Almanya’da çifte vatandaşlığı kolaylaştıran “Vatandaşlık Yasası’nın Modernizasyonu Yasası” Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier tarafından imzalanarak bugün Resmi Gazete’de yayımlandı.
Resmi Gazete’de yayımlanan “Vatandaşlık Yasası’nın Modernizasyonu Yasası” 27 Haziran’da yürürlüğe girecek.
Alman hükümeti tarafından hazırlanan yasa tasarısı, Federal Meclis’te 19 Ocak’ta, 234’e karşı 382 oyla kabul edilmiş ve 2 Şubat’ta da Federal Eyalet Temsilciler Meclisi’nde (Bundesrat) onaylanmıştı.
Söz konusu yasa ile Almanya’da yaşayan Türk vatandaşları, Türk vatandaşlığından ayrılmadan Alman vatandaşlığına da sahip olabilecek.
Yasa neler getiriyor?
Alman vatandaşlığına geçmek için istenen yasal ikamet süresi 8 yıldan 5 yıla indirilecek.
Alman vatandaşlığına geçmek isteyen kişinin ülkedeki yaşam şartlarına uyum sağlama konusunda okul veya mesleki başarısının bulunması, gönüllü çalışmalar yapması veya dil öğrenmek için özel çaba sarf etmesi gibi durumlarda bu süre 3 yıla düşürülecek.
Çifte vatandaşlık imkanı tanındığı için daha önce yürürlükte olan ve gençleri 23 yaşına kadar ebeveynlerinin vatandaşlığı veya Alman vatandaşlığı arasında seçim yapmaya zorlayan “opsiyon modeli” tamamen kaldırılacak.
Almanya’da doğan çocuklar, Alman vatandaşı olmasalar da ebeveynlerinden birinin en az 5 yıl yasal olarak ülkede ikamet etmesi halinde Alman vatandaşlığı alabilecek.
Alman vatandaşlığına geçmek isteyen kişinin kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin geçimini sosyal yardım almadan sağlaması gerekiyor.
Yazılı sınav zorunluluğu da kaldırılacak
İşgücü Anlaşması kapsamında 30 Haziran 1974’e kadar Federal Almanya Cumhuriyeti’ne (Batı Almanya) ve sözleşmeli işçi olarak 13 Haziran 1990’a kadar eski Almanya Demokratik Cumhuriyeti’ne (Doğu Almanya) gelen işçiler için vatandaşlığa girişte yapılan yazılı sınav zorunluluğu da kaldırılacak.
Yahudi düşmanı, ırkçı, yabancı düşmanı veya başka insanlık dışı eylemelerde bulunanlar Alman vatandaşlığına alınmayacak. Alman vatandaşlığına geçmek isteyenler özgürlükçü toplumun değerlerinin yanı sıra nasyonal sosyalist rejimi ve onun sonuçlarıyla ilgili Almanya’nın özel tarihsel sorumluluğu olduğunu kabul etmeleri gerekiyor.
Ayrıca çok eşli olanlar veya anayasada yer alan kadın-erkek eşitliğine aykırı davrananlar da vatandaşlığa alınmayacak.
SAADET YÜKSEL DE İHLALDEN YANA OY KULLANDI
Av. Rumeysa Budak’ın X (eski Twitter) hesabından yaptığı değerlendirmede; “Kararda uzun süredir Türk yargısına müdahaleler açısından AİHM’den duymayı beklediğimiz hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı vurgusu oldukça önemli. Ayrıca heyette yer alan Saadet Yüksel de kararla ilgili şerh yazmayıp ihlalden yana oy kullanmış.” ifadelerini kullandı.
120 YARGITAY ÜYESİ İÇİN EMSAL
Budak başka bir uyarıda da bulunarak, “Aynı konudaki 48 başvuru ve bu başvuru gruplarıyla paralel ilerleyen 2016 yılında yasayla üyelikleri AY’ya aykırı olarak düşürülen 120 Yargıtay üyesinin başvurusu da benzer yönde çıkacak, Türkiye’de yargı bağımsızlığına karşı yapılan reformlar konusunda önemli kararlar olacaktır.” bilgisini verdi.
AİHM NEDEN BU KARARI VERDİ?
Karara bağlanan başvuru hakkında daha önce yaptığı değerlendirmede Av. Rumeysa Budak şun hususlara dikkati çekmişti:
“Başvuru, 17/25 Aralık soruşturmaları sonrası, Hükümet’in yargı üzerindeki baskısını arttırma motivasyonuyla gerçekleştirdiği, Anayasa’ya aykırı kanuni değişikliklerle yargı bağımsızlığına yönelik müdahalelerinden birinin AİHM tarafından incelenecek olması bakımından önemli.
Ayrıca AİHM, bu başvuruyla beraber aynı konuda ihlal iddiaları içeren ve ilgili tarihte HSYK’da çeşitli görevlerde bulunan 48 başvurucunun daha başvurusunu Hükümet’e savunma için tebliğ etmişti: https://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-207945
Başvurunun arka planına bakıldığında; 2010 AY değişikliği ile yürütmenin, bilhassa Adalet Bakanı’nın, HSYK üzerindeki etkisini azaltarak yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi amacıyla Anayasa’nın 159. maddesinde reform yoluna gidilmişti
17/25 Aralık soruşturmaları sonrası ise Hükümet’in ilk reaksiyonlarından biri AY madde 159’a aykırı olarak kanunla Adalet Bakanı’nın yetkilerinin arttırılması olmuştu ve bu kapsamda Şubat 2014’te 6524 sayılı Kanun çıkarılmıştı.
Kanun’un 39. maddesi uyarınca yürürlüğe girdiği tarihte Kurul’da görev yapanların görevlerine son verileceği hüküm altına alınarak, HSYK Teftiş Kurulu B.Yardımcısı olan başvurucunun görevi de herhangi bir itiraz yolu tanınmadan sona erdirilmiş ve yeni atamalar yapılmıştı.
Her ne kadar ilgili madde, Anayasa Mahkemesi tarafından sonrasında iptal edilmiş olsa da AİHM, büyük ihtimalle, başvurucunun görevinin sona erdiği sırada herhangi bir etkili hukuki yola sahip olmamasını esas alarak ihlale hükmedecektir.
Diğer 48 başvuru ise, Kartal v. Türkiye başvurusunun sonucuna göre ileriki tarihlerde ve muhtemelen gruplar halinde karara çıkacaktır.”