca AKP’nin şantaj ve baskı altında olabileceğini, başka güçlerin AKP’yi de ele geçirmiş olabileceğini hesaba katmıyorlar. İslami faaliyetlere vurulmak istenen darbeyi engellemenin tek yolu herkesin konuşması ve yapılanları protesto etmesidir. Susanlar bitecek, konuşanlar da Allah’ın izniyle güçlenecektir.”
Kuytul’a sorulan bazı sorular ve onlara verdiği yanıtlar şöyle:
“Dört terör örgütüne üye olmakla suçlandınız. Medyada günlerce konuşuldu hatta hala konuşulmaya devam ediliyor. Ne söylemek istersiniz?
Cevap: Dünyada bundan daha trajikomik bir suçlama olduğunu zannetmiyorum. İddia edilen örgütlerin hepsi birbirine düşman örgütlerdir. Bir insanın birbirine düşman dört örgüte üye olması mümkün müdür? Bu silahlı terör örgütleri böyle bir insanın yaşamasına müsaade eder mi? Bu dört örgütten birinin DAİŞ olduğunu söylemişlerdi. Ben bizi tutuklayan mahkemede DAİŞ’in beni ölümle tehdit ettiğini, bu yüzden Adana Emniyeti’nin koruma isteyip istemediğimi bana sorduğunu ve bunla ilgili bana dört defa tebliğ- tebellüğ belgesi imzalattıklarını ifade ettim.
Diğer örgütleri de tenkit ettiğim eski konuşmalardan misaller verince terör örgütü üyeliği iddiasının tutmayacağını anlayıp terör örgütü propagandasından tutukladılar. Daha sonra 20 bin sayfalık dosyanın içinden Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, Adana, Mersin, Sakarya Emniyet Müdürlüklerinin benimle ve vakıfla ilgili “Hiçbir terör örgütüyle bağlantıları yoktur” şeklinde raporları ortaya çıkınca iddianamedeki dört örgüt ikiye indirildi, örgüt üyeliği de iptal edilip F…’ye yardım ve PKK propagandasına dönüştürüldü. Bu durum operasyonun ve iddianamenin ne kadar acemice ve kötü niyetli hazırlandığını, tamamen siyasi bir operasyon olduğunu ispat eder.
Bir yıldır cezaevindesiniz, cezaevinde en önemli kazanımınız ne oldu?
Cevap: Yıllarca anlattığım sabır, şükür, teslimiyet, tevekkül, kadere rıza ve tefvid gibi meseleleri burada daha ileri düzeyde yaşadım. Dışarıda yaşamadığım kadar yaşadım. Dışarıda anlamadığım kadar anladım. Bunun dışında devleti ve derin devleti daha iyi tanıdım. Sistemi korumak için ne gibi yöntemlere başvurduklarını gördüm. Cezaevlerinin durumlarını, keyfi muamelelerle insanların haklarının verilmediğini, birçok meselede yasalara göre davranılmadığını gördüm. İslam fıkhında neden uzun süreli hapis olmadığını, bunun hikmetlerini anladım.
Sizin zindan günlerinizde sevenleriniz birçok tepkisel faaliyet düzenledi. Sırf üzerlerinde Alparslan Kuytul’a özgürlük yazan atkıyla yürüdükleri, atkı taktıkları, balon uçurttukları için hatta çorba dağıttıkları için gözaltına alındılar. Bu durum hakkında ne düşünüyorsunuz?
Cevap: Öncelikle tüm kardeşlerime teşekkür ediyorum. Bu tür faaliyetler ile sadece beni savunmuş olmadılar. Aslında meşru yollarla mücadele etmeyi herkese öğretmiş oldular. Beni zindana atanlar, bu davanın ve hareketin kısa sürede biteceğini düşünmüş olabilirler. Öncü nesil olmayı anlamış kardeşlerim ve talebelerim bu düşüncelerin yanlış olduğunu onlara ve tüm dünyaya gösterdi. Bu arada tüm arkadaşlarımız fedakarlığı, mücadeleyi ve cesareti öğrendi. Bu davanın yolunun güllük, gülistanlık olmadığını aynel yakin yaşamış oldular. Ben olmasam da davamıza hizmet edeceklerini ispat ettiler. Yalnızca İslami camiaya değil, başka dünya görüşüne sahip insanlara da örnek oldular. Ve Kur’an’ı Kerim’in istediği gibi zulmedenlere itaat de etmediler, hücuma da kalkışmadılar, meşru zeminde mücadele ederek takdir topladılar. Hakaret etmediler ama susmadılar da. Susarsanız bu dönemi daha çabuk atlatırsınız diyen ins ve cin şeytanlarına ve korkakların laflarına itibar etmediler. Onlarla gurur duyuyorum.
Meşru eylemlere bile tahammülleri olmayanlar gözaltı emirleri verdi ise de birçok olayda gözaltı dahi yapamayıp yakaladıklarını hastaneden bırakmak zorunda kaldılar. Çünkü gözaltına almayı gerektirecek bir sebep bulamadılar. Hakkında dava açılanların bir kısmı beraat etti hatta birçoğu tazminat aldı. Bu durum da yapılan eylemlerin meşru olduğunun delilidir.
Bir konuşmanızda “Benim dosyalarım suç dosyası değil sus dosyası” demiştiniz. Bunu biraz açıklar mısınız?
Sadece bu bir yıllık operasyon süreci değil, geçtiğimiz dört-beş yıllık süreç incelendiğinde dosyalarımın gerçekte suç dosyası değil sus dosyası olduğu anlaşılacaktır. Önce konferansları engelleyerek susturmak istediler sonra birkaç dava ile susturmak istediler onla da olmayınca hapse attılar. Üç dosyadan beraat etmem, bu iki dosyadan da tahliye almış olmam, “dosyaların suç dosyası değil, sus dosyası” olduğunu bilen, bilmeyen herkese gösterdi. En son tahliye olup 24 saat geçmeden tekrar tutuklama hükmünün verilmesi de dosyanın siyasi bir dosya olduğunun delilidir. Konuyu 6 ay incelemiş, 3 gün mahkeme etmiş, mahkeme heyeti tahliye kararı verdiği halde konuyu hiç bilmeyen başka bir mahkeme, savcının itirazı üzerine tekrar tutuklama kararı verdi. 20 bin sayfalık dosyayı, 120 sayfalık iddianameyi, binlerce sayfalık emniyet ve mahkeme ifadelerini bir-iki saatte okuyup anlaması mümkün olmadığına göre bu kararın nasıl verildiğini herkes anlayabilir. Anlamamış olanlar bile sadece buna bakarak dosyanın suç dosyası değil sus dosyası olduğunu anlayacaktır. Ayrıca Sulh Ceza Hakiminin, bir yıl tutuklu kalmama sebep olan tutuklama gerekçesine de baktığımızda dosyanın sus dosyası olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Bu gerekçe, hükümeti öven siyasi bir makale niteliğindedir, hiçbir hukuki dayanağı ve geçerliliği yoktur. Bu gerekçenin bir bölümü şu şekildedir:
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin muasır medeniyetler ile teknoloji ve ekonomide yarışır hale gelmesi ve toplumsal hoşgörü ve saygı seviyesindeki toplumsal gelişmişlik düzeyinin her geçen gün artması, tesettür yasağının kaldırılması, dini hassasiyetlerinden dolayı giyim ve kuşamı, rengi, cinsiyeti, sakalı, görüşü, mezhebi ve benzeri ayrımlar nedeniyle milletin ve millet vekillerinin kınanmaya dahi uğramadığı günümüzde, siyasete yön vermek amacıyla siyasi parti kurarak çeşitli yasal prosedürler ile kayıt altına alınmak yerine, kayıt altına alınmaktan kaçınarak sosyal medya aracılığı ile halkın teveccühüne yön vermeye çalışmanın hayatın olağan akışı ile bağdaşır nitelikte olmadığı.”