Saadet Partili Muammer Bilgiç, “15 Temmuz kalkışması, o gece bastırıldığı halde, iktidarın yerine, bastırılan kalkışmayı ‘Allah’ın bir lütfu’ olarak nitelendirip 20 Temmuz’da OHAL ilan etmesi ülkeyi adeta cehenneme çevirmiştir.” dedi.
Saadet Partisi Genel İdare Kurulu Üyesi Muammer Bilgiç Yeni Asya’ya konuştu. Sümeyye Işıkçı’ya verdiği röportajda Bilgiç, “Tüm dünyada uluslararası güvenlik birimlerince aranan terör şüpheli sayısı 300 bin kadarken, Türkiye’de terör suçlamasıyla işlem gören insan sayısının, 2020’den sonra devam eden uygulamalarla 2 milyonu geçmesi, kamudan ihraçların da 200 binin üzerine çıkması, bir suç örgütüne karşı mücadelenin sınırlarını aşan, hukuk dışı, akla aykırı, vicdanlara sığmayan bir dönemin yaşandığını göstermektedir” dedi.
KHK meselesi hakkında değerlendirmeler yapan Bilgiç konu hakkında şunları kaydetti:
“Konuşulması gereken bir 15 Temmuz kalkışması var. OHAL sürecinde ve OHAL uygulamalarının fiilen devam ettiği bu süreçte, kalkışmanın her yönüyle konuşulduğunu düşünmüyorum. 15 Temmuz kalkışması tüm yönleriyle aydınlığa kavuşturulmalıdır. TBMM’de oluşturulacak bir komisyonla, ilgili kişiler herhangi bir istisnaya tabi olmaksızın, karanlık bir nokta bırakmaksızın dinlenilmelidir. Tüm dünyada uluslararası güvenlik birimlerince aranan terör şüpheli sayısı 300 bin kadarken, Türkiye’de terör suçlamasıyla işlem gören insan sayısının, 2020’den sonra devam eden uygulamalarla 2 milyonu geçmesi, kamudan ihraçların da 200 binin üzerine çıkması, bir suç örgütüne karşı mücadelenin sınırlarını aşan, hukuk dışı, akla aykırı, vicdanlara sığmayan bir dönemin yaşandığını göstermektedir. 15 Temmuz kalkışması, o gece bastırıldığı halde, iktidarın 15 Temmuz sonrasında Türkiye’yi tam bir hukuk devletine dönüştürmek, demokrasiye sahip çıkmak, halk iradesinin daha etkin bir biçimde yönetime yansıması için zemin oluşturmak yerine, bastırılan kalkışmayı ‘Allah’ın bir lütfu’ olarak nitelendirip 20 Temmuz’da OHAL ilan etmesi, akabinde muhalif olmakla yasa dışı olmak arasındaki farkı sıfırlaması, yerel yönetimlere kayyım ataması, kamuda ve özel sektörde çalışan çok sayıda insanı ağaç kökü yemeğe mahkum etmesi, OHAL koşullarında parlamenter rejimi tasfiyesi, kendilerinin ve yandaşlarının cennetleri için ülkeyi adeta cehenneme çevirmiştir.”
OHAL KOMİSYONU LAĞVEDİLMELİ VE KARARLAR YENİDEN İNCELENMELİDİR
Bilgiç, KHK meselesinin çözümü hakkında şunları söyledi: “Yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının zedelendiği aşikârdır. Ülkemiz hukuk endekslerinde Orta Afrika ülkeleriyle aynı kategorilerde yer almaktadır. Ülkemizin en önemli ve en başta gelen sorunu adalettir. İlk yapılması gereken ülkemizin taraf olduğu uluslararası kurum ve kuruluşların temel hak ve özgürlüklere dair kararlarına uymaktır. Terör ve terör örgütü üyeliği gibi suç tanımlarının geniş ve keyfi yorumlanmasından kaynaklanan mağduriyetler giderilmelidir. İrtibat ve iltisak gibi netlik içermeyen tanımlamaları kapsayan tüm mevzuat maddeleri ilga edilmelidir. OHAL inceleme komisyonu lağvedilmeli ve kararları yeniden incelenmelidir. Takipsizlik ya da beraat kararı almış tüm kişilerin hakları iade edilmelidir. Tüm bunlardan daha önemlisi kimsenin kimseye kimlik ve inanç dayatmadığı, bedenin, emeğin, inancın sömürülmediği, tabiatın yağma ve talan edilmediği, üniversitelerin bilim ve düşünce üretebildiği, gelir dağılımında ve kaynak kullanımında, vergilendirmede ve ücretlendirmede adaletin gözetildiği, gençlerimizin gelecek kaygısı hissetmediği, kimsenin onurunun incitilmediği ve umutlarının çalınmadığı, tedavi hakkının yok sayılmadığı bir Türkiye için hep birlikte daha çok çalışmalıyız.”
6’LI MASANIN AÇIKLAMALARINA DA YANSIYACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM
Bilgiç, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun KHK mağdurlarının feryâdının Arş-ı Alâ’ya ulaştığını, KHK meselesinin toplumsal vicdanı zedeleyen ve 6 yıldır kanayan bir yara olduğunu, KHK mağduriyetlerine son vermeye ve bu adaletsizliklere dur demeye kararlı olduklarını ifade ettiği açıklamasını ve 6’lı masanın KHK meselesi hakkındaki tutumunu değerlendirirken şunları kayedetti: “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Anayasa’yı, yasaları, kuralları ve kurumları etkisizleştirmiş, hükümet ve devlet arasındaki farkı bulanıklaştırmış, yönetimde keyfiliği getirmiş, yerel yönetimlerin varlığını zayıflatmış, çoğulculuğu hepten bitirmiş, zaten sermayeye çalışan ekonomiyi tam anlamıyla yandaş ekonomisine dönüştürmüştür. Toplumun büyük bir kesimi nefes alamaz hale gelmiştir. Tüm bu süreçte, adalet mefhumunun zedelenmesi birçok kişinin hak ve özgürlüklerinin kısıtlanması, tutuklamaların istisna olmaktan çıkarılması, idari hukuk adı altında yapılan uygulamaların ceza hukukunda verilen en ağır cezalardan daha ölümcül olması elbette 6’lı masanın gündemindedir. Hem 28 Şubat 2022’de yapılan güçlendirilmiş parlamenter sistem mutabakatı hem de devam eden 6’lı masa toplantılarında özel olarak KHK mağdurları ibaresi geçmemiş olsa bile, demokratik hukuk devletinin güçlendirilmesi çağrısı, ülkemiz insanın yaşadığı tüm mağduriyetleri giderme kararlılığıdır. Genel Başkanımız, partimizin başkanlık divanı ve diğer karar organları hem KHK’lıların yaşadıkları mağduriyetleri hem de diğer yurttaşlarımızın mağduriyetlerinin seslendirilmesinde, gündeme getirilmesinde ve çözümünde üzerimize düşeni yapmaktan imtina etmemektedirler. Bu kararlılığın 6’lı masanın açıklamalarına da yansıyacağına inanıyorum.”
Saadet Partili Muammer Bilgiç, “15 Temmuz kalkışması, o gece bastırıldığı halde, iktidarın yerine, bastırılan kalkışmayı ‘Allah’ın bir lütfu’ olarak nitelendirip 20 Temmuz’da OHAL ilan etmesi ülkeyi adeta cehenneme çevirmiştir.” dedi.
Saadet Partisi Genel İdare Kurulu Üyesi Muammer Bilgiç Yeni Asya’ya konuştu. Sümeyye Işıkçı’ya verdiği röportajda Bilgiç, “Tüm dünyada uluslararası güvenlik birimlerince aranan terör şüpheli sayısı 300 bin kadarken, Türkiye’de terör suçlamasıyla işlem gören insan sayısının, 2020’den sonra devam eden uygulamalarla 2 milyonu geçmesi, kamudan ihraçların da 200 binin üzerine çıkması, bir suç örgütüne karşı mücadelenin sınırlarını aşan, hukuk dışı, akla aykırı, vicdanlara sığmayan bir dönemin yaşandığını göstermektedir” dedi.
KHK meselesi hakkında değerlendirmeler yapan Bilgiç konu hakkında şunları kaydetti:
“Konuşulması gereken bir 15 Temmuz kalkışması var. OHAL sürecinde ve OHAL uygulamalarının fiilen devam ettiği bu süreçte, kalkışmanın her yönüyle konuşulduğunu düşünmüyorum. 15 Temmuz kalkışması tüm yönleriyle aydınlığa kavuşturulmalıdır. TBMM’de oluşturulacak bir komisyonla, ilgili kişiler herhangi bir istisnaya tabi olmaksızın, karanlık bir nokta bırakmaksızın dinlenilmelidir. Tüm dünyada uluslararası güvenlik birimlerince aranan terör şüpheli sayısı 300 bin kadarken, Türkiye’de terör suçlamasıyla işlem gören insan sayısının, 2020’den sonra devam eden uygulamalarla 2 milyonu geçmesi, kamudan ihraçların da 200 binin üzerine çıkması, bir suç örgütüne karşı mücadelenin sınırlarını aşan, hukuk dışı, akla aykırı, vicdanlara sığmayan bir dönemin yaşandığını göstermektedir. 15 Temmuz kalkışması, o gece bastırıldığı halde, iktidarın 15 Temmuz sonrasında Türkiye’yi tam bir hukuk devletine dönüştürmek, demokrasiye sahip çıkmak, halk iradesinin daha etkin bir biçimde yönetime yansıması için zemin oluşturmak yerine, bastırılan kalkışmayı ‘Allah’ın bir lütfu’ olarak nitelendirip 20 Temmuz’da OHAL ilan etmesi, akabinde muhalif olmakla yasa dışı olmak arasındaki farkı sıfırlaması, yerel yönetimlere kayyım ataması, kamuda ve özel sektörde çalışan çok sayıda insanı ağaç kökü yemeğe mahkum etmesi, OHAL koşullarında parlamenter rejimi tasfiyesi, kendilerinin ve yandaşlarının cennetleri için ülkeyi adeta cehenneme çevirmiştir.”
OHAL KOMİSYONU LAĞVEDİLMELİ VE KARARLAR YENİDEN İNCELENMELİDİR
Bilgiç, KHK meselesinin çözümü hakkında şunları söyledi: “Yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının zedelendiği aşikârdır. Ülkemiz hukuk endekslerinde Orta Afrika ülkeleriyle aynı kategorilerde yer almaktadır. Ülkemizin en önemli ve en başta gelen sorunu adalettir. İlk yapılması gereken ülkemizin taraf olduğu uluslararası kurum ve kuruluşların temel hak ve özgürlüklere dair kararlarına uymaktır. Terör ve terör örgütü üyeliği gibi suç tanımlarının geniş ve keyfi yorumlanmasından kaynaklanan mağduriyetler giderilmelidir. İrtibat ve iltisak gibi netlik içermeyen tanımlamaları kapsayan tüm mevzuat maddeleri ilga edilmelidir. OHAL inceleme komisyonu lağvedilmeli ve kararları yeniden incelenmelidir. Takipsizlik ya da beraat kararı almış tüm kişilerin hakları iade edilmelidir. Tüm bunlardan daha önemlisi kimsenin kimseye kimlik ve inanç dayatmadığı, bedenin, emeğin, inancın sömürülmediği, tabiatın yağma ve talan edilmediği, üniversitelerin bilim ve düşünce üretebildiği, gelir dağılımında ve kaynak kullanımında, vergilendirmede ve ücretlendirmede adaletin gözetildiği, gençlerimizin gelecek kaygısı hissetmediği, kimsenin onurunun incitilmediği ve umutlarının çalınmadığı, tedavi hakkının yok sayılmadığı bir Türkiye için hep birlikte daha çok çalışmalıyız.”
6’LI MASANIN AÇIKLAMALARINA DA YANSIYACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM
Bilgiç, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun KHK mağdurlarının feryâdının Arş-ı Alâ’ya ulaştığını, KHK meselesinin toplumsal vicdanı zedeleyen ve 6 yıldır kanayan bir yara olduğunu, KHK mağduriyetlerine son vermeye ve bu adaletsizliklere dur demeye kararlı olduklarını ifade ettiği açıklamasını ve 6’lı masanın KHK meselesi hakkındaki tutumunu değerlendirirken şunları kayedetti: “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Anayasa’yı, yasaları, kuralları ve kurumları etkisizleştirmiş, hükümet ve devlet arasındaki farkı bulanıklaştırmış, yönetimde keyfiliği getirmiş, yerel yönetimlerin varlığını zayıflatmış, çoğulculuğu hepten bitirmiş, zaten sermayeye çalışan ekonomiyi tam anlamıyla yandaş ekonomisine dönüştürmüştür. Toplumun büyük bir kesimi nefes alamaz hale gelmiştir. Tüm bu süreçte, adalet mefhumunun zedelenmesi birçok kişinin hak ve özgürlüklerinin kısıtlanması, tutuklamaların istisna olmaktan çıkarılması, idari hukuk adı altında yapılan uygulamaların ceza hukukunda verilen en ağır cezalardan daha ölümcül olması elbette 6’lı masanın gündemindedir. Hem 28 Şubat 2022’de yapılan güçlendirilmiş parlamenter sistem mutabakatı hem de devam eden 6’lı masa toplantılarında özel olarak KHK mağdurları ibaresi geçmemiş olsa bile, demokratik hukuk devletinin güçlendirilmesi çağrısı, ülkemiz insanın yaşadığı tüm mağduriyetleri giderme kararlılığıdır. Genel Başkanımız, partimizin başkanlık divanı ve diğer karar organları hem KHK’lıların yaşadıkları mağduriyetleri hem de diğer yurttaşlarımızın mağduriyetlerinin seslendirilmesinde, gündeme getirilmesinde ve çözümünde üzerimize düşeni yapmaktan imtina etmemektedirler. Bu kararlılığın 6’lı masanın açıklamalarına da yansıyacağına inanıyorum.”
Saadet Partili Muammer Bilgiç, “15 Temmuz kalkışması, o gece bastırıldığı halde, iktidarın yerine, bastırılan kalkışmayı ‘Allah’ın bir lütfu’ olarak nitelendirip 20 Temmuz’da OHAL ilan etmesi ülkeyi adeta cehenneme çevirmiştir.” dedi.
Saadet Partisi Genel İdare Kurulu Üyesi Muammer Bilgiç Yeni Asya’ya konuştu. Sümeyye Işıkçı’ya verdiği röportajda Bilgiç, “Tüm dünyada uluslararası güvenlik birimlerince aranan terör şüpheli sayısı 300 bin kadarken, Türkiye’de terör suçlamasıyla işlem gören insan sayısının, 2020’den sonra devam eden uygulamalarla 2 milyonu geçmesi, kamudan ihraçların da 200 binin üzerine çıkması, bir suç örgütüne karşı mücadelenin sınırlarını aşan, hukuk dışı, akla aykırı, vicdanlara sığmayan bir dönemin yaşandığını göstermektedir” dedi.
KHK meselesi hakkında değerlendirmeler yapan Bilgiç konu hakkında şunları kaydetti:
“Konuşulması gereken bir 15 Temmuz kalkışması var. OHAL sürecinde ve OHAL uygulamalarının fiilen devam ettiği bu süreçte, kalkışmanın her yönüyle konuşulduğunu düşünmüyorum. 15 Temmuz kalkışması tüm yönleriyle aydınlığa kavuşturulmalıdır. TBMM’de oluşturulacak bir komisyonla, ilgili kişiler herhangi bir istisnaya tabi olmaksızın, karanlık bir nokta bırakmaksızın dinlenilmelidir. Tüm dünyada uluslararası güvenlik birimlerince aranan terör şüpheli sayısı 300 bin kadarken, Türkiye’de terör suçlamasıyla işlem gören insan sayısının, 2020’den sonra devam eden uygulamalarla 2 milyonu geçmesi, kamudan ihraçların da 200 binin üzerine çıkması, bir suç örgütüne karşı mücadelenin sınırlarını aşan, hukuk dışı, akla aykırı, vicdanlara sığmayan bir dönemin yaşandığını göstermektedir. 15 Temmuz kalkışması, o gece bastırıldığı halde, iktidarın 15 Temmuz sonrasında Türkiye’yi tam bir hukuk devletine dönüştürmek, demokrasiye sahip çıkmak, halk iradesinin daha etkin bir biçimde yönetime yansıması için zemin oluşturmak yerine, bastırılan kalkışmayı ‘Allah’ın bir lütfu’ olarak nitelendirip 20 Temmuz’da OHAL ilan etmesi, akabinde muhalif olmakla yasa dışı olmak arasındaki farkı sıfırlaması, yerel yönetimlere kayyım ataması, kamuda ve özel sektörde çalışan çok sayıda insanı ağaç kökü yemeğe mahkum etmesi, OHAL koşullarında parlamenter rejimi tasfiyesi, kendilerinin ve yandaşlarının cennetleri için ülkeyi adeta cehenneme çevirmiştir.”
OHAL KOMİSYONU LAĞVEDİLMELİ VE KARARLAR YENİDEN İNCELENMELİDİR
Bilgiç, KHK meselesinin çözümü hakkında şunları söyledi: “Yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının zedelendiği aşikârdır. Ülkemiz hukuk endekslerinde Orta Afrika ülkeleriyle aynı kategorilerde yer almaktadır. Ülkemizin en önemli ve en başta gelen sorunu adalettir. İlk yapılması gereken ülkemizin taraf olduğu uluslararası kurum ve kuruluşların temel hak ve özgürlüklere dair kararlarına uymaktır. Terör ve terör örgütü üyeliği gibi suç tanımlarının geniş ve keyfi yorumlanmasından kaynaklanan mağduriyetler giderilmelidir. İrtibat ve iltisak gibi netlik içermeyen tanımlamaları kapsayan tüm mevzuat maddeleri ilga edilmelidir. OHAL inceleme komisyonu lağvedilmeli ve kararları yeniden incelenmelidir. Takipsizlik ya da beraat kararı almış tüm kişilerin hakları iade edilmelidir. Tüm bunlardan daha önemlisi kimsenin kimseye kimlik ve inanç dayatmadığı, bedenin, emeğin, inancın sömürülmediği, tabiatın yağma ve talan edilmediği, üniversitelerin bilim ve düşünce üretebildiği, gelir dağılımında ve kaynak kullanımında, vergilendirmede ve ücretlendirmede adaletin gözetildiği, gençlerimizin gelecek kaygısı hissetmediği, kimsenin onurunun incitilmediği ve umutlarının çalınmadığı, tedavi hakkının yok sayılmadığı bir Türkiye için hep birlikte daha çok çalışmalıyız.”
6’LI MASANIN AÇIKLAMALARINA DA YANSIYACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM
Bilgiç, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun KHK mağdurlarının feryâdının Arş-ı Alâ’ya ulaştığını, KHK meselesinin toplumsal vicdanı zedeleyen ve 6 yıldır kanayan bir yara olduğunu, KHK mağduriyetlerine son vermeye ve bu adaletsizliklere dur demeye kararlı olduklarını ifade ettiği açıklamasını ve 6’lı masanın KHK meselesi hakkındaki tutumunu değerlendirirken şunları kayedetti: “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Anayasa’yı, yasaları, kuralları ve kurumları etkisizleştirmiş, hükümet ve devlet arasındaki farkı bulanıklaştırmış, yönetimde keyfiliği getirmiş, yerel yönetimlerin varlığını zayıflatmış, çoğulculuğu hepten bitirmiş, zaten sermayeye çalışan ekonomiyi tam anlamıyla yandaş ekonomisine dönüştürmüştür. Toplumun büyük bir kesimi nefes alamaz hale gelmiştir. Tüm bu süreçte, adalet mefhumunun zedelenmesi birçok kişinin hak ve özgürlüklerinin kısıtlanması, tutuklamaların istisna olmaktan çıkarılması, idari hukuk adı altında yapılan uygulamaların ceza hukukunda verilen en ağır cezalardan daha ölümcül olması elbette 6’lı masanın gündemindedir. Hem 28 Şubat 2022’de yapılan güçlendirilmiş parlamenter sistem mutabakatı hem de devam eden 6’lı masa toplantılarında özel olarak KHK mağdurları ibaresi geçmemiş olsa bile, demokratik hukuk devletinin güçlendirilmesi çağrısı, ülkemiz insanın yaşadığı tüm mağduriyetleri giderme kararlılığıdır. Genel Başkanımız, partimizin başkanlık divanı ve diğer karar organları hem KHK’lıların yaşadıkları mağduriyetleri hem de diğer yurttaşlarımızın mağduriyetlerinin seslendirilmesinde, gündeme getirilmesinde ve çözümünde üzerimize düşeni yapmaktan imtina etmemektedirler. Bu kararlılığın 6’lı masanın açıklamalarına da yansıyacağına inanıyorum.”
Saadet Partili Muammer Bilgiç, “15 Temmuz kalkışması, o gece bastırıldığı halde, iktidarın yerine, bastırılan kalkışmayı ‘Allah’ın bir lütfu’ olarak nitelendirip 20 Temmuz’da OHAL ilan etmesi ülkeyi adeta cehenneme çevirmiştir.” dedi.
Saadet Partisi Genel İdare Kurulu Üyesi Muammer Bilgiç Yeni Asya’ya konuştu. Sümeyye Işıkçı’ya verdiği röportajda Bilgiç, “Tüm dünyada uluslararası güvenlik birimlerince aranan terör şüpheli sayısı 300 bin kadarken, Türkiye’de terör suçlamasıyla işlem gören insan sayısının, 2020’den sonra devam eden uygulamalarla 2 milyonu geçmesi, kamudan ihraçların da 200 binin üzerine çıkması, bir suç örgütüne karşı mücadelenin sınırlarını aşan, hukuk dışı, akla aykırı, vicdanlara sığmayan bir dönemin yaşandığını göstermektedir” dedi.
KHK meselesi hakkında değerlendirmeler yapan Bilgiç konu hakkında şunları kaydetti:
“Konuşulması gereken bir 15 Temmuz kalkışması var. OHAL sürecinde ve OHAL uygulamalarının fiilen devam ettiği bu süreçte, kalkışmanın her yönüyle konuşulduğunu düşünmüyorum. 15 Temmuz kalkışması tüm yönleriyle aydınlığa kavuşturulmalıdır. TBMM’de oluşturulacak bir komisyonla, ilgili kişiler herhangi bir istisnaya tabi olmaksızın, karanlık bir nokta bırakmaksızın dinlenilmelidir. Tüm dünyada uluslararası güvenlik birimlerince aranan terör şüpheli sayısı 300 bin kadarken, Türkiye’de terör suçlamasıyla işlem gören insan sayısının, 2020’den sonra devam eden uygulamalarla 2 milyonu geçmesi, kamudan ihraçların da 200 binin üzerine çıkması, bir suç örgütüne karşı mücadelenin sınırlarını aşan, hukuk dışı, akla aykırı, vicdanlara sığmayan bir dönemin yaşandığını göstermektedir. 15 Temmuz kalkışması, o gece bastırıldığı halde, iktidarın 15 Temmuz sonrasında Türkiye’yi tam bir hukuk devletine dönüştürmek, demokrasiye sahip çıkmak, halk iradesinin daha etkin bir biçimde yönetime yansıması için zemin oluşturmak yerine, bastırılan kalkışmayı ‘Allah’ın bir lütfu’ olarak nitelendirip 20 Temmuz’da OHAL ilan etmesi, akabinde muhalif olmakla yasa dışı olmak arasındaki farkı sıfırlaması, yerel yönetimlere kayyım ataması, kamuda ve özel sektörde çalışan çok sayıda insanı ağaç kökü yemeğe mahkum etmesi, OHAL koşullarında parlamenter rejimi tasfiyesi, kendilerinin ve yandaşlarının cennetleri için ülkeyi adeta cehenneme çevirmiştir.”
OHAL KOMİSYONU LAĞVEDİLMELİ VE KARARLAR YENİDEN İNCELENMELİDİR
Bilgiç, KHK meselesinin çözümü hakkında şunları söyledi: “Yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının zedelendiği aşikârdır. Ülkemiz hukuk endekslerinde Orta Afrika ülkeleriyle aynı kategorilerde yer almaktadır. Ülkemizin en önemli ve en başta gelen sorunu adalettir. İlk yapılması gereken ülkemizin taraf olduğu uluslararası kurum ve kuruluşların temel hak ve özgürlüklere dair kararlarına uymaktır. Terör ve terör örgütü üyeliği gibi suç tanımlarının geniş ve keyfi yorumlanmasından kaynaklanan mağduriyetler giderilmelidir. İrtibat ve iltisak gibi netlik içermeyen tanımlamaları kapsayan tüm mevzuat maddeleri ilga edilmelidir. OHAL inceleme komisyonu lağvedilmeli ve kararları yeniden incelenmelidir. Takipsizlik ya da beraat kararı almış tüm kişilerin hakları iade edilmelidir. Tüm bunlardan daha önemlisi kimsenin kimseye kimlik ve inanç dayatmadığı, bedenin, emeğin, inancın sömürülmediği, tabiatın yağma ve talan edilmediği, üniversitelerin bilim ve düşünce üretebildiği, gelir dağılımında ve kaynak kullanımında, vergilendirmede ve ücretlendirmede adaletin gözetildiği, gençlerimizin gelecek kaygısı hissetmediği, kimsenin onurunun incitilmediği ve umutlarının çalınmadığı, tedavi hakkının yok sayılmadığı bir Türkiye için hep birlikte daha çok çalışmalıyız.”
6’LI MASANIN AÇIKLAMALARINA DA YANSIYACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM
Bilgiç, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun KHK mağdurlarının feryâdının Arş-ı Alâ’ya ulaştığını, KHK meselesinin toplumsal vicdanı zedeleyen ve 6 yıldır kanayan bir yara olduğunu, KHK mağduriyetlerine son vermeye ve bu adaletsizliklere dur demeye kararlı olduklarını ifade ettiği açıklamasını ve 6’lı masanın KHK meselesi hakkındaki tutumunu değerlendirirken şunları kayedetti: “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Anayasa’yı, yasaları, kuralları ve kurumları etkisizleştirmiş, hükümet ve devlet arasındaki farkı bulanıklaştırmış, yönetimde keyfiliği getirmiş, yerel yönetimlerin varlığını zayıflatmış, çoğulculuğu hepten bitirmiş, zaten sermayeye çalışan ekonomiyi tam anlamıyla yandaş ekonomisine dönüştürmüştür. Toplumun büyük bir kesimi nefes alamaz hale gelmiştir. Tüm bu süreçte, adalet mefhumunun zedelenmesi birçok kişinin hak ve özgürlüklerinin kısıtlanması, tutuklamaların istisna olmaktan çıkarılması, idari hukuk adı altında yapılan uygulamaların ceza hukukunda verilen en ağır cezalardan daha ölümcül olması elbette 6’lı masanın gündemindedir. Hem 28 Şubat 2022’de yapılan güçlendirilmiş parlamenter sistem mutabakatı hem de devam eden 6’lı masa toplantılarında özel olarak KHK mağdurları ibaresi geçmemiş olsa bile, demokratik hukuk devletinin güçlendirilmesi çağrısı, ülkemiz insanın yaşadığı tüm mağduriyetleri giderme kararlılığıdır. Genel Başkanımız, partimizin başkanlık divanı ve diğer karar organları hem KHK’lıların yaşadıkları mağduriyetleri hem de diğer yurttaşlarımızın mağduriyetlerinin seslendirilmesinde, gündeme getirilmesinde ve çözümünde üzerimize düşeni yapmaktan imtina etmemektedirler. Bu kararlılığın 6’lı masanın açıklamalarına da yansıyacağına inanıyorum.”