Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazeteci Fatih Altaylı, avukatları aracılığıyla gönderdiği mektubunda “Mücahit Birinci olayı ile artık tartışmasız bir gerçek gözümüze sokuldu. Karşımızda iki AK Parti var. Eski AK Parti ve yeni AK Parti. Ve bu ikisi kendi içinde çatışıyor” dedi. Altaylı mektubunda, Özlem Çerçioğlu’nun AKP’ye geçmeden önce eski AKP’li bir ismin kendisine gönderdiği ‘itiraf’ niteliğindeki notu da paylaştı.
Tutuklu gazeteci Fatih Altaylı, kendi YouTube programına gönderdiği mektupta, İBB Borsası skandalı sonrası Mücahit Birinci’nin AKP’den istifası ve AKP içindeki çatışmalara dair değerlendirmelerde bulundu.
Altaylı, Birinci’nin istifa biçimine dikkat çekti:
“Mücahit Birinci ve İBB Borsası Rezaletinin bu ilk perdesinde Mücahit Bey’in hanesine yazılacak tek olumlu şey AK Parti’de bir geleneği yıkarak ‘parti üyeliğinden affımı arz ediyorum’ demek yerine cesaret gösterisi yaparak doğrudan ‘istifa ediyorum’ deme cüretini göstermesiydi. Kendisini kutluyorum. Bu zamanda bu cesaret. Bravo doğrusu. Bu arada milyon dolarları havada uçuşturan bu avukat kaç lira vergi ödemiş merak etmiyor da değilim. Tüm bu gelişmelerin bizim bildiğimiz ama artık herkesin gördüğü bir tabloyu netleştirdiğini de söylememiz lazım. Hatta belki bunu iyice yorumlamamız lazım. Bu değilse bile önümüzdeki günlerde bunu yapacağım.”
Mektubunda Altaylı, AKP’deki ayrışmaya işaret ederek şöyle yazdı:
“Mücahit Birinci olayı ile artık tartışmasız bir gerçek gözümüze sokuldu. Karşımızda iki AK Parti var. Eski AK Parti ve yeni AK Parti. Ve bu ikisi kendi içinde çatışıyor. Kendi arasındaki uyumsuzluk ve kavga en azından dışarıya dönük kavga kadar hatta bazen daha sert. Birinci ve şürekasına yönelik parti içi tepkiler bunu çok net gösterdi. Tabii en iğrenç iki ya da üç trolden birini sosyal medya hesabına getirilen yasaklamanın arkasında AK Partili isimlerin olduğu gerçeği de bu eski AK Parti yeni AK Parti kavgasına işaret ediyor.”
Altaylı mektubunda ayrıca, AKP içinden kendisine iletilen bir notu da paylaştı:
“Bir süre önce AK Parti’nin önemli isimlerinden biri bana bir not iletti. Eski AK Partili ama hala önemli bir isim. Söylediği, ilettiği şu:
‘İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik olarak aylardır yürütülen bir operasyon var. Bu operasyonu yargı yürütüyor ama hiç kimseye bunun bağımsız yargının işi olduğunu anlatamayız. İnanmazlar. İnanmaları için biz de elimizden geleni yapıyoruz. Çok ama çok yanlış yapıyoruz. Sakın yanlış anlamayın. Ben İBB’de ya da diğer belediyelerde bir şey yoktur ya da vardır demiyorum. Benim işim bu değil ama tüm bunlar çok daha düzgün yapılabilirdi. Bu belediye başkanları tutuksuz yargılanabilirdi. Şafak operasyonları şart mıydı? Bu başkanlar kaçacak mıydı? Bizim partililer dahil herkes biliyor ki kaçmazlardı. Tutuksuz yargılamak gerekirdi. Yine halk sadece CHP’li belediyeler mi diyor. Çünkü her vatandaşın yaşadığı, tanık olduğu olaylar var. Yargılamalar tutuksuz olsaydı bu yargılamaların sonuçları da lehte veya aleyhte daha inandırıcı olurdu. Şimdi sonuç ne olursa olsun inandırıcılık sorunu olacak. Bu mesele çok kötü yönetildi. En çok zararı da bize verdi’ dedi.
“BU NOT İLETİLDİĞİNDE ÇERÇİOĞLU OLAYI OLMAMIŞTI”
Bu sözler şaşırtıcı değil ve aslında uzunca olan bu notun özeti üç aşağı beş yukarı böyle. İktidar partisi içinde böyle düşünen çok insan var. Zaten iktidar trollerinin bize destek verilmiyor. Sadece biz bu süreçlerle ilgili konuşuyoruz demelerinin nedeni de burada saklı. Yapılanların değilse bile yapılma biçiminin yanlış olduğunu düşünen AK Partili sayısı az değil. Sadece sesleri çıkmıyor. Tabii suskunluk da doğru bir tavır değil ama suçlayamam. Onlar da çekiniyor.
Şunu da söyleyeyim. Bu not bana iletildiğinde Çerçioğlu olayı henüz olmamıştı. Çerçioğlu ailesinin Jantsa hisselerinden elde ettiği AKP’ye geçiş bonusu 3 milyar TL henüz ortaya çıkmamıştı.”
Altaylı mektubunda, muhalefetteki umutsuzluk havasına da değindi:
“Muhaliflerin bir bölümünde önemli bir umutsuzluk, bir tür tutsaklık sendromu var. Şöyle ki Türkiye’de iktidarın değişeceğine inanmıyorlar. ‘Bu düzen değişmez’ diyen bir kesim. Bu biraz da iktidarın özgüvenli bir duruş sergilemeye çalışmasından ve gücünü aşırı biçimde sergilemekten kaçınmamasından kaynaklanıyor. Bence bu Türkiye’ye hakarettir.
İktidar bu seçimi, ilk seçimi kazanır mı, kaybeder mi şu an bilmem ama şundan eminim. Türkiye’de bir iktidar değişecekse sandıkta değişir ve Kılıçdaroğlu adaylıkta diretmeseydi 2023 yılında iktidar değişmiş olacaktı. Bugün tüm bunları konuşmuyor olacaktık ve iktidar değişirse eski AK Parti mevcudiyetini sürdürecek ama yeni AK Parti siyasetten çekilecektir.
Altaylı, AKP’nin dönüşümünü de açıklayarak mektubunu şöyle tamamladı:
“Çünkü eski AK Parti ilkeler etrafında toplanmış merkezin partisiydi. Yeni AK Parti ise gücün ve gücün sağladığı imkanların etrafında toplanmış bir siyasi oluşum. Güç bitince sistemde çöker ve o tipler yeni güç odağının çevresinde toplanır. Bu şimdi bile başlamış olabilir. Bu bir tahmin değil, bir bilgi. Yeni AK Parti çevresinin yanaşmalarından bir troll son aylarda sık sık CHP’li vekilleri arayarak gerek AK Parti içinden gerekse yargı bürokrasisi içinden bilgi ve dedikodular veriyor. Bu ufukta görünen bir güç dengesi değişimine yönelik hazırlık kendisini besleyecek yeni sahiplerine yaltaklanma çabası. Bu bile önemli bir işaret.”