Yeni Şafak yazarı AKP’li Aydın Ünal, 15 Temmuz kumpas gecesi sonrasında ilan edilen OHAL sürecinde önceden hazırlanan yasadışı fişlemeler, hukuksuz cemaat soruşturmalarıyla ve KHK’larla ihraç edilenleri kastederek, işini kaybeden kişilerin aileleriyle birlikte potansiyel bir tehdit olmaya devam ettiğini iddia ederek soykırım çağrısı yaptı. Aydın, ‘‘15 Temmuz’un 7’nci yıldönümünde, öfkemizi, kinimizi, mücadele azmimizi yeniden diriltmemiz gerekiyor.’’ dedi.
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski metin yazarı ve eski Ankara Milletvekili Aydın Ünal, 15 Temmuz’un 7. yıldönümünde cemaatle irtibatlı ve iltisaklı oldukları suçlamasıyla ihraç edildikten sonra cezaevine atılan yüz binlerce kişi ve ailelerinin AKP rejimi için tehdit oluşturduğunu ileri sürdü.
15 Temmuz’da zulme uğrayan kişilerin sayılarının azımsanmayacak bir boyuta ulaştığına dikkat çeken Aydın Ünal, 14 ve 28 Mayıs’ta gerçekleşen seçimlerde çok korktuklarını belirtti. Ünal, ‘‘2028’de aynı korkuyu yaşamak istemeyiz. Önümüzdeki 5 yılda bu sorun artık tamamen çözülmek zorundadır.’’ İfadelerini kullandı.
Aydın Ünal’ın yazısında şu ifadeleri kullandı:
”15 Temmuz gecesi sadece seçilmiş iktidar değil, Türkiye çok büyük bir beladan kurtarılmış oldu.
15 Temmuz’un 7’nci yılından geriye doğru baktığımızda, bu korkunç örgütün Türkiye içinde tamamen dağıldığını, örgüt üyelerinin cezalarını çektiklerini, kaçakların sıkı takip edildiklerini görüyoruz.
Ancak süreç tamamlanmış değil ve tamamlanmadığı için de çok ciddi riskler var.
Öncelikle örgüt üyeleri ve ailelerinden oluşan, sayıları azımsanmayacak bir kitle oluştu. İşlerini kaybettikleri ya da hapis yattıkları için tüm aileleriyle birlikte devlete muhalif olan bu kitle, bu haliyle potansiyel tehdit içeriyor. Bu kitlenin, eğer pişmanlarsa, rehabilitasyonu üzerinde daha fazla kafa yormak gerekiyor.
İkincisi, bu kitle, kamuda çalışamadığı için özel sektöre yoğunlaştı. Örgüt dayanışması ya da “kader ortaklığı” dayanışmasıyla birlikte hareket ediyorlar ve yeniden bir ekonomik güç olma yolunda ilerliyorlar.
Bunlardan daha mühim riskler de var: Ana muhalefet partisi CHP’nin, Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte tamamen FETÖ yörüngesine girdiğini bugün çok daha net görebiliyoruz. 7’li masadaki partilerin tamamı da seçim sürecinde FETÖ ile mücadeleyi ağızlarına almadılar, FETÖ aleyhine tek cümle kurmadılar. Seçim öncesinde yurt dışındaki kaçakların bavul ya da uçak bileti görselleri paylaştıklarını, dönüş hayalleri kurduklarını gördük. Bu tehlikeli irtibat ve ilişkilerin daha yakın takip edilmesi gerekiyor. Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başında kalması kuşkusuz AK Parti’nin siyaseten daima lehinedir ama burada Türkiye’nin güvenliğine yönelik tehdit de var. Dolayısıyla Türkiye siyasetine PKK’nın ya da FETÖ’nün nüfuzu engellenmelidir. Son seçimlerde hepimizin yüreği ağzına geldi, haydi itiraf edelim, korktuk. Zira olası bir iktidar değişiminde, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna Kılıçdaroğlu değil, PKK ve FETÖ oturacaktı. 2028’de aynı korkuyu yaşamak istemeyiz. Önümüzdeki 5 yılda bu sorun artık tamamen çözülmek zorundadır.
FETÖ’nün yurt dışında, özellikle ABD ve Avrupa’da faaliyetlerini özgürce sürdürebiliyor olması, oralardan Türkiye’ye müdahale girişimleri, ya da Türkiye aleyhine lobi çalışmaları da yine devam eden bir tehdittir. Bu tehdidin sonlandırılması, hem Türkiye’nin güvenliği hem de uluslararası ilişkilerimiz bakımından ertelenemez ihtiyaçtır. FETÖ ile mücadelede büyük tecrübe sahibi olan Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanlığı bu anlamda büyük bir fırsat ancak ekibinin, kadrosunun, özellikle büyükelçilerimiz ve yurt dışı kadrolarımızın meseleyi daha bir ciddiyetle el almaları, mücadeleyi yoğunlaştırmaları gerekir.
ABD ve Avrupa’nın Türkiye üzerine planları hiç bitmeyecek. İşe yarar oldukları sürece FETÖ ve PKK’yı da kullanmayı sürdürecekler. Türkiye’nin bu oyunu bozmaktan başka seçeneği yok. Onun için, 15 Temmuz’un 7’nci yıldönümünde, öfkemizi, kinimizi, mücadele azmimizi yeniden diriltmemiz gerekiyor.”