Avrupa Birliği’nin (AB) yayımladığı bir rapor, Avrupa ülkelerinin ithal ettiği balların yarısına yakınının doğal bal özelliği taşımadığını, sulandırma, ucuz şeker şurubu katma gibi yöntemlerle ürüne hile karıştırıldığını ortaya çıkardı.
AB Komisyonu’na bağlı sağlık ve bilim kuruluşları ile AB yolsuzlukla mücadele kuruluşu OLAF’ın iş birliğiyle hazırlanan rapor, tüketici dernekleri ve yerel bal üreticilerinin yıllardır dile getirdiği şüphelerin doğruluğunu teyit etmiş oldu.
AB’ye ithal edilen 320 sevkiyattan alınan numuneler üzerinde yapılan testler, numunelerin yüzde 46’sının gerçek bal olmadığını gösterdi. AB yönetmeliklerine göre balın hiçbir katkı maddesi ya da sulandırıcı içermemesi, tamamen doğal olması gerekiyor.
Türk balında 15 numuneden 14’ü hileli
Balda en kötü notu Çin, Türkiye ve İngiltere’den ithal edilenler aldı. Çin’den ithal edilen ballarda 89 numuneden 74’ünün, Türkiye’den ithal edilen 15 numuneden 14’ünün bal niteliği taşımadığı tespit edildi.
Eski AB ülkesi İngiltere’den ithal edilen bal da kötü not aldı. İngiltere’den gelen ve incelemeye tabi tutulan 10 partiden 10’u da AB standartlarına göre sınıfta kaldı. İngiltere’den gelen balın içinde Meksika, Brezilya ve Ukrayna’dan ithal edilmiş bal karışımları bulunmasının da sonuçta etkili olabileceği düşünülüyor.
Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği verilerine göre, geçen yıl Türkiye’den 59 ülkeye 45 milyon 984 bin 609 dolarlık bal ihraç edildi. ABD, İspanya ve Almanya en fazla ihracat yapılan ülkeler oldu.
Hileli ürünlerde beş yılda üç kat artış
AB çapında son kontrollerin 2015-2017 döneminde yapıldığı ve bugün ortaya çıkan sonuçların o döneme göre üç kat artış anlamına geldiği bildirildi. O dönemde saf bal kriterlerine uymayan ürünlerin oranı yüzde 14’te kalmıştı.
Fransa’nın ithal ettiği 21 bal numunesinden sadece dördü gerçek bal niteliği taşırken Almanya’da 32 numuneden yarısı hileli çıktı.
AB ülkelerinde tüketilen bal miktarının yüzde 40’ı, üçüncü ülkelerden ithal ediliyor. AB, yılda ithal ettiği 175 bin tonla ABD’nin ardından dünyanın en büyük ikinci bal ithalatçısı konumunda.
‘Haksız rekabete yol açıyor’
AB yolsuzlukla mücadele kuruluşu OLAF’ın Genel Direktörü Ville Itala, suiistimallere karşı tedbiri elden bırakmamak gerektiğini belirterek “Balda en sık başvurulan yolsuzluk, saflığının bozulması, yani içine ucuz katkı maddeleri eklenmesi. Ancak testlerde balın menşeinde sahtecilik vakalarına, etiketlerde yanlış menşeye yer verildiğine de rastladık” açıklamasını yaptı.
Raporda doğallığı bozulan balların insan sağlığına tehlike oluşturmadığı, ancak saflık kurallarına uyan çiftçilere karşı haksız rekabet oluştuğu kaydedildi.
Tüketici derneği Foodwatch ise, bal örneğinde bu kadar yoğun bir şekilde sahtecilik yapılmasının resmi kurumların denetim sistemlerinin zayıflığını ortaya koyduğunu belirtti.
Foodwatch’dan Ingrid Kragl, “Avrupalı tüketiciler yıllardır süpermarketlerde hileli bal satın alıyor ve bunun farkında değil” dedi. Kragl, ulusal denetim kurumlarının da özel laboratuvarların da yeterli kaynaklara sahip olmamaları nedeniyle sahteciliği ortaya çıkaramadığına işaret etti.
‘Laboratuvarlarda tespiti kolay değil’
Foodwatch Almanya’dan Chris Methmann da Almanya’daki kontrollerin sıkılaştırılması talebinde bulunarak “Sahtekârlar gıda denetim mekanizmalarındaki boşlukları hayasızca kullanıyor. Denetim kurumları ancak modern analiz yöntemleri sayesinde sahtecilikleri ortaya koyup piyasadan kaldıracak duruma geldi” diye konuştu.
Eskiden hileli balların mısır nişastası ya da şeker kamışından yapılmış şeker şuruplarıyla sulandırıldığına işaret eden uzmanlar, artık bunun yerine pirinç, buğday ya da şeker pancarından elde edilen şuruplar kullanıldığını ve bu şekildeki hilenin laboratuvarların büyük çoğunluğunda tespit edilemediğini belirtiyor. Balda su ve diğer maddeler katılarak hacim artırma yoluna da gidiliyor.