12 Eylül’ün yıl dönümünde, dün ve bugün uygulanan politikaları kıyaslayan Diyarbakır 78’liler Derneği Başkanı Gani Alkan, ikisi arasında bir fark olmadığını söyledi.
“O dönem ‘Türkçe konuş, çok konuş’ deniliyordu, bugün ise ‘tek millet, bayrak, din ve dil’ deniliyor. Bugünkü zihniyet ile o günkü zihniyet arasında herhangi bir fark yok”
12 Eylül’ün yıl dönümünde, dün ve bugün uygulanan politikaları kıyaslayan Diyarbakır 78’liler Derneği Başkanı Gani Alkan, “O dönem ‘Türkçe konuş, çok konuş’ deniliyordu, bugün ise ‘tek millet, bayrak, din ve dil’ deniliyor. Bugünkü zihniyet ile o günkü zihniyet arasında herhangi bir fark yok” dedi.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) 12 Eylül 1980’de yaptığı askeri darbe ile muhaliflere yönelik baskı, sindirme, gözaltı, tutuklama ve öldürme politikaları devreye konuldu. O dönem işkence ve insanlık dışı uygulamaların merkezine dönüşen cezaevlerinden biri de Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi idi. 7’inci Kolordu Komutanlığı ve Sıkıyönetim Özel Askeri Ceza ve Tutukevi Müdürlüğü olarak adlandırılan cezaevi, 1980 ile 1988 yılları arasında özellikle Kürtlere yönelik bir işkence merkezine dönüştü.
Diyarbakır 78’liler Derneği Başkanı Alkan
650 kişi kapasiteli cezaevinde, bu yıllar arasında 30 bin kişinin kaldığı tahmin ediliyor. O dönem cezaevinde kalanların anlatımlarına göre, tutuklulara yönelik sistematik olarak 70 farklı işkence yönteminin uygulandığı cezaevinde, resmi kaynaklara göre 35, kimi farklı kaynaklara göre ise 52 insan yaşamını yitirdi. Yaşamını yitirenlerin sayısının bundan çok daha fazla olduğu da öne sürülüyor.
Başvurulan insanlık dışı uygulamalar nedeniyle Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi, dünyanın en kötü 10 cezaevi arasında gösterildi.
OHAL VALİLİĞİ’NİN KONTROLÜ ALTINDAYDI
Türkiye’deki tüm cezaevleri 1984 yılına kadar Sıkıyönetim Komutanlığı’ndan Adalet Bakanlığı’na devredildi. Ancak Diyarbakır Cezaevi kapsam dışında tutuldu. 19 Temmuz 1987’ye kadar Diyarbakır Olağanüstü Hal (OHAL) Bölge Valiliği’nin kontrolü altında olan cezaevi, OHAL’in kaldırılması sonrası 30 Ekim 2002 tarihinde Adalet Bakanlığı’na devredildi.
TARİHİ DİRENİŞLERE TANIKLIK ETTİ
Tutuklulara yönelik insanlık dışı uygulamalar ile gündeme gelen cezaevi, bu uygulamalara karşı verilen tarihi direnişlere de tanıklık etti. PKK ana davasından tutuklu bulunan Mazlum Doğan, cezaevindeki insanlık dışı uygulamalara karşı 21 Mart 1982 Nevruzu’nda bedenini ateşe vererek yaşamına son verdi.
Yine o dönem cezaevinin 33’üncü Koğuşu’nda kalan Ferhat Kurtay, Mahmut Zengin, Necmi Öner ve Eşref Anyık, 16 Mayıs 1982’de cezaevlerindeki uygulamalara karşı bedenlerini ateşe verdi. 14 Temmuz 1982’de ise cezaevindeki uygulamalara karşı başlatılan “ölüm orucu” eyleminde Kemal Pir, Hayri Durmuş, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek yaşamlarını kaybetti.
TOPLANAN 100 BİN İMZA İLE MÜZE AÇILDI
78’liler Girişimi tarafından 2007 yılında kurulan Diyarbakır Cezaevi Gerçeği Araştırma ve Adalet Komisyonu, o dönem cezaevinde kalan 516 kişiyle görüşüp hazırladıkları raporları kamuoyu ile paylaştı. Yine cezaevinde yaşananların unutulmaması için müzeye dönüştürülmesi talebiyle 2013 yılında toplanan 100 bin imza, TBMM ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne teslim edildi.
Toplanan bu imzalar doğrultusunda 2013 yılında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Meclisi tarafından imar değişikliğine giderek cezaevi ve çevresindeki arazi “müze alanı” olarak kabul edildi. Sonrasında hukuk, sözlü tarih, sanat, bilgi, belge ve arşiv ile mimari komisyonları oluşturulup çalışmalara başlandı. Bu çalışmalar sonucunda Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi İnsan Hakları Müzesi’nin kurulması Belediye Meclisi’nce oybirliği ile karar altına alındı.
Bu kararın bir ön adımı olarak 2015 Mayıs ayında Diyarbakır Cezaevi Koordinasyon Merkezi Sümerpark’ta hizmete açıldı.
AÇILAN MERKEZE EL KONULDU
Ancak merkezin kurulduğu yapı, Büyükşehir Belediyesi’ne atanan kayyum tarafından Aralık 2016’da Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği’ne tahsis edildi.
ALKAN: AMAÇ KİŞİLİKSİZLEŞTİRMEKTİ
4 ay gözaltında kaldıktan sonra 1981’de tutuklanıp 1988 yılına kadar Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’nde kalan Diyarbakır 78’liler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Gani Alkan, kaldığı cezaevinde o dönem yaşananları, cezaevinin müze yapılması yönündeki taleplerinin yerine getirilmemesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
O dönem cezaevine girdiğinde baskıların gittikçe artırıldığını, bu baskılara karşı ise direnişler başladığını anlatan Alkan, “Esat Oktay’ın başında olduğu özel bir ekip cezaevine getirilmişti. Gelişen Kürt mücadelesini bastırmak ve tarihe gömmekti niyet, insanların kişiliksizleştirmesi amaçlanıyordu. Yeniden ret ve inkar politikalarını devreye koymak istiyorlardı” dedi.
‘CANLARINI ORTAYA KOYARAK DİRENDİLER’
Tutuklulara işkence ve insanlık dışı uygulamalarla yönelimde bulunulduğunu belirten Alkan, o günleri şu sözlerle özetledi:
“Özellikle 84 yılında başvurulan işkenceler, öncesindeki tüm işkencelere bedeldi. 2 arkadaşımız ölüm orucunda yaşamını yitirdi, 3’ü de işkencede öldürüldü. Ama tutuklular da aynı şekilde direniyordu. Tükenmişlik yoktu. İnsanlar ölümle tehdit ediliyordu, Diyarbakır Cezaevi resmen cehenneme dönüştürülmüştü ama bu baskılara rağmen insanlar canlarını ortaya koyarak direnişe geçti.”
‘İNSAN HAKLARI MÜZESİNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİNİ İSTEDİK’
Alkan, yaşanan bu yılların ardından devletin yaptığı işkence ile yüzleşmesi, yaşananların dünya kamuoyu ile paylaşılması ve verilen demokrasi mücadelesinin gelecek nesillere aktarılması için cezaevinin müze olması için mücadele vermeye başladıklarını ifade etti. Alkan, bunu da “Halkın burada neler yaşandığını bilmesi gerekir. Bu nedenle cezaevinin İnsan Hakları Müzesi’ne dönüştürülmesini istedik” sözleriyle dile getirdi.
‘12 EYLÜL ZİNHİYETİNDE DEĞİŞİKLİK YOK’
Alkan’a göre, AKP hükümeti Diyarbakır Cezaevi ile ilgili siyasi rant elde etme çabasında.
Geçmişte bu konuda verilen sözlerin tamamen geçiştirme olduğunu söyleyen Alkan, “Eğer niyetleri olmuş olsaydı şimdi cezaevi müze olmuştu. 12 Eylül’ün zihniyeti bugün hala sürüyor, samimi değiller. O dönem bize ‘Türkçe konuş çok konuş’ deniliyordu, bugün ise ‘tek millet, bayrak, din ve dil’ deniliyor. Bu, 12 Eylül zihniyetinin tekrarıdır. Zihniyette bir değişiklik yoktur” dedi.
Diyarbakır Cezaevi Koordinasyon Merkezi’nin kayyum tarafından Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği’ne tahsis edilmesi üzerinde de duran Alkan, “Burada bize ‘Siz müze talep ettiniz ama biz bunlara verdik’ mesajı verildi. Bu doğrudan ayrıştırma politikasıdır. Hiçbir insanın ölmesini tasvip etmeyiz ama ayrıştıran zihniyet, tehlikeli zihniyetin ta kendisidir” dedi.
‘ARALARINDA FARK YOK’
Alkan, Türkiye’de 12 Eylül döneminde yaşananlar ile bugün yaşananları da karşılaştırdı.
12 Eylül’de olduğu gibi bugün de bir korku toplumu yaratıldığını söyleyen Alkan, “Bugün barış sözcüğünü kullananlar tutuklanıyor. 12 Eylül’deki askeri cunta savaşı ülke sınırları arasında kalmıştı ama bugünkü mevcut iktidar savaşı ülke sınırları dışına taşıdı. Her yerde savaş var. Özellikle de Kürtlere karşı. Bugünkü zihniyet ile o günkü zihniyet arasında herhangi bir fark yok” diye konuştu.
KAYNAK: MEZOPOTAMYA AJANSI