BBC Türkçe’den Berza Şimşek’in haberini aktarıyoruz;
Nurşen Kısa, 5 Şubat 2023 günü kız kardeşi Burçin, eniştesi Oğuz ve yeğenleri Ege ve Emir ile birlikteydi.
Çocuklar üşümesin diye dışarıda yağan karı leğenlere doldurup, evde kardan adam yapmışlardı.
Ertesi gün meydana gelen depremlerde Türkiye’de en az 53.537 kişi hayatını kaybetti.
Gültekin ailesinin Antakya’nın Odabaşı Mahallesi’nde yaşadığı sekiz katlı Nilüfer Apartmanı “iki metrelik bir enkaza” döndü.
O enkazdan Burçin-Oğuz Gültekin ve 10 yaşındaki oğulları Ege’nin cenazeleri çıkarıldı.
Fakat dört yaşındaki Emir’e dair bir iz bulunamadı.
Nurşen Kısa, o günü anlatırken enkaza depremden bir buçuk saat sonra vardıklarını, 15 gün süren arama kurtarma çalışmaları sırasında hep orada olduklarını söylüyor:
“Enkaz kaldırılırken bile iş makinelerinin başında bekledik. Herhangi bir iz, parça, kıyafet bulabiliriz diye. Ama yok. Ne enkazda ne cesetlerin arasında.”
Nurşen Kısa yeğeni için “Çok tatlıydı, civciv gibi bir çocuktu” diyor.
Arama kurtarma çalışmaları son bulunca karakola kayıp başvurusunda bulunduğunu fakat üç ay sonra, “Emir anne tarafında mı, baba tarafında mı kalıyor?” diye sormak için adliyeden arandığını anlatıyor.
Emir’in kayıp olduğunu söylediğinde ise “Buna dair bir şey yok elimizde” cevabını aldığını aktarıyor.
Karakol yaşanan bu karışıklığa, geçici görevle gelen polis memurlarının dilekçeyi kaybetmiş olabileceği yanıtını vermiş.
Kısa, “O zaman sil baştan bir süreç başladı. Tekrar Emir’in fotoğraflarını, oturdukları yerin bilgisini verdik” diyor.
Aynı süreçte Burçin Gültekin’in mezarı da açılarak kimsesizler mezarlığındaki kişilerin örnekleriyle karşılaştırmak için DNA’sı alındı.
Fakat buradan da bir sonuç çıkmadı.
‘Bir kere bile telefonum çalmadı, hep biz gittik’
Nurşen Kısa, bu süreçte kendi imkanlarıyla yedi ilde Sevgi Evleri’ne gidip yetkililere Emir’in fotoğrafını gösterdiğini ancak sonuç alamadığını anlatıyor.
Kamu kurumlarından kendisine yol gösteren olmadığını söylerken “Bir kere bile telefonum çalmadı, hep biz gittik” diyor.
Hatta bazı kamu kurumlarının halen aileyi “Emir nasıl? Bir ihtiyacı var mı? Kimde kalıyor?” diye sormak için aradığını anlatıyor.
Hayretle “Geçen hafta ‘Toplu sünnet yapıyoruz, Emir’in sünnetini yaptırmış mıydınız?’ diye aradılar, düşünebiliyor musunuz?” diyor.
Kısa, 50’den fazla kişinin öldüğü binayla ilgili yargı sürecine de “Biz vefatlarımızın hakkını bile soramıyoruz” sözleriyle isyan ediyor.
Nilüfer Apartmanı davasında müteahhit Murat Fuatoğlu ve Yapı Denetim Uzmanı Mehmet Haşim Eraslan Aralık 2024’te cezaevinden tahliye edildi.
Böylece davada tutuklu sanık kalmadı.
Hatay Valiliği dava sürecinde kamu görevlilerine soruşturma izni vermemişti.
Mahkemenin bu kararı reddedip soruşturma izni çıkarması depremden 1,5 yıl sonra gerçekleşti.
Kaç çocuk kayıp?
Depremden sonra kaç kişinin kayıp olduğuyla ilgili farklı sayılar dillendiriliyor.
İçişleri Bakanlığı depremden üç ay sonra, 86’sı çocuk 297 kişi için kayıp müracaatı yapıldığını açıklamıştı.
Bakan Ali Yerlikaya, Kasım 2024 itibarıyla 75 depremzedenin kayıp olduğunu duyurdu.
Yerlikaya bunların 30’unun çocuk olduğunu söyledi.
Açıklamaya göre kayıpların 50’si Türk, 25’i yabancı. Yabancıların çoğunun Suriyeli olduğu tahmin ediliyor.
CHP Hatay milletvekili Nermin Yıldırım Kara ise ellerinde 140 kişilik bir liste olduğunu söylüyor. Bunların 38’i çocuk.
Fakat faklı kaynaklarda en az iki çocuğun daha adı geçiyor.
CHP’li Kara listeyi Bakan Yerlikaya ile de paylaştığını, ancak geri dönüş almadığını söylüyor.
Peki sayılar arasındaki fark neden bu kadar fazla?
6 Şubat Deprem Kayıpları Platformu sözcüsü Sema Güleç’e göre bakanlık, gaiplik başvurusuyla nüfustan düşürülen kişileri kayıp olarak kabul etmiyor.
Gaiplik uzun süre haber alınamayan kişilerin ailelerinin başvurusuyla ölü olarak kayda geçirilmeleri anlamına geliyor.
‘Bir kemik bulsak ona bile razıydık, hiçbir şey çıkmadı’
Aslında kayıp çocukların hikayeleri hep birbirine benziyor.
Umay Kısaçam deprem olduğunda henüz altı aylıktı. Antakya’daki Rönesans Rezidans’ta annesi Kadriye Pınar ve babası ile birlikte enkaz altında kaldı. Onun da annesinin de cenazesi halen bulunamadı.
Teyzesi Ayşe Ambarcıoğlu, yetkililerin enkazdaki patlama ve yangın nedeniyle cenazelerin bulunamadığını söylediklerini aktarıyor:
“Zaten doğru düzgün arama da yapılmadı, hemen enkazın kaldırılması için çok ciddi çaba sarf ettiler, bizim de gücümüz yetmedi.”
Cenazelerin bulunacağına dair ümitsizliğini şu sözlerle dile getiriyor:
“Üzerinden zaten iki yıl geçti. Bu saatten sonra getirecekler, bir kemik parçasını elimize tutuşturup, ‘Bu sizin kardeşiniz’ mi diyecekler?”
İki yaşındaki Sercan Hasan Koşar da Rönesans Rezidans’ta anne ve babasıyla birlikte depreme yakalandı. Ailenin cenazelerine ulaşılamadı, sadece baba Serkan Koşar’ın sırtından bir parça bulunabildi.
Altı yaşındaki ikizler İpek ve Duru Koyuncu, Antakya’daki İlke Apartmanı’ndaydı.
Dayı Hüseyin Caner Yurdakul, yangın çıkan binayı sığınağına kadar aradıklarını söylüyor.
Fakat kız kardeşi Ayşenur, eniştesi Semih ve yeğenlerini bulamadığını anlatıyor. “Bir kemik bulsak ona bile razıydık, hiçbir şey çıkmadı” diyor.
Beş yaşındaki Asel Kılıç da depremde aynı apartmandaydı.
Dedesi Salahattin Kılıç son bir yılda oğlu Mustafa ve gelini Hasret ile ilgili iletişime geçenin olmadığını söylüyor.
Deprem zamanı 12 yaşında olan İrem Karaca‘dan da hâlâ haber yok.
Depremde annesini, kayınvalidesini, eşini ve üç çocuğunu yitiren baba Fatih Karaca, “Önceleri her ay polis arıyordu, ‘Kızınızla ilgili bir haber var mı’ diye. Şimdi o da kalmadı. Ne arayan var, ne de soran. ‘Halin nedir’ diyen de yok” diyor.
Refakatçisiz çocuklar kaçırılmış olabilir mi?
6 Şubat depremlerinden sonra bazı çocuklar sağ bulundu, ancak yanlarında refakatçileri yoktu.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş Ocak 2024’te, refakatçisiz çocuklar arasında kaybolanın olmadığını söylemişti.
Bu çocukların aileleriyle yeniden buluşturulduklarını, devlet korumasına alındıklarını ya da koruyucu aileye verildiklerini kaydetmişti.
Afet Çocuk Sivil Koordinasyon Ekibi’nden Hatice Kapusuz ise Şubat 2024’te yaptığı değerlendirmede, ilk günlerde güvenliği sağlayacak kolluk kuvvetlerinin ve refakatçisiz çocukların kaydını tutacak sosyal hizmet uzmanlarının yetersiz kaldığını savunmuştu.
Kapusuz, “Bu kaçakçılığa, her türlü kötü senaryoya gebe bir alan” demişti.
Emir Gültekin’in teyzesi Nurşen Kısa, çocuğun kaçırıldığını düşünmüyor.
Enkaza vardıklarında refakatçisiz üç çocuğa rastladıklarını hatırlatarak, “Kaçırılacak olsa neden benim yeğenim kaçırılsın?” diyor.
İçişleri Bakanlığı kayıpları nasıl arıyor?
Deprem Mağdurları ve Kayıp Yakınlarıyla Dayanışma Derneği (DEMAK), 2023 ve 2024 yıllarında Meclis bünyesinde Araştırma Komisyonu kurulmasını; çocuk, yaşlı bakım ve kadın sığınma evleri ile hastanelerde kayıplarının aranmasını istemişti.
Diğer talepleri de şüpheli durumlarda mezarın açılarak incelenmesi anlamına gelen fethi kabirlerin yapılması ve enkazların yeniden taranmasıydı.
Geçtiğimiz yıllarda muhalefet partilerinin kayıplar için Meclis’te komisyon kurulması talebiyle verdiği önergeler AKP ile MHP oylarıyla reddedildi.
Fakat 2024’te Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) bünyesinde bir komisyon kuruldu.
6 Şubat Deprem Kayıpları Platformu’nun sözcüsü Sema Güleç, AFAD yetkilileriyle neredeyse her ay uzaktan görüşerek bilgi alışverişinde bulunduklarını anlatıyor.
Güleç, AFAD’ın önce kayıpların yakınlarından alınan DNA örnekleriyle cenazeleri taradığını, ardından köylerde kimliklendirme yapılmadan gömülen cenazelerden de DNA örneği aldığını aktarıyor.
Ayrıca kayıp kişilerin fotoğrafları emniyetteki yüz tanıma sistemi üzerinden depremde hayatını kaybedenlerle karşılaştırılıyor.
Güleç’in 24 yaşındaki mimar oğlu da kayıplar arasında yer alıyor.
DEMAK Başkanı Selahattin Kaban ise derneğin elindeki kayıp listesini AFAD’a ilettiklerini ancak aradan beş ay geçmesine rağmen birçok aileye henüz dönüş yapılmadığını söyledi.
Kayıp yakınlarının talepleri neler?
Son bir yılda kayıp iki kişinin cenazesi bulundu.
Bu kişilerden 26 yaşındaki Merve Ateş’in yanlış isimle defnedildiği ortaya çıktı.
Ablası İlknur Karaca, basına verdiği demeçlerde yeniden DNA testi yapılmasını istediğini söyledi.
“Cenazenin bir kaç yıl sonra başka biri çıkma ihtimali de söz konusu. Ben bu durumda bir kez daha yıkılmak istemiyorum” dedi.
Bulunan diğer kişi ise Aybüke Körük.
Annesi Fadime Gökçe cenazenin kızına ait olduğuna inanmıyor; o da yeniden DNA testi yapılmasını istiyor.
CHP milletvekili Kara, Ateş’in başka isimle gömüldüğünü hatırlatarak, “Onun gibi onlarca kişi olabilir” diyor.
Bazı enkazların iyi bir şekilde taranmadan kaldırıldığını savunan Kara, örnek olarak halen 48 kişinin kayıp olduğu Rönesans Rezidans’ı gösteriyor.
“Kamuoyunda çok gündem olduğu için, enkazı alelacele kaldırıldı. İnsanlar belki de uzuvlarıyla birlikte yok edildi o enkazda” diyor.
Kayıplarının bulunmasının bir “borç” olduğunu söyleyen 6 Şubat Deprem Kayıpları Platformu sözcüsü Güleç, “Bir mezarımız yok gidecek. Geçen yıl enkaza gittim, çiçeğimi bıraktım” diyor ve ekliyor:
“Belirsizlik çok zor. Mantığım vefat etmiştir diyor, ama kalpten diyorsun ki acaba bir yerden çıkıp gelecek mi oğlum… Bulamadığım sürece ölene kadar bu şekilde düşüneceğim.”
Nurşen Kısa da Emir’i aramaktan vazgeçmeyeceğini söylüyor:
“Benim çocuğuma dair ne canlı ne ölü diye hiçbir şey yok. Nüfustan düşürülmesini asla kabul etmeyeceğim.”