DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “1 Temmuz geliyor. Asgari ücrete emekli maaşına ara zam vermemek hak gasbıdır, hırsızlıktır. Enflasyonu patlatan bu iktidardır. Açlık sınırı yıl başından bu yana 22 binden 25 bine çıktı. Ama diyor ki, ‘asgari ücreti artırmayacağım’. Niye? ‘Enflasyonla mücadele ediyorum ya’ diyor. Yanlış teşhis. Türkiye’de enflasyonun sebebi talep değil, ülkenin cumhurbaşkanının eliyle döviz kurunu patlatmasıdır. ‘O kadar çok talep var ki fiyatlar arttı’ değil, aldatmayın, doğru olun” dedi.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Yeni Yol grup toplantısında konuştu. İslam aleminin Muharrem ayını tebrik ederek konuşmasına başlayan Babacan, ABD ve İsrail’in İran’a yönelik saldırılarını kınadı, ateşkesin devam etmesi temennisinde bulundu. Ateşkesin devam etmesinin müzakere ve diplomasiyle sağlanacağını aktaran Babacan, nihai barışın hızlı bir şekilde oluşması gerektiğini belirtti. 12 gün bütün dünyanın İran’ı İsrail’i ve Amerika’yı konuştuğunu aktaran Babacan, bu süreçte ‘Gazze’yi unutmayalım’ dediğini belirtti. 12 günde 600 İranlının öldüğünü dile getiren Babacan, Gazze’de 12 günde 850 Filistinlinin öldüğünü aktardı. Dünya kamuoyunun Gazze’ye yönelmesi gerektiğini aktaran Babacan, o bölgede soykırım olduğunu ifade etti ve orada da ateşkes olması gerektiğini sözlerine ekledi.
Başkanlık sisteminin 7 yıldır devam ettiğini ve bu sürede hiçbir şey olmadığını bunun bedelini de halkın ödediğini söyleyen Babacan, kural bazlı yönetim anlayışının olması gerektiğine değinerek Türkiye’nin başka türlü gelişemeyeceğini dile getirdi. Ülkenin şeffaflık ve hesap verebilir şekilde çalışması sonucunda ülkenin düzeleceğini ifade eden Babacan, ülke yönetiminin bir emanet olduğunu ve bunu da iktidardakilerin anlamadığını söyledi. Mevcut sistemde ‘ben’ sisteminin hakim olduğunu, ülkenin ancak tasarrufla güçleneceğini, israftan kaçılması gerektiğini aktardı. Depremde bir yılda 100 bin konutu ancak bitirebildiklerini belirten Babacan, menfaat şebekesi olduğu için konut sorununun da çözülemediğini dile getirdi. Ülkelerdeki gücün silah ve parayla ölçülemediğini aktaran Babacan, önemli olanın ‘söz’ün gücünün artması olduğunu söyledi.
Babacan şöyle devam etti:
“Geçtiğimiz hafta sonu, Yeni Yol Uyuşturucu ile Mücadele Zirvesi’ni başlattık. Bu milletin en derin yaralarından birini de masaya yatırdık. Anne babaların, gençlerin, ailelerin feryadını dinledik. Uyuşturucunun pençesine düşen yüzbinlerce gencimizin dramını bir kez daha gördük. Teşkilatlarımız ülkenin dört bir yanında saha etkinlikleriyle bu çalışmalara katkı verdi. Başta milletvekillerimiz Elif Esen, Selçuk Özdağ ve Mesut Doğan olmak üzere, bu çalışmalarda emeği geçen herkese gönülden teşekkür ediyorum. Bu hafta boyunca meclisimizde, medyada, her platformda bu meseleye dikkat çekmeye de devam ediyoruz. Ama mücadelemiz sadece bir haftayla sınırlı kalmayacak. Bu konuda iktidarı sıkıştırmaya devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki uyuşturucu ve her türlü bağımlılıkla mücadele; bir, güçlü bir siyasi irade; iki, kararlı bir devlet politikası; üç, topyekûn bir toplumsal dayanışma ister. İktidar bu işi çözmek için bir siyasi irade ortaya koymuş değil. Bu konuda bir devlet politikası yok. Bunun içindir ki, bu konuyu gündemde tutmaya devam edeceğiz, çözüm için gerekenleri bıkmada usanmadan anlatacağız.
“Türkiye, şu anda tarihinin en ağır ekonomik krizlerinden birini yaşıyor”
Geçtiğimiz hafta sonu milyonlarca gencimiz YKS’ye girdi. Evlatları sınavda ter dökerken, anne babalar da dışarıda ter döktüler. Onların aklında başka bir soru vardı: ‘Ya kazanırsa. Nasıl okutacağız?’ Duymuşsunuzdur; Tekirdağ’da bir baba ne dedi? ‘Evladım kazanırsa nasıl okutacağım? Elim ayağım titriyor. Kazanmasın diye dua ediyorum’. Vicdanı olan bu sözlere dayanabilir mi? Memleketi ne hale getirdiklerini görüyorsunuz. Bir baba, evladının hayal kurmasından korkar hale geliyor. İşte bu düzen, fırsat eşitliğini yok etmiş bir düzendir. Bu düzen, alın terinin karşılığını alamadığı bir düzendir. Bu düzen, emeğiyle geçinen insanı borca, çaresizliğe ve umutsuzluğa mahkum eden bir düzendir. Bakmayın iktidardakilerin palavralarına, Türkiye, şu anda tarihinin en ağır ekonomik krizlerinden birini yaşıyor.
“Esnafımız, çiftçimiz hepsi perişanız diyor”
Ekonomi iyi mi, kötü mü nasıl anlayacağız? Kime soracağız? Bunlar, Londra’daki, New York’daki finans çevrelerine soruyorlar. Onlar da bizim ekonomi yönetiminin sırtını sıvazlıyor. ‘Ekonominiz çok iyi, dünyanın hiç bir yerinde kazanamadığımız faizi Türkiye’de kazanıyoruz. Doğru yoldasınız, aynen devam edin’ diyorlar. Başka kime soruyorlar? Her gün cepden cebe konuştukları etraflarındaki menfaat şebekesine soruyorlar. Menfaat şebekesi ne diyor? ‘Çok şükür, işler yolunda. Allah sizi başımızdan eksik etmesin’ diyorlar. Peki, biz kime soruyoruz? Asgari ücretliye, emekliye soruyoruz. Esnafımıza, çiftçimize soruyoruz. Hepsi de diyor ki perişanız.
“Asgari ücrete emekli maaşına ara zam vermemek hırsızlıktır”
Son 7 yıldır ekonomi sürekli bozulmaktadır. Yoksul daha yoksul, zengin daha zengin olmaktadır. Böyle bir ülkede ekonomi iyiye gitmez. Buradan sizlere soruyorum: Bu milletin cebindeki parayı kim eritti? Milli paramızı kim pula çevirdi? Emeklimizi, işçimizi kim açlığa mahkum etti? Çocuklarının geleceğini kazanmasından korkan babaları bu hale kim getirdi? Ben cevabını vereyim. Bu tablonun sorumlusu ülkeyi yönetenlerdir Bu tablonun sorumlusu, ‘ben ekonomistim’ diyen, ‘benim alanım ekonomidir’ diyen ülkenin Cumhurbaşkanıdır. İktidar, her gün yeni bir gündem üretip unutturmaya çalışıyorsunuz ama, biz unutturmayacağız. Sayın Erdoğan, Siz, 2018’de tüm yetkiyi elinize alıp, damadınızı ekonominin başına getirdiniz. Doları, euroyu fırlattınız. Enflasyonu patlattınız. İsrafa tam gaz devam ettiniz. Önce Merkez Bankası’na yanlış müdahalelerde bulundunuz, sonra da arkasında tutup ‘Nas var, sana bana ne oluyor?’ dediğiniz faizi patlattınız. İşte geçen hafta Merkez Bankası faizi yine indirmedi. İndiremedi. Yüksek faiz ödemeye tam gaz devam devam ediyorsunuz. Sonra da çıkıp diyorsunuz ki: ‘Ekonomi iyiye gidiyor’. Hangi ekonomi yahu? Siz bu milletin aklıyla alay mı ediyorsunuz? Adaletin terazisini eğdiniz, hak hukuk tanımıyorsunuz. Sonra da ekonomiyi düzelteceğiz diyorsunuz. Şunu bilin, bu kafayla mümkün değil. Ama şunu da unutmayın: Mazlumun duası, zalimin tahtını sarsar.
“Aldatmayın, doğru olun”
1 Temmuz geliyor. Asgari ücrete emekli maaşına ara zam vermemek hak gasbıdır, hırsızlıktır. Enflasyonu patlatan bu iktidardır. Açlık sınırı yıl başından bu yana 22 binden 25 bine çıktı. Ama diyor ki, ‘asgari ücreti artırmayacağım’. Niye? ‘Enflasyonla mücadele ediyorum ya’ diyor. Yanlış teşhis. Türkiye’de enflasyonun sebebi talep değil, ülkenin Cumhurbaşkanı’nın eliyle döviz kurunu patlatmasıdır. ‘O kadar çok talep var ki fiyatlar arttı’ değil, aldatmayın, doğru olun.
“Bizim, Selami Amca’ya da, onun gibilere de borcumuz var”
Bakın arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde bir haber okudum. İnanın içim cız etti. Selami Şimşek, bir işçi emeklisi. 71 yaşında. Tek hayali Yozgat’ta köyünde bir konteyner eve sahip olmak. Yazlık değil, villa değil; bir konteyner ev. Köyünün muhtarına diyor ki: ‘Onu alayım, sonra dinleneceğim’ İnşaatlarda çalışıyor, para biriktiriyor. 71 yaşına gelmiş, ileride dinleneceği günlerin hayalini kuruyor. Avrupalı yaşıtları emekli maaşıyla ülke ülke tatil yaparken, Selami Amca gece gündüz çalışmak zorunda. Ve nihayetinde, Selami amca 71 yaşında çalıştığı bir inşaatta can verdi. Selami amca çalışan, çalışmak zorunda kalan milyonlarca emeklimizden sadece biri. Çalıştığı inşaattan düşüp, hayatını kaybetti. Allah rahmet eylesin kendisine. Bakın arkadaşlar, bizim, Selami amcaya da onun gibilere de borcumuz var. Bu ülkenin yaşlısına, gencine; çalışanına, emeklisine borcumuz var. Pek çok ülkede nüfus, zenginleşerek yaşlanır. Bizim nüfusumuz yaşlanıyor, ama fakirleşerek yaşlanıyor. İşte asıl tehlike burada. Bunun sebebi ise hukuksuzluk, adaletsizlik, yanlış ekonomi politikaları ve iktidarın kendi kendine çıkardığı krizler, Selami amca gibi milyonlarca emeklimiz çalışmak zorunda kalmasın diye, bizim çok çalışmamız gerekiyor arkadaşlar.
“Sayın Erdoğan, enflasyonun, kötü ekonominin sorumlusu sizsiniz”
Belki o konteyner evine kavuşamadı ama diğer emeklilerimiz en azından evinin kirasını ödeyebilsin diye, çok çalışacağız. Emeklilerimiz; başkalarının kahrını çekmesinler, ele güne muhtaç olmasınlar, eşlerine dostlarına mahcup olmasınlar diye çok çalışacağız. İktidara sesleniyorum, Erdoğan’a sesleniyorum, Selami amcanın o inşaatta yankılanan sesiyle, tüm emekliler adına sesleniyorum: Sayın Erdoğan, enflasyonun, kötü ekonominin sorumlusu sizsiniz; bedelini asgari ücretliye, emekliye ödetemezsiniz. Asgari ücretliye, emekliye hakkı olan ara zammını verin. 1 Temmuz’u pas geçmeyin, asgari ücretliye, emekliye hakkı olanı, insanca yaşamaları için gerekli olan maaş artışını verin.
Kürsülerden haykırdık, çözümler yazdık gönderdik, bunlara anlatamadık. İsterseniz dünyanın en yüksek faizini verin, ülkeyi asıl kalkındıracak sermayeyi Türkiye’ye çekemezsiniz dedik. Çünkü, hukuk olmadan ekonomi olmaz dedik. Adalet olmadan ekonomi olmaz dedik.
Bir yandan siyasetçileri, gazetecileri tutuklayıp, suçsuz insanları hapse atıp diğer yandan ekonomiyi düze çıkaramazsınız dedik. Olmadı, olmuyor, olmayacak. Bunun son örneğini geçtiğimiz günlerde gördük. Gazeteci Fatih Altaylı, programında yaptığı bir yorum sebebiyle tutuklandı. Görüşlerine katılırsınız katılmazsınız, ama Fatih Altaylı’nın tutuklanması ağır ve orantısız bir karardır. Bu karar, basının tümüne, gazetecilere tamamına gözdağı verme çabasıdır. Buradan Mehmet Şimşek’e ve Cevdet Yılmaz’a seslenmek istiyorum: Siz uğraşın durun. Kaşıkla biriktirmeye çalıştığınızı, birileri kepçeyle götürüyor. Olmadı… Olmayacak. Hukuk adalet olmayınca ekonomi olmaz. Bu vesileyl, geçtiğimiz günlerde tutuklanan gazeteci Fatih Altaylı da dahil olmak üzere; haksız yere hapishanelerde tutulan herkese Allah’tan sabır diliyorum. Adalet ve özgürlük mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğimizi tekrar vurguluyorum.”
