560 anne bebekleriyle birlikte cezaevinde. Duvarlar arasında büyüyen çocukların psikolojik değişimleri endişe verici olabiliyor.
Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre; 0-6 yaş grubundaki 560 çocuk anneleriyle birlikte cezaevlerinde yaşıyor. Geçtiğimiz günlerde ise, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, bu çocuklarla ilgili Meclis’e kanun teklifi verdi.
Kanun teklifinde, annenin cezasının 0-6 yaş arasındaki çocuğu 6 yaşını dolduruncaya değin ertelenmesi, gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren 6 ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında da infazın 6 yıl ertelenmesi önerildi. Buna göre, çocuğun cezaevi dışında büyümesi amaçlanıyor.
Cezaevlerinde dört duvar arasında kalan çocukların cezaevleri koşullarında büyümelerinin psikolojik etkisini Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP) üyesi Burcu Çolak değerlendirdi.
Cezaevi yapısının, dinamikleri gelişim döneminde olan bir çocuğun ihtiyaçlarını karşılamaya uygunsuz olduğunu dile getiren Çolak, “0-6 yaş arasındaki çocuk keşifle dünyayı tanımlar, kimliğini, kişiliğini dünya, güven algısı üzerine kurar. Çocuğun keşfe çıkacağı yer üzerine kapanmış demir kapı, plastik sandalye, masalar, beton koridorlardaki güvenlik güçleri, çok sık, yüksek seste anons sesi, yoksunluk içinde, tek tipleştirilmiş, insani yetileri kaybolmaya başlamış yetişkinler olduğunda yaşama dönük algısı ve kuracağı kişiliğin bundan etkilenmemesi söz konusu değil. O nedenle çocukların özellikle uzun sürelerde cezaevinde kalmaması gerekiyor” dedi.
‘ÇOCUĞUN DOĞAYA ERİŞEBİLİRLİĞE İHTİYAÇ VAR’
Cezaevinde kaldığı sürede her gün kreşe çıkıyor olsa dahi, giriş ve çıkışların mekanik güvenlik önlemlerinin bir çocuk için çok ağır olduğunu ifade eden Çolak, şunları söyledi: “Yetişkinlerde insani yetileri kaybettirici düzeydeki yoksunluk ortamı, henüz yetileri tam oluşmayan çocuklarda telafi edilmesi güç gelişimsel aksaklıklar bırakabilir. Çocuğun güvenli, keşfedilesi, keyif alınası bir yaşama, çokça oyuna, akranlarına, doğaya erişebilirliğe ihtiyacı vardır. Ancak cezaevinde bu ihtiyaçlar karşılanamadığı gibi, ağır hiyerarşik yapı, annesinin ve etrafındaki diğer mahpusların maruz kaldığı baskı çocukta anksiyeteye (kaygı) sebep olacaktır. Çocukluk döneminde normalden fazla anksiyete yaratılması ileri yaşlarda görülen ruh sağlığı bozukluklarının temelini atıyor. Mahpuslar, çalışanlar, orada bulunmak zorunda olan herkes için cezaevi aşırı anksiyete yaratan bir ortam. Kendiliğinden davranabilmeyi, neşelenmeyi, coşkuyu, öznelliği, insani serpilmeyi, yaratıcı faaliyeti yıkıcı cezaevi psişik ortamı çocuğun da içindeki yaşama, serpilme arzusuna zarar vererek, yıkıcı güdüsünün ağır basmasına sebep olabilir. “
‘DUYGULARI BİLGİYE DÖNÜŞTÜREMEYEN ÇOCUKLARDA PATOLOJİK SORUNLAR ÇIKAR’
Cezaevinde duyguların sağlıklı bir şekilde aktarılacağı kaynakların da olmadığını kaydeden Çolak, psikologlar çalışsa dahi hiçbir cezaevinde yeterli ruh sağlığı hizmetine yaklaşmanın mümkün olmadığını söyledi. Çolak, şöyle devam etti: “Duygusal birikimini sağlıklı bir şekilde ifade edip duyguları bilgiye, deneyime dönüştüremeyen çocuklarda patolojik sorunlar ortaya çıkabilir. Fiziksel alanın kısıtlılığı cezaevlerinin en zararlı, yoksunluk nedenlerindendir. Fiziksel alan kısıtlılığı, aşırı engellenme, ihtiyaç duyulduğunda dışarı çıkamama durumu çocuğun baş edemeyeceği bir zorluk olabilir. Dışarıda kreşe götürülmeyen çocuklar için çok daha ağır olur bu zorluk. Burada yetişkinler çocukla ne kadar çok oyun oynarsa, onun zihinsel faaliyet ihtiyacını karşılamaya çalışsa da, 0-6 yaş arasındaki çocuklar boşlukta kalamazlar. Cezaevinde faaliyet ihtiyacını karşılamak kaynakların kısıtlılığından çok güç hale gelebilir. Koğuşa verilmeyen, oyun odalarında bulunan oyuncaklara erişimin dahi bazen çok zor olduğunu biliyoruz. Gününü nitelikli geçiremeyen çocuklarda ruh sağlığının aldığı hasarla beraber öz denetimin güçleştiğini, problemli davranışların ortaya çıktığını görebiliyoruz.”
‘CEZAEVİNDE BÜYÜYEN ÇOÇUK BASKICI BİR İNSAN OLABİLİR’
Çolak, çocukların cezaevinden çıktıkları zaman durumlarının nasıl olacağına dair ise, “Her çocuk için farklı gelişecek bu durum, çocukların cezaevinde geçirdikleri süreye, sosyal ağlarına, aldıkları desteklere, anneleriyle, diğer kadınlarla ilişkilerine, çocuğun o güne kadar edindiği kaynaklara ya da önceki zorluklarına göre değişebilir. Ancak kalma süreleri uzadıkça görülen zarar büyüyecektir. Dışarı çıktığında telafi edilmesi gereken gelişimsel kayıplar olabilir. Aşırı disiplin yaşamından çıkan çocuk bu disiplini ya içselleştirir ve kendisi de baskıcı bir insan olabilir. Ya da aşırı disipline duyduğu tepki ile kendi öz disiplinini sağlamakta zorluk çekebilir. Temel güven duygusunu kaybederek problemli davranışlara yatkın hale gelebilir. Cezaevinde şiddet yaşantılarına tanıklık ederek şiddete maruz kaldığı için güçsüzleşebilir, şiddet davranışlarını model alabilir. Kapalı kurumun kendisi sağlığa zararlıyken içinde nasıl iyileştirme çalışmaları yapılırsa yapılsın çocuklar için uygun hale getirilemez” ifadelerini kullandı.
‘KADINLAR DENETİMLİ SERBESTLİKTEN YARARLANMALI’
Çolak, son olarak, adalet sistemi içine giren kadınlarla birlikte çocukların da cezaevinde olmasının yeni bir adaletsizlik ürettiğini belirterek, “Bütün bu sebeplerle yeni düzenlemelerin yapılması, bakacak başka bir ebeveyn olmadığında kadınların denetimli serbestlikten yararlanması gerekiyor” dedi.
560 anne bebekleriyle birlikte cezaevinde. Duvarlar arasında büyüyen çocukların psikolojik değişimleri endişe verici olabiliyor.
Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre; 0-6 yaş grubundaki 560 çocuk anneleriyle birlikte cezaevlerinde yaşıyor. Geçtiğimiz günlerde ise, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, bu çocuklarla ilgili Meclis’e kanun teklifi verdi.
Kanun teklifinde, annenin cezasının 0-6 yaş arasındaki çocuğu 6 yaşını dolduruncaya değin ertelenmesi, gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren 6 ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında da infazın 6 yıl ertelenmesi önerildi. Buna göre, çocuğun cezaevi dışında büyümesi amaçlanıyor.
Cezaevlerinde dört duvar arasında kalan çocukların cezaevleri koşullarında büyümelerinin psikolojik etkisini Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP) üyesi Burcu Çolak değerlendirdi.
Cezaevi yapısının, dinamikleri gelişim döneminde olan bir çocuğun ihtiyaçlarını karşılamaya uygunsuz olduğunu dile getiren Çolak, “0-6 yaş arasındaki çocuk keşifle dünyayı tanımlar, kimliğini, kişiliğini dünya, güven algısı üzerine kurar. Çocuğun keşfe çıkacağı yer üzerine kapanmış demir kapı, plastik sandalye, masalar, beton koridorlardaki güvenlik güçleri, çok sık, yüksek seste anons sesi, yoksunluk içinde, tek tipleştirilmiş, insani yetileri kaybolmaya başlamış yetişkinler olduğunda yaşama dönük algısı ve kuracağı kişiliğin bundan etkilenmemesi söz konusu değil. O nedenle çocukların özellikle uzun sürelerde cezaevinde kalmaması gerekiyor” dedi.
‘ÇOCUĞUN DOĞAYA ERİŞEBİLİRLİĞE İHTİYAÇ VAR’
Cezaevinde kaldığı sürede her gün kreşe çıkıyor olsa dahi, giriş ve çıkışların mekanik güvenlik önlemlerinin bir çocuk için çok ağır olduğunu ifade eden Çolak, şunları söyledi: “Yetişkinlerde insani yetileri kaybettirici düzeydeki yoksunluk ortamı, henüz yetileri tam oluşmayan çocuklarda telafi edilmesi güç gelişimsel aksaklıklar bırakabilir. Çocuğun güvenli, keşfedilesi, keyif alınası bir yaşama, çokça oyuna, akranlarına, doğaya erişebilirliğe ihtiyacı vardır. Ancak cezaevinde bu ihtiyaçlar karşılanamadığı gibi, ağır hiyerarşik yapı, annesinin ve etrafındaki diğer mahpusların maruz kaldığı baskı çocukta anksiyeteye (kaygı) sebep olacaktır. Çocukluk döneminde normalden fazla anksiyete yaratılması ileri yaşlarda görülen ruh sağlığı bozukluklarının temelini atıyor. Mahpuslar, çalışanlar, orada bulunmak zorunda olan herkes için cezaevi aşırı anksiyete yaratan bir ortam. Kendiliğinden davranabilmeyi, neşelenmeyi, coşkuyu, öznelliği, insani serpilmeyi, yaratıcı faaliyeti yıkıcı cezaevi psişik ortamı çocuğun da içindeki yaşama, serpilme arzusuna zarar vererek, yıkıcı güdüsünün ağır basmasına sebep olabilir. “
‘DUYGULARI BİLGİYE DÖNÜŞTÜREMEYEN ÇOCUKLARDA PATOLOJİK SORUNLAR ÇIKAR’
Cezaevinde duyguların sağlıklı bir şekilde aktarılacağı kaynakların da olmadığını kaydeden Çolak, psikologlar çalışsa dahi hiçbir cezaevinde yeterli ruh sağlığı hizmetine yaklaşmanın mümkün olmadığını söyledi. Çolak, şöyle devam etti: “Duygusal birikimini sağlıklı bir şekilde ifade edip duyguları bilgiye, deneyime dönüştüremeyen çocuklarda patolojik sorunlar ortaya çıkabilir. Fiziksel alanın kısıtlılığı cezaevlerinin en zararlı, yoksunluk nedenlerindendir. Fiziksel alan kısıtlılığı, aşırı engellenme, ihtiyaç duyulduğunda dışarı çıkamama durumu çocuğun baş edemeyeceği bir zorluk olabilir. Dışarıda kreşe götürülmeyen çocuklar için çok daha ağır olur bu zorluk. Burada yetişkinler çocukla ne kadar çok oyun oynarsa, onun zihinsel faaliyet ihtiyacını karşılamaya çalışsa da, 0-6 yaş arasındaki çocuklar boşlukta kalamazlar. Cezaevinde faaliyet ihtiyacını karşılamak kaynakların kısıtlılığından çok güç hale gelebilir. Koğuşa verilmeyen, oyun odalarında bulunan oyuncaklara erişimin dahi bazen çok zor olduğunu biliyoruz. Gününü nitelikli geçiremeyen çocuklarda ruh sağlığının aldığı hasarla beraber öz denetimin güçleştiğini, problemli davranışların ortaya çıktığını görebiliyoruz.”
‘CEZAEVİNDE BÜYÜYEN ÇOÇUK BASKICI BİR İNSAN OLABİLİR’
Çolak, çocukların cezaevinden çıktıkları zaman durumlarının nasıl olacağına dair ise, “Her çocuk için farklı gelişecek bu durum, çocukların cezaevinde geçirdikleri süreye, sosyal ağlarına, aldıkları desteklere, anneleriyle, diğer kadınlarla ilişkilerine, çocuğun o güne kadar edindiği kaynaklara ya da önceki zorluklarına göre değişebilir. Ancak kalma süreleri uzadıkça görülen zarar büyüyecektir. Dışarı çıktığında telafi edilmesi gereken gelişimsel kayıplar olabilir. Aşırı disiplin yaşamından çıkan çocuk bu disiplini ya içselleştirir ve kendisi de baskıcı bir insan olabilir. Ya da aşırı disipline duyduğu tepki ile kendi öz disiplinini sağlamakta zorluk çekebilir. Temel güven duygusunu kaybederek problemli davranışlara yatkın hale gelebilir. Cezaevinde şiddet yaşantılarına tanıklık ederek şiddete maruz kaldığı için güçsüzleşebilir, şiddet davranışlarını model alabilir. Kapalı kurumun kendisi sağlığa zararlıyken içinde nasıl iyileştirme çalışmaları yapılırsa yapılsın çocuklar için uygun hale getirilemez” ifadelerini kullandı.
‘KADINLAR DENETİMLİ SERBESTLİKTEN YARARLANMALI’
Çolak, son olarak, adalet sistemi içine giren kadınlarla birlikte çocukların da cezaevinde olmasının yeni bir adaletsizlik ürettiğini belirterek, “Bütün bu sebeplerle yeni düzenlemelerin yapılması, bakacak başka bir ebeveyn olmadığında kadınların denetimli serbestlikten yararlanması gerekiyor” dedi.
560 anne bebekleriyle birlikte cezaevinde. Duvarlar arasında büyüyen çocukların psikolojik değişimleri endişe verici olabiliyor.
Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre; 0-6 yaş grubundaki 560 çocuk anneleriyle birlikte cezaevlerinde yaşıyor. Geçtiğimiz günlerde ise, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, bu çocuklarla ilgili Meclis’e kanun teklifi verdi.
Kanun teklifinde, annenin cezasının 0-6 yaş arasındaki çocuğu 6 yaşını dolduruncaya değin ertelenmesi, gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren 6 ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında da infazın 6 yıl ertelenmesi önerildi. Buna göre, çocuğun cezaevi dışında büyümesi amaçlanıyor.
Cezaevlerinde dört duvar arasında kalan çocukların cezaevleri koşullarında büyümelerinin psikolojik etkisini Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP) üyesi Burcu Çolak değerlendirdi.
Cezaevi yapısının, dinamikleri gelişim döneminde olan bir çocuğun ihtiyaçlarını karşılamaya uygunsuz olduğunu dile getiren Çolak, “0-6 yaş arasındaki çocuk keşifle dünyayı tanımlar, kimliğini, kişiliğini dünya, güven algısı üzerine kurar. Çocuğun keşfe çıkacağı yer üzerine kapanmış demir kapı, plastik sandalye, masalar, beton koridorlardaki güvenlik güçleri, çok sık, yüksek seste anons sesi, yoksunluk içinde, tek tipleştirilmiş, insani yetileri kaybolmaya başlamış yetişkinler olduğunda yaşama dönük algısı ve kuracağı kişiliğin bundan etkilenmemesi söz konusu değil. O nedenle çocukların özellikle uzun sürelerde cezaevinde kalmaması gerekiyor” dedi.
‘ÇOCUĞUN DOĞAYA ERİŞEBİLİRLİĞE İHTİYAÇ VAR’
Cezaevinde kaldığı sürede her gün kreşe çıkıyor olsa dahi, giriş ve çıkışların mekanik güvenlik önlemlerinin bir çocuk için çok ağır olduğunu ifade eden Çolak, şunları söyledi: “Yetişkinlerde insani yetileri kaybettirici düzeydeki yoksunluk ortamı, henüz yetileri tam oluşmayan çocuklarda telafi edilmesi güç gelişimsel aksaklıklar bırakabilir. Çocuğun güvenli, keşfedilesi, keyif alınası bir yaşama, çokça oyuna, akranlarına, doğaya erişebilirliğe ihtiyacı vardır. Ancak cezaevinde bu ihtiyaçlar karşılanamadığı gibi, ağır hiyerarşik yapı, annesinin ve etrafındaki diğer mahpusların maruz kaldığı baskı çocukta anksiyeteye (kaygı) sebep olacaktır. Çocukluk döneminde normalden fazla anksiyete yaratılması ileri yaşlarda görülen ruh sağlığı bozukluklarının temelini atıyor. Mahpuslar, çalışanlar, orada bulunmak zorunda olan herkes için cezaevi aşırı anksiyete yaratan bir ortam. Kendiliğinden davranabilmeyi, neşelenmeyi, coşkuyu, öznelliği, insani serpilmeyi, yaratıcı faaliyeti yıkıcı cezaevi psişik ortamı çocuğun da içindeki yaşama, serpilme arzusuna zarar vererek, yıkıcı güdüsünün ağır basmasına sebep olabilir. “
‘DUYGULARI BİLGİYE DÖNÜŞTÜREMEYEN ÇOCUKLARDA PATOLOJİK SORUNLAR ÇIKAR’
Cezaevinde duyguların sağlıklı bir şekilde aktarılacağı kaynakların da olmadığını kaydeden Çolak, psikologlar çalışsa dahi hiçbir cezaevinde yeterli ruh sağlığı hizmetine yaklaşmanın mümkün olmadığını söyledi. Çolak, şöyle devam etti: “Duygusal birikimini sağlıklı bir şekilde ifade edip duyguları bilgiye, deneyime dönüştüremeyen çocuklarda patolojik sorunlar ortaya çıkabilir. Fiziksel alanın kısıtlılığı cezaevlerinin en zararlı, yoksunluk nedenlerindendir. Fiziksel alan kısıtlılığı, aşırı engellenme, ihtiyaç duyulduğunda dışarı çıkamama durumu çocuğun baş edemeyeceği bir zorluk olabilir. Dışarıda kreşe götürülmeyen çocuklar için çok daha ağır olur bu zorluk. Burada yetişkinler çocukla ne kadar çok oyun oynarsa, onun zihinsel faaliyet ihtiyacını karşılamaya çalışsa da, 0-6 yaş arasındaki çocuklar boşlukta kalamazlar. Cezaevinde faaliyet ihtiyacını karşılamak kaynakların kısıtlılığından çok güç hale gelebilir. Koğuşa verilmeyen, oyun odalarında bulunan oyuncaklara erişimin dahi bazen çok zor olduğunu biliyoruz. Gününü nitelikli geçiremeyen çocuklarda ruh sağlığının aldığı hasarla beraber öz denetimin güçleştiğini, problemli davranışların ortaya çıktığını görebiliyoruz.”
‘CEZAEVİNDE BÜYÜYEN ÇOÇUK BASKICI BİR İNSAN OLABİLİR’
Çolak, çocukların cezaevinden çıktıkları zaman durumlarının nasıl olacağına dair ise, “Her çocuk için farklı gelişecek bu durum, çocukların cezaevinde geçirdikleri süreye, sosyal ağlarına, aldıkları desteklere, anneleriyle, diğer kadınlarla ilişkilerine, çocuğun o güne kadar edindiği kaynaklara ya da önceki zorluklarına göre değişebilir. Ancak kalma süreleri uzadıkça görülen zarar büyüyecektir. Dışarı çıktığında telafi edilmesi gereken gelişimsel kayıplar olabilir. Aşırı disiplin yaşamından çıkan çocuk bu disiplini ya içselleştirir ve kendisi de baskıcı bir insan olabilir. Ya da aşırı disipline duyduğu tepki ile kendi öz disiplinini sağlamakta zorluk çekebilir. Temel güven duygusunu kaybederek problemli davranışlara yatkın hale gelebilir. Cezaevinde şiddet yaşantılarına tanıklık ederek şiddete maruz kaldığı için güçsüzleşebilir, şiddet davranışlarını model alabilir. Kapalı kurumun kendisi sağlığa zararlıyken içinde nasıl iyileştirme çalışmaları yapılırsa yapılsın çocuklar için uygun hale getirilemez” ifadelerini kullandı.
‘KADINLAR DENETİMLİ SERBESTLİKTEN YARARLANMALI’
Çolak, son olarak, adalet sistemi içine giren kadınlarla birlikte çocukların da cezaevinde olmasının yeni bir adaletsizlik ürettiğini belirterek, “Bütün bu sebeplerle yeni düzenlemelerin yapılması, bakacak başka bir ebeveyn olmadığında kadınların denetimli serbestlikten yararlanması gerekiyor” dedi.
560 anne bebekleriyle birlikte cezaevinde. Duvarlar arasında büyüyen çocukların psikolojik değişimleri endişe verici olabiliyor.
Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre; 0-6 yaş grubundaki 560 çocuk anneleriyle birlikte cezaevlerinde yaşıyor. Geçtiğimiz günlerde ise, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, bu çocuklarla ilgili Meclis’e kanun teklifi verdi.
Kanun teklifinde, annenin cezasının 0-6 yaş arasındaki çocuğu 6 yaşını dolduruncaya değin ertelenmesi, gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren 6 ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında da infazın 6 yıl ertelenmesi önerildi. Buna göre, çocuğun cezaevi dışında büyümesi amaçlanıyor.
Cezaevlerinde dört duvar arasında kalan çocukların cezaevleri koşullarında büyümelerinin psikolojik etkisini Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP) üyesi Burcu Çolak değerlendirdi.
Cezaevi yapısının, dinamikleri gelişim döneminde olan bir çocuğun ihtiyaçlarını karşılamaya uygunsuz olduğunu dile getiren Çolak, “0-6 yaş arasındaki çocuk keşifle dünyayı tanımlar, kimliğini, kişiliğini dünya, güven algısı üzerine kurar. Çocuğun keşfe çıkacağı yer üzerine kapanmış demir kapı, plastik sandalye, masalar, beton koridorlardaki güvenlik güçleri, çok sık, yüksek seste anons sesi, yoksunluk içinde, tek tipleştirilmiş, insani yetileri kaybolmaya başlamış yetişkinler olduğunda yaşama dönük algısı ve kuracağı kişiliğin bundan etkilenmemesi söz konusu değil. O nedenle çocukların özellikle uzun sürelerde cezaevinde kalmaması gerekiyor” dedi.
‘ÇOCUĞUN DOĞAYA ERİŞEBİLİRLİĞE İHTİYAÇ VAR’
Cezaevinde kaldığı sürede her gün kreşe çıkıyor olsa dahi, giriş ve çıkışların mekanik güvenlik önlemlerinin bir çocuk için çok ağır olduğunu ifade eden Çolak, şunları söyledi: “Yetişkinlerde insani yetileri kaybettirici düzeydeki yoksunluk ortamı, henüz yetileri tam oluşmayan çocuklarda telafi edilmesi güç gelişimsel aksaklıklar bırakabilir. Çocuğun güvenli, keşfedilesi, keyif alınası bir yaşama, çokça oyuna, akranlarına, doğaya erişebilirliğe ihtiyacı vardır. Ancak cezaevinde bu ihtiyaçlar karşılanamadığı gibi, ağır hiyerarşik yapı, annesinin ve etrafındaki diğer mahpusların maruz kaldığı baskı çocukta anksiyeteye (kaygı) sebep olacaktır. Çocukluk döneminde normalden fazla anksiyete yaratılması ileri yaşlarda görülen ruh sağlığı bozukluklarının temelini atıyor. Mahpuslar, çalışanlar, orada bulunmak zorunda olan herkes için cezaevi aşırı anksiyete yaratan bir ortam. Kendiliğinden davranabilmeyi, neşelenmeyi, coşkuyu, öznelliği, insani serpilmeyi, yaratıcı faaliyeti yıkıcı cezaevi psişik ortamı çocuğun da içindeki yaşama, serpilme arzusuna zarar vererek, yıkıcı güdüsünün ağır basmasına sebep olabilir. “
‘DUYGULARI BİLGİYE DÖNÜŞTÜREMEYEN ÇOCUKLARDA PATOLOJİK SORUNLAR ÇIKAR’
Cezaevinde duyguların sağlıklı bir şekilde aktarılacağı kaynakların da olmadığını kaydeden Çolak, psikologlar çalışsa dahi hiçbir cezaevinde yeterli ruh sağlığı hizmetine yaklaşmanın mümkün olmadığını söyledi. Çolak, şöyle devam etti: “Duygusal birikimini sağlıklı bir şekilde ifade edip duyguları bilgiye, deneyime dönüştüremeyen çocuklarda patolojik sorunlar ortaya çıkabilir. Fiziksel alanın kısıtlılığı cezaevlerinin en zararlı, yoksunluk nedenlerindendir. Fiziksel alan kısıtlılığı, aşırı engellenme, ihtiyaç duyulduğunda dışarı çıkamama durumu çocuğun baş edemeyeceği bir zorluk olabilir. Dışarıda kreşe götürülmeyen çocuklar için çok daha ağır olur bu zorluk. Burada yetişkinler çocukla ne kadar çok oyun oynarsa, onun zihinsel faaliyet ihtiyacını karşılamaya çalışsa da, 0-6 yaş arasındaki çocuklar boşlukta kalamazlar. Cezaevinde faaliyet ihtiyacını karşılamak kaynakların kısıtlılığından çok güç hale gelebilir. Koğuşa verilmeyen, oyun odalarında bulunan oyuncaklara erişimin dahi bazen çok zor olduğunu biliyoruz. Gününü nitelikli geçiremeyen çocuklarda ruh sağlığının aldığı hasarla beraber öz denetimin güçleştiğini, problemli davranışların ortaya çıktığını görebiliyoruz.”
‘CEZAEVİNDE BÜYÜYEN ÇOÇUK BASKICI BİR İNSAN OLABİLİR’
Çolak, çocukların cezaevinden çıktıkları zaman durumlarının nasıl olacağına dair ise, “Her çocuk için farklı gelişecek bu durum, çocukların cezaevinde geçirdikleri süreye, sosyal ağlarına, aldıkları desteklere, anneleriyle, diğer kadınlarla ilişkilerine, çocuğun o güne kadar edindiği kaynaklara ya da önceki zorluklarına göre değişebilir. Ancak kalma süreleri uzadıkça görülen zarar büyüyecektir. Dışarı çıktığında telafi edilmesi gereken gelişimsel kayıplar olabilir. Aşırı disiplin yaşamından çıkan çocuk bu disiplini ya içselleştirir ve kendisi de baskıcı bir insan olabilir. Ya da aşırı disipline duyduğu tepki ile kendi öz disiplinini sağlamakta zorluk çekebilir. Temel güven duygusunu kaybederek problemli davranışlara yatkın hale gelebilir. Cezaevinde şiddet yaşantılarına tanıklık ederek şiddete maruz kaldığı için güçsüzleşebilir, şiddet davranışlarını model alabilir. Kapalı kurumun kendisi sağlığa zararlıyken içinde nasıl iyileştirme çalışmaları yapılırsa yapılsın çocuklar için uygun hale getirilemez” ifadelerini kullandı.
‘KADINLAR DENETİMLİ SERBESTLİKTEN YARARLANMALI’
Çolak, son olarak, adalet sistemi içine giren kadınlarla birlikte çocukların da cezaevinde olmasının yeni bir adaletsizlik ürettiğini belirterek, “Bütün bu sebeplerle yeni düzenlemelerin yapılması, bakacak başka bir ebeveyn olmadığında kadınların denetimli serbestlikten yararlanması gerekiyor” dedi.