2005 yılında yürürlüğe giren Türk Ceza Hukuku Reformu’nun baş mimarlarından olan Prof. Dr. Adem Sözüer, Narin Güran davası kararıyla ilgili “Soruşturmanın gizliliğinin ihlal edilmesi, bilgi ve belge sızdırılması delil karartmaya, olayın üstünün örtülmesine yönelik girişimlere zemin hazırlamıştır,” dedi.
Türkiye’yi sarsan 8 yaşındaki Narin Güran cinayeti davasında anne Yüksel Güran, ağabey Enes Güran ve amca Salim Güran ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Nevzat Bahtiyar’a 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Tutukluk halinin devamına karar verildi. Ancak küçük çocuğun hangi saiklerle ve nasıl öldürüldüğü ise hala belirsiz.
Prof. Dr. Adem Sözüer X’te Cumartesi yaptığı paylaşımda, davada cezaların hangi nedenlere verildiğinin gerekçeli kararda açıklanacağını söyledi.
Kararın istinaf ve temyiz aşamalarından sonra kesinleşeceğini belirten Sözüer “Mahkeme, önüne getirilen deliller ve kendi elde ettiği deliller kapsamında bir sonuca ulaştı. Öldürme hangi saik veya amaçla işlendi? Töre Saiki mi, başka bir suçu gizlemek için mi? Bunları ortaya çıkarmak her olayda mümkün olmuyor. Ama öldürme suçunu işleyenlerin hangi saikle hareket ettikleri tespit edilemese dahi, bu durum ceza verilmesine engel değil,” dedi.
‘Soruşturma gizliliği ihlal edildi’
“Karar henüz kesinleşmediği ve olayla ilgili başka bir soruşturma yürütüldüğü için, olayın arka planının ortaya çıkması süreçte de mümkün,” diyen Sözüer bu noktada soruşturmanın gizliliğinin ihlal edilmesine değindi: “Soruşturma aşamasında soruşturmanın gizliliğinin ihlal edilmesi, bilgi ve belge sızdırılması delil karartmaya, olayın üstünün örtülmesine yönelik girişimlere zemin hazırlamıştır maalesef. Bu konunun üzerinde somut olaydan bağımsız olarak durmak gerek. İnsanlar niye sustu, soruşturma nasıl etkin yapılabilirdi…”
Somut olayla ilgili olarak gerekçeli kararı görünce bir kısmi değerlendirme yapılabileceğini anlatan ceza hukukçusu “Ancak kapsamlı bir analiz için kararın kesinleşmesini beklemek gerek” dedi.
‘Beklenmeyecek husus’u ise şöyle anlattı: “Çocukları kendi aileleri dahil çok yönlü koruyucu, riskleri önleyici sistemlerin alt yapılarını acilen oluşturmak. Narin cinayeti kadına yönelik şiddetin bir türüdür. Şiddet sorunu ile ilgili olarak maalesef mevcut kanunlar etkin olarak uygulanmadığı gibi, İstanbul Sözleşmesi gibi sözleşmelerden çıkarak, şiddet zihniyetine prim veriliyor… Narin cinayeti sonrası da pek çok çocuk şiddete maruz kaldı, öldürüldü… Türkiye acilen hukuka dönerek, hukuk devletini güçlendirerek şiddeti karşı politikaları hayata geçirmelidir…”
KAYNAK: EURONEWS TÜRKÇE – ANIL CAN TUNCER