Ümit Kıvanç, AKP’nin sahaya sürdüğü ırkçı-milliyetçileri ve İslamcıların geldiği hali yazdı.
ALLAH KORKUSUNUN OLMADIĞI ORTAM
Yaratılan ortam çok korkunçtur. Bir türlü itiraf ve tedavi edilemeyen hastalıkların yükü altında zaten kıvranan bir toplum hepten hasta ediliyor. Savaş kazanmakla, birilerini daha ezmek, yok etmekle giderilebilecek bir illetten sözetmiyoruz. Cehaletle yaşatılabilen bir hastalık halinden sözediyoruz. Hakikat ile, bilgi ile ilişkisi bozuk, çarpık, neredeyse yok olan bir toplum belki ahlâk ile, vicdan ile yine de varolmanın insanî bir yolunu bulabilirdi. Bulamıyor, bulamaz. Onun yüzünü bu yöne çevirebilecek herhangi bir kuvvet kalmadı. Allah korkusu ne zaman nasıl vardı, tartışılabilir, ama biliyoruz ki bugün artık yok. Din, hükmetmenin, tahakkümün ideolojisi, ırkçılığın elinde kullanışlı bir alet oldu.
Gün, hep devletin toplum içindeki kolu işlevi görmüş ırkçı-milliyetçi hareketin günüdür. Ve bugünün koalisyonu, asla öngörülmemiş bir koalisyon değildir. 12 Eylül öncesinin hiç de İslâmcı olmayan derin devletiyle bağlantılı Ülkücü hareketi, saf milliyetçi sloganlar yerine boşuna “Kanımız aksa da zafer İslâm’ın!” yazmadı duvarlara. MHP’yi peşine takmış, başkanlık rejimine koşan AKP önderliği, yakma-yıkma, pogrom-linç işlerinde tecrübeli kadrolarıyla MHP’nin, tıpkı onlar gibi idam ve kan isteyen bir kısım AKP tabanını kolaylıkla ayartabileceğini gördüğünden olmalı, HDP’ye bu defaki saldırıları erken bir aşamada yeterli bulup, sokak gücünü geri çekilmeye, görevi güvenlik kuvvetlerine bırakmaya çağırdılar. Saldırılara katılmanın vatana hizmet olmadığını vurgulamaktan, vatana ihanet olabileceğini imâ edenlere kadar uzandı kaygı ve telaş dalgası.
Fakat sonuçta yılların bilgisi bir defa daha doğrulanmış oldu: Herhangi bir durumda, başta Kürtler, sizi rahatsız eden azınlık gruplara saldırabilirsiniz. İtfaiye araçları, vinçler yanınızda, polis etrafınızda. Yalnız, izin verilenden ileri gitmeyin, sırf bina yakılacak dendiğinde gidip kimseyi öldürmeyin.
Böyle yaşamak-yaşatılmak bir toplum için zûl değil midir?
“Ve bundan ne hayır çıkar?” diye soracaktım ama bunu sormayayım artık.
Ümit Kıvanç, AKP’nin sahaya sürdüğü ırkçı-milliyetçileri ve İslamcıların geldiği hali yazdı.
ALLAH KORKUSUNUN OLMADIĞI ORTAM
Yaratılan ortam çok korkunçtur. Bir türlü itiraf ve tedavi edilemeyen hastalıkların yükü altında zaten kıvranan bir toplum hepten hasta ediliyor. Savaş kazanmakla, birilerini daha ezmek, yok etmekle giderilebilecek bir illetten sözetmiyoruz. Cehaletle yaşatılabilen bir hastalık halinden sözediyoruz. Hakikat ile, bilgi ile ilişkisi bozuk, çarpık, neredeyse yok olan bir toplum belki ahlâk ile, vicdan ile yine de varolmanın insanî bir yolunu bulabilirdi. Bulamıyor, bulamaz. Onun yüzünü bu yöne çevirebilecek herhangi bir kuvvet kalmadı. Allah korkusu ne zaman nasıl vardı, tartışılabilir, ama biliyoruz ki bugün artık yok. Din, hükmetmenin, tahakkümün ideolojisi, ırkçılığın elinde kullanışlı bir alet oldu.
Gün, hep devletin toplum içindeki kolu işlevi görmüş ırkçı-milliyetçi hareketin günüdür. Ve bugünün koalisyonu, asla öngörülmemiş bir koalisyon değildir. 12 Eylül öncesinin hiç de İslâmcı olmayan derin devletiyle bağlantılı Ülkücü hareketi, saf milliyetçi sloganlar yerine boşuna “Kanımız aksa da zafer İslâm’ın!” yazmadı duvarlara. MHP’yi peşine takmış, başkanlık rejimine koşan AKP önderliği, yakma-yıkma, pogrom-linç işlerinde tecrübeli kadrolarıyla MHP’nin, tıpkı onlar gibi idam ve kan isteyen bir kısım AKP tabanını kolaylıkla ayartabileceğini gördüğünden olmalı, HDP’ye bu defaki saldırıları erken bir aşamada yeterli bulup, sokak gücünü geri çekilmeye, görevi güvenlik kuvvetlerine bırakmaya çağırdılar. Saldırılara katılmanın vatana hizmet olmadığını vurgulamaktan, vatana ihanet olabileceğini imâ edenlere kadar uzandı kaygı ve telaş dalgası.
Fakat sonuçta yılların bilgisi bir defa daha doğrulanmış oldu: Herhangi bir durumda, başta Kürtler, sizi rahatsız eden azınlık gruplara saldırabilirsiniz. İtfaiye araçları, vinçler yanınızda, polis etrafınızda. Yalnız, izin verilenden ileri gitmeyin, sırf bina yakılacak dendiğinde gidip kimseyi öldürmeyin.
Böyle yaşamak-yaşatılmak bir toplum için zûl değil midir?
“Ve bundan ne hayır çıkar?” diye soracaktım ama bunu sormayayım artık.