Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dün tarihi bir gün yaşandı. Yalçınkaya Davası’nı yerinde takip eden Kronos’tan Sevinç Özarlan izlenimlerini aktardı:
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen ve Gülen cemaati üyesi olduğu gerekçesiyle 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan öğretmen Yüksel Yalçınkaya’nın başvurusunun son duruşması görüldü. Çıkacak karar önemli, çünkü hem KHK’lıları hem de cemaat üyeliğinden ceza alan on binlerce kişiyi yakından ilgilendiriyor.
AİHM Büyük Dairesi, 7-8 ay içerinde kararını verecek ve Yalçınkaya’nın adil yargılanma hakkının, özel hayatın gizliliğinin, örgütlenme özgürlüğünün, ByLock’un delil olup olmadığının ve kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin ihlal edilip edilmediğini hükme bağlayacak.
AVRUPA’DA YAŞAYAN KHK’LILAR DURUŞMAYA BÜYÜK İLGİ GÖSTERDİ
Önce mahkeme binasından izlenimler aktaralım. Bu önemli dava için birkaç hafta öncesinden AİHM’in internet sitesinden kayıt yaptırdık. 09.15’te başlayacak mahkeme için AİHM’in önünde saat 08.30’du ve binanın önünde kuyruk oluşmuştu. Hukuk öğrencilerinin ve Avrupa’da yaşayan KHK’lıların yakından takip ettiği davaya ilgi büyüktü. Türkiye’den Yüksel Yalçınkaya’nın avukatı Özcan Akıncı’nın yanı sıra insan hakları derneği HRD’den avukat Yaşar Demircioğlu ve Aktion für Flüctlinghilfe’den Anayasa Hukukçusu Hüseyin Demir, insan hakları uzmanı Oktay Bahadır gibi isimler oradaydı. Gazeteciler ayrılan bölüme kadar görevliler bize eşlik etti ve mahkeme sırasında fotoğraf ve video çekmenin yasak olduğu konusunda birkaç defa uyarıda bulundular. Fotoğraf çekenlerin de telefonlarına el koydular.
Görevliler gazetecilere mahkemenin oturma planını gösteren bir şema verdi. Şemada yargıçların isimleri ve oturacakları yer tek tek belirtilmişti. Karşılarında ise taraflar için yer ayrılmıştı. Sol tarafta Yüksel Yalçınkaya’yı savunacak olan avukat Johan Heymans ve Belçikalı eski bakan J. Vande Lanotte vardı. Sağ tarafta AKP hükümetini Dr. Hacı Ali Açıkgül, Prof. Dr. Stefan Talmon, Dr. Christopher Staker temsil ediyordu. Orta bölümde katip olarak Sanem Gürus Tanyar ve Mahmut Can Şenyurt bulunuyordu.
2 saat süren mahkemenin video kaydı
Ve duruşma… Saat 09.15’te zil sesinin çalmasıyla birlikte herkes ayağa kalktı ve yargıçlar kürsüdeki yerlerini aldılar. İrlandalı yargıç Siofra O’leary’nin başkanlığını yaptığı mahkemede Türkiye’yi AİHM’de temsil eden yargıç Saadet Yüksel, sağ tarafta altıncı sırada oturuyordu.
AKP AVUKATLARI İHRAÇ ÖĞRETMENİN DAVASINDA DA 15 TEMMUZ ANLATTI
İlk olarak AKP hükümeti adına savunma yapan Dr. Hacı Ali Açıkgül, başvurucu Kayseri’de yaşayan bir öğretmen olmasına rağmen 15 Temmuz darbe girişiminde yaşanan olayları özetledi. Gülen cemaatinin silahlı terör örgütü olduğunu iddia etti, davacının da bu örgütün üyesi olduğu için yargılandığını ve ceza aldığını söyledi.
Yüksel Yalçınkaya’nın ceza almasına sebep olan sendika ve dernek üyeliği, Bank Asya’da hesap hareketlerinin bulunması gibi unsurların asıl değil yan deliller olduğunu söyledi. AKP hükümeti, ByLock verilerinin Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından Litvanya’dan yargı kararıyla elde edildiğini ve programı sadece Gülen cemaati mensuplarının kullandığını öne sürdü.
Prof. Dr. Stefan Talmon, Dr. Christopher Staker ise 15 Temmuz’la ilgili tek bir cümle bile kurmadılar. Yalçınkaya’nın ceza almasının sebeplerinden biri olan Bylock’u üzerinde savunma yaptılar.
“BYLOCK VERİLERİ HUKUKA UYGUN ELDE EDİLMEDİ, ÇALINDILAR”
Yalçınkaya’nın avukatı Johan Heymans’ın konuşması salondaki herkesi çok etkiledi. Sözlerine bu davanın sadece Yüksel Yalçınkaya’yı değil, Türkiye’deki binlerce KHK’lıyı ilgilendiren önemli bir dava olduğunu söyleyerek başlayan Heyman, Bylock verilerinin Litvanya’daki serverlardan nasıl elde edildiğini açıklarken “çalma” kelimesini kullandı. Çalınarak ya satın alınarak hiçbir yargı kararı olmadan elde edilen verilen hukuki bir delil niteliği taşımadığını, hatta AKP hükümetinin bu verileri nasıl elde edildiğini hala izah edemediğini ifade etti. ByLock verilerinin Türkiye’de farklı mahkeme kararlarında, farklı elde ediliş şekillerinden bahsedildiğini vurguladı.
Heymans, AKP hükümeti avukatlarının “Yalçınkaya’nın sendika üyesi olduğu için ceza almadığı” iddiasının temelsiz olduğunu, çünkü ceza veren mahkemenin kararında ana unsurlardan bir olarak göründüğünü söyledi ve Kayseri’deki mahkemenin gerekçeli kararındaki sendikayla ilgili paragrafı okudu.
HAKİMLER MAHKEME SALONUNDAN POLİS ZORUYLA GÖTÜRÜLDÜLER
Belçikalı eski bakan J. Vande Lanotte ise savunmasında, Türkiye’de yargı bağımsızlığının olmadığının altını çizdi. 4380 hakim ve savcının ihraç edildiğini, bunların sosyal ölüm cezasıyla muhatap olduğunu dolayısıyla hiçbir hakimin bu baskı altında tarafsız ve bağımsız karar veremeyeceğini söyledi.
Gülen cemaatine ait dosyalarda olumlu karar vermeye kalkan hakimlerin kutsal olması gereken mahkeme salonundan polis zoruyla götürüldüğünü örneklerle açıkladı. Uluslararası raporlarda da yargının bağımsız olmadığı da dair farklı tespitler olduğunu hatırlattı.
BYLOCK DATALARI AVUKATLARA VE AİHM’E BİLE VERİLMEDİ
J. Vande Lanotte, ByLock verilerinin tamamının ve ham dataların yargılamalar sırasında mahkemelere verilmediğini, MİT tarafından işlendiğini, dolayısıyla verilerin bütünlüğünün zedelendiğini, bundan dolayı hukuki delil sayılamayacağını söyledi.
Lanotte’nin dikkat çektiği hususlardan biri, ham dataların talep etmesine rağmen ne AİHM’e ne Yalçınkaya’nın kendisine ne de avukatına verilmediğiydi. Bu durum Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi’ne göre adil yargılama hakkının ihlali anlamına geliyor.
DÖRT YARGIÇ SORU SORDU
Savunmalar bittikten sonra yargıçların sorularına geçildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Büyük Daire’nin baktığı davalarda taraflara çok soru sorulduğu biliniyor. 21 yargıcın katıldığı Yalçınkaya davasında sırasıyla Lüksemburlu yargıç Georges Ravarani, Türkiye’yi temsil eden Saadet Yüksel, Çek Cumhuriyeti’nden Katenna Simackova ve Hırvatistanlı Davor Direncinoviç olmak üzere dört yargıç soru sordu. Bu kadar az soru sorulmasını hukukçular olumlu olarak değerlendiriyor.
Ravarani’nin sorusu çok kısaydı. Yalçınkaya’nın ByLock kullanıp kullanmadığını sordu. Çünkü Yalçınkaya, Kayseri Mahkemesi’nde hukuki bir delil olmadığı için Bylock kullandığını reddetmişti.
Saadet Yüksel, Yalçınkaya’nın 2015 yılında kullandığı Bylock’u kabul edip etmediğini ve mahkemede bunu görmezden mi gelinmesini istendiğini sordu. Johan Heymans bu soruya “görmezden gelmek değil, Bylock’un fabrikasyon bir şekilde üretilmiş çelişkileri olan bir delil olduğunu ve hukuki bir nitelik tanışmadığını belgeleriyle ortaya koyduğunu” söyleyerek cevap verdi.
Katenna Simackova, Türkiye’deki yargı bağımsızlığının neden olmadığına dair daha ayrıntılı bilgi istedi. Davor Direncinoviç ise programın telefonlara nasıl yüklendiğine dair teknik bir soru yöneltti.
TUTUKLU HAKİM MUSTAFA BAŞER ÖRNEK GÖSTERİLDİ
Katenna Simackovac’ın yargı bağımsızlığıyla ilgili sorusuna Yalçınkaya’nın avukatlarının verdiği cevaplardan biri, halen Sincan’da tutuklu olan kanser hastası hakim Mustafa Başer’in tutuklanmasıydı.
Savunma ve soru faslından sonra mahkemeye 20 dakika ara verildi. Aradan sonra hem başvurucu hem AKP hükümeti soruları cevaplandırdı. 20 dakika süren soru cevap kısmından sonra mahkeme 11.00’de sona erdi. Kararın 7-8 ay içerisinde açıklanması bekleniyor.
Mahkeme sonrasında Anayasa hukukçusu Hüseyin Demir, Yüksel Yalçınkaya’nın avukatı Özcan Akıncı, insan hakları uzmanı Oktay Bahadır ve akademisyen Yaşar Demircioğlu izlenimlerini Kronos’a değerlendirdi:
”BYLOCK’UN DELİL OLAMAYACAĞI YÖNÜNDE KARAR ÇIKMASINI BEKLİYORUM”
Hüseyin Demir: “Bu kararın önemi ne diye sorulacak olursa Büyük Daire’nin vereceği kararın alt dairelere bağlayıcılığı var. İddiaların ve savunmaların ayrıntılı bir şekilde ele alınarak karara varılacağını ve sonucun da inanıyorum ve umuyorum ki, olması gereken de bu ByLock’un delil olamayacağı ayrıca adil yargılanma hakkının, özel hayatın gizliliğinin, örgütlenme özgürlüğünün ve kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin ihlal edildiğine yönünde örnek olacak bir karar verileceğine inanıyorum.
“(TÜRKİYE KONTENJANI) HAKİME HANIM AVUKATMIŞ GİBİ SORU SORDU”
(Mahkemedeki Türk hakim) Saadet Yüksel, Türkiye’nin savunmasını yetersiz ya da eksik görmüş olmalı ki, Yalçınkaya’nın avukatlarına soru sorarken bir AİHM yargıcı gibi değil de avukatmış gibi soru sorması dikkate değer bir noktaydı. Yüksel Yalçınkaya’nın “Bylock’u kullanıp kullanmadığını, BDK’ya göre 380 defa giriş yapıldığını, bunu kabul edip etmediğini sordu ve yoksa mahkemeye bunu değerlendirme dışı bırakın mı diyorsunuz, diye ekledi. Buna Johan Heyman çok güzel bir cevap verdi.
“HÜKÜMETİN YABANCI AVUKATLARI 15 TEMMUZ’U HİÇ DİLE GETİRMEDİ”
Hükümet tarafının davaya çok iyi hazırlanmadığını söylemek lazım. Hükümetin tuttuğu yabancı avukatlar, hukukçu kimliklerinin hepten yerle bir etmemek için 15 Temmuz’u hiç dile getirmedi. Sadece Türkiye’den gelen daire başkanı Hacı Ali Karagöz dile getirdi. O da zaten bir kağıttan bir şeyler okumaya çalıştı.”
Avukat Özcan Akıncı: Türkiye’de mahkemelerde yapılan ilk yargılamalarda ‘selam vermişsin, suçlusun’. Yargılama süreçleri ilerledi ve artık geldiğimiz noktada Yargıtay bile diyor ki, ByLock verilerini getireceksin, örgütsel bir yazışma var mı bakacaksın, teyit edeceksin diyor. İlk duruşmalarda tek sayfalık tespit tutanağı ile insanlara ByLock’tan ceza verdiler.
”HUKUKİ OLMAYAN BİR DELİLİ HUKUKİ HALE GETİRMEYE GEREK YOK”
Saadet Yüksel, müvekkilimin ByLock kullanıp kullanmadığını, bunu kabul edip etmediğimizi sordu. Biz savunma olarak ByLock’un hukuki bir delil olmadığını düşünmediğimiz için reddettiğimizi yargılamalar sırasında da açıkladık. Benim müvekkillerimin tamamı ByLock’u hukuk tekniği açısından reddetmiştir. Mahkemeler bunu örgütsel bir tavır olarak değerlendiriyordu. Benim müvekkillerimin red sebebi hukuk tekniği açısındandır. Onlara ben tavsiye ediyorum, çünkü kendi elimizle, kendi dilimizle hukuki olmayan bir delili, hukuki hale getirmeye gerek yok.
Hiç Bylock olmayan kişilerle tek sayfalık raporlarla ‘sen Bylock kullandın’ diye ceza verildi, mahkum oldular. Mahkemelere belgeler, kayıtlar geliyor, buna göre sen kullanıcısın deniyor. Bu kayıtlar ne kadar sağlıklı? Kayıtlara karşı rapor da aldırdık. Müvekkile mi ait, biri mi uydurmuştur veya başka bir türlü bir senaryo mu yazılmıştır kimse bilemez.”
“KHKLILARI TEMELİNDEN SUÇLU KABUL EDEN EZBERLERİ SARSABİLİR”
Yaşar Demircioğlu: “Yüksel Yalçınkaya’nın cezalandırılmasındaki temel delil ByLock. O nedenle bu dava, muhalefet veya toplumun üzerinde uzlaştığı ‘takipsizlik ve beraat alanlar iade olsun’ deyip diğer KHK’lıları suçlu kabul eden ezberi temelinden sarsacak bir dava niteliğindedir. Bu davada hak ihlali çıkması ve ByLock’un yasal delil kabul edilemeyeceği yönünde bir karar çıkması halinde beraat, takipsizlik veya mahkumiyet alıp almaması önemli olmaksızın tüm KHK’lıların iadesinin önü açılacaktır.
Davaya dair izlenimlerine gelince AKP hükümetinin avukatları ellerindeki 2-3 sayfalık metinleri okudular. Yüksel Yalçınkaya’nın avukatlarının olaya daha hakimdiler ve konuyu içselleştirdikleri belliydi. Genç avukat Johan Heymans, “çalma” kelimesini kullanarak MİT’in ByLock verilerini hiçbir mahkeme kararı olmaksızın Litvanya’dan çaldığını ve bunun hukuki bir delil olmadığını açıkladı. Bir de bu verileri savunma yapmak için avukatlara vermediğini söyledi. Google Store ve Appstore’dan indirilen bir uygulamanın gizli olmadığını ve sadece Gülen cemaati mensuplarının kullanmayacağını anlattı. Hükümet ByLock ile ilgili münhasırlık iddiasında bulunuyor, yani bunum sadece cemaat üyelerinin kullandığını söylüyor. Yalçınkaya’nın avukatları, mor beyin uygulamasıyla 11 bine yakın kişinin de bu programı kullanabildiğini, arada çakışma olduğunu söyledi.”
“YARGI BAĞIMSIZLIĞI VE BYLOCK ÜZERİNDE ÇOK DURULDU”
7. MADDEDEN Yargı bağımsızlığı ve ByLock üzerinde çok duruldu. ByLock ile ilgili 3 ana başlık altında savunma yapıldı. Birincisi ByLock’un hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi, ikincisi ByLock verilerinin güvenli olmaması, orijinallerinin korunmamış olması, son olarak da tespit edilen içeriliklerinin doğru olmadığı ve suç tespit etmediğine dair bir savunma yapıldı. Bu dava açısından bana soracak olursanız en önemli madde Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi’nin 7. maddesidir. Suç ve cezaların kanuniliği ilkesi. 7. maddeden ihlal çıktığı takdirde iç hukukta yeniden yargılanmasının yolu açılacak. Bir kişi diyelim ki bank Asya’ya para yatıyor, bunun daha sonra ileriki bir tarihte bir suç unsuru olarak konulacağını öngörmesi mümkün değil. Kişiler kanuna baktığı zaman neyin suç olduğunu neyin olmadığını anlamadı lazım ki bir eylem yaparken suç olup olmadığını öngörmesi lazım.”