CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un CHP’nin Meclis’te kurulacak komisyona katılma şartlarından olan nitelikli çoğunlukla karar alma hususunun benimsendiğini aktardığını belirterek, “Nitelikli çoğunlukla karar alınacak olması bizim açımızdan önemlidir. CHP bu komisyona gerekli görevlendirmeyi yapacak, yarın 10 arkadaşımızı görevlendireceğiz, bildireceğiz. Bu komisyonda görev yapacağız” dedi.

Silivri Cezaevi’nde bir nikah daha
İBB soruşturmasında tutuklanan Gürkan Akgün, Sinem Keleş ile bugün Silivri Cezaevi’nde evlendi. Sinem Keleş nikah öncesi üzerinde gelinliği ve gelin çiçeğiyle gazetecilere açıklamalarda bulundu.
İstanbul Planlama Ajansı Başkanı Buğra Gökce’nin ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Gürkan Akgün de Silivri Cezaevi’nde bugün evlendi. Çiftin nikah şahitleri CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve Tahsin Ocaklı oldu. Dilek İmamoğlu’nun şahit olma talebine izin verilmedi.
Keleş, “Biz bugün sadece bir nikah kıymıyoruz, Silivri’nin duvarlarının, tel örgülerinin umudu, sevgiyi, aşkı yenemeyeceğini gösteriyoruz. DGM’leri dahi görmüş bir avukatım. Hiçbir dönem bu kadar hukuka aykırılığın, hak ihlallerinin yaşandığı bir dönem yaşamadık. Biz adaletsizliğe alışmayacağız. Yan yana, omuz omuza, inançla, gururla, aileler hep birlikte dimdik ayaktayız” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nu ziyaret etti. Özel, ziyaretinin ardından cezaevi önünde basın açıklaması yaptı. Özel, şunları kaydetti:
“Biz İBB Başkanvekilimiz Nuri Bey’in kıydığı nikaha, Rize Milletvekilimiz Tahsin Ocaklı ile birlikte şahitlik ettik. Gürkan Akgün ve Sinem Keleş, hayatlarını birleştirmeye karar vermişlerdi. 19 Mart darbesinden beri Gürkan Akgün burada. Sinem Hanım, nişanlısı ve avukatı olarak neredeyse her gün burada. Bugün de nikah törenine şahitlik ettik. Hatırlarsınız, bundan 62 gün önce yanımda Filiz Hanım vardı, Buğra Gökçe’nin hayat arkadaşı, o gün evlendiler. Dışarıda planlanan nikahların Silivri’de yapıldığı günlerdeyiz.
“Dijital makinayla çekilen fotoğrafa, ‘yanmış’ diyecek küstahlıktalar”
62 gün önce çekilen nikah fotoğrafı henüz yok, verilmedi. Bundan dört ay önce Ekrem Başkan ile bizim çekilen bayram fotoğrafımız da verilmedi. Bayram fotoğrafımıza aylar sonra ‘yanmış’ dediler. Dijital fotoğraf makinesiyle fotoğraf çekiliyor, fotoğraf yanmış. Ekrem İmamoğlu ile Özgür Özel; CHP’nin Genel Başkanı, Atatürk’ün kurduğu partinin genel başkanıyla birinci cumhurbaşkanı Atatürk’ün milletimiz takdir ederse gelecek seçimlerden sonra makamında görev yapacak olan cumhurbaşkanı adayımızın bayramın birinci günü çektirdiği fotoğrafa ‘yandı’ diyecek küstahlıktalar. Bakanlıktan en son ‘O fotoğraf yanmış. İsterseniz Genel Başkan, Bakan Bey ile konuşsun’ diyorlar. 62 gün önce çekilen nikah fotoğrafı tabda, karanlık odada tab ediliyor fotoğraf. Dijital makinayla fotoğraf çekiliyor. Aileye, ‘Fotoğraf taba gitti, çıkınca vereceğiz’ diyorlar. Eskiden fotoğrafı çektiriyordunuz, karanlık odadan ertesi gün çıkıyordu fotoğraf. AK Parti 23 yıldır iktidarda. Bakarsanız onlar gelmeden önce memlekette buzdolabı yoktu. Onlar gelmeden önce memlekette radyo yoktu, televizyon yoktu. Bugün gelinen noktada 24 yılın sonunda, 2025 yılında fotoğraflar tab ediliyor 62 gündür. Bugün Gürkan ile Sinem’in aileleriyle törenlerine katıldık. Fotoğrafları bakalım ne zaman alacağız?
“Bu rejime minnet edenin Allah belasını versin”
Ama insanların en mutlu gününün, en önemli anının cezaevinde de olsa fotoğraflarını dahi onlardan, sevdiklerinden esirgeyen ve 60 gündür içerideki hiçbir arkadaşımıza açık görüş fotoğraflarını vermeyen bu rejime, bu rejimin insafına lanet olsun. Böyle şeylere şaşırınca sonradan üzülüyorum. Ne yapacaklardı gerçi? Filiz’in gözyaşlarına, Sinem’in gözyaşlarına merhamet mi göstereceklerdi? Yıllarca çalışıp emekli olan emeklisine merhamet göstermeyip onu aç sefil bırakanlar, asgari ücretlisini açlık sınırının altında çalıştıranlar, bu ülkenin gençlerinin geleceğine kıyanlar; burada dönüp gelin hanımların gözyaşlarına mı merhamet gösterecekler? Onlara minnet edersek Allah belamızı versin. Bu rejime minnet edenin Allah belasını versin. İçeride bir kez daha bu saray rejimine karşı, 19 Mart dikta rejimine karşı, 19 Mart darbecilerine karşı bir kez daha bilenerek çıktım. Bu da onlara bundan sonra dert olsun.
“İddianame yazılması ve ak Toroslar çetesinin yakamızdan düşmesi dışında beklentimiz yok”
Bundan sonraki süreçte artık tutuksuz yargılama, tamamı canlı yayınlanan duruşmalar dışında ve bir an önce yazılacak bir iddianame ve ak Toroslar çetesinin yakamızdan düşmesi dışında bir beklentimiz, bir talebimiz yok. Bu ak Toroslar ne zaman iddianameyi yazacaklar, yakamızdan düşecekler. Sonra ben onları düştükleri yerde bulacağım günü gelince, merak etmesinler. Ama ne zaman ki iddianame, ne zaman ki mahkemeyle birlikte tutuksuz yargılama, ne zaman ki TRT’den ve diğer televizyonlardan canlı yayın; millet iftirayı da gerçekleri de görecek.
“Bu milletin vicdan sahibi herkesi adına her yerde olmaya devam edeceğiz”
Bir gözümüz kulağımız Murat Çalık’ta. Bir gözümüz Fatih Keleş’in esir olarak tutulan 26 yaşındaki pırıl pırıl evladı Mustafa’da. Bir gözümüz sırf istedikleri iftirayı atmadığı için Düzce’de tutulan Pınar’da. Bir gözümüz Afyon’da yine iftira atmadığı için evladının, babasının altı saatlik seyahatlerine rağmen onlarla görüştürülmeyen Fatoş Hanımlar’da. CHP’nin Genel Başkanı olarak 2 milyon üyemiz adına, 15 buçuk milyon kişinin aday gösterdiği 23 Mart büyük direnişi adına, bu milletin vicdan sahibi herkesi adına her yerde olmaya devam edeceğiz. Birazdan dün bir trafik kazası geçiren Muğla Milletvekilimizi Çağlayan’daki ameliyat beklediği hastanede ziyaret edeceğim. Hayati tehlikesi yok, vefat haberi doğru değil. Onu da birinci ağızdan duyurmak isteriz.
“İddianame üzerinden ak Toroslar çetesini yargılayacağız”
26 gündür son Saraçhane mitingimizden sonra tutuklu bulunan dördü kadın arkadaşlarımız var Silivri’de tutulan. Avukatlarımız, milletvekillerimiz ziyaret ediyor. Ben de önümüzdeki günlerde ziyaret edeceğim. Dimdik ayaktayız. Hepimizin morali yüksek. Cunta panik halinde. Ak Toroslar çetesi dağılmış durumda. Bir iddianame yazacaklar, elleri ayaklarına karışmış durumda. Çünkü hep söylüyordum: Bugün iftira attırıyorlar, yalanlamak bize düşüyor. Bugün onlar söylüyor, biz doğrusunu söylüyoruz. Onlar atıyorlar yalanı TRT’den -’Allah yokluğunu göstermesin’ diyeceğim ama yok yine bak. Biz ‘Yayın yapsın’ diyoruz. TRT yine yok. O günden bugüne attıkları dünya kadar iftiranın birini ispatlayabilmiş değiller. Şimdi itirafçı diye iftira attırdıklarının kağıtları önlerinde. Bakın, Ak Toroslar çetesi sinkaflı birbirine girmiş durumdalar. Şimdi iddianame gelecek, biz onları yargılamaya başlayacağız. Bu kadar ispatlanamayacak iftirayı, yalanı attırdın ya. Yazacaksın somuta dönecek. Öyle şey gibi değil: TRT’de iki gece konuştur. A Haber’de elinde çubukla anlattır. CNN’de bilmem ne yaptır. Hadi bakalım, yaz bir kağıda. Somut ispatla. Biz de o iddianame üzerinden bu ak Toroslar çetesini yargılayacağız.
“Aday var, ofis var, sandık var; moralimiz yüksek. Karşımıza çıkamayanlar düşünsün”
Şimdi birbirleriyle kavga ederken dün birinin ağzından küfür kaçmış, sinkaf çıkmış, birbirlerine girmişler. Ak Toroslar çetesinin moralleri bozuktur. Saray rejimi tükenmiştir. 19 Mart darbecileri kaçacak delik aramaktadırlar. Bakın, size dert olsun. Gelin var, damat var, çiçek var; moralimiz yüksek. Aday var, ofis var, sandık var; moralimiz yüksek. Karşımıza çıkamayanlar düşünsün. 62 gün önce Filiz Hanım buradaydı. 62 gün sonra Sinem Hanım burada. Eşleri içeride ama dimdik ayaktalar. Ant olsun ki biz kazanacağız, kötülük kaybedecek. Hepinize söz veriyorum. İyilik kazanacak, güzellik kazanacak, masumiyet kazanacak, haklılık kazanacak, biz kazanacağız. Kötüler, çeteler, cuntacılar kaybedecek. Bizim içerideki arkadaşlarımızın moralleri beklediğinizin çok üstünde, yerin yedi kat üstünde. Sarayda oturanlar, Çağlayan sarayında da oturanlar, sözde adalet sarayında, kaçak sarayda oturanlar da moralman yerin yedi kat dibinde. Biz kazanacağız, biz kazanacağız, biz kazanacağız.”
“İddianame yazılamama sorunsalıyla karşı karşıyayız”
Özel, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Özel, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un CHP’li belediyelere yönelik soruşturmalarına ilişkin olarak, “Ortada MASAK raporları, itirafçıların, kendi arkadaşlarının verdiği beyanlar var. Cumhuriyet Savcısı’nın o beyanları değerlendirmemesi suç olur” sözlerinin sorulması üzerine şunları söyledi:
“Bir yerde bir etkin pişmanlıktan yararlanan varsa onu değerlendirme ben demiyorum, Yılmaz Tunç niye diyor, bilmiyorum. Önemli olan şimdi diyorsun ya, ‘Benim dediğim gibi ifade ver. Evine, çocuğuna kavuş.’ İmza atanlar evinde, ev hapsinde; atmayanlar burada. Eşinden ayrı geçirecek evlendiği ilk geceyi. Evladıyla, çoluğuyla, çocuğuyla tehdit edilip iftiraya zorlananlara Ekrem Başkan, ‘Atın imzayı. Ben öderim bedelini’ demişti zaten. Ama o kadar çok yalanı bir araya getirdiler ki biraz önce anlatmaya çalıştım ama Yılmaz Bey’e de giden bilgi o. Yılmaz Bey ile nasıl olmuş? Kalp kalbe mi karşıymış veya tevafuk mu olmuş? Aynı şeyi konuşuyoruz aynı gün. İddianame yazılamama sorunsalıyla karşı karşıyayız. Sayın Bahçeli’nin söylediği, MHP’li hukukçuların söylediği, vicdanlı AKP’li milletvekillerinin, hukukçuların söylediği bir şey var. Ne dedi Devlet Bey? ‘Tavı kaçtı’ dedi. Toprak tava gelir ya, ekersin tohumu, toprak tava gelirse bir şey yeşerir. ‘Bu kadar uzun tutukluluk ve iddianame yazılmaması. Tavı kaçan soruşturmalar. Gece gündüz çalışıyorsunuz. Yazın da çıkarın’ diyor. Bunlar gün 48 saat olsa iddianame yazamıyorlar. Eylüle kadar yetiştireceklerdi güya dün kendi ifadeleri, ‘Seneye eylüle kadar yazsan yazılmaz bu iddianame. Ne yapacağız biz’ diyor. Çünkü fevkalade koordinasyonsuz bir şekilde bir şımarıklık, bir gözü dönmüşlükle birisine, ‘Tamam dediğiniz gibi ifade vereceğim’ deyince, bir sürü iftira attırdılar. Şimdi bu iftiranamelerin bir yere bağlanması lazım.
“Yılmaz Bey aynı duygudayız. Bu arkadaşların yaptığı iş değil”
Yılmaz Tunç’un dediği ne yapsın? ‘Dünya kadar etkin pişmanlık hükümleri var. Bunlardan da yararlanmaması düşünemez’ diye aslında hiç haz etmediği Akın Gürlek’e ‘Hadi yaz bakalım’ diyor. Çünkü diyorlarmış ki ‘Bazılarını tutarsız görüp dışarıda bırakmalıyız iddianame yazmak için.’ ‘Değerlendireceksin’ diyor. Aslında günahı kadar sevmediği, haz etmediği, yetki aşımı yapan, kendi meslektaşlarını ezen, Anayasa’da bulunmayan Türkiye Başsavcılığı yetkisini kullanan birisine, ‘Güç zehirlenmesiyle yaptın bunu. Ne beni taktın ne başka savcıları taktın. Hadi bakalım, o kadar iftiranı önünde yaz iddianameyi’ diyor. Dün de o iddianamenin yazılamayacağını kendi aralarında ‘Nasıl olacak bu…’ En son başlamışlar, ‘Bu ifadeyi alan bilmem kim gelsin yazsın’ diye. Çünkü gözü dönmüş, iş yapmışlar. Yılmaz Bey aynı duygudayız. Bu arkadaşların yaptığı iş değil. Ama sen de HSK’nın başkanısın. Bence olmamalısın. HSK Başkanı, Adalet Bakanı olmamalı. Ama kaçamayacağım bir şekilde başkanısın. Ben de geçen hafta evlatla tehdidi, eşle tehdidi sürekli tutuklu kalmayı, uzun cezalar alma tehditleriyle iftiraya zorlananların; ak Toroslar çetesi tarafından yapılan bu işlerin beyanlarına istinaden HSK’ya başvurdum. Şimdi sizin bunları soruşturup gerekli işlemi yapmanız lazım. Öyle laf çakmakla olmaz. ‘İddianame yazamıyorsun. Ne oldu bak’ demekle olmaz.
“Yılmaz Tunç’a diyorum ki çetenin üstüne sen git, Ana Muhalefet Lideri olarak tam destek arkanda duracağım”
O iddianame yazılacak, masanın üstüne gelecek, esas yargılama başlayacak. Biz ak Toroslar çetesini yargılayacağız. Zorla iftira attıranları yargılayacağız. Çıkıp da hakime ‘Beni evladımla tehdit etti de ondan attım o imzayı’ derse ne olacak? Bu sefer hakim bu iddia karşısında yeni bir soruşturma başlatacak. O zaman bakalım izin verecek misiniz, vermeyecek misiniz ak Toroslar’ın pamuk ipliği gibi çözülüp çözülmemesine? O yüzden onlar düşünsün bundan sonra. Adalet Bakanı benim asker arkadaşım, aynı birlikte görev yaptık, farklı rütbelerdeydik ama aynı komisyonda görev yaptık; o iktidar milletvekili, ben muhalefetteydim. Birlikte görev yaptık; ben kıdemli grup başkanvekiliydim, o yeni grup başkanvekili. Şimdi bakanlık nasip oldu. Kimin ne gün nerede olduğu değil, yastığa başını koyunca vicdanına hesap verebilip veremediği. Ben Yılmaz Bey’e diyorum ki, ‘Tarihi bir cesaret göster, şu çetenin üstüne sen git. Ana Muhalefet Lideri olarak tam destek arkanda duracağım. Yeter ki şu nefret ettiğin ak Toroslar’ı dağıt, geç. HSK’nın Başkanısın.”
“Meclis Başkanı, Grup Başkanvekilimizi arayarak komisyonda kararların nitelikli çoğunlukla alınacağını söyledi”
Özel, bir basın mensubunun TBMM’de kurulacak komisyona ilişkin, “Numan Kurtulmuş’tan nitelikli çoğunluk konusunda bir açıklama istediniz. O açıklama henüz gelmedi” sözleri üzerine şunları söyledi:
“Geldi. Şimdi burada ilk kez açıklıyorum. Sayın Meclis Başkanı Cenevre’de. Grup Başkanvekilimizi dün telefonla arayarak CHP’nin olmazsa olmazı nitelikli çoğunlukla karar almanın Meclis’in kuracağı, kendi çağrısıyla kurulan bu komisyonda benimsendiğini, kararların nitelikli çoğunlukla alınacağını, bu kapsamda bizim beklediğimiz resmi açıklamanın kendisi tarafından yapıldığını, bunun da iletişimini yapabileceğimizi söylemiş. Sayın Murat Emir bana aktardı, ben de size aktarıyorum.”
“Komisyonda görev yapacağız”
Özel, “CHP’nin tavrı ne olacak” sorusunu şöyle yanıtladı:
“CHP nitelikli çoğunluk; yani AK Parti, MHP veya işte 50 kişilik komisyonda 26’nın bulunmasıyla karar verilmesini sağlıklı bulmuyordu. Nitelikli çoğunlukla -ki komisyon ilk toplantısında bunun usul ve esaslarını belirler- karar alınacak olması bizim açımızdan önemlidir. CHP bu komisyona gerekli görevlendirmeyi yapacak, gerekli isimleri yarın süresi dahili içinde 10 arkadaşımızı görevlendireceğiz, bildireceğiz. Bu komisyonda görev yapacağız.
“Bu komisyon bir Anayasa komisyonu değildir”
CHP bu ülkenin kurucu partisidir, Cumhuriyet fikrinin partisidir. CHP hukukun üstünlüğü fikrinin partisidir, hesap verilebilirliğin partisidir ve şeffaf zeminin partisidir. CHP’nin bulunduğu komisyondan kimse korkmasın, bulunmadığı komisyondan korksun. ‘Cumhuriyet’in kolonlarını kesiyorlar.’ Kolonunun üstüne çivi çaktırmayız. Resim için kolonun üstüne çivi çaksın, karşısında bizi bulurlar. O yüzden herkes rahat olsun. Bu komisyon bir Anayasa komisyonu değildir. Tutumumuz nettir. Anayasa’ya uymayanla Anayasa yapmayız. AİHM kararı duruyor, Kavala arkada yatıyor. AYM kararı duruyor, Can Atalay arkada yatıyor. AYM kararları duruyor, Gezi’den arkadaşlarımız içeride yatıyorlar. Daha önce de defalarca beraat kararları duruyor, içeride yatıyorlar. Dünya kadar ‘Kovuşturmaya gerek yok’ dediği halde ya da yargılayıp beraat ettirdiği halde KHK’dan ihraç edilmiş insanlar görevlerine iade edilmiyorlar. Anayasa’ya, AİHM kararlarına, AYM kararlarına, mahkeme kararlarına uyuyacaksın; sonra geleceksin, benimle Anayasa yapmayı konuşacaksın.
“Başka bir şey yapmaya kalkarlarsa da biz bu komisyona Katolik nikahı kıymıyoruz”
O yüzden biz bu komisyona çatır çatır görev yapmaya, demokratikleşme üzerinden mücadele etmeye, hem bütün siyasi tutsaklar için mücadele etmeye, her türlü hukuksuzluk, her türlü Anayasal hak ihlali için mücadele etmeye, yeni bir demokratik açılımı sağlamaya ve çözülecekse bütün sorunların bunun üzerinden; Kürtlerin sorunlarının, Alevilerin sorunlarının, ezilenlerin, dezavantajlıların sorunlarının çözülmesi için mücadele etmek üzere giriyoruz. Bu mücadeleye olanak vermediler, başka bir şey yapmaya kalktılar; biz bu komisyona Katolik nikahı kıymıyoruz, bu da son derece net.
“Bermuda Şeytan Üçgeninin içine Türkiye’nin gelecek umutlarının düşmesine izin vermeyiz”
Ayrıca Erdoğan’ın konuşmalarında 11 kez üst üste ‘Kürt, Türk, Arap… Kürtlerin temsilcisi DEM, Türklerin temsilcisi MHP, Arapların temsilcisi Erdoğan.’ Bunu DEM de reddetti zaten. Böyle bir Bermuda Şeytan Üçgeninin içine Türkiye’nin gelecek umutlarının düşmesine izin vermeyiz. Bu bir kara delik. Türkiye’de 6 milyon Arap yaşıyor, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, Hatay’da, Şanlıurfa’da. Onlara kimsenin söz söylemesine izin vermeyiz. Ama bu Türkiye’de çok farklı etnisitelerden; Laz’ı da Çerkes’i de Pomak’ı da Arnavut’u da Bulgar kökenli Türkler de yaşıyor. Dünya kadar Balkan göçmeni var, ben de onlardan biriyim. Bu topraklar, şimdi üstüne bastığımız yer bizim göç geldiğimiz, dünya kadar vatandaşımızın yaşadığı topraklar. Öyle Türk, Kürt, Arap. Bir karadelik, bir üçgen, Bermuda Şeytan Üçgeni; böyle bir şey yok. Bütün Türkiye’yi demokrasiyle kapsayacak, bütün Türkiye’nin umutlarını yeşertecek, bütün Türkiye için, hepimiz için eşit vatandaşlığı sağlayacak, imtiyazlı gruplar, sınıflar yaratma değil, bütün Türkiye’yi demokratik eşit vatandaş, demokratik Cumhuriyet temelinde buluşturacak bir iş.
“Tükenmiş bir siyasetçinin yeniden kendini güçlendirme hesapları üzerinden yokuz”
100 yıl sonra, evet Türklerle Kürtlerin yine kol kola girdiği, birlikte mücadele ettiği, Cumhuriyet’i beraber kurup bu sefer de demokratik Cumhuriyet’i beraber kotaracakları bir süreç. Ama bu süreç kimseyi dışlamayacak. Hele hele Erdoğan gibi işte sınır ötesi hesaplarla, ‘Arapların da temsilcisi benim, Barack sırtımızı sıvazladı. BOP eş başkanıydım ve şimdi eski başkanıyım. Belki yine başkan olurum.’ Öyle hesap, kitap yok. Bu ülke adına Orta Doğu’da da hesap kitap yapılacaksa, Avrupa ile de yapılacaksa, Türki Cumhuriyetlerle de yapılacaksa hep beraber ülke menfaatleri üzerinden yapacağız. Bir partinin menfaatleri üzerinden, tükenmiş bir siyasetçinin yeniden kendini güçlendirme hesapları üzerinden yokuz.
“Kimseyi Erdoğan ile bir başına yalnız bırakma niyetinde değiliz”
Kimseyi orada üç başına bir yerde yalnız bırakma niyetinde değiliz. Kimseyi Erdoğan ile bir başına yalnız bırakma niyetinde değiliz. Bizim olduğumuz yerde yanlış olmaz. Olursa millet duyar, zaten CHP de durması gereken yerde durur. Özgüvenli siyaset kardeşim. Öyle ‘Erdoğan şunu kandıracak, bunu kandıracak.’ Erdoğan ne kandıracak? Topu, tüfeği, polisi, savcısı elinde bulundurduğu her yetkiyle 19’undan beri tepemizde. Bir santim eğdirebilmiş mi? Meclis’te 20 tane komisyonda birlikte çalışıyor arkadaşlar, nerede kanmışız onlara? Özgüvenli siyaset. Erdoğan korksun. CHP’nin aklı başında, omuz omuza, kol kola, bütün muhalefetle dayanışan, iktidara oy verenleri düşman görmeyen, bu ülkenin gelecek iktidarını kuran anlayışına herkes güvenecek. Bizim korkaklarla, güvensizlerle, özgüvensizlerle işimiz yok. Hep birlikte başaracağız. Erdoğan’a karşı hep birlikte kazanacağız. Söz veriyoruz.”