Kayseri’de öğretmenlik yapan Yüksel Yalçınkaya “f…/…. üyesi olmak” suçundan Eylül 2016’da tutuklandıktan sonra yargılandı, Kayseri Ağır Ceza Mahkemesi, Yalçınkaya’ya 21 Mart 2017’de 6 yıl 3 ay hapis cezası verdi.
Yalçınkaya, 672 Nolu KHK ile ihraç edilmiş; “Bylock kullanması”, “Bank Asya’da hesabı olması” ve “f… ile bağlantılı olduğu ilan edilen kuruluşlara üye olması” delil sayılarak ve gizli bir tanığın ifadesiyle mahkum edilmişti.
Yargıtay cezayı 30 Ekim 2018’de onadı, Yalçınkaya 2019’da Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu, Yüksek Mahkeme Yalçınkaya’nın bireysel başvurusunu reddetti, Yalçınkaya da 17 Mart 2020’de AİHM’e başvurdu.
AİHM, Yalçınkaya ile ilgili kararında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinin, kanunsuz suç olamayacağı ilkesini düzenleyen 7. maddesinin ve örgütlenme ve toplanma hakkıyla ilgili 11. maddesinin ihlal edildiğine hükmetti.
Gerekçeli kararda, Türkiye’nin “terör suçlamalarıyla yapılan yargılamalarında” AİHS’in 6. ve 7. maddesinin ihlali bakımından çok sayıda insanı ilgilendiren sistematik sorunlar olduğu kaydedildi.
Yalçınkaya’nın yargılanmasında ByLock kullanımının temel delil olarak değerlendirilmesine dikkat çeken AİHM, eğer bu düzeltilmezse Türkiye’de Bylock kullanmış ve davaları devam eden herkesin yalnızca bu esasa dayanarak mahkum edilebileceği uyarısında bulundu.
AİHM Büyük Dairesi, ByLock kullanıcılarının sayısının 100 bine yaklaştığını hatırlattı ve bu konuda Türkiye aleyhine 8 bin 500 civarında şikayet başvurusu yapıldığını bildirdi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç yaptığı açıklamada, “AİHM’in yetkisini aştığını düşünüyoruz. Karar emsal teşkil etmiyor” diye konuştu.
AİHM kararını BBC Türkçe‘ye değerlendiren hukukçulara göre ise yalnızca ByLock kullanmak, Bank Asya hesabı olmak ve sendikaya üye olmak gibi nedenlerle mahkum edilen kişiler için bu karar emsal teşkil edebilir.
“AİHM, ByLock delilinin varlığını, yokluğunu incelemiyor”
Yalçınkaya’nın avukatı Özcan Akıncı, yerel mahkemenin toplu bir kabulle “ByLock varsa teröristtir” hükmünde bulunduğunu ve AİHM’in bu değerlendirmeyi reddettiğini söylüyor.
Akıncı ayrıca Yalçınkaya’nın mahkumiyet nedenlerinden biri olan “Bank Asya’da hesabı olmak” konusunda da AİHM’in adil yargılanma hakkı ve “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesinin ihlali kararı verdiğini belirtiyor:
“Çünkü hiç kimse bir bankaya para yatırırken, ileride bunun terör örgütü üyeliğiyle yorumlanacağını ya da terörist damgası yiyeceğini öngöremezdi. Bu çok aşırı ve geniş bir yorumdu ve AİHM bu konuda da ihlal kararı verdi.”
Avukat Figen Albuga Çalıkuşu ise AİHM kararının detaylı okumasını şöyle yapıyor:
“Yasalarımız ve yerleşmiş Yargıtay kararlarına göre, bir kimsenin terör örgütü üyesi olması için bu dahil olduğu yapının silahlı terör örgütü olduğunu bilmesi, bu örgütün amacını bilerek hiyerarşik yapısına dahil olması ve talimat alabiliyor olması gerekir.”
“AİHM, ‘Bir insan ByLock kullandı ve sendikaya üye oldu diye bu yapının içinde olduğunu kabul edemezsin’ diyor. ByLock delilinin varlığını, yokluğunu incelemiyor.”
“ByLock kullandığı tarihte, ‘ByLock yasaktır, o derneğe üye olmak yasaktır’ diye bir ceza maddemiz var mı, yok. Yıllar sonra bunlara teröristsin diyemezsin çünkü öngörülebilirlik ilkesini ihlal edersin. Yani kırmızı ışıkta geçersen ceza alacağını bilirsin, öngörülebilirlik ilkesi budur.”
“Yargılaması devam edenler emsal bu kararı kullanıp, tahliye isteyebilirler”
Akıncı; ByLock, Bank Asya ve sendika üyeliği açısından bu kararın tüm benzer yargılamaları etkileyen “emsal bir karar” olduğunu savunuyor:
“AİHM, ByLock ile ilgili uygulamaları haksız ve kusurlu buldu. Bu nedenle bütün ByLock yargılamalarını etkileyecek nitelikte bir karar verdi.”
Çalıkuşu ise “Her dosya için genelleyemeyiz” diyerek şöyle açıklıyor:
“Bazı ByLock kullanıcıları vardır ki orada hakikaten bu örgütün yapısına dahil olup talimat alınan mesajlar vardır. Onları bilemem. Ama bu şekilde, ‘Bir kişi sadece ByLock kullanıyor ve terör örgütü üyesidir’ denen kararların hepsi için evet emsaldir.
“Bu karar kapsamında, bir kişi sadece dernek üyesiyse, sadece ByLock girişi var ama girişin içeriğinde terör örgütü yapılanmasına dahil olmamışsa, o insanın kastını, niyetini okuyarak ona ‘Sen teröristsin’ dendiyse, bu karar emsaldir.”
“Yargılaması devam edenler emsal bu kararı kullanıp, tabii ki tahliye isteyebilirler. Hükmü kesinleşmiş, infaz edilmiş olanlar için yeniden yargılama sebebidir bu karar. Bu davadaki sebeplerle kamudan ihraç edilmiş kişilerin, ihracın iptali içi açtığı davalarda da doğrudan, esaslı bir delil özelliği taşır bu karar.”
Sosyal medya hesabından açıklama yapan Avukat Salim Şen, “Gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46’ncı maddesi gerek Anayasa’nın 90’ncı maddesi gereği AİHM kararlarının uygulanması zorunluluk olup, uygulamak ya da uygulamamak hususunda hiç kimsenin ve hiçbir organın takdir yetkisi yoktur” diyor.
Çalıkuşu ise eğer AİHM kararı yerine getirilmezse ikinci kez hak ihlaline sebebiyet verileceğini ve ikinci kez tazminat ödenmesi gerekeceğini söylüyor.
Adalet Bakanı Tunç: Karar emsal teşkil etmiyor
Adalet Bakanı Yılmaz Tun, AİHM’in Yalçınkaya kararına ilişkin olarak sosyal medya hesabından açıklama yaparak, mahkemenin bu karar ile “yetkisini aştığını” söyledi.
Tunç, “İlk derece mahkemesinden, istinafa, Yargıtay’dan Anayasa Mahkemesi’ne her derecedeki yargılama makamlarımızın delilleri yeterli gördüğü bir dava hakkında, AİHM’in yetkisini aşarak delil incelemesi yapmak suretiyle ihlal kararı vermesi kabul edilemez” dedi.
Bakan Tunç bir diğer açıklamasında da, “Mahkemenin yetkisini aştığını düşünüyoruz. Karar emsal teşkil etmiyor” diye konuştu.
MHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız da yaptığı açıklamada, “ByLock’un terör örgütünün haberleşme aracı olduğu adli hakikat olarak karar altındadır. AİHM’in, Türk Mahkemelerinin kararına esas olan delilleri değerlendirme yetkisi yoktur. AİHM Büyük Dairesi yetki tecavüzünde bulunmuş, kendisini bağlayan sözleşmeye açıkça aykırı bir karara imza atmıştır” dedi.
Avukat Çalıkuşu ise “AİHM kararını tartışamazsınız, öyle bir yetkiniz yok. AİHM yetkisini aşmadı, bilakis sizin yetkisinin var olup olmadığını tartışma yetkiniz yok. AİHM ya da AYM bir karar verdiği zaman, yapmanız gereken o kararı uygulamaktır” diyor.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) iç hukuktan üstün olduğunu hatırlatan Çalıkuşu, Bakan Tunç’un AİHM kararını çarpıttığını iddia ediyor:
“Adalet Bakanı bir hukuk fakültesi mezunudur ve diyor ki, ‘AİHM kendi içtihadından dönmüştür’. Böyle bir yorum tamamen hukuki palavradır. Siyasetçilerin siyaseten palavraları mümkündür ama mesele hukuk olunca böyle konuşmak mümkün değildir.”
“AİHM, bir delilin varlığını yokluğunu ve hangi delille ihlal olup olmaması gerektiğini incelemez. Ama AİHM, bir suçlama konusunda, kabul edilen delilleri, etkili olarak bir delil özelliği bulunup bulunmadığı yani o delille o suçlamanın yapılıp yapılmayacağını inceler. Öbür türlü AİHS’te teminat altına alınan hakların saldırıya uğrayıp uğramadığını inceleyemez.”
Hukukçuların genel görüşü de, AİHM kararının ve kararın gerekçelerinin dikkate alınarak hak ihlallerinin giderilmesi gerektiği şeklinde.
AİHM kararları bağlayıcı mı?
Avrupa Konseyi, 5 Mayıs 1949’da 10 Avrupa ülkesi tarafından kuruldu. Konsey, insan haklarının ve özgürlüklerinin devletlerce korunmasına ve geliştirilmesine vurgu yaptı. Konsey’e üyelik koşulu da insan haklarına saygı yükümlülüğüydü.
Konsey’in ilk adımı 4 Kasım 1950’de Roma’da imzalanan ve 3 Eylül 1953’te yürürlüğe giren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ydi (AİHS).
Türkiye de AİHS’i 4 Kasım 1950’de imzalayan ülkeler arasındaydı ve Avrupa Konseyi’ne kurucu üye sıfatıyla katıldı.
AİHS’in 46. maddesine göre Sözleşmeye taraf tüm devletler AİHM kararlarına uymaya mecbur ve mahkemenin kararları Avrupa Konseyi üyesi devletler için bağlayıcı.