Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanmasını talep etmek için Galatasaray Meydanı’nda 1995 yılından beri oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri bu hafta da meydandaydı.
Galatasaray Meydanı’na uygulanan polis yasağı nedeniyle açıklama, meydanı çevreleyen bariyerlerin önünde yapıldı.
Gözaltında kaybedilen üniversite öğrencileri Hüsamettin Yaman ve Soner Gül, kayıplarının 33. yılında bir kez daha anıldı. Cumartesi Anneleri, yasaklara rağmen Galatasaray’da adalet talebini yineledi.
22 yaşındaki Hüsamettin Yaman ve 21 yaşındaki Soner Gül, 1992 yılında gözaltına alındıktan sonra bir daha kendilerinden haber alınamadı. Yaman, teknik üniversite öğrencisi; Gül ise tıp fakültesi öğrencisiydi.
33 yıldır devam eden adalet arayışında ailelerin başvurularına rağmen sonuç alınamadı. 2011 yılında eski özel harekât polisi Ayhan Çarkın’ın, Yaman ve Gül’ün infaz edildiklerine dair kamuoyuna yaptığı açıklamanın soruşturmada yeni bir kapı açması umut edilse de beklenen olmadı. Dava süreci ilerlemedi ve cezasızlık politikası devam etti.
Eren Keskin’in okuduğu açıklamanın tamamı şu şekilde:
“Resmî makamların inkâra dayalı anlatıları yerine hakikati dile getirmek ve adalete yönelen bir karşı hafıza inşa etmek amacıyla Galatasaray’dayız. Bu hafta da mekan yasağı nedeniyle Galatasaray Meydanı’nı bize kapatan polis bariyerlerinin önündeyiz.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlüğü; bireylerin eylem yerini ve zamanını seçme hakkını da kapsar. Nitekim Anayasa Mahkemesi, kararlarında mekân seçme özgürlüğünün kategorik olarak yasaklanmasını, anayasal haklar açısından kabul edilemez bulmuştur. Yüksek Mahkeme, Cumartesi Anneleri açısından Galatasaray Meydanı’nın ve 1 Mayıs için Taksim Meydanı’nın göstericilere yasaklanmasının, toplanma özgürlüğünü ihlal ettiğine hükmetmiştir.
AİHM kararları hatırlatması
Buradan, herkesin gösteri yapma hakkını güvence altına almakla yükümlü olan iktidara sesleniyoruz: Barışçıl eylemlere yönelik yasaklamalarınızın hiçbir hukuki dayanağı yoktur. Bu yasaklar, Anayasa’ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır. Anayasal haklarını kullanmak isteyenleri engellemek, hem hukuken hem de vicdanen ve ahlaken gayrimeşrudur. Kamusal alanların halka kapatılmasına derhal son verilmelidir.
1049.haftamızda, 33 yıl önce İstanbul’da gözaltına alınarak kaybedilen üniversite öğrencileri Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ü unutmadığımızı ve unutturmayacağımızı bir kez daha haykırıyoruz.
22 yaşındaki Hüsamettin Yaman, İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu öğrencisiydi. Pankart taşımak suçlamasıyla tutuklanmış, yaklaşık 15 gün cezaevinde kaldıktan sonra 6 Eylül 1990 tarihinde tahliye edilmişti.
21 yaşındaki Mehmet Soner Gül, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencisi ve aynı zamanda Öğrenci Derneği üyesiydi. Bu nedenle gözaltına alındı, ağır işkencelere maruz kaldı ve ölümle tehdit edildi. İçişleri Bakanlığı’nın iddiasına göre, 10 Mart 1991 tarihinde Malatya’da yakalanan bir kişinin sorgusunda adının geçmesi nedeniyle aranmaktaydı.
Hüsamettin Yaman, 2 Mayıs 1992 Cumartesi günü evinden çıktı. 4 Mayıs Pazartesi günü, ağabeyi Feyyaz Yaman’ı işyerinden arayan bir kişi, ‘Hüsamettin, Soner Gül ile birlikte Fındıkzade’de gözaltına alındı. Hayatlarından endişe ediyoruz. Hemen emniyete başvurun’ dedi.
‘Aile iki yıl polis takibinde tutuldu’
Yaman ve Gül aileleri, önce İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne, ardından devletin ilgili tüm kurumlarına başvurdu. İnsan Hakları Derneği ve Uluslararası Af Örgütü de girişimlerde bulundu. Ancak yetkililer, gözaltı iddialarını reddetti. Yaman Ailesi, girişimlerini sürdürdü ve iki yıl boyunca polis takibinde tutuldu.
‘İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!’
19 Aralık 2011 tarihinde, özel harekât polisi Ayhan Çarkın’ın infazlar ve kayıplarla ilgili itirafları kamuoyuna yansıdı. Çarkın, Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ü gözaltına aldıktan sonra ormanlık bir alanda sorgulayıp infaz ettiklerini anlattı. Onların son sözlerinin ‘İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!’ olduğunu söyledi.
Bu itirafların ardından Yaman Ailesi yeniden suç duyurusunda bulunarak dosyanın tekrar açılmasını talep etti. Ancak Ayhan Çarkın’ın açık beyanlarına rağmen dosyada bugüne kadar herhangi bir ilerleme kaydedilmedi. Bugün bir kez daha kamu adına görev yapan savcıları, Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ün gözaltında kaybedilmesiyle ilgili adil, tarafsız ve etkin bir soruşturma başlatmaya çağırıyoruz.
Hüsamettin Yaman ve Soner Gül için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normlarına göre hareket etmesi gerektiğini hatırlatmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!”