Ankara’nın dış politikasına yönelik AB’nin tepkisi sürüyor. AB ile Türkiye arasındaki gerginliğe Türkiye’nin Suriye operasyonunun ardından bir başka askeri operasyon alanı olan Libya da eklendi.
Türk Hükümeti, Libya Hükümeti’nin daveti üzerine bu ülkeye asker göndermeye başladı. Türkiye’nin uluslararası sorunlarda askeri çözümlere başvurması, adayı olduğu Avrupa Birliği’ni (AB) rahatsız ediyor.
DW Türkçe’ye konuşan AB’nin Türkiye Büyükelçisi Christian Berger, Ankara’nın Libya’ya asker göndermesini iki taraf arasında bugüne kadar yaşananların “en kötüsü” olarak nitelendirdi.
AB ile Türkiye arasında bu güne kadar çok sayıda sorun yaşandığını belirten Berger, “İç hukuk ve Anayasa gibi ulusal düzeydeki politik başlıklarda da bir sürü sorunumuz var. Ben bu sorunları tamamen olumsuz görmüyorum. Türkiye’yi dünya sahnesinde sadece çok önemli bir partner olarak görmüyoruz aynı zamanda AB adayı bir ülke olarak görüyoruz. Bu statüye göre yürümesi gereken belirli noktalar var. Burada işler doğru şekilde ilerlemiyor” diye konuşuyor.
“AB- Türkiye arasındaki çatışmalı başlıklara, geçtiğimiz günlerde bir yenisi daha eklendi. Türkiye’nin Libya’ya asker göndermesini AB ‘endişe verici’ olarak nitelendirdi. AB ve Türkiye’nin bu kadar karşı karşıya kaldığı bir dönem olmuş muydu?” sorusuna AB Büyükelçisi şu yanıtı verdi:
“Türkiye ile AB’nin ilişkileri bir açıdan her zaman inişli çıkışlı oldu. Bazı konularda anlaştık, bazılarında anlaşamadık. Ancak uluslararası politika konularında her zaman Türkiye ile AB benzer bakış açısına sahip. Dünya ve bölgesel konularda çoklu yapıların ele alınmasında ve bunların sürdürülmesinde hep ortak bakış açısı geliştirdik. Suriye örneğinde olduğu gibi her zaman politik çözümlerden yana olduk. Geçen yıl, AB ile Türkiye iki konuda, farklı pozisyon aldı. Türkiye, AB’nin açık politik tavrından farklı tutum geliştirdi. Biz bunu söylemeye devam ediyoruz. Bunlardan biri Suriye operasyonu ki, biz burada politik çözüme ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Türkiye de aslında ilkesel olarak AB ile hem fikir. AB, Suriye’de bir askeri operasyonun işleri daha da karmaşık hale getireceğini ve çözümü zorlaştıracağını vurguladı. Libya’da aynı şey oldu. Libya konusunda iki unsur var. Libya konusuna, BM Genel Kurul kararında üçüncü ülkelerin çatışmaya taraf olunmaması kararını destekliyoruz. İkincisi de Libya ile Türkiye arasında imzalanan deniz alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin anlaşma. Burada da tutumumuz çok açık. Bu anlaşma, BM’nin deniz hukuku konvensiyonlarına aykırı ve üçüncü ülkelerin egemenlik haklarını zedeliyor. Bu bugüne kadar yaşadığımız en kötü durum.”
Libya konusunun askeri yöntemlerle çözülemeyeceği konusundaki tavırlarının çok açık olduğunu dile getiren Berger “Bu sorun askeri yöntemlerle değil, politik olarak çözülmeli. Bu konuda 2015 ve 2016’da yapılan anlaşmalar var. Güvenlik Konseyi’nin askeri çatışmanın devam etmesini istemeyen kararları var. Askeri çatışmayı sürdürecek her türlü hareketten kaçınmalıyız. BM öncülüğündeki politik süreçlere odaklanmalıyız. Berlin süreci gibi başka yol açıcı süreçler de var. AB, askeri değil politik seçeneklere odaklanılması gerektiğini düşünüyor” dedi.
Ankara’nın Doğu Akdeniz’de sondaj arama faaliyetleri de gerginliğin kaynaklarından. AB, Yunanistan, İsrail, Mısır ve Kıbrıs cumhuriyeti Ankara’nın çalışmalarına tepkili.
“Öncelikle, adanın zenginliklerinin paylaşılması gerektiğini düşünüyoruz” diyen Berger, “Biz Kıbrıs’ın kuzeyini de 2004 anlaşmaları gereğince destekliyoruz. Buraya her yıl proje finans desteği sağlıyoruz. Fakat Kıbrıs’ın kuzeyini bir devlet olarak tanımıyoruz. Bizim için devlet, üyemiz olan Kıbrıs Cumhuriyeti’dir. Bunun anlaşılması lazım” ifadelerini kullandı.