Strazburg’da toplanan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM), Türkiye’deki sistematik işkenceleri ve insanlık dışı muameleleri de ele alan karar tasarısını ve raporunu kabul etti.
TR724’ten Ensar Nur’un haberine göre, Kıbrıs milletvekili Constantinos Efstathiou tarafından hazırlanan “Avrupa’daki gözaltı merkezlerinde sistematik işkence ve insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezalandırma iddiaları” başlıklı karar tasarısı ve rapor Rusya, Azerbaycan ve Türkiye’deki vakalara odaklanıyor.
Karar tasarısı AKPM oturumunda tartışıldıktan sonra genel kurulda oylandı. Tasarı, gözaltı merkezlerinde işkence ve diğer kötü muamele biçimleriyle mücadele etmek ve bunları ortadan kaldırmak için güçlendirilmiş tedbirler alınması çağrısında bulunuyor.
TEMEL DEĞERLER ZEDELENİYOR
Raporda, “Avrupa Konseyi, işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezaların mutlak olarak yasaklanmasını sağlamalıdır. Gözaltındaki kişiler savunmasız bir konumdadır ve Devletler bu kişilerin fiziksel refahını korumak ve uğradıkları her türlü zararın hesabını vermekle yükümlüdür” ifadeleri yer aldı.
Karar tasarısında, AKPM’nin bazı Avrupa Konseyi üye devletlerinde ve Rusya’da işkence ve diğer kötü muamele biçimlerinin sistematik veya yaygın olarak kullanılmasını şiddetle kınadığı yazarken, bu uygulamanın sadece Sözleşme’nin 3’üncü maddesindeki işkence yasağını ihlal etmekle kalmayıp aynı zamanda hukukun üstünlüğü, demokrasi ve Avrupa Konseyi’nin temsil ettiği temel değerlere de zarar verdiği ifade edildi.
TÜRKİYE’DE İŞKENCELER VE KÖTÜ MUAMELE SİSTEMATİK!
Kıbrıslı vekil hazırladığı raporda işkence ve kötü muamele pratiklerinin sistematik olduğunu vurguluyor.
Türkiye ile ilgili olarak, otoriteler tarafından verilen “sıfır tolerans” mesajına rağmen, son yıllarda polis gözetiminde ve cezaevlerinde işkence ve kötü muamele kullanımında artış olduğunu ve Türkiye’nin bu alanda daha önce kaydettiği ilerlemeyi gölgelediğini gösteren raporlardan da endişe duyulduğu belirtiliyor.
15 TEMMUZ’DAN SONRA İŞKENCELER ARTTI
Raporda, özellikle 15 Temmuz 2016’dan sonra işkence ve kötü muamelelerde ciddi bir artış görüldüğü vurgulanırken, çeşitli insan hakları mekanizmalarının raporlarına atıf yapılıyor.
Mijatovic’ten önceki Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muižnieks, Temmuz 2016’da Türkiye’deki darbe girişiminin şüpheli faillerine uygulanan işkence ve kötü muamelenin yanı sıra gözaltına alınan kişilerdeki işkence izlerini gösteren ve o dönemde medyada yayınlanan görüntülerden endişe duyduğunu bildirmişti.
Birleşmiş Miletler (BM) İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezalandırma Özel Raportörü, 2016 yılında Türkiye’ye yaptığı ziyaretin ardından, “başarısız darbenin hemen ardından… işkence ve diğer kötü muamele biçimlerinin, özellikle tutuklama ve polis veya jandarma nezarethanelerinde veya resmi olmayan gözaltı yerlerinde ön gözaltı sırasında yaygın olduğu…” sonucuna vardığı bir rapor yayınlamıştı.
TÜRKİYE, CPT RAPORLARININ YAYINLANMASINA İZİN VERMELİ
Kıbrıslı vekil yaptığı çağrıda, Avrupa Konseyi’ne bağlı İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) tarafından ülkelere ziyaret sonrası yazılan raporların yayınlanmasına izin verilmesi gerektiğini söyledi.
Özellikle polis ve jandarma merkezleri ile cezaevlerini ziyaret eden uzman ekip, gözlemlerini raporlaştırıyor. Ancak raporların yayınlanması ziyaretin yapıldığı ülkenin iznine tabi oluyor.
Türkiye ise 2016’dan bu yana CPT’nin gözaltı ve cezaevleriyle ilgili raporlarından sadece ikisinin yayınlanmasına izin verdi. 2021, 2018 ve darbe girişimi sonrası 2016 ziyaretlerine ilişkin diğer raporlar Türkiye’nin izin vermemesi nedeniyle henüz yayınlanamadı.
CPT, Türkiye’ye ilişkin 2019’daki ziyareti ele alan 2020 raporunda, heyetinin kadınlar ve çocuklar dahil olmak üzere gözaltına alınan kişilerden kolluk kuvvetleri tarafından aşırı güç kullanımı ve fiziksel kötü muameleye ilişkin önemli sayıda şikâyet aldığını kaydetmişti.
İddiaların önemli bir kısmı, görünüşe göre itiraf elde etmek amacıyla nakil sırasında veya karakollarda dayak atılmasını kapsıyor.
CPT, iddia edilen kötü muamelenin ciddiyetinin 2017 ziyareti bulgularına kıyasla azalmış gibi görünmesine rağmen, “iddiaların sıklığının endişe verici bir düzeyde kalmaya devam ettiğini” belirtiyor.
Efstathiou, Turkiye’den cesitli STK’larin ifadelerine yer verdi ve sözde “işkenceye sıfır tolerans” politikasına rağmen işkencenin yaygın olmaya devam ettiği gerçeğini raporuna koydu.
Parlamenter, CPT raporlarının otomatik ve zorunlu olarak yayınlanmasının uygulamada bir kural haline gelmesi gerektiğini savunarak Türkiye’ye çağrı yaptı.
ANAYASA MAHKEMESİ’NİN VERDİĞİ KARARLAR EMSAL OLARAK UYGULANMALI
Anayasa Mahkemesi Mayıs 2021’de verdiği iki kararda, kötü muamele yasağının ihlal edildiğine hükmetti ve savcıların 2016’da reddettiği şikayetlerle ilgili yeni soruşturmalar açılmasını emretti.
Bunlardan biri Afyon’da A.A. isimli bir erkek öğretmenin gözaltında işkence ve tecavüze uğradığı iddiasıyla yaptığı şikâyet, ikincisi ise Antalya’da E.B. isimli bir erkek öğretmenin gözaltında polisin kendisine işkence yaptığı ve sonrasında acil ameliyat olmak zorunda kaldığı iddiasıyla yaptığı şikâyet ile ilgiliydi.
Kocaeli’nin Kandıra Cezaevi’nde gardiyanlar tarafından dövüldüğünü ve cinsel tacize uğradığını iddia eden ve Aralık 2021’de hücresinde ölü bulunan Kürt mahkum Garibe Gezer gibi diğer vakalar da kadınlarla ilgiliydi.
Kıbrıs vekili, AYM’nin vermiş olduğu kararlara tüm alt mahkemelerin uyması gerektiğini belirtti.
GÜLEN HAREKETİ MENSUPLARININ İŞKENCEYE UĞRAMA İHTİMALİ DAHA YÜKSEK
Kabul edilen raporda, İHD tarafından hazırlanan Haziran 2021 tarihli işkence uygulamaları raporuna da yer verildi. Verilere göre, 2020 yılında 10’u çocuk olmak üzere 383 kişi resmi gözaltı yerlerinde kötü muamele veya işkence gördü. Aynı yıl resmi olmayan gözaltı ve gözaltı dışı yerlerde işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını iddia edenlerin sayısı 397, cezaevinde bulunanların sayısı ise 358 oldu.
İHD’nin 2022 yılında yayınladığı rapora göre, 2021 yılında Türkiye cezaevlerinde 1.414 kişi kötü muamele veya işkenceye maruz kalırken, 531 kişi (12’si çocuk) polis gözaltısında kötü muamele veya işkenceye maruz kaldı.
Kürt veya Gülen hareketi ile bağlantılı olduğu iddia edilen kişilerin kötü muamele veya işkenceye maruz kalma olasılığının daha yüksek olduğuna dikkat çekildi.